Bölüm 10: Yalanın Gücü

avatar
242 1

Soytarı Kral - Bölüm 10: Yalanın Gücü


 

Ertesi gün Alex’in himayesi altındaki mülklere ve bölgelere saldırı düzenlendi. Ayrıca köleleştirdiği adamlar Madam Ellissent tarafından korunmaya başladı. İkili arasında böyle kavgalar nadir değildi ancak öğlene doğru işler çığırından çıktı.

 

Arka sokaklarda alevlenen söylentiler yavaşça tüm köye yayıldı. Alex’in korumak için çok çabaladığı şöhreti kirlendi ve işleri körelmeye başladı. Buna karşılık olarak Alex aş evleri açtı ve şöhretini düzeltmeye çalıştı.

 

Ancak nafileydi. Aş evleri bir kenara bir sonraki gün tüm köleleri isyan etti. Arkalarında başka bir güç olduğu için Alex’e baş kaldırmak konusunda tereddüt etmediler. Sözleşmeler burada geçersizdi. Artık hayatlarını umursamayan insanlar ile karşı karşıyaydılar.

 

Üçüncü gün başka bir olay daha patlak verdi. Tüm oyuncular ve NPC’ler yalnızca bu olaya odaklandılar.

 

Youhan’ın kuzeyindeki Vahşi Ayı Ormanı’nda.

 

Dört farklı kuvvet yalnızca tek bir amaç uğruna buraya toplandı.

 

“İlk muhtarın hazinesi burada mı gömülü? Haber güvenilir mi?”

 

Seyyahlar loncası takım kaptanı Bal Porsuk önündeki manzaraya bakarken mırıldandı.

 

Arkasındaki yardımcı takım kaptanı yaklaştı.

 

“Tüm NPCler ve oyuncular bunu konuşuyor. Sistem herhangi bir görev bildirisi vermese de bunun gerçek olduğu bariz. Başka açıklaması yok.”

 

“Hm… Gözcü göndermek gibi bir şansımız da yok. Gözcüler olayın aslını öğrenene kadar tüm her şeyi başkalarına kaptırırız.”

 

Bal Porsuk endişeyle iç çekti. Kafasını sağa çevirdiğinde gördüğü zarif ama keskin surat, sola çevirdiğinde ise tombul ama acımasız surat endişe etmesine neden oluyordu. Ayrıca bağımsız oyuncular ve NPClerden oluşan bir kalabalık arkasındaydı.

 

Gerçekten endişe vericiydi.

 

‘Neden buradalar ki?’

 

Aynı şeyi Alex’te soruyordu.

 

Günlerdir gözünü dahi kırpmamıştı. Ardı arkası kesilmeyen saldırılar yüzünden geceleri uykusuz geçmişti. Birazcık bile gözünü kırpsa çok fazla şey kaybedecekmiş gibi hissediyordu.

 

“Şu kaltak.”

 

Alex, Ellissent’e bakarken dişlerinin arasından küfürler etti. Her şey o kadının başının altından çıkmıştı. Kölelerinin ihaneti, sözleşmecilerin cayışı, saldırıya uğrayan mülkler ve itibar suikasti. Her şeyin, o kadının başından altından çıktığına emindi.

 

“Önceden böyle değildi. Bu kadar zeki olamaz, aptal geleneklere bağlı yaşlı bir sürtükten ibaretti. Ne değişti?”

 

Parayla tuttuğu adamlar şöhretini lekeliyordu. Şöhretinin lekelenmesi yeni rakiplerin meydana çıkması ve ona meydan okuması demekti. Sözleşmeciler cayıyordu. Kaba güç artık işe yaramıyordu. Zira karşısında onun kadar güçlü biri vardı. Köleler isyan etmişti. Zira onları destekleyen biri vardı.

 

Yalnızca birkaç gece de her şey değişti.

 

“Bu hazineyi ele geçirdiğim sürece eskisinden daha güçlü olacağım. İlk muhtar ünlü bir vikontun çocuğuydu. Bu hazineyle en azından bir tımar satın alabilmeliyim.”

 

İlk muhtar çok güçlü ve varlıklı bir adamdı. Onun hazineleri ise burada gömülüydü. Nereden mi biliyordu? Tüm herkes buradaydı çünkü. Bunu nasıl kaçırabilirdi?

 

‘Burada olmasaydım adamlarım bahane uydurabilirdi.’

 

Kimseye güveni yoktu.

 

‘Ayrıca Marin’in haberleri doğruladı.’

 

Marin on yılı aşkındır onun yanında bulunan bir astıydı. İstihbarattan sorumluydu ve kirli işlerle ilgilenmekten o sorumluydu. Alex’in güvendiği iki kişiden biriydi.

 

Etrafını çevreleyen korumalara ve önünde duran kazıcılara baktı.

 

“Kazıya başlayın! İlk biz bulacağız.”

 

Kazıcılar küreklerini kaldırdı ve toprağa sapladı.

 

---

 

“İnanamıyorum…”

 

Madam Ellissent köstebek gibi kazan kazı ekiplerine bakarken derin bir nefes verdi.

 

“Nasıl başardın?”

 

Koruma ekipleriyle birkaç metre arkasında duran Deniz’e baktı. Gözlerinde gizleyemediği bir takdir vardı.

 

“Yalanın gücünü küçümsememelisin.”

 

Deniz, Alex’in şişko vücuduna bakarken kollarını esnetti.

 

“Yalnızca korumaları halletmeye odaklanın. Gerisini ben halledeceğim.”

 

“Gücüne rağmen çok kibirlisin. Alex’e karşı koyabileceğini düşünüyor musun?”

 

“Buraya kadar benim sayemde gelmiş olmana rağmen burnun çok havada. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi mezunuyum ben yahu. Güven bana.”

 

Madam Ellissent gözlerini kıstı ve kafasını çevirdi. Dün gömdükleri ‘hazine’ birisi tarafından bulunmak üzereydi.

 

Deniz iki kara hançer çıkardı ve beline astı.

 

“Ben gidiyorum. Uygun bir fırsat bulacağım.”

 

“Tamam, burayı bana bırak.”

 

Kalabalığın arasına karışan Deniz’i izlerken gözleri yavaşça soğudu. Hemen yanına gelen  Arthur gözlüklerini düzeltti ve selamladı.

 

“Madam, her şey hazırlandı. Marin yapacağını söyledi ve adamlarımıza haber verdik. Hazine bulunduğu anda harekete geçecekler.”

 

“Güzel. Alex’in ölmeyeceğinden emin olun. Arkasındakilerin öfkesiyle yüzleşemeyiz.”

 

“Genci ne yapalım?”

 

“Saldırıya geçtiği anda yakalayıp hapse atın. Öldürürseniz tekrar doğabilir.”

 

Bu sırada kazı ekipleri hareket etmeyi birden kesti. Oyuncuların yoğun olduğu ve Alex’e fazlasıyla yakın bir bölgede genç bir oyuncu sevinç naraları atmaya başladı.

 

Kazdığı çukurun içinde altuni ışıltılara sahip bir tabut duruyordu. Üzerinde antik zamanlardan kaldığını gösteren işlemeler bulunuyordu. Net görmek mümkün değildi. Zira oyuncuların ve NPC’lerin çoğu tabuta doğru koşmaya başladı.

 

“Saldırın.”

 

Ellissent’in çevresindeki korumaların tamamı birden Alex’in olduğu bölgeye doğru ilerlemeye başladı. Yalnızca Arthur ve bir koruma Ellissent ile birlikte kaldı.

 

O sırada Alex ve muhafızları tabutun yanında varmıştı. Muhafızlar oyuncuları sanki tavuk kovalıyormuş gibi kovaladı. Seyyahlar Loncası’ndan gelen takım dışında kimse karşı koyacak güce sahip değildi. Haliyle yol üzerindeki yapraklar gibi rüzgar tarafından süpürüldüler.

 

“Tabutu çıkarın ve açın. Buradan hızlıca gidiyoruz.”

 

Alex, Seyyahlar Loncası’ndan gelen takım kaptanına bir bakış attıktan sonra kafasını çevirdi. Tam o anda, kıvılcımlar etrafa saçıldı. Muhafızların kaptanı olan Remondin’in uzun siyah saçları dalgalandı.

 

Dağılan kalabalığın arasından sıyrılan yedi savaşçı ve Alex’in muhafız takımındaki on kişi çarpıştı. Çarpışmanın yarattığı şok dalgaları çimleri dalgalandırdı. Remondin’in demiri andıran suratı birden değişerek yerini öfkeye bıraktı.

 

“WTF?!”

 

Alex bir kılıcın onu teğet geçmesi yüzünden soğuk terler döküyordu. Normalde soğukkanlı biri olsa da ölüm karşısında o kadar sakin değildi.

 

Muhafızlar kıyasıya savaşırken Remondin’in kılıcından altuni ışıltılar çıkmaya başladı. Ellissent’in muhafız kaptanı Alexander ışığı görünce birkaç adım geri çekildi ve gelecek saldırıya hazırlandı.

 

Beklediği gibi Remondin kılıcını savurdu ve altuni hilaller patlak verdi. On hilal çeşitli açılardan muhafızları vuracakken Alexander’in kükremesi duyuldu.

 

“Savaş Kalkanı!”

 

Özel seviye bir büyüydü. Altı savaşçının vücudunu toprak sarısı bir kalkan kapladı ve hilalleri kolaylıkla durdurdu. Alexander kireç kesilmiş yüzüne rağmen tereddüt etmeden saldırdı. Remondin ile çarpışması kıyasıya devam ederken hiç beklemediği bir yerden saldırı yedi. 

 

Bal Porsuk ve yanında gelen büyücüler ileriye çıktı. Bal Porsuk on birinci seviyeye erişmiş bir savaşçıydı. Seyyahlar Loncası’nın yetiştirmeye karar verdiği özel bir kullanıcıydı. Ekipmanları özeldi.

 

“Sör Alex’i koruyun!”

 

Bal Porsuk’un kükremesinin ardından büyücüler ilahilere başladı. Küçük ateş topları avuçlarında oluştu ve topları gönderdiler. Toplar iki tarafı birbirinden ayırdı ve Remondin’lere rahat bir nefes şansı verdi.

 

Bal Porsuk savaşa katılacak kadar güçlü değildi. Zaten amacı da bu değildi. Tek isteği Alex ve Remondin’in kazanması ve güç dengesini sarsmalarıydı. ‘Kaplan ve Aslan savaşırken Tilki galip çıkar’ diye bir söz vardı iş dünyasında.

 

Seyyahlar Loncası tam hakimiyet için bu fırsatı kullanabilirdi.

 

Remondin ve Alexander birbirlerinden uzaklaştıktan hemen sonra tekrardan saldırdılar. Remondin ve Alexander arasındaki savaş gittikçe kızıştı ve ilk kayıplar verildi. Remondin’in takımındaki iki kişi ölürken, Alexander’in takımından bir kişi öldü ve başka bir kişi de kollarını kaybetti.

 

Klank! Klank! Klank!

 

Kılıçlar çarpıştı ve manalar patlak verdi. İnsan seviyesinin çok üzerinde güçler sergileyen ikili savaşırken kimse karışamadı.

 

Kıyasıya savaşı gören Ellissent dilini tıklattı ve yanındaki tek muhafıza emretti.

 

“Sen! Sen de desteğe git!”

 

“Ama efendim…”

 

“Git. Arthur yeterli.”

 

Muhafız hiç gitmek istemese de kabul etmek zorundaydı. Kılıcını çekti ve birkaç saniye sonra o da savaşa katıldı.

 

Avantaj onun katılmasıyla birlikte onlara geçti. Derken bir ve iki kayıp daha verildi. Alex’in durumu gittikçe kötüleşirken Bal Porsuk’tan gelen yardımlar azalmaya başladı. On birinci seviye bir savaşçı ve büyücüler onun gibi birisine karşı koyamazdı.

 

Remondin ya da Alexander, her birini öldürmek için yalnızca tek saldırıya ihtiyaç duyardı.

 

“Siktir… git… Kureok!”

 

Muhafızlardan biri can vermeden önce kılıcını Remondin’in bacağına sapladı.

 

“Ne cüretle!”

 

Remondin başkası ile savaşırken rahatsız edilmekten nefret eden biriydi. Beklenmedik bir saldırı onu en çok öfkelendirecek şeydi. Dayanamadı ve ofansif bir hareket ile Alexander’in dibine girdi.

 

“Gondwana Kılıç Ustalığı Temel Duruş, Hür!”

 

Kılıcı çok hızlı hareket etti. Öyle ki gölgesini görmek bile imkansızdı. Ancak karşısındaki normal biri değildi. Alexander bir savaşçı olmakla kalmıyordu. Aynı zamanda özel eğitim almış paralı askerlerden biriydi.

 

“Savaş Kalkanı! Hiddet Kılıcı!”

 

İki yeteneği aynı anda kullandı. Ağzından kan geldi ancak yılmadı. Manası deveran etti ve öfkeyle saldırdı.

 

Bang!

 

İki kılıç çarpıştı.

 

“Argh!”

 

Remondin, Alexander’in yeteneğine karşı koyamadığı için metrelerce geriye uçtu. Alexander saldırıya devam etti. Hiddet Kılıcı isimli yeteneği sayesinde ardı arkası kesilmeyen kombolara devam etti.

 

Boom! Boom! Boom!

 

Saldırılar Remondin’i biçecekken büyücülerden gelen ateş topları sırtına indi.

 

“Huff…”

 

“Siktir! Alexander! Yardım et!”

 

Alexander’in dikkati Arthur’un sesi yüzünden dağıldı. Kafası çevirdiğinde bir oyuncu grubunun Ellissent’i çembere aldığını fark etti.

 

Aynı zamanda Alex’in arkasındaki boşlukta bir adam belirdi.

 

Ve hançerini savurdu.

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44787 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr