Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 54


“Bana güvenebilirsin Amca.”

 

Gale güven veren bir ses tonuyla bunları söyledikten sonra salondan ayrıldı ve geri kalan işleri ayarlamak için yola koyuldu. O gittikten hemen sonra Basil ve onunla birlikte gelenler ayrıldı. Kısa süre içerisinde salonda sadece Hayes ve tayfası kalmıştı.

 

“Bu çocuğa güvenebilir miyiz? Çok ani tavır değiştirmedi mi?” diye sordu Wyatt, kaşlarını çatarak. Bahsettiği kişi Gale’in ta kendisiydi.

 

“Veraset savaşında bana karşı duramayacağını anlamış olmalı. Genç Efendi’yi öldürerek bu işte ne kadar kararlı olduğumu göstermiş oldum. Düşünsene bir Genç Efendi’ye dahi bunları yapabiliyorken onun gibi bir piçe neler yapmam?”

 

Wyatt bu açıklamayı mantıklı buldu. Haklıydı. Hayes dar görüşlü olsa da oldukça kurnazdı. Amaca giden yolda hiçbir şeyi feda etmekten sakınmazdı. Güce olan açlığı o kadar büyüktü ki tüm aileyi tehlike atma pahasına patrik olmayı istiyordu.

 

“Gale son yüzyılın en yetenekli gençlerinden. Böyle bir dehayı kendi emellerimiz için kullanabilmek varken neden böyle basit bir şey için harcayalım ki?”

 

“Haklısınız kıdemli.”

 

---

 

Gece vakti Zenic Şehri’nin bir köşesi ışıl ışıldı.

 

Yıldız Kulesi’nin önde gelenlerinden olan Hayes Robinson bu gece bir balo düzenliyordu. Çevredeki aristokrat ailelerin büyük bir kısmı, Yıldız Kulesi’ndeki doçent ve doktorların neredeyse hepsi ve hatta bir profesör bile teşrif etmişti. Cheron Şehri’nin bürokrat ve tüccarlarından da gelenler vardı.

 

Genç Efendi Cain’e düzenlenen saldırının üzerinden neredeyse beş gün geçmişti ancak hâlâ kendisinden bir haber alınamamıştı. Midnight olayı araştırmaya devam etse de araya sokulan figürler nedeniyle bir türlü ilerleme kaydedilmemişti.

 

Ortada söylentiler dolansa da Cain’in ölüp ölmediği kesin değildi. Fakat buraya gelen herkes Cain’in ölü olduğundan eminlerdi.

 

Bu olayın failini de biliyorlardı.

 

Yıldız Kulesi’nin pek çok ağır topu baloya katılım göstermişti. Bahçe ve salonda ki masaların neredeyse hepsi dolmuştu. Hoş kıyafetlere bürünmüş genç leydiler, yaşlarına rağmen genç görünmeyi başaran madamlar ve bilgin tavırlarıyla dikkatleri üzerlerine çeken bilim insanları hep bir aradaydı.

 

….

 

“Balo mu?”

 

Granitten yapılma antrenman sahasının üzerinde kılıcıyla adeta dans eden genç adam bu haberle durakladı. Vücudundaki kaslar pek belirgin değildi. Terli göğsü dans eden meşale ışıklarının altında parlıyordu. Kırmızı gözleri ve ipeksi siyah uzun saçları kadınların kıskanmasına neden olacak güzellikteydi.

 

“Evet,” dedi genç ve güzel Kara Şövalye. Üst seviye Kılıç Uzmanı’na yarışır aurasıyla yıldızlar kadar dikkat çekici bir görünüme sahipti. “Çevredeki aristokratların pek çoğu davete katılmış. Üstelik daveti ana malikanelerindense kolay savunulabilir olmasıyla bilinen Ainthe Malikanesi’nde yapıyorlar.”

 

“Ne düşüyorlar dersin?” diye sordu genç adam. Kılıcını bir kenara bırakıp yerden havluyu aldı ve boynundan akan ter damlalarını sildi.

 

Güzel Kara Şövalye’nin yanakları hafif bir pembe rengine büründü. Gözlerini kaçırarak utangaç bir şekilde yanıtladı.

 

“Bence Genç Efendi Cain’e düzenledikleri suikastı herkese duyurma niyetindeler. Böylece onlardan kurtulamayacak ve ödüllendirmek zorunda kalacaksınız.”

 

“Böyle bir şeyi kafalarına göre yapamazlar. Midnight anında üstlerine çöker. Bahaneleri neymiş?”

 

Baloya katılan herkesin bu gerçeği bildiğinden şüphesi yoktu. Hayes dibine kadar açgözlü bir adamdı ve böyle bir riske giriyorsa getirisinin olacağından emin olmalıydı. Bir başarıymış gibi Ashborneların bir ferdini öldürmekle övünemezdi.

 

“Robinson Ailesi’nin iç çatışmaları sona ermişe benziyor. Yeni patriği açıklamak için bu partiyi kullanacaklar.”

 

“O yaşlı piçten beklendiği gibi,” dedi genç adam iğneleyici bir gülümsemeyle. “Gale’in hamlesi ne oldu?”

 

“Pes etti.” dedi hayal kırıklığıyla.

 

Genç adam hayal kırıklığına uğramış gibi gözüküyordu. Hayes güçlü olsa da genç adamın gözündeki tek kişi Gale Robinson’un ta kendisiydi. Yaşıtları arasında belki de ona yakın olan tek kişi oydu. Dövüş sanatları üzerindeki yeteneği olsun, zekası ve bilgi hazinesi olsun; Gale her yönüyle dikkatleri üzerine çeken bir kişilikti.

 

Ashborne Ailesi’nin gücü doğu bölgesinde mutlak denilebilecek bir seviyedeydi. Magnus ve diğer aileler arada ufak rahatsızlıklar verse de bu değişmeyen bir gerçekti. Yalnızca son yaşanan olaylar: gizli depoların yağmalanması, Evelyn’in öldürülmesi ve Genç Efendi Cain’in öldüğü söylentileri itibarlarına büyük darbe vurmuştu.

 

Osborne, Robinson gibi orta seviye aristokrat aileler Ashborne’un otoritesine karşı çıkmaya cüret edemezdi. Ancak aynı şey Marshall, Fortune ve Norwood gibi üst düzey aristokratlar için geçerli değildi.

 

Bu üç aristokrat Ashborne Ailesi’nin gücünü dengelemek için Huxley, Magus ve Perseus ailelerince taşeron olarak kullanılıyordu. Güç bakımından Ashborne Ailesi ile karşılaştırılamayacak olsa da Kutsal İmparatorluk’tan aldıkları destek sayesinde kimi zaman Ashborne Ailesi’nin politikalarına karışabiliyorlardı.

 

Ashborne Ailesi’nin yaşadığı itibar kaybı bu üç aristokrat ailenin cesaret kazanmasına ve seslerini daha çok yükseltmelerine neden olmuştu. Bu en çok da gelecekte ailenin başına geçecek genç adamın canını sıkıyordu.

 

“Biz insanlar çok kolay kandırılırız. Belirli şeylere; karşılıksız bir şeyler elde etmeye, yeni bir hileyle sağlığımıza kavuşmaya, hatta ölümü bile atlatmaya, her zaman haklı olduğumuza inanırız. Ancak manipülatör kişiler bundan faydalanır.”

 

Elindeki havluyu genç kadının eline bırakıp, gözlerine odaklandı.

 

“Gale’i birazcık bile tanıyorsam bu kadar kolay pes etmemiştir. Bir takım eşliğinde Aithne Malikanesi’ne git ve her şeyin yolunda olduğundan emin ol.”

 

Genç kadın şövalye heyecanla kafasını salladı. Güzel ve yetenekli olmasının yanında zekiydi de. Genç adam detayları söylememiş olsa da o ne demek istediğini anlamıştı.  

 

“Anlaşıldı Genç Efendi.”

 

---

 

Aynı esnada Aithne Malikanesi’nin salonunda balo tüm heyecanıyla devam ediyordu. Oldukça hoş bir müzikle göreve başlayan orkestra tüm Zenic Şehri’nin en pahalısıydı. Salonun ortasında her türlü yiyecek ve içecekle donatılmış metrelerce uzunlukta ki masa görevlilerle dolmuştu. Tepsilerine her türlü içecek ve atıştırmalıklarla dolduruyorlardı.

 

Gale harika bir iş çıkarmıştı. Organizasyon, tasarım ve mekan seçimi mükemmele yakındı. Hayes bundan memnun olmuştu.

 

Takım elbisesiyle merdivenlerden indiğinde anında odak noktası oldu.

 

Saçları güzelce arkaya doğru taranmıştı. Papyonu takım elbisesi ile harika bir uyuma sahipti. Koluna girmiş zarif kadın da onun takımıyla bir bütün oluşturacak uzun bir elbise giymişti. Kırmızı yakut tokasıyla topuz yapılmış altuni saçları, çekici kahverengi gözleri ve bir tilki kadar zarif suratıyla oldukça güzel bir madamdı.

 

Hayes ve madamın arkasında ise onu takip eden ele ele tutuşmuş iki çocuk vardı.  Onlu yaşlarına yeni girmiş gibi gözüküyorlardı. Her şeyden korunmuşlarcasına tuhaf bir masumiyete sahiplerdi. Görenler bu ikisinin Hayes’in çocuğu olduğuna inanmakta zorlandı.

 

“Herkese teşrif ederek beni onurlandırdığı için teşekkür etmek istiyorum!” Mütevazi bir şekilde kalabalığa doğru bir reverans yaptı. Aynı esnada kolundaki madamın sol elini nazikçe kaldırdı ve oradakilere tanıttı. “Eşim Rosalie. Çocuklarım Hannes ve Hollis.”

 

Bir alkış tufanı hepsinin birlikte kalabalığa eğilmesiyle koptu. Hayes reveransı çok uzatmadan balonun resmen başladığını duyurdu. Müzik canlandı, garsonlar servisleri yapmaya başladı. Şaraplar için çok fazla para harcandığı için hepsi üst kaliteydi. İştah açıcı kokusu herkesin dudaklarını ıslatmasına neden oldu.

 

İkmal hatlarında çıkan sorunlar nedeniyle son zamanlarda kaliteli şarap satın alamıyorlardı. Böyle kaliteli şarap artık onlar için bile nadir bir zevk sayılırdı.  

 

“Buraya çok fazla para dökmüşe benziyorsun,” dedi Helstead Lordu Poshell. Eşini ve çocuklarını yanından uzaklaştıran Hayes çoktan dostlarının arasına katılmıştı bile. Salonun ortasında ki masada bir grup halinde toplaşmışlardı.

 

Grupta ünlü bir kumandan olan Helstead Lordu dışında ittifak soyluları arasından Hawthorne Vikontu, Belmore Kontu bulunuyordu. Bu kişiler Ashborne topraklarının en güçlü soylularıydı. Her ne kadar bir dev olan Ashborne Ailesi ile kıyaslanamasalar da Kutsal İttifak soylusu oldukları için bölgedeki herhangi bir vasaldan çok daha güçlülerdi.

 

“Hahahaha! Robinson Ailem böyle bir balodan dolayı maddi sıkıntıya düşecek kadar fukara değil, Lord Poshell. Her ne kadar her zamanki gibi kaliteye önem vermiş olsak da Robinson Ailesi zenginliğini korumaya devam edecektir.”

 

Hayes’in yüzünde yalakalıkla dolu bir ifade belirdi. Kelimeleri pek övgü dolu olmasa da bunu daha çok hareketleriyle belli ediyordu. Masanın üzerindeki şarabı iki eliyle kaldırarak saygılı bir şekilde başta Lord Poshell olmak üzere Hawtborne Vikontu ve Belmore Kontu’nun kadehine doldurdu.

 

Lord Poshell sadece bir toprak beyi olsa da askeri alanda nüfuz sahibiydi. İttifak Ordusu’nda beş bin kişilik bir süvari tugayının başındaydı. Bir Kara Şövalye olmasa da gücü azımsanamazdı.

 

Hawtborne Vikontu ise doğu soylularının manevi lideri gibiydi. Kiliseyle olan yakınlığı onu doğu da dokunulmaz yapmıştı. Doğu Katedrali’ndeki pek çok kardinalin Hawtborne Ailesi ise ilişkisi olmuştu. Bu yüzden Ashborne Ailesi bile bazı zamanlarda Hawthborne Ailesi’nin işine karışamıyordu.

 

Belmore Kontu’nun aralarında en güçlü olmasının nedeni İttifak Konseyi’nde bir senatöre sahip olmasıydı. Kutsal İttifak kurulduğundan beri her şeye hükmeden bir Kutsal İmparator ve ona yardım eden bir Kutsal Konsey vardı. İmparatorluğun en üst yasama gücünü ellerinde bulunduruyorlardı ve her biri bir bakanla eş değerde nüfuza sahipti.

 

Robinson Ailesi bu ailelerin karşısında bir hiçti. Onlar bir dukalık olan Ashborne Ailesi’nin altındaydı. Güçleri azımsanamazdı belki ama böyle devlerin arasında önemini kaybediyordu.

 

Bir soylu hanenin gücünü belirlemenin pek çok yolu vardı. Ama en çok kullanılan iki yöntem vardı. Bunlardan birisi ailenin bünyesindeki Kılıç Ustası miktarıydı. Gücü ölçmek için kullanılan en kaba yöntemdi.

 

Bir Kılıç Ustası yetiştirmek için bol miktarda kaynak ve yatırım gerekliydi. Şanlı tarihi boyunca Ashborne Ailesi’nin bünyesindeki Kılıç Ustası sayısı hiçbir zaman 3400’ü geçmemişti. Yedinci aşamanın ötesine geçmiş kişilerin sayısı ise sadece altı yüzdü. Orta seviye Kılıç Ustaları işte bu kadar nadirdi. Gerçek bir güç merkezi olarak bilinen üst seviye Kılıç Ustası ise çok daha nadirdi. İki yıl önceye kadar 107 tane üst seviye Kılıç Ustası hizmet vermekteydi. Ancak Evelyn ve emrindekilerin ölümüyle bu sayı 103’e düşmüştü.

 

Karşılaştırma olması açısından Robinson Ailesi’nde otuz tane Kılıç Ustası bulunuyordu. Ve bunlardan sadece üçü orta seviye Kılıç Ustası iken yalnızca Hayes üst seviye Kılıç Ustası idi. Kara Kılıç Tugayı’nın elit bir müfrezesi dahi tüm Robinson Ailesi’nden daha çok uzmana sahipti.

 

Bu anlaşılabilirdi zira dokuz aile içerisinde en çok uzmana sahip olan aile Ashborne Ailesi’ydi.  

 

Gücü ölçmenin diğer bir yöntemi ise Kutsal İmparatorluk ile olan bağlantılardı. Doğu bölgesinde Ashborne Ailesi’nin karşısında durmaya cüret eden soylu hanelerin tek özel yanı Kutsal İmparatorluk ile olan bağlantılarıydı.

 

Bir tiran olan Ashborne Ailesi bile doğu bölgesinde ciddi bir şey yapacakken Kutsal İmparatorluk’tan izin almalıydı. Üç krallık ve dokuz aile de öyle yapmak zorundaydı. Bir kişi tahta çıkacaksa Kutsal İmparatorluk’tan bir heyet tarafından taç giyme töreni yapılmalıydı. Savaşın tüm bedelini onlar ödese dahi imparatorluğa vergi ödemek zorundalardı.

 

İmparatorluk çok güçlüydü. Bu yüzden onunla bağlantısı olan bir haneye kimse karışamazdı. Ashborne Ailesi’nin sıkıntı çektiği yönde buydu. Askeri güç bakımından yalnızca imparatorluğun arkasından gelse de politik sıkıntılar nedeniyle Drakania Ailesi’nden daha güçsüz olarak görülüyordu.

 

“Burayı bir kaleye çevirmeyi başarmışsın.” dedi Lord Poshell, gözleri karanlıkta kendini gizlemeye çalışan onlarca muhafızın üzerinde gezdi.

 

“Katılıyorum. Buraya girmek için bir ordu gerekir.” diye ekledi Hawtborne Vikontu.

 

“Bunun için çok çabaladık. Sizin gönderdiğiniz uzmanların yanında ajanslardan özel korumalar aldık. Paranın büyük bir kısmı güvenliğe aktı.”

 

Masadakiler ilgiyle muhafızlara bakmayı sürdürdü. Ancak bir yerden sonra canları sıkıldı ve kafalarını çevirip başka şeyler hakkında konuşmaya devam ettiler.

 

“Garsonlarınız da bayağı kaslıymış…”

 

Lord Poshell ilgi dolu gözlerle garsonlardan birine baktı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44793 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr