Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 1



Kara demir duvarların gökyüzüne yükseldiği büyük kalenin içerisindeki bir odada narin görünümlü bir kadın alnında birikmiş terlere rağmen gülümsemekteydi. Yorgunluktan beti benzi atmış olsa da gülümsemesi ilahi bir parıltıya sahipti.

 

Kucağındaki çocuğa baktı, vücudu kanlar içerisindeydi. Dünyaya yeni gelmiş olmasına rağmen kızıl gözlerinde bir damla dahi gözyaşı yoktu. Sakince etrafa bakarken gözlerini narin kadına çevirdi.

 

“Oh?”

 

Narin kadın gülümseyerek parmağını uzattı. Bebek elini uzatarak parmağı kavradı.

 

“Ne kadar da güçlüsün sen böyle.”

 

Doğalı sadece birkaç dakika olmasına rağmen oldukça kuvvetliydi. Kadın hiç şaşırmamıştı, ilk doğumu değildi ve bu aile de böyle şeyler çok nadir sayılmazdı. Kadın gülümsedi ve oğluna baktı, ardından kafasını kaldırıp odayı hazırlayan hizmetçilere seslendi.

 

“Onu Kara Kılıç Beşiği’ne götürün,” dediğinde odanın kapısı açıldı ve hizmetçi kıyafetleri içerisindeki bir kadın saygıyla narin kadına yaklaştı.

 

Vücudunu hafifçe bükerek nazikçe bebeği aldı. Kadına karşı saygı da kusur etmeden eğilerek odadan ayrıldı ve bebeği başka bir bölgeye götürdü.

 

Yatakta yatan kadın hizmetçinin arkasından bakarken gülümsemesi düşmüş, soğuk bir ifade takınmıştı.

 

“Bakalım kardeşlerinin arasında hayatta kalabilecek mi?”

 

---

 

Ashborneların tarihi çok eskiydi. Kutsal İttifak’ın kurulmasında öncülük eden dokuz aile arasında ki en güçlülerden biriydi. Kutsal İttifak’ın doğu bölgesindeki adaların tamamını ele geçirmiş ve oraya yerleşerek merkezleri haline getirmişlerdi. Yaklaşık dört yüz yıldır bu bölgedeydiler ve mutlak güç haline gelmişlerdi.

 

Kara Kılıç Kalesi Ashborne Ailesi’nin elindeki adalar arasında en yüksek nüfuza sahip olanlardan biriydi. Gelişmişlik düzeyi ise kıtanın geri kalanına kıyasla çağ farkı olduğunu düşündürtecek derecedeydi.

 

Kara Kılıç Kalesi’nin sokakları ve evleri sistematik bir şekilde düzenlenmişti. Şehrin merkezindeki devasa malikaneyi korumak için 20 metrelik bir iç duvar yapılmış ve bu bölgeyi şehrin geri kalanından ayırmışlardı.

 

Kara Kılıç Kalesi aslında Kılıç Adaları adı verilen ve Ashborne Ailesi’nin elindeki takımadalar silsilesine ait bir adaya verilen isimdi. Bu kale savunma amaçlı değil de Ashborne Ailesi’nin gelecek neslini eğitmek amaçlı yapılmıştı. 

 

Anne karnından çıkan her Ashborne ilk beş yılını Kara Kılıç Kalesi’nde geçirir ve Ashborne Ailesi’nin en uzman yetiştirme ekibi tarafından yetiştirilirdi.

 

Arcania Kıtası devasa bir kıtaydı ancak insanlar için yetersizdi. Doğu da dağınık halde yaşayan barbar kabilelerden tut batı da bir ittifak kurmuş imparatorluklara kadar her türlü büyük organizasyon Arcania Kıtası’ndaki nüfuzları için savaşıyordu. İnsanlar ve barbarlar kıtada hakimiyet kurmak isteyen ırklardan sadece ikisiydi.

 

Kıtanın kuzeyinde kendi krallıklarını kurmuş olan İblisler, onlara çok yakın bir yerde ormanlarda hakimiyet elde etmiş elflere kadar her türlü ırk kendine bir yer edinmek uğruna kanını akıtmaya hazırdı.

 

Ashborne Ailesi’nin de içinde bulunduğu Kutsal İttifak insan ırkının kendi içerisindeki çatışmaları sona erdirmek için kurulmuştu.

 

Kara Kılıç Kalesi’nin ağır kapıları birkaç günün ardından ilk defa açıldı. Üzerinde güneş tutulmasını betimleyen kara güneş simgelere sahip at arabaları içeriye girdi. Muhafızlar aracı kontrol ettikten sonra dadı ve kucağındaki bebek dışında kalanları kaleden çıkardı.

 

Burası Kara Kılıç Beşiği’ydi.

 

“İsim merasimi için hazırlanmanızı istiyorum. Yedinci Genç Efendi için bir isim seçmemiz gerekiyor.”

 

Muhafızlardan biri öne çıkıp, “Sizi bekliyorduk, her şey hazırlandı. Lütfen beni takip edin.” dedi. Bu dadının işinde yeni olduğu belliydi. Geniş bir deneyime sahip olan muhafızlar genç efendinin gelişinden haberdardı.

 

Ashborne Ailesi’nin ana soyundaki herkes kendi adını elde etmek zorundaydı. Bu bir aile geleneğiydi. Kara Kılıç Bahçesi adı verilen garip bir formasyonun içerisinde farklı isimler taşıyan binlerce kılıç vardı. Doğan bebekler Kara Kılıç Bahçesi’nden bir kılıçla bağlantı kurmaya çalışır ve başarabilirse bağlantı kurduğu kılıcın adını alırdı.

 

Dadı kucağındaki bebekle birlikte ışığı soğuracak kadar karanlık koridordan geçip, iki muhafız tarafından korunan odanın kapısından girdi. Oda bir cam tarafından ikiye bölünmüştü. Camın içerisinde hava uçuşan yüzlerce kılıç bulunuyordu. Kimi oldukça şeytani görünürken kimi bir hayli uhreviydi.

 

Camın bitişiğinde koyu kırmızı renk bir kase bulunuyordu.

 

Muhafız, “Genç efendinin kanını bu kaseye akıtın lütfen.” dedi.

 

Dadı parmaklarını birleştirerek elinde bir Aura kılıcı oluşturdu. Ardından kucağındaki minik bebeğin parmağını kesti. Gözleri kapalı olan bebek birden gözlerini açtı ve dik dik dadıya baktı. Parmağının kesilmesinden hoşnut olmamış gibiydi.

 

Dadı kucağındaki bebeği umursamadan kanını kaseye akıttı.

 

“Kanına çekilen kılıçlar kendi aralarında tartışacak ve aralarından bir tanesi genç efendiyi seçecek. Kılıcın ismi genç efendinin ismi olacak.” Muhafız konuşurken içerideki kılıç hareket etmeye başladı.

 

Dadının kucağındaki bebek gözlerini merakla kılıç bahçesine çevirdi. Bir bebekten beklenmeyecek durgunluğa sahipti.

 

“Tarihte sadece üç tane Vladimir olmasının sebebi de budur. Kurucu atamız olan Maveth la Ashborne’nun yoldaşı Vladimir tarih boyunca sadece üç kişiyi seçti. Bu kişiler şu anki aile liderimiz, üç nesil önceki liderimiz ve üçüncü genç efendi Vladimir’dir.” Muhafız heyecanlıydı, bu kişilerden ikisi çoktan kendisini kanıtlamıştı.

 

Ünlü kılıçlar tarafından seçilenlerin ileride başarılı olacaklarına dair bir inanç vardı. Varislik çatışmalarında üçüncü genç efendinin baskın olmasının sebebi de buydu. İlk Vladimir olan üç nesil önceki lider Ashborne Ailesi’ni imparatorluk ailesinin bile söz geçiremediği bir dev haline getirmişti.

 

Şu anki lider ittifakın en güçlü savaşçısı olarak görülüyordu. Barbar kabilelerine olan savaşta İttifak’a öncülük etmiş ve ittifak topraklarını %10 oranında genişletmişti. Vladimir ismini almış herkes bulunduğu nesle liderlik etmişti.

 

O yüzden iyi bir isim almak çok önemliydi.

 

Kılıçlar şiddetle hareket ederken giderek yavaşlamaya başladı. Muhafız ve dadı Kılıç Bahçesi’ndeki değişimlere dikkat kesildi.

 

“Genç efendi gördüğüm hiçbir bebeğe benzemiyor. Vladimir olmasa da Noble veya Nigreos isimlerini alabilir.” Muhafızın sözleri kılıç bahçesindeki hengame durduğunda boğazına dizildi. Kaşlarını çatarak havada duran tek kılıca baktı.

 

Kılıç normal bir kılıca benziyordu fakat üzerinde çürümeler bulunuyordu. Kabzası kara demirdendi. Yapımında büyük oranda soğuk demir kullanılmıştı. Kaliteli bir kılıca benziyordu fakat ismi sıkıntıydı.

 

“Cain mi? Dört yüz yıldır ana soyda Cain ortaya çıkmamıştı.”

 

Kardeş Katleden Kılıç, Cain.

 

Uzun bir zaman önce varislik yarışlarında kardeşlerinin gerisinde kalıp yeteneksizliği yüzünden savaşı kaybetmek üzere olan Henry la Ashborne savaşı bitirmek için kardeşlerine birbiri ardına suikastler düzenlemişti.

 

Varislik savaşını kazanmış olsa da sadece dört sene aile reisi olabilmişti. Ardından kendi oğlu tarafından öldürülüp koltuğunu kaybetmişti.

 

Henry’nin kardeşlerini öldürdüğü kılıcın adı Cain’di.

 

“Bu kötü bir şey mi?” dadı endişeli bir şekilde kucağındaki bebeğe baktı.

 

“Pek sayılmaz. Sonuçta sadece bir isim. Kişinin geleceğini belirleyen şey yeteneğidir. Genç efendi Cain’in nasıl bir kadere sahip olacağını yeteneği belirleyecek.”

 

---

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46895 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr