Kara Kılıç Beşiği bebeklerin tek bir salonda aynı anda bakıldığı bir yetiştirme merkeziydi. Cain ismini aldıktan hemen sonra buraya getirilmişti. Dadısı olan Anna temel eğitimini aldıktan sonra ona bakmaya başlamıştı.
Ay tepeye yükselmişti. Parlak huzmeleri bir örtü gibi Kara Kılıç Kalesi’ne düşüyordu. Gece olmasına rağmen muhafızlar dışarıdan gelecek olan tehditlere karşı tetikteydi. Gözlerini dahi kırpmadan formasyonu takip ediyorlardı.
Kılıç Beşiği’ndeki tüm bebekler özel ninniler ile uyutulmuştu. Arada titreşen gaz lambalar dışında farklı bir şey yoktu.
O esnada bir gölge belirdi. Elinde küçük bir kutu vardı. Beşiklerden bir tanesine yaklaştı ve dikkatle baktı. Beşikte masumca uyuyan oldukça sevimli bir bebek vardı. Siyah saçları biraz uzundu, nefesi düzenliydi ve bakmanın keyif vereceği bir masumiyete sahipti.
“Bunu kişisel algılamayın lütfen genç efendi. Bana emredileni yapmak zorundayım.”
Elindeki kutunun kapağını araladı ve beşiğe bıraktı. İstifini bozmadan son bir kez vücudunu eğdi. Yaprak yeşili gözleri karanlıkta kendini belli ediyordu. Arkasını dönmeden önce son bir kez yataktaki minik bebeğe baktı.
Aile reisi olmak için yapılan savaşın yedi muhtemel adayı vardı. Birinci genç efendi bu hakkından uzum zaman önce vazgeçip kendini büyüye adamıştı. İkinci genç efendi ve üçüncü genç efendi aile reisi olmak için en muhtemel iki adaydı. Farklı annelere sahiplerdi. Tıpkı yedinci genç efendi gibi…
Cain, Dolores hanımın ikinci çocuğuydu. Aile reisi olma ihtimali en düşük olan kişi oydu fakat ileride bir tehdit olma ihtimali vardı. Küçükken ölmesi herkes için en iyisi olurdu. Közleri alev olmadan önce söndürmek gerekirdi.
Gölgenin arkasında bıraktığı kutunun kapağı sarsılarak açıldı, içinden bir şey çıktı ve usulca Cain’e doğru yaklaştı. Çok sessiz hareket ediyordu. Fakat çatallı dilini dışarıya çıkardığında ürkütücü bir tıslama sesi duyuldu.
Tısss…
Cain gözlerini birden açtı ve onu ısırmak için ağzını açmış olan Benekli Kara Mamba’ya baktı. Kırmızı gözleri karanlığı delip geçmişti. Küçük eli yılan ona saldırma fırsatı bulamadan önce harekete geçip yılanı yakaladı.
Tsss!
Yılan Cain’in elini ısırmaya çalışsa da başarılı olamadı. Cain diğer elinden destek alarak yılanı ortadan ikiye böldü ve gözlerini kapatarak uykusuna geri döndü. Tam olarak telaffuz edemese de bir şeyler sayıkladığı duyulabilirdi.
“Kişi...sel... algı...la...ma..?
---
Ertesi sabah tüm Kara Kılıç Beşiği huzur içinde uyuyan bebek görüntüsüyle afalladı. Tüm beşik kan ve yılan kalıntıları ile kaplı olsa da sessizce uyuyordu. Bu tüm dadı ve muhafızları korkutup endişelendirmişti. Genç efendi Cain’e bir suikast düzenlemeye çalıştıkları apaçıktı.
Şanslarına başarısız olmuşlardı ve sadece birkaç kişinin başı yanacaktı. Aksi takdirde tüm Kılıç Beşiği kılıçtan geçirilirdi.
Korku ve endişeleri de yersiz çıkmadı.
O gece nöbet tutan dadı ve muhafızlar acı dolu bir gecenin ardından idam edildi. Fakat bu olayın arkasındaki kişi bulunamadı. Olay çok geçmeden kapandı ve bir daha konusu açılmadı.
Zaman böylece geçmeye başladı.
Cain diğer çocuklardan farklıydı. Diğer çocuklar birinci yıllarını tamamlamadan konuşmaya başlamıştı. İkinci ve üçüncü abileri birinci yaşlarını doldurduklarında düzgün cümle kurabiliyor ve hatta dadılarıyla konuşabiliyorlardı.
Dadısı Anna onun hakkında endişeleniyordu. Cain’in zeka geriliği yaşaması onun da acı çekeceği anlamına geliyordu. Ashborne ailesinde zayıfa acıma olmazdı. Bu aile de orman kuralları hakimdi ve zayıfın insan yerine konulduğu yoktu.
Cain üç yaşına geldiğinde birkaç cümle söylemeye başlamıştı. Ayrıca garip hareketler sergiliyordu. Diğer çocuklar gibi aktif ve hareketli biri değildi. Aksine çekingen davranıyor ve diğer çocukların zorbalığına uğruyordu.
Dört yaşına geldiğinde dadısı Anna’dan ona okuma yazma öğretmesini istemişti. Okumayı şaşırtıcı şekilde hızlıca öğrenmiş ve kendisini kitaplara bırakmıştı. Diğer çocuklar oyunlar oynarken o kendini kitaplara kapatmıştı.
Dadısı Anna bunu Dolores Hanım’a iletse de Dolores hanım bir daha Cain ile ilgilenmemişti. Cain ise anne özlemi çekiyora benzemiyordu. Kendini çocuklardan soyutlayarak sadece kitap okuyordu. Ayrıca yanında biri olunca sorun çıkartıyor -dadısı veya herhangi bir muhafız- ortalığı dağıtarak yaramazlık yapıyordu.
Anna onu izlemek konusunda ısrar edince kendini yakmaya kalkışmıştı.
Böylece zaman hızlıca geçti.
Cain yedi yaşına geldiğinde Kılıç Beşiği’nden ayrılarak eğitim almaya başladı. Burada yan ve yardımcı ailelerin çocuklarıyla eğitim alacaktı.
Kara Kılıç Sınıfı.
Kırk kadar çocuk kara tahta da bir şeyler anlatan hoş giyimli kâhyayı dinliyordu. Kâhyanın adı Raphael idi, Kara Kılıç Kalesi’nin idarecilerinden birisi ve nam salmış bir eğitmendi. Çocukların teorik eğitiminden sorumluydu.
“Ashborne Ailesi’nin uzak tarihine kısa bir bakış attıktan sonra size kıtanın ve ailemizin güç sistemini anlatacağım.” Raphael zarif sesiyle bir soru sordu, “Kılıç Ustalığı ve Büyücülük hakkında bilgisi olan var mı?”
Sınıftaki çocuklar ellerini kaldırmakta tereddüt etmediler.
Raphael gülümseyerek aralarından bir tanesini seçti. Kırmızı gözlü, sarı saçlı bir çocuktu. Yan ailelerden birisinden geliyordu.
“Kılıç ustalığında kılıçlarımızı kullanırız. Büyücülükte ise büyülerimizi kullanırız. Bizi birbirimizden ayıran yegane fark büyücülerin birilerinin arkasına saklanan korkaklar olmasıdır!” Çocuk heyecanlı bir şekilde cümlesini bitirince sınıf onu alkışlayıp destekledi.
“Çok haklı!”
“Büyücüler korkaktır!”
“Gerçek erkekler kılıç kullanır!”
Raphael gülümsemesini düşürmeden ve çocuğu bozmadan devam etti. “Peki ya, büyücülük ile kılıç ustalığını ayıran en önemli husus nedir?”
“Söyledim ya, kılıç ve büyü!”
Biraz önce konuşan çocuk tekrardan konuştu.
“Yanlış, doğrusu bilen var mı?” Raphael sınıfa baktı. Bu çocuklar beraber büyümüştü, bu yüzden düşünceleri belli bir doğrultuda benzerdi.
O sırada narin bir el havaya kalktı. İyi kesilmiş parlak saçlara, diğerlerinin aksine bir hayli durgun bir ifadeye ve zarif bir havaya sahip bir çocuktu bu. Cain, geçmiş yıllardaki davranışlarına rağmen derslerinde başarılıydı.
“Genç efendi Cain cevaplayın lütfen.”
“Manayı kullanış biçimimiz. Kılıç ustaları atmosferdeki Mana’yı enerji merkezlerinde biriktirip daha sonra kullanırken büyücüler anlık olarak atmosferden çeker ve çekirdeklerinde dönüştürüp kullanırlar. Tabii ünlü ailelerin kendilerine ait yöntemleri vardır. Örneğin Ashborne ailesinin Kılıç Ustalığı’nı yorumlama şekli diğerlerinden farklıdır. Bizler enerjiyi çektikten sonra Dantian veya vücudumuzda oluşturduğumuz Enerji Çekirdekleri’nde değil de kalp çevresinde oluşturduğumuz yıldızlar da depolarız. Bu yüzden Ashborne ailesinin şövalyeleri Kara Şövalye olarak bilinir.”
Cain sakince cevabını verdikten sonra gözlerini ona dik dik bakan çocuklara çevirdi.
“Ne bakıyorsunuz aptal herifler?”
“Siktiğimin Cain’i.”
Çocuklardan birisi tıslayarak küfür etti. Cain çocuklar arasındaki dostluğun en büyük sebebiydi. Herkes Cain’i dışarıda bırakmak için dostmuş gibi davranıyordu. Neden bilmiyorlardı ancak Cain onlara ürkütücü ve öngörülemez geliyordu.
Onu sevmiyorlardı bu yüzden.
“Genç efendi Cain doğru cevapladı. Kılıç ustası ve büyücülük arasındaki fark sadece ellerindeki silahlar değildir. Mana’yı nasıl yorumladıklarıdır. Kılıç ustalığı kendi içerisinde dört seviyeye ayrılır. Vücudunuzdaki Mana’yı kılıcınıza aktarana kadar Acemi sayılırsınız. Aktardığınızda uzman haline gelirsiniz. Kılıç Uzmanlığı’nın ardından Kılıç Ustalığı gelir. Bu seviyede Mananızı yoğunlaştırıp gerçek bir Kara Şövalye olursunuz. Kılıç Ustalığından sonraysa Kılıç Efendisi seviyesi gelir. Aile reisi ve kıtadaki güç merkezleri bu seviyededir.”
“Çok yakında kılıç eğitimine başlayacaksınız.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..