Evelyn ifadesizce etrafta beliren siyah cüppeli adamlara baktı.
“Canınıza mı susadınız?”
Buz gibi gözlerle bu kişilere baktı. Şaşkınlığı yüzüne yansımıyordu ancak gözleri birer kılıç gibiydi.
Konuşmaya gerek yoktu, siyah cüppeli adamlar ortaya çıktıkları anda bir talimat beklemedi. Mor alevler birkaç kişinin etrafında belirdi. Alevlerin içerisinden fırlayan garip şekilli silahlar bir kavis çizerek düşmanın göğsüne çakıldı.
“Kara Kılıç Tugayı! Bu ne cüret!”
Brixton emekli olmuş olsa da yüzlerce önemli Kara Şövalye’yi eğitmişti. Adam insanları eğitmekte o kadar iyiydi ki Ashborne Ailesi’nde adını duymayan çok az kişi vardı. Onun burada olması bu işin arkasındaki kişilerin kimliğine dair bir işaretti.
Brixton derin bir iç çekerek büyük miktardaki Kara Enerji’yi Cain’in çevresinde bir bariyer kurmak için kullandı. Ardından hiçbir şey söylemedi. Devasa kılıcı ellerindeydi, soğuk ve mert gözleri Evelyn’in kan donduran gözlerine kenetlenmişti.
“Tüm saygımla İkinci Hanım.”
Boom!
Kılıcı hareket ettiğinde uçurumun kıyısında şiddetli rüzgarlar esmeye başladı.
“Kılıç Rüzgarı mı? Yaşlanmışsın Brixton!”
Evelyn elindeki kılıcı bir kenara atıp kendi Phantom Kılıcı’nı çıkardı. Kılıcı oldukça zarif gözüken bir süvari kılıcıydı. Üzerinde çeşitli elementlerin gücünü içeren mücevherler ve büyü rünleri vardı. Evelyn tereddüt etmeden saldırıya geçti.
İkili çarpıştığında ortaya çıkan şok dalgaları Cain’in bariyerinin biraz kaymasına neden olmuştu. Cain şaşırmıştı. İlk defa bir Kılıç Ustası’nın tam gücünü görüyordu ve bir şeyin farkına varmıştı.
Brixton onu koruyan bir bariyer oluşturmasaydı çoktan on kere ölmüştü.
Klang! Klang! Klang!
Saniyeler içerisinde onlarca kez çarpışan kılıçların yarattığı şiddet Evelyn’in üstünlüğüyle sonuçlanmıştı. Brixton kaşlarını çatarak geriye doğru sıçradı. Uzun kılıcının etrafında kırmızı renkli bir Aura birikti, aynı esnada vücudunu saran siyah renkli bir zırh belirmişti.
BOOM! BOOM!
Orta seviye bir Kılıç Ustası’nın kullanabileceği en güçlü alan saldırısı olan Yıkım Vurgunu’nun yarattığı dehşet daha düşük seviyeli güçlerin sarsılmasına neden oldu.
Evelyn’in arkasında bir Buz Perisi silueti belirdi.
Bir Kara Şövalye’nin bilmesi gereken teknikler vardı ancak bunlar dışında başka bir şey öğrenemez diye bir kaide yoktu. Evelyn Elfler diyarının kalbindeki Dünya Ağacı’nı ziyaret etmiş ve kutsamasını almıştı.
“Buz Mabet!”
Evelyn daha önce hiçbir orduya liderlik etmemiş olsa da her daim taktiksel birimlere önderlik etmişti. Bu yüzden daha fazla düşmanla aynı anda savaşabileceği bir teknik olan Buz Mabet’i öğrenmişti. Bu yalnızca bir Buz Perisi ile anlaşma yapmayı başarmış kişilerin kullanabileceği ölümcül bir teknikti.
Vroom!
Evelyn’in kılıcı hareket ettiğinde yarım kilometrelik bir alanda kar yağmaya başladı. Kar taneleri ilk başta yavaşça hareket ediyor olsalar da bir anda ok misali hızlandılar. Bölgedeki iki düzine Kılıç Ustası kendilerini savunmak için enerjilerinin bir kısmını kullanmak zorunda kaldı.
Tabii bu Evelyn onlara odaklanmadığı için geçerli olan bir şeydi.
Odağının neredeyse tamamını üzerinde tuttuğu Brixton’un hali içler acısıydı.
Svosh! Svosh! Svosh! Svosh!
Kar taneleri ufakcık gibi gözükse de her bir tanesi yüz kilodan daha ağırdı. Bu hızda üzerine geldiklerinde binlerce farklı yönden saldırı yiyormuş gibi hissettiriyordu.
“Herkes Kara Şövalye Düzeni’ne geçsin!” beklenmedik bir anda alçak bir ses duyuldu. Savaş alanındaki sesler bu sesi bastırıyor olsa da herkes duymuştu.
Kara Kılıç Tugayı’nın adamları bu talimatı aldıklarında bir an bile tereddüt etmeden rakiplerini terk edip Brixton’un çevresinde toplandılar. Evelyn ve adamları bu manzarayı çaresiz gözlerle izlemekten başka bir şey yapamamışlardı.
Kara Kılıç Tugayı’nın adamları Evelyn’in adamlarından yarım düzine daha az olmalarına rağmen her birisi elitler arasındaki elitlerdi. Evelyn’in tarafında sadece üç tane üst aşama Kılıç Ustası varken Kara Kılıç Tugayı’nda dört tane üst aşama Kılıç Ustası bulunuyordu.
Bu kişilerin hepsi bir zamanlar Kara Kılıç Tugayı’nda subaylık yapmış figürlerdi. Her biri geçmişin izlerini taşıyorlardı ve en küçüğü altmış yaşındaydı.
Evelyn’in tarafındakiler çok daha genç olsalar da bu onlar için dezavantajdı. Bu kişiler birbirleri ile bir ömür geçirmiş askerlerdi. Bir arada çalışmalarına izin verirlerse denge bir anda yok olurdu. Özellikle bir formasyona girmelerine izin verirlerse…
Hem de Kara Şövalye Düzeni’ne…
….
….
“Anlamadım?”
Costantine ofisindeki koltuğuna yaslanmış ve gözlerini kapatmıştı.
“Sorun çok saçma değil mi?”
Arkasındaki boz ayıyı andıran adama cevaben konuştu.
“O çocuk. Cain, onu küçümsedik.” dedi Constantine gözleri kapalıyken, “Bundan beş ay önceye kadar peşindeki kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden kendisini arka planda tutuyor ve ona yöneltilen saldırıları minimumda tutmaya çalışıyordu.”
“İşe yaradı mı?” arkasından makulen bir ses geldi.
“Tabii ki.” Heyecan dolu bir sesle devam etti, “Doğduğu andan beri yaptığı her şey daha büyük bir amaç içindi. Gülmeleri, hareketleri ve yaptığı aptallıklar bile daha büyük bir planın parçasıydı.”
Constantine hayranlıkla iç çekti. Ağzı süt kokan bir çocuğun düşüncelerinin derinliğini daha yeni yeni kavrıyordu. Bir aptal gibi davranıp onu hedefleyen kişinin kim olduğunu öğrenmişti. Ardından değerini gösterip Kara Kılıç Tugayı’nın korumasını meşrulaştırmıştı.
“Düşüncelerine akıl sır erdirmek mümkün değil! Hahahahaha!”
Constantine ilk defa bu kadar heyecanlanmıştı. Gerçek gibi değildi bu! Constantine hâlâ bunu sorguluyordu. Sekiz yaşındaki bir çocuğun kendinden onlarca kat daha yaşlı ve güçlü insanları akıl oyunlarıyla fark ettirmeden oynatabileceğini tahmin edemezdi.
“Tehlikeli değil mi?”
Constantine cevap verdi, “Haklısın. Efendimizin karısını ele geçiremk için harekete geçtik ancak düşüncelerin hâlâ aynı mı? Bizi bu boktan yere hapsettiler. İzliyorlar ve denetliyorlar. Kara Kılıç Tugayı kaç kardeşini bu aile için feda etti. Bu muameleyi hak ettiğimizi mi düşünüyorsun?”
Pencereden bakan dev adam derin bir iç çekerek arkasını döndü ve Constantine’ye ilk defa baktı.
“Kardeşim, sana ne vaat etti de ona bu kadar bağımlı oldun?”
Constantine gözlerini açıp bu donuk gözlere korkusuzca baktı.
“Atalarının izinden gitmeyeceğini söyledi.”
“Bu kadar mı?”
“Onun gibi çok yönlü bir dahi bunu başarabilir, ağabey! Bu çocuk Ashborne Ailesi’nin binlerce yıllık hayalini gerçekleştirebilir!”
Dev adam kafasını iki yana sallayıp Constantine’in omzunu sıvazladı.
“Kafayı sıyırmışsın…”
---
Yer sarsıldı.
Bir düzine kadar Kara Şövalye’nin bir araya gelmesiyle gökyüzünü kara bulutlar sarmaya başladı. İri yarı bir adamın kolları kadar kalın olan siyah yıldırımlar Evelyn’in Buz Mabet’inin üzerine düşmeye başladılar.
Kelebek diğerlerini toplayıp Evelyn’ini desteklemeye çalışsa da düşen yıldırımlar çok güçlüydü.
Bir hortum misali bir merkezin etrafında dönen sert rüzgarlar giderek hızlandılar. Şans eseri yakınlardan geçen Kılıç Uzmanı seviyesindeki bir canavar kuş parçalara ayrılıp küçük dilimler halinde yere düştü.
Yerde oluşmuş buzlara düşen yıldırımlar Evelyn’e kadar ulaşmıştı.
Boom!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..