Cilt I - Son Söz: Not Happy Birthday

avatar
914 6

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt I - Son Söz: Not Happy Birthday


CİLT I: KAPININ ARDINDA HARİKA OLMAYAN BİR DÜNYA VAR

SON SÖZ: NOT HAPPY BIRTHDAY

Otuz Ağustosun geldiğini belli eden güneş doğalı birkaç saat olmuştu. Kuledeki alevlerin ısısının aksine güneşin ısısı Yu Valarfin’in tenini tatlı bir şekilde okşuyordu.


Gözlerini açmaktan korkuyordu. Neko ile yüz yüze gelirse ne diyeceğini bilemiyor, kızı nasıl teselli edebileceği hakkında bir fikir bulamıyordu.


Neko: Uyan, iğrenç yaratık!


Neko şiddetli bir şekilde Yu’nun karnını tekmelemiş, onu kendisiyle yüzleşmeye zorlamıştı.


Küçük kızın tatlı kıyafetleri kan, ter ve is ile kaplanmış, yırtılıp parçalanmıştı. Yüzü yangın yüzünden kararmış ve saçları kan ile terin birleşimiyle yapış yapış olmuştu. Neyse ki yaralı değildi. Uyandığında kendini iyileştirmiş olmalıydı.


Aynı şey Yu içinde geçerliydi. Kıyafeti artık kurtarılamaz bir hale dönüşse ve teni pis kelimesinin karşılığı haline gelse de ne bir yanık, ne bir şişlik ne de bir kesik, hiçbir yarası yoktu. Bu da Neko sayesinde olmalıydı.


Onu iyileştirse de, ona karşı hiç kibar değildi.


Yu: Yaşıyoruz…


Nefes alıp verirken dudaklarının mutlu bir şekilde kıvrılmasına engel olamamıştı. Mutluluk gözyaşlarını dökmek üzereyken karnına inen tekme onu nefessiz bıraktı ve yüzündeki gülümsemeyi silerek gözlerine mutluluk değil, acı gözyaşlarını hediye etti.


Neko: BANA YAŞIYORUZ DEME! MUTLU OLAYIM DEME!


Çıldırmış halde Yu’nun karnını durmadan tekmeliyor, Yu’ya geri çekilme şansı vermiyordu. Öyle ki en sonunda Yu’nun ağzından kan geldi. Neko bir çocuğun vücuduna sahip olsa da gücü bir yetişkine denkti. Bunun sebebi vücudundaki mana olmalıydı.


Kedi kulaklı kız hem öfkeli hem de üzgündü. Daha önce hiç tatmadığı duygular tarafından ele geçiriliyor, gözyaşlarını kolu ile silerken yutkunmakta zorluk yaşıyordu.


Neko: Senin yüzünden…


Nefes alışverişini düzenlemeye çalışırken titreyen dudaklarının arasından bu kelimeler döküldü. Suçlayacak birisine ihtiyaç duyuyordu ve Yu suçlayabileceği tek kişiydi.


Yu suçlamayı reddedemezdi. Neko, Rie ve Keder arasındaki dövüşe dahil olmayı denemiş ama Yu tarafından engellenmişti. Oysaki Neko o anda büyü kullanabilirdi, eğer Yu onu serbest bıraksaydı Rie hala yaşıyor olabilirdi.


Fakat onu bırakmamıştı. Büyü yapamayacağını düşünüyordu, onu salarsa Keder tarafından öldürüleceğini düşünüyordu. Ölmesini istememiş ve onu bırakmamıştı. Bunu iyi niyetle, onu korumak için yaptığını söylese bile eylemi yüzünden Rie ölmüştü. Yu suçlanacak tek kişiydi.


Yu: Özür dilerim…


Suçunu kabul etti ve özür diledi. Ama yavaşça ayağa kalkarken dilediği özür ona yalnızca bir tekme daha kazandırmıştı.


Neko’nun çenesine attığı tekme ile bir ah sesi çıkarmış ve tekrar yere yatmıştı.


Neko: Özür mü diliyorsun? Bana özür dilerim mi diyorsun? ÖZÜR NE İŞİME YARAYACAK?!


Gönderdiği bir rüzgar büyüsü Yu’yu toprağın içinde birkaç metre geriye sürükledi. Üstüne yürüyen kızdan korkan Yu dirsekleri üzerinde sürünerek ondan kaçmayı denerken Neko ona yetişti ve karnına başka bir tekme daha indirdi.


Neko: Onu geri getireceksin…


Az öncekinin aksine sesi şu anda sakindi. Hatta kelimeler dudaklarının arasından o kadar düşük bir seviyede çıkmıştı ki Yu duymakta zorluk çekmişti.


Neko: ONU GERİ GETİRECEKSİN! ONU GERİ GETİRECEKSİN DİYORUM! GERİ GETİR! GETİR!


Ve sakinliği hızla kayboldu, Neko’nun sesi Yu’nun kulaklarını tırmalarken şaşkınca onu izlemek dışında bir şey yapamadı.


Yu: Ne?


Neko: BANA NE DEME!


Bir rüzgar dalgası daha Yu’nun vücuduna hücum etmiş, bu sefer onu toprağın içine batırmıştı. Kemikleri çatırdayan Yu tekrar acı ile gözyaşı dökmek zorunda kaldı.


Bu kız ondan tam olarak ne istiyordu? Geri getir derken ne kastediyordu?


“Eğer ben olmasaydım, Başak Lütufu Rie’nin yaşamasını sağlayacaktı.”


Kendinden utanıyordu, ölmek istemediği için utanıyordu. Eğer orada olmasaydı, Rie, Lütufunu onun için harcamaz ve hayatta kalırdı. Rie, Yu Valarfin yüzünden ölmüştü.


Neko: Bana o acınası ifade ile bakma…


Suçluluk bir kara delik gibi göğsüne yerleşmiş ve hayat enerjisini emerken başka nasıl bakabilirdi ki? Ne kadar özür dilerse dilesin kabul edilemezdi, pişmanlığı hiçbir işe yaramazdı, telafi etmenin bir yolu yoktu.


Neko: BANA ÖYLE BAKMA!


Yu’nun acınası yüz ifadesi Neko’yu daha da sinirlendirmiş, başka bir rüzgar büyüsü göndermesine neden olmuştu. Büyünün sonucunda kan kusan Yu bir anlığına öleceğini düşünmüş ve yine aynı ölüm korkusu ile aklının içinde o cümleyi kurmuştu.


“Ölmek istemiyorum.”


Birinin ölümüne neden olduktan sonra hala böyle düşünüyor olması, ona kendini daha da kötü hissettirdi.


Neko: Sana diyorum, onu geri getireceksin diyorum, annemi geri getireceksin diyorum.


Nasıl? Yu bunu nasıl yapabilirdi? Eğer ölüleri hayata geri döndürmenin bir yolu olsaydı bunu ablaları için yapmış olurdu. Fakat bir yolu yoktu: ölüler geri dönmüyordu, ölüler bir yere gitmiyordu, öldüğün zaman her şey bitiyordu, Yu buna inanıyordu. Neko’nun, Yu’nun ablalarının ölümünden sonra kaç gece bu inanç yüzünden ağladığından haberi var mıydı?


Belki de Başak Lütufundan bahsediyordu. Eğer Neko, Yu’nun Lütufu annesine geri vermesini bekliyorsa Yu’nun bunu yapacak cesareti var mıydı?


Neko: Annem söyledi, ölüleri geri döndürmekte, zamanı geri almakta mümkün dedi. O öyle dedi.


Yu: Zamanı mı?


Neko: Sana söylüyorum, elini kolunu sallayarak buradan ayrılamazsın. Her şeyi geri almanın bir yolunu bulacaksın, annem bir yolu var dedi ve sen de o yolu bulacaksın. Yapacaksın diyorum, öyle söylüyorum.


Yu’nun cevabına göre eyleminin değişeceğini gösteren bir rüzgar dalgası Neko’nun ona doğrulan elinin etrafında dolanıyordu.


Yu: Bu imkansız.


Rie onun ölümünü geri almayı başarmıştı ama bunun yalnızca bir kere yapılabileceğini söylemişti. Üstelik Yu, Başak Lütufu gibi bir şey elde etse dahi Rie’nin bedeni kül olmuşken onu nasıl geri getirebilirdi?


Zamanı geri almaksa daha da imkansızdı. Tüm dünyanın, tüm evrenin zamanını geri sarmak mümkün olamazdı. Mümkün olsa dahi Yu Valarfin bunu başaracak kabiliyetten yoksundu.


Ama Neko bahane kabul edecek gibi gözükmüyordu. Rüzgar dalgası Yu’nun başının yanına çarptı ve yayılan toprak ve çim Yu’nun yüzünün yarısını kapladı.


Neko: Ben olmadan annemin lütufları canını yakmaya devam edecek. Seni iyileştirmeye devam etmezsem ne yapabilirsin? Eğer başkalarına lütuflara sahip olduğundan bahsedersen sana cadı diyecekler ve uzun süre yaşayamayacaksın.


“Tehdit.”


Yani Yu’nun vücuduna giren ışıklar İlahi Lütuflar oluyordu. Öyleyse onları kullanamaz mıydı?


Yu: Başak Lütufu bana geçtiyse…


Neko: Aptal yaratık, onu kullanabilecek olsaydın acı çekmezdin. Vücudun uyumlu olmadığı için canını yaktı.


Yani sıfırdı, hiçbir gücü yoktu.


Yu: Cevaplanması gereken çok fazla soru var.


Zorlukla ayağa kalktı ve güneşe bakabilmek için elini gözlerine siper etti. Gözlerini yakan güneş ona buranın gerçekliğini tekrar hatırlatmıştı.


Eğer itiraz eder, Neko’yu reddederse öldürülme şansı vardı. Ve öldürülmese bile, İlahi Lütufların acısını geçiren Neko’ydu.


Ve İlahi Lütuflar Yu’ya acı vermese bile Neko’nun yapabildiği bir şey daha vardı, epilepsi krizini atlatmasını sağlayabilirdi.


Büyük ihtimalle burada epilepsi ilacı yoktu, sürekli yanında olacak bir şifacı da bulamazdı. Neko, hayatına devam etmesi için gerekli tedaviyi sağlayabilirdi.


Bu yüzden Yu kabul etmekten başka seçeneğe sahip değildi. Başarabilir miydi, bilmiyordu. Başarıya olan inancı zayıftı ama yapabileceği başka bir şey yoktu.


Yu: Neden size bir suikast girişimi düzenlendi? Suikastçıları kim gönderdi? Neden son ana kadar büyü kullanılamadı? Neden Sigma Kulesini yaktılar? Palyaçolar ve Rie’nin ilişkisi nedir?  Rie’nin peşinde olduğu şey neydi? Ve zamanı nasıl geri alacağız?


Hayatta kalmak için başka şansı yoktu, gideceği yol onun ölümüne sebep olabilirdi ama bu yolu seçmese de ölebilirdi. İki ucu boklu değnek, Yu Valarfin’in durumuydu.


Neko: Ne yapacağız?


Yu: Temel ihtiyaçlardan başlamalıyız, yiyecek ve kalacak yer. Bir eviniz ya da kaldığınız bir yer var mı? Rie’nin bir dostu? Bir akademi ile ilişkiniz olduğunu söylemişti.


Neko: Şimdiye kadar farklı yerlerde yaşadık. En sık kaldığımız yerler Büyü Akademisi ve Mora.


Yu: Ve oralara gitsek bile paraya ihtiyacımız olacak. Bu işin “harika bir macera” şeklinde ilerleyeceğini zannetmiyorum. Çok fazla paraya ihtiyacımız var ki kapsamlı bir araştırma yapabilelim. Ve öğrenmem gereken çok fazla şey var. Bu yüzden önce ilk görevlerimiz olan çok fazla para ve kalacak yeri halledeceğiz.


Neko: Benim param yok.


Yu: Zamanla olacak.


Cebindeki telefonu çıkartıp Neko’ya gösterdi. Telefonun ona yüz binlerce dolar kazandırmayacağını düşünse de bir başlangıç olacak ve temel ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlayacaktı. Gerisini Yu’nun muhteşem zekası tamamlayabilirdi.


Yu: Yani doğum günü hediyesi olarak imkansız bir görev aldım, öyle mi?


Böylece tüm soruların cevabını bulmak ve mutlu sona ulaşmak için çıktıkları macera başladı.

------------------

Böylece ilk cildin sonuna geldik. Buraya kadar okuyan herkese teşekkürler. Umarım birinci cilt ile hikayeye güzel bir giriş yapabilmişimdir. 

Ve birinci cildi bitirenlerden bir ricam olacak, eğer seriye inceleme yazıp puan verirseniz çok sevinirim. Lütfen eleştirmekten çekinmeyin. Yorumlarınızı dört gözle bekliyorum.

Dün ikinci cildin onuncu bölümünü yazmayı bitirdim. Daha sonra yeni cildin ilk bölümleri kısa olduğu için iki bölüm birden atacak ve diğer bölümleri de yeni bölüm yazdıkça paylaşacağım. Eğer yazmam uzun sürerse de biriktirdiğim bölümlerden atarak sizi bekletmemek istiyorum, okuduğunuz için tekrar teşekkür ediyorum.

03.02.2021 - 15:18 / Düzenlendi: 07.04.2021 - 23:08






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr