CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI
BÖLÜM 1: ÖNCE TEMİZLİK
“Lütfen bana bakmayın…”
Genç bir oğlan ve küçük kedi kulaklı bir kız sokakta yürürken tüm gözler onların üzerindeydi. Elbette onlara dik dik bakmıyorlardı, en azından bu kadar nezaketleri vardı. Fakat Yu kafasını kaldırmadığı zamanlarda insanların gözlerini üzerinde hissedebiliyordu.
“Güneş henüz doğmamış olsaydı keşke.”
Ne yazık ki gün doğmamış olsaydı para bulamazlardı, bu yüzden boşa dilenmiş bir dilekti.
Gün ışığının altında şehir çok daha farklı gözüküyordu, sokaklarda hayat akıyordu fakat gerçekten çok fazla insan vardı. Yu bu şehrin nüfusunun ne kadar olduğunu merak etti.
Kafasını kaldırmak ve şehri gündüz gözüyle incelemek isterdi ama bu mümkün değildi. İnsanlarla göz göze gelmek istemiyor, utandığı için yere bakarak yürürken adımlarını koşarcasına atıyordu. Küçük kız da bu durumdan rahatsızlığını dile getirmişti. Ama onun kalbinde daha büyük bir dert olduğundan bu duruma Yu kadar takılmış değildi.
“Lütfen bana bakmayın…”
Yu insanları anlayabiliyordu, eğer o da kendisi gibi bir insanı yoldan yürürken görse dönüp bir kez bakmadan edemezdi. Hatta bakmakla yetinmez, etrafındaki insanları rahatsız ettiği için onu medeniyetsizlikle suçlar, üstüne küfür ederdi. Ama o insanın kendisi olacağını hiç düşünmezdi.
Üstü başı kan, ter ve is içinde, yırtık kıyafetli, leş gibi kokan iki insan yolda yürürken insanlar başka ne yapabilirdi ki?
En azından onlar ilerlerken yoldan çekiliyorlardı, bu durumlarının tek olumlu yönüydü. Herkes onlardan uzak durmak amacıyla yolu açıyor, aralarına birkaç metre koyduklarından emin oluyor ve hatta bazıları burunlarını dahi kapatıyordu.
Neko: Hana geldik.
Yu: Nereden biliyorsun?
Neko: Tabelada yazıyor.
Başını kaldırıp Neko’nun işaret ettiği yere baktığında üç katlı ve bu şehrin standartlarına göre oldukça geniş bir binanın karşısında durdular. Tabeladaki yazıyı Yu okuyamasa da öğrenmesi çok zor bir şeye benzemiyordu. Yu'ya göre Çin ya da Japon alfabesinden çok Runik yazı ve Latin alfabesi karışımı bir alfabeymiş gibi gözüküyordu.
Açık kapıdan içeriye girdiklerinde önce birkaç göz, ardından tüm gözler üzerlerine çevrildi. Ve evet, iğrenerek bakıyorlar, burunlarını kırıştırıyorlardı. Yu bu kadarına dayanabilirdi ama acıyarak kendisine bakan bir çift gözü gördüğünde gururu tekrar yerle bir oldu.
???: Size nasıl yardımcı olabilirim?
Sarışın bir elf, korkunç bir ifadeyle Neko ve Yu’yu karşıladı. Oldukça güzel bir kadının yüzünde böyle korkunç bir ifade doğuran tabi ki Neko ve Yu’nun berbat haldeki görünüşleriydi.
Yu: Banyosu olan bir oda, derhal.
???: Gecelik mi yoksa haftalık mı?
Yu: Bir aylık.
???: Küvetli odalar tek kişilik, iki kişilik yemek dahil üç altın ediyor. Eğer iki oda almak isterseniz de beş altın.
“Bana beş altın kilitlemeye çalışma şimdi, kadın. Odamı ver de gideyim.”
Yu: Tek oda.
Neko: Neden seninle kalmak zorundayım?
Yu: Ayrı odaya çıkmak istiyorsan buyur, parasını öde.
Somurtarak itiraz eden Neko aldığı cevabın ardından da somurtmaya devam etti. Yu telefon satışından kazandıkları on yedi altından üç tanesini çıkartıp kadına verdi.
???: İsminiz?
Yu: Yu Valarfin.
***
Neko: Girmeyeceğim!
Yu: Gireceksin çocuk, beni bağırtma.
Neko’yu yakalamak için üzerine atladı ama kız çevik bir hareketle Yu’nun kollarından kurtuldu. Odada başlayan kovalamaca oyununda Neko koşuyor, arkasından koşan Yu çaresizce onu yakalamaya çalışıyordu.
Neko, Yu’dan daha hızlı olduğundan oyunun kazananının Neko olduğunu söyleyebilirdiniz. Yu’nun tüm hamlelerinden kaçıyor, arada sırada Yu’yu şaşırtacak kadar yükseğe zıplıyordu.
Yu: Yatağın üstünde zıplama çocuk! PİSLİĞİNİ ORALARA BULAŞTIRMA!
Neko: SEN NE HADLE BANA PİS DERSİN? KENDİNE BAK, APTAL İNSAN!
Yu kendi üstünün başının berbat bir halde olduğundan haberdardı ama o yıkanmayı reddetmiyordu. Neko ise küvete girmemek için beş dakikadır koşturmaktaydı.
Yu kedilerin suda yıkanmamaları gerektiği ile ilgili bir şeyler duymuştu. Neko da bir kedi olduğundan olsa gerek sudan kaçıyordu. En azından Neko’nun sonraki cümlesine dek Yu böyle düşünüyordu.
Neko: Neden tek oda tuttun? Senin önünde girmek istemiyorum.
Yu: Banyolu odaların tek kişilik olduğunu söyledi. Paramızı gereksiz şeyler için harcayamam.
Gerçi buna banyo denmezdi, odanın köşesine tahta bir küvet konmuştu ve biraz ilerisinde yatak yer alıyordu. En azından yatağın iki kişiyi alacak büyüklükte olması iyi bir şeydi.
Kovalamacının sonunda Yu, Neko’yu köşeye sıkıştırmayı başardı.
Yu: Şimdi nereye kaçacaksın?
Neko’yu tutmak için kollarını uzattığında kız Yu’nun bacaklarının arasından geçti ve tekrar ellerinden kurtuldu.
Yu: Buraya gel kopil.
Neko: Hayır!
Yu: Bundan sonra takım olacaksak buna alışman gerekiyor, biliyorsun.
Neko: Hayır!
Yu: Bana bak çocuk, zaten yorgunum, gir şu banyoya.
Neko: Hayır!
Üç kez üst üste reddedilen Yu’nun sabrı taşmıştı, yakalamak için tekrar üzerine atladığında bu sefer kolunun altından kaçmayı denedi.
Yu: Yakaladım!
Neko’nun kuyruğundan tuttuğunda kız çığlık atıp aniden durdu. Yu, Neko durduğunda onu belinden kavradı ve kıyafetleriyle birlikte küvetin içine attı.
Neko: YANDIM!
Doğrudan sıcak suyun içine giren Neko haykırarak çırpınmaya ve odanın her yerine su sıçratmaya başladığında Yu kısa sürede sırılsıklam oldu. Su gerçekten sıcaktı ama dayanılamayacak gibi değildi.
Yu: Dur işte, girdin artık.
Biraz daha çırpındıktan sonra pes etti ve küvetin içinde kaldı.
Yu: Kıyafetlerini çıkar, artık kullanılamazlar o yüzden atacağız.
Telefonunu sattıktan sonra ilk iş olarak banyo yapabilmek için bir han aramışlardı. Bu yüzden yeni kıyafet almak için bir dükkana uğrayamadılar. Ve bir dükkana girmeyi deneseler bile dükkan sahibinin müşterilerini kaçırmaması için onları kovması şaşırtıcı olmazdı. Ayrıca temiz kıyafetleri vücudu kirliyken giymek istemiyordu.
Üzerindeki kıyafetler kullanılamasa da Yu’nun çantasında giyecek kıyafet vardı. Sadece bir alt ve bir üst vardı ama paylaşmaktan başka seçenekleri yoktu. Neko kıyafetlerini çıkartırken Yu da Neko’ya vermek için çantasından anime tişörtünü çıkartıp yatağın üzerine koydu ve bu esnada kıyafetin kirlenmemesine de özen gösterdi.
Yu: Şampuan bu mu oluyor?
Neko: …
Yu: Eğer bu saç için değilse saçların berbat bir hal alacak, o yüzden cevap ver.
Neko: Saç için.
Yu bir kova suyu Neko’nun başından aşağı döktükten sonra saçındaki pisliklerin gitmesi için parmaklarını kullanarak saçlarını ayırdı ve birkaç kez daha başından aşağıya su döktü. Ardından Neko’nun saç için olduğunu söylediği kavanozun kapağını açarak avucuna şampuanı döktü ve kızın saçlarını yıkamaya başladı.
***
Neko: Sen nasıl bir sapıksın? Neden bu kıyafetin üzerinde benim resmim var? Bunca zamandır bizi mi takip ediyordun? İğrenç insan.
Yu: Sanırım iğrenç insan, iğrenç yaratıktan iyidir. Ama bana kalırsa sadece Yu demeni tercih ederim.
Aldığı tepkiye rağmen Yu, Neko’nun tatlılığını reddedemezdi. Beyaz tişörtün üzerinde yer alan resim tıpkı Neko’ya benzeyen kedi-loli bir anime karakterine aitti, aradaki tek fark tişörtteki karakterin birkaç yaş daha büyük duruyor olmasıydı. Yine de çok tatlıydı.
Yu: Senin üzerinde, benim üzerimde duracağından çok daha tatlı durdu.
Neko’yu çıplak dolaştıramayacaklarından, tişört ona büyük gelse dahi giydirmek zorundaydı. Aslında tişörtün büyük olması iyi bir şeydi çünkü altına giyeceği bir şey olmadığından tişört büyük gelmese açıkta kalacaktı.
Kendisi de banyonun ardından mor çizgili gri eşofmanını giymiş, vücudunun üstüne giyecek kıyafeti olmadığı için havlusunu omuzlarına asmıştı.
Yu: Buraya gel, saçlarını tarayayım.
Banyonun ardından az da olsa birbirine girmiş saçları bu haldeyken kurursa kötü gözükürdü.
Neko: Gerek yok.
Yu: Buraya gel.
Neko sessizce ama somurtarak itaat etti. Enerjisini tartışarak bitirmek istemiyor olmalıydı.
Neko yatağın üzerinde oturduğunda Yu kızın saçlarını taramaya başladı, bu sırada konuşması gereken şeyler de vardı.
Yu: Okuma yazma bilmiyorum.
Neko saçlarındaki tarağı itip Yu’ya dönerek ona “ciddi misin sen amk?” bakışını attı.
Neko: Şaka yapıyorum de, cahilliğinin seviyesi bu kadar olamaz. Seninle bir işe kalkıştığıma inanamıyorum, umutlarımı azaltıyorsun, aptal insan.
Yu: Tamamen bilmiyor değilim, elbette okuma yazma biliyorum ama bu ülkedeki alfabeyi bilmiyorum.
Neko: Alfabe çoğu yerde aynıdır.
Yu: Öyleyse çoğu yerdeki alfabeyi bilmiyorum.
Neko’nun kafasını çevirerek saçlarını taramaya devam etti. Beyaz saçların ve kedi kulaklarının kızın tatlılığını daha da arttırdığını düşünüyordu.
Yu: Bana okuma yazma öğretmelisin.
Neko iç çektikten sonra “yapacak bir şey yok,” diyerek kabul etti.
Eğer alfabe Yu’nun tahmin ettiği gibiyse haftalar süren bir eğitime ihtiyaç duymayacaktı. Hatta okunduğu gibi yazılan bir alfabeyse bir gün içinde öğrenebilirdi.
Yu: Ayrıca hangi ülkede olduğumuzu da bilmiyorum.
Neko: Rolderhelm. Ama biz çoğunlukla Mora ülkesinde oluyoruz.
Yu hakkındaki beklentilerini düşürmüş olsa gerek, bu sefer onu cahil olmakla yargılamamıştı.
Yu: Bilmediğim çok fazla şey var, hepsini öğretmen gerek.
Neko: İşin sonunda annemi geri getireceksin, bu yüzden öğreteceğim.
Neko kendisini annesi ile tekrar buluşacağına inandırmıştı. Ya da kendisini inandırmak için dili ile böyle söylüyordu, kalbinden geçenleri ise Yu bilemezdi. Ama kendini buna inandırmışsa, davalarına olan inançsızlığı nedeniyle Yu acı çekecekti.
Yu: Karnın aç mı?
Neko: Uykum var.
Yu: Tamam öyleyse, uyuyalım. Zaten ben de senin gibi uykuluyum. Atletim kuruduğunda yeni kıyafetler almaya gideriz.
Tişörtünü, ceketini ve pantolonunu atmıştı. Ama giyecek başka kıyafeti olmadığından atletini yıkayıp kurumaya bırakmıştı. Üzerinde iki delik vardı ve bir günde kurumayacağını biliyordu ama ıslak olsa dahi giymek zorundaydı.
Neko: Öyleyse sen yerde yatacaksın.
Yu: Buranın parasını ödeyen ben olduğuma göre belki de sen yerde yatmalısın?
Sabah uyuduğu birkaç saat haricinde bütün gece boyunca ayaktaydı. Hatta ayakta olduğu süre yirmi dört saate yakın olmalıydı çünkü bu dünyaya gelmeden önce yine gün boyu uyanık kalmıştı. Bu yüzden yerde yatmak gibi bir şey yapmayacaktı. Şu anda rahat bir yatakta uyumak ve enerjisini toplamak istiyordu, gündüz uyuduğu için uyku düzeni bozulacaktı ama bunu sonra düşünmeye karar verdi.
Yu: Sen bir kedi değil misin? Köşeye bir yere kıvrıl işte.
Neko: Ben Kılıç Perisiyim, üstün bir varlığım.
Yu: Israr ediyorsan yatakta yatabilirsin.
Yu’nun yataktan kalkmak gibi bir niyeti yoktu, eğer Neko yatakta uyumak istiyorsa burayı paylaşmak zorundaydı. Kolunu yastığın altından geçirdi ve rahat bir pozisyon elde ettiğinde gözlerini kapattı. Birkaç dakika sonra, uykuya dalmadan önce yatağın diğer tarafına birinin uzandığını hissetti.
Yu: İyi uykular.
Neko ona cevap vermese de Yu ona daha iyi davranmaya karar verdi. Acısını anlayabiliyor, onunla empati kurabiliyordu. Neko’yu yalnızca yarım gündür tanıyor olsa da küçük bir çocuğu bir başına bırakamazdı. Onun da kendisi gibi bir boşluğa düşmesini istemiyordu. Bu yüzden Neko’nun yanında olması gerektiğini düşündü. Bir ortak olarak, bir ağabey olarak, bir arkadaş olarak onu yalnız bırakmayacaktı ve acısını paylaşarak kendi yaşadığı berbat ayları yaşamamasını sağlayacaktı.
-------------------------
Cilt II kısa bir bölümle beraber başladı. Umarım seveceğiniz bir cilt olur. İlk bölüm çok kısa olduğu için ikinci cildin ikinci bölümünü de bugün atacağım.
05.02.2021 - 14:56 / Düzenlendi: 08.04.2021 - 23:38
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..