Bölüm 3: Virtüöz'ün İlk Adımı

avatar
303 2

Soytarı Kral - Bölüm 3: Virtüöz'ün İlk Adımı


 

“VR Kapsülü dedikleri şey bu mu?”

 

Ahmet ve Deniz daireye girdikleri gibi Ahmet’in kapsülüne göz atmak için odasına geçmişlerdi. Bu konu Deniz’in ilgisini çektiği için ısrar etmişti. 

 

Önünde üç metre uzunluğunda yuvarlak bir kapsül bulunuyordu. Üst kısmını camböceği renginde bir camla kaplıydı. Geri kalanı metalik beyaz renkti. İlk bakışta bilim kurgu filminden fırlamışa benziyordu ancak pek etkileyici değildi.

 

“Neden bu kadar çirkin?”

 

Bu tür aletlerde görüntü önemli değil miydi? Neden zorla cam yapıştırılmış bir yumurtayı andırıyordu?

 

“Aptal! Bu üçüncü nesil bir kapsül. Kaç dolara aldım biliyor musun bunu!?”

 

Ahmet kapsüle sarıldı ve tükürükler saçarak özelliklerini anlatmaya başladı. Ama Deniz onu dinleyecek kadar düşünceli değildi. Telefonunu açtı ve resmi sitesinden üçüncü nesil bir kapsül sipariş etti.

 

Şirketi artık eski gücünde olmasa ve hisse sahibi olduğu şirketler batsa da hâlâ belli bir değerleri vardı. Elindeki tüm parayla üçüncü nesil bir kapsül alabilirdi.

 

“Ne yapıyorsun?”

 

Ahmet en sonunda Deniz’in onu dinlemediğini fark etti ve telefonu elinden kaptı.

 

“Temel saygı kuralı… Hah? Ne? Üçüncü nesil kapsül mü sipariş ettin!”

 

“Çulsuz değilim.”

 

O gün Deniz’in Yeni Dünya’daki hayatı başlamış olacaktı.

 

Ertesi gün.

 

Sabahın erken saatlerinde kapsül evine teslim edildi ve montajı yapıldı. Her şeyin hazır olması yaklaşık bir saat almıştı. Deniz duş aldıktan sonra rahat kıyafetler giydi ve kapsülün kapağını açan düğmeye bastı.

 

Bir tıs sesiyle camböceği renkli cam ayrıldı ve deriden yapılma rahat yatak gözler önüne serildi. Sanal gerçekliğe erişmek için en uygun pozisyon sırt üstü uzanma ya da oturmaktı. İkinci seçenekte bel sorunları ortaya çıktığından ilki daha popülerdi.

 

Deniz de bu yüzden ilk seçeneği seçmişti.

 

“İlk deneyimi fazla uzatmasan iyi olur. Senin için alarm kurdum. Beş saat sonra çıkıp bir süre dinlen. Ayrıca NPC’ler ile aranı yakın tutmayı unutma, oyunun hikayesi oldukça önemli.”

 

“Hangi sınıfı seçmemi önerirsin?”

 

Yeni Dünya da dokuz farklı sınıf vardı. Deniz kara cahil olmaktan nefret ettiği için tüm gecesini Yeni Dünya’yı anlamak ve araştırmakla geçirmişti. Artık bilmesi gereken her şeyi biliyordu.

 

“Ben Seviye 150 Rahibim. Beni oldukça tatmin ettiğinden sınıfımı seviyorum. Ancak herkesin zevkleri farklıdır. Hangi alan sana daha hoş geliyorsa orayı seçmelisin. Ayrıca fazla takılmana gerek yok. İlk geliştirmeni almadan önce sınıfı bir kez değiştirebiliyorsun.”

 

“Tamam o zaman, oyuna girince sana arkadaşlık isteği atarım.”

 

“Bekliyorum.”

 

Daha fazla konuşmaya gerek yoktu. Deniz veda ettikten sonra kaskı kafasına taktı ve kapsülün içine yattı. Kaskın kulak kısmındaki düğmeye basınca kask gözlerini taradı ve kimlik kontrolü yaptı.

 

Önceden bir hesabı olmadığı için bir hesap açması gerekiyordu. Gözlerini kapadı ve geri sayımın bitmesini bekledi.

 

Ding!

 

Bir anda buz gibi rüzgarlar onu dövmeye başladı. Birden gökyüzünden balıklama dalış yaparken buldu kendini. Yanında kelebek kanatları olan güzel peri aşağı süzülüyordu.

 

[Yeni Dünya’ya hoş geldiniz!]

 

Bir anda havada durakladı ve görüşünü altın harflerle yazılmış ‘Yeni Dünya’ yazısı kapladı. Yazı gittikçe büyüdü ve 10D sinemadaymış gibi içinden geçip gitti.

 

Süt beyazı bir odadaydı. Önünde Yeni Dünya’nın haritasını içeren büyük bir harita vardı. Haritanın üzerinde beş farklı bölgede, beş farklı ırkın minyatürü süzülüyordu.

 

[Lütfen ırkınızı seçiniz!]

 

Oyunda dört farklı ırk vardı. Fiziksel gücü ve savaşçılarıyla öne çıkan Orklar, büyü yetenekleri ve güzellikleriyle öne çıkan Elfler, üretim ve efsun yetenekleriyle öne çıkan Cüceler, kara büyüsüyle öne çıkan Namevtler ve onu öne çıkaran pek bir özelliği bulunmayan insanlar beş ırkı oluşturuyordu.

 

Her ırkın kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardı. Bu yüzden hangisinin güçlü olduğuna karar vermek duruma bağlıydı.

 

[İnsan ırkını seçtiniz.]

 

En dengeli ırk insanlıktı. Diğerlerinde bariz kısıtlamalar olsa da insanlar dengeli olduğu için herhangi bir şeyi yapabilirlerdi.

 

[Lütfen milletinizi seçiniz!]

 

Harita yavaşça büyüdü ve sadece insan ırkı topraklarını kapsayan alanı göstermeye başladı. İnsan ırkını yöneten üç büyük imparatorluk vardı ve sürekli savaş halindelerdi.

 

En güçlü imparatorluk Pangea İmparatorluğu’ydu. Haritanın 3/10’ünü Pangea kaplıyordu. Onun yanında duran Laurasia İmparatorluğu ise 2/10’luk bir alana sahipti. Pangea’nın diğer tarafında ise Gondwana İmparatorluğu vardı. Yaklaşık olarak 1/10’luk bir alana sahipti.

 

Kısaca Pangea hem doğu, hem de batı tarafından kıskaca alınmıştı. Üç imparatorluğun tam ortasında ise Büyük Lasea Çölü vardı. Burası önceden Lasea Hanedanlığı adı verilen büyük bir gücün merkeziydi ancak bilinmeyen bir sebepten dolayı yok olmuşlardı.

 

“Güç imkanları bakımından en avantajlısı Pangea. Ancak ortamı çok kaotik, fırsatlar bol olsa da yeni doğanlar için cehennem. Bu yüzden elendi. Canavarların miktarı çok önemli. Laurasia da elendi. Geriye ise Gondwana kalıyor.”

 

[Gondwana İmparatorluğu’nu seçtiniz.]

 

En mantıklı seçimi yaptığına inanıyordu. En az P.K’nin yapıldığı bölgeydi ve ortamı gelişmek için çok uygundu.

 

[Lütfen sınıfınızı seçiniz!]

 

Sıra en önemli seçime gelmişti. 100. Seviyeye kadar en önemli gücü seçtiği sınıf olacaktı.

 

Harita kayboldu ve havada yedi farklı sembol süzülmeye başladı. Her sembol birbirinden farklıydı ve sınıflarını temsil eden imgeler bulunduruyorlardı.

 

Kılıç ustaları, savaşçılar, büyücüler, suikastçılar, şifacılar, rahipler, okçular. Her sınıf birbirinden özeldi ve farklı kapıları açıyordu. Ayrıca oyunda farklı görevler yaparak farklı sınıflar seçilebiliyordu. Örneğin bir demirciden görev alıp ‘Demirci Çırağı’ gibi sınıf değişimleri yapılabilirdi.

 

Ancak bu bir kereye mahsustu. Bundan sonra gelecek sınıf değişimlerinde tüm her şey sıfırlanır, baştan başlanırdı.

 

Çok düşünmeye gerek yoktu. Deniz bu oyunu eğlenmek için oynamayı düşünüyordu.

 

“Anılarım depreşti.”

 

Çocukken pek çok MMORPG oynamışlığı vardı. Bu oyunlar onun kötü çocukluğunu renklendiren boyalardan farksızdı. Tüm bu oyunlarda inatla seçtiği bir sınıf vardı.

 

Herkesi trollemesini sağlayan bu sınıfı oynamak aşırı eğlenceliydi.

 

[Suikastçı sınıfını seçtiniz!]

 

Büyücülük mü? Hiç ilgisini çekmiyordu. Kılıç ustalığı mı? O kadar asil değildi. Rahip mi? Mazoşist değildi. Şifacı mı? İri göğüsleri yoktu. Savaşçı mı? Kas beyinlilerin sınıfıydı.

 

Hayatı boyunca dürüsttü. Ancak bu oyunda dürüst olmaya niyeti yoktu.

 

Ortaokul zamanında birçok hesaptan ban yemişti. Sebebiyse oyuncuların oyun zevkinin içine sıçmak, sabotaj ve daha birçok farklı neden… O zaman yediği küfürler kelime dağarcığını fazlasıyla geliştirmişti.

 

Oyun eğlenme amaçlı değil miydi sonuçta?

 

[Lütfen isminizi seçiniz!]

 

Neredeyse sınıf seçimi kadar önemli – belki de daha önemliydi. Bu yüzden dikkatli olmalıydı. Sonuçta isimler sınıf gibi değildi, değiştirmek imkansızdı.

 

“Hiddetli Derya.”

 

Derya ile Deniz eş anlamlıydı. Hiddette şu anda hissettiklerini anlatmak için yeterli bir kelimeydi.

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“Siktir.”

 

Hemen farklı bir isim buldu.

 

“Ruhsal Sıkıntılarım Var.”

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“Seni Seçtim Pikachu.”

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“Deniz’in Oğlu Keriz.”

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“Poseidon’un Sol Taşağı.”

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“Malübülül?”

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“Çılgın Çocuk.”

 

[Bu isim zaten kullanılıyor.]

 

“ÇılgınTürk_12”

 

[Bu isim zaten…]

 

 

Uzun denemelerin ardından tüm isimlerin kullanıldığını öğrendi. Şimdi bir seçeneği vardı. Ya cüzi bir miktar ücret ödeyip diğerleri ile aynı ismi alacaktı. Ya da sistemin kendi atadığı isme sahip olacaktı ve en sonunda isim etiketi satın alıp ismini değiştirmek zorunda kalacaktı.

 

“       ”

 

Klavyeyi açtı ve sadece boşluk tuşuna bastı.

 

[Girdiğiniz isim kimse tarafından kullanılmamakta, devam etmek istiyor musunuz?]

 

“Evet.”

 

[Hoş geldiniz Bay        ]

 

“Perfect!”

 

[7. Başlangıç Köyü: Youhan Köyü’nde doğacaksınız!]

 

Deniz platformda doğduğunda sevinçten çığlık atmak üzereydi. İlk defa deneyimlediği sanal gerçeklik düşündüğünden daha gelişmişti! Platformdan ayrılmak için acele etmedi. Ciğerlerini taze havayla doldurdu.

 

“Durum Penceresi…”

 

Mırıldandığında önüne büyük bir ekran açıldı.

 

İsim:          

 

Sınıf: Suikastçı (Aday)

 

Seviye: 1 (0/50)

 

Can: 10/10

 

Güç: 7

 

Dayanıklılık: 5/5

 

Atiklik: 10

 

Zeka: 5

 

Çeviklik: 7

 

Mana: 10

 

Kullanılmamış Hüner Puanları: 5

 

“Hm…”

 

 Bir suikastçı için en önemli puanlar; atiklik ve güç puanlarıydı. Suikastçıların en önemli özellikler rakiplerini beklenmedik anda selamlamaktı. 

 

“Tüm puanları güce ver.”

 

 Çeviklik vücudun esnekliğini ve olaylara tepki hızını belirliyordu. İkisinin ardından en önemlisi buydu. 

 

“10. Seviyeye kadar Gizlilik yeteneğini öğrenemeyeceğim. Bu yüzden şimdilik kılıç kullanmam yeterli olacaktır.”

 

Envanterinde bir kısa kılıç vardı.

 

[Kısa Kılıç]

 

Seviye: Yaygın

 

Saldırı Gücü: 1-1

 

Dayanıklılık: 15/15

 

Açıklama: Her yerde bulabileceğin sıradan bir kısa kılıç. Sıradan bir demirci tarafından dövüldüğü için herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.

 

Deniz kılıcı envanterine geri koyduktan sonra platformdan dışarı adımı attı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44787 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr