Cilt II - Bölüm 14: Bağırsakları

avatar
605 4

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 14: Bağırsakları


CİLT 2: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 14: BAĞIRSAKLARI

Sony Von Bishory’yi bulmak için toplanan grupları şu anda Yu ve Yurine’ye katılan Satoshi, Sivina ve Ana ile birlikte beş kişiden oluşuyordu.


Redshapel kasabasına vardıklarında Lylphia ile buluşacak ve gruplarının sayısı böylece altıya ulaşacaktı. Ardından Sony’yi arama macerası resmen başlayacaktı.


Büyücülük Akademisinin müdürünün kayıp oğlunu aramak dışında bir görevleri daha vardı. O da gece olduğunda yanlarında getirdiği mektupları önceden belirlenmiş evlere dağıtmaktı. Bu yüzden gecenin ilerleyen saatlerine kadar çalışmaları gerekecekti.


Redshapel tehlikeli bir bölge olduğundan Yu biraz tedirgin hissediyordu. Güven hissini arttıran Yurine yanında olsa da Lylphia’dan kendisine eşlik etmesini istemek iyi bir fikir olabilirdi.


Bunlar haricinde, partilerinin kurulmasından sonra Rolderhelm’de geçirdikleri kısa vakitte Yu, Yurine’nin yardımıyla bir kriz daha atlatmıştı. Bu seferki kriz onlar yemekteyken geldiğinden o sırada orada olan Lucia dahil birkaç kişinin telaşlanmasına sebep olmuştu.


Neyseki Yurine’nin erken müdahalesi sayesinde telaş hali fazla uzun sürmemişti ama Lucia tarafından hastalığından ona bahsetmediği için azarlanmıştı.


Partideki arkadaşları ile alakalı da birkaç şey öğrenmişti. Satoshi’nin ışık büyüsünde yeteneği vardı ve Sivina ile Ana’ya şifacı olarak yardım ediyordu. Sivina ise bir şövalyeydi. Kendisi güneydeki Elhaven'den geldiğini söylüyordu. Ana ise aslında bir rüzgar büyücüsüydü ama Sivina son iki aydır onu kılıç konusunda eğitiyordu.


Şu andaysa grupları bir gemide Redshapel limanına yaklaşmaktaydı.


Satoshi: Buraya nasıl geldin?


Sivina ve Ana hava almak için güverteye çıkmışlardı. Satoshi, Yu ve Yurine ise tuttukları kamarada oturuyordu. Yurine için oturmaktan çok uyuyordu denebilirdi. Başını Urta köyünden ayrıldıklarında yaptığı gibi Yu’ya dayamıştı.


Yu: Evimin kapısını açtığımda karşımda bu dünya vardı.


Satoshi: ÖLMEDEN Mİ!?


Yu: Bağırma!


Loncada tanıştıkları günün ardından birkaç kez daha konuşma fırsatı bulmuşlardı ve Satoshi’nin verdiği abartılı tepkiler en basit tabiri ile Yu’yu sinir ediyordu.


Satoshi: Özür dilerim.


Sesini alçalttı ve zorlukla duyulabilir bir seviyede özür diledi.


Yu: Ölmeden derken, ne demek istiyorsun?


Satoshi: Sen burada reenkarne olmadın mı?


Yu: Hayır.


Yu buraya gelişini ne “Çağrılış” ne de “Reenkarne” şeklinde tanımlıyordu. O kendi dünyasından bu dünyaya geçiş yapmıştı.


Yu: Kamyon-kun falan mı çarptı sana?


Satoshi: Evet, çok klişe değil mi?


Yu: Kamyonda bir hasar var mı peki?


Satoshi: Hey! O anda canım yanmıştı, dalga geçme.


Böyle dese de olayı ciddiye almıyor gibiydi.


Yu: Başına gelen en iyi şey olmalı.


Satoshi: Pek güzel bir hayatım yoktu, oldukça asosyaldim.


Yu: Belli oluyor.


Satoshi: Nasıl yani?


Açıklamaya zahmet etmeyecekti. Yu’nun insanlar hakkında ilk görüşünde yaptığı analizler genelde doğru çıkardı ve Satoshi’nin görünüşünden de bunu anlayabiliyordu.


Yu: Buraya ne zaman geldin?


Satoshi: İki ay oluyor.


Yu: Anladım.


Satoshi: Sen söylemeyecek misin?


Yu: İki hafta önce.


Esneyerek yanıtladı. Onunla konuşmaktan hoşlanmıyordu ve sıkılıyordu. Yine de iki ay önce geldiyse Yu’dan daha çok şey biliyor olmaydı.


Yu: Bizden önce gelen başka insanlar var mı?


Satoshi: Şey… seninle tanıştığımda olabileceğini düşünmüştüm.


Yu: Benimle tanıştığında mı düşündün bunu?


Satoshi: Ne yapmamı bekliyorsun ki? Buraya gelmiş olmaktan memnunum, paralel dünyalar en iyisi ve geri dönmeyi düşünmüyorum.


Yu: Başka dünyalardan insanların buraya nasıl geldiğini de araştırmamışsındır o zaman. Hangi dünyada olduğun fark etmiyor gibi, aptalsın.


Satoshi: Birden bire hakaret ederek ne amaçlıyorsun? Başkası bu yüzden kavga çıkartabilir, haberin olsun.


Yu: Aptalın tekisin. Nasıl bir insan böyle anormal bir durumu araştırmaz?


Satoshi daha fazla tartışmadı ve gemileri de limana vardı.


***


Lylphia: Bay Valarfin veee… siz kimsiniz?


Daha önce kaldıkları hanın önüne geldiklerinde Lylphia ile karşılaştılar. Yu’nun yanlarında getirdiği yeni ekip üyeleri tanıştırılmak için bekliyordu.


Yu: Satoshi, Sivina ve Ana. Sony Von Bishory’yi bulmamızda bize yardımcı olacaklar. Bu da Lylphia, Büyücülük Akademisinden.


Sivina: Memnun oldum.


Ana: Memnun oldum.


Satoshi: İyi geçinelim!


Tanışmalarının ardından Lylphia’ya artık maceracılar loncasında kalacaklarını söylediler.


Lylphia: Söylemek istiyorum ki sizin için daha ucuz olsa da burası benim için pahalı.


Maceracılar loncasındaki odaların fiyatı diğer hanlardan daha yüksek olabiliyordu ama maceracı olanlar için daha ucuzdu. Lylphia ise bir maceracı olmadığından yüksek fiyattan ödeme yapacaktı.


Yu: Senin harcamaların Akademi tarafından karşılanmıyor mu?


Lylphia: Evet, harcamalarımı not ediyorum hatta.


Yu: Öyleyse ağlamana gerek yok, cebinden para çıkmıyor ne de olsa. Hatta bundan sonra Yurine ve benim yemeklerimizi de sen ısmarla, faturasını Akademiye gönderirsin.


Lylphia: Bunun etik bir davranış olacağından emin değilim.


Yu: O kadar yardım ediyoruz Maron’a, iki yemek ısmarlasın bir zahmet.


Yemek, Redshapel'in dışına çıktıklarında onların üç temel giderinden biriydi ve yemekten tasarruf etmek ekonomik olarak küçük bir rahatlama getirecekti.


Sivina: Yerleşmeyi bitirdik.


Sivina ve Ana aynı odada kalacaklardı. Satoshi ise kendine onların odasının karşısındaki odayı tutmuştu. Yu ve Yurine’nin odası en üst kattaydı ve Lylphia’da o odanın yanındaki odaya yerleşmişti.


Yurine: Sana araştırma yapmanı söylemiştik, bir şey buldun mu?


Yurine: Aptal insan, hiçbir işe yaramayacağını biliyordum.


Lylphia: DAHA BİR ŞEY DEMEDİM AMA!


Yanaklarını şişirerek başını ellerinin arasına aldı.


Yurine: Bende yarattığın izlenim o kadar kötü ki beklentilerimin ne kadar düşük olduğunu bir milyon matematikçi gelse hesaplayamaz.


Lylphia: Öyleyse utanmaya hazır ol çünkü bir şeyler buldum.


Gülümserken aynı zamanda gururla göğsünü kabarttı.


Yurine: Tch.


Ana: Ne buldunuz acaba?


Lylphia etrafına baktı ve kimsenin dinlemediğinden emin olduktan sonra diğerlerine daha da yaklaşarak konuştu.


Lylphia: Siz gittikten sonraki gece iki cinayet işlendi. Redshapel Katiliydi.


Satoshi: Bunun Sony ile ne alakası var, yoksa o mu öldürüldü!?


“Kız duyulsun istemiyor ki sessiz anlatıyor sen niye sesini yükseltiyorsun?”


Lylphia: Girdiği evden sağ çıkan tek bir kişi oldu, o da katilin Sony ismini andığını duymuş.


Eğer Sony öldürüldüyse işleri sekteye uğrayacaktı ve kaybolan eşyayı bulmak zorlaşacaktı. Ama Yu onun öldüğünü düşünemiyordu. Redshapel Katilinin tarzı saklı cinayetler değildi.


“Belki başka bir sebepten ölmüştür.”


Sivina: Tam olarak ne demiş?


Lylphia: Sadece bu ismi çıkarabilmiş.


“Sadece bu ismi derken? Farklı isimlerde mi geçmiş?”


Yu: Cinayetler nerede işlendi?


Lylphia: Buraya fazla uzak değil, bir saatlik mesafede iki katlı bir evde.


Vakit kaybetmek istemiyordu. Sorgulama işini bugün hallederlerse yarın tüm vakitlerini farklı araştırmalara verebilirlerdi.


Yu: Hemen şimdi oraya gidelim.


***


Yu, Yurine, Lylphia ve Satoshi bahsi geçen cinayet mahalline gelmişlerdi. Sivina ve Ana ise daha fazla araştırma yapabilmek için gruptan ayrıldılar.


Yu: Kurtulan kişi içeride mi?


Lylphia: Ben geldiğimde buradaydı.


Lylphia kapıyı çaldı ve kısa süre sonra otuzlu yaşlarında bir kadın tarafından kapı aralandı.


???: Yine mi?


Lylphia: Özür dilerim, sizin için zor olduğunu biliyorum ama arkadaşlarımın da duyması gerek.


Kadın isteksiz gözüküyordu. Bir süre düşündükten sonra kapıyı tamamen açtı ve onları içeri aldı.


On dokuzuncu yüzyıldan kalma bir eve benziyordu. Perdeler kapalı olduğundan evin içi karanlıktı. Kadın ışığın gelmesi için perdeleri çekti ve bulutlar tarafından önü kapatılan güneşin ışığı girebildiği kadar evin içine girdi.


Sonbaharda oldukları için evin içi hala biraz karanlık kalmıştı.


Lylphia: Numi, onun adı. Görgü tanığı olan Aletin’in ablası.


Lylphia onları tanıtırken Numi içeriden Aletin’i çağırdı. Gelen çocuk maksimum on dört yaşındaydı. Gözlerinin altı uykusuzluktan morarmıştı. Gözlerinin kızarıklığından çok fazla ağladığı anlaşılıyordu ve yüzü tamamen bitmiş bir haldeydi. Dudakları titriyordu.


Numi ona seslendiğinde uysal bir şekilde hareket etse de her an patlayacak gibiydi.


Yu: Merhaba, benim adım Yu Valarfin.


Aletin ona cevap vermedi. Sadece daha da acınası bir surat ifadesi takındı. Yaşanan olaylar gözünün önüne geldikçe daha da kötüleşiyor olmalıydı.


Yu: Senin için zor olduğunu biliyorum ama bize olayları anlatmalısın.


Yu’nun cümlesinden sonra patladı ve haykırarak ağlamaya başladı. Numi hemen onu sakinleştirmek için yanına koştu ve Lylphia da ne yapacağını bilemeyerek ayağa kalktı ve çocuğun yanına yaklaştı.


“Durumunun zor olduğunu anlıyorum. Umarım burada fazla vakit harcamadan döneriz.”


Aletin sakinleştirilmesinin ardından hikayesini anlatmaya başladı.


Aletin: Ağa-ağabe-be-beyim oraya saklan-ma-ma-ma-mamı sö-söyledi bana.


Kekeleyerek konuşuyordu, bu durumun gördüğü şeyler yüzünden ortaya çıktığı anlaşılıyordu.


Parmağı ile odanın içindeki dolabı işaret etti. Ivır zıvır doldurmak için konulmuş küçük bir dolaptı. Oraya girmek için kendinizi zorlamanız gerekirdi.


Aletin: D-dol-dola-abın kapağı tamam-am-en kapanma-mamıştı, ar-ra-ralıktan olanları gör-ör-


Tekrar ağlama krizine girdi. Bu sırada Lylphia Yu’nun kulağına eğildi ve fısıldadı.


Lylphia: Katil babasını öldürdükten sonra sıra ağabeyine gelmiş. Adamın karnını yardıktan sonra organlarını dışarıya çıkartmış ve boşalan cesedi duvara çivilemiş.


Bu hikayeyi anlatmanın Aletin için ne kadar zor olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu.


Yu: Katilin konuşmalarına gelelim. Neler dediğini hatırlıyor musun?


Aletin’in konuşmaya tekrar başlaması için sakinleşmesini beklediler. Ardından çocuk kafasını salladı ve anlatmaya devam etti.


Aletin: O-o… işini bi-bitirdikten so-so-son-sonra biraz konuştu, evde-de-deki eşyaları ara-radığı s-sıradaydı. S-sony dedi ve bir-birkaç isimden daha bahsetti.


Yu: Diğer isimler neydi? Düşün, belki hatırlarsın.


Aletin: Bil-bilmiyorum, “N-n-n-n” ile başlayan bir ş-şey-şeyler söyledi ama a-ana-na-an-anlayamadım. Sonra benim olduğum do-dol-laba döndü, ne kadar uslu olduğumu sö-söyledikten sonra g-gitti.


Yu: Katilin görünüşü nasıldı? Yüzünü görmüşsündür.


Aletin: U-z-uz...


Aletin tekrar ağlamaya başladığına Lylphia Yu'nun kulağına eğilerek katilin görünüşünü anlattı.


Lylphia: Uzun kırmızı saçlar, sakallı bir yüz ve acımasız mavi gözler. Eski kıyafetler ve büyük bir hasır şapka. Daha önce onu sorgulayanlara bunları anlatmış.


Aletin daha fazla şey bilmiyordu. Evi biraz inceledikten sonra oradan ayrıldılar.


***


Satoshi: Neden buraya geldik ki? Lylphia’nın söyledikleri dışında bir şey öğrenmedik.


Yurine: Sana soran olmadı, sus.


Gerçekten de Lylphia’nın dedikleri dışında bir şey öğrenememişlerdi. Katilin işlediği cinayetlerden sonra bir şeyler çaldığı zaten biliniyordu ve Sony ismi dışında yeni bir bilgi yoktu.


Ama bu isim bile onlar için çok önemliydi. Katil ve Sony’nin yolları bir noktada kesişmişti.


Lylphia: Bu bilgi ile ne yapacağız peki?


Lylphia asıl sorulması gereken soruyu sordu. Sony isminin anılmış olması onlara tek başına Sony’yi bulmalarında yardımcı olmuyordu.


Yu: Önce katili yakalamamız gerekebilir.


Eğer iş bu noktaya uzanıyorsa görevleri daha da zorlaşacaktı.


En başta yapılacak çok iş birikiyordu. Katili bulmak için önceki cinayetlerin araştırılması bir yana tekrar birini öldürmek için hedef almasını beklemeleri gerekebilirdi.


Ayrıca katilin belirli bir düzeni yoktu, cinayetleri rastgele zaman aralıklarında işleniyordu. Üç ay boyunca hiçbir cinayet işlenmeyebilirdi ve üç ay sonra onlar burada olmaya devam edemezdi.


Katili nasıl yakalayabileceklerini tartışırlarken hana geldiler. Onlardan bir saat sonra Sivina ve Ana da hana geldi. Yeni bir haber getirmemişlerdi.


Sivina: Eeee!? Bir de katili mi yakalamamız gerekecek şimdi?


Satoshi: Sony’ye ulaşmanın başka yolu yok. Biliyorum çok can sıkıcı.


Sivina: Peki bunu nasıl yapacağız?


Yu: Yarın önceki cinayetleri araştırmak için dağılacağız. Bunun dışında cinayet işleme konusunda izlediği algoritmayı çözmeliyiz. Hedefleri rastgele insanlardan oluşuyorsa hiçbir zaman yakalayamayabiliriz. Doğrusu, şanslı olmamız gerekiyor.


Lylphia: En azından katilin kimliği ile ilgili bilgi sahibiyiz.


Yu: Eğer onun gerçekten William Berry olduğunu varsayarsak tanınan bir yüz ve bilinen bir suratla insan içinde yaşayamaz. Muhtemelen kasabanın çevresindeki ormanda yaşıyordur.


Ana: Çoğu cinayetin burada işlenmesi bir yana son dört olay da bu kasabada işlendi, elimizde bu bilgi de var. Özel olarak araştırmadım ama duymuştum.


Sivina: Diğer maceracılara da sorabiliriz. Tanıdığım birkaç kişi var.


Sivina tam üç yıldır maceracılık yapıyordu. Ana ise altı aydır maceracıydı ve Satoshi gelmeden hemen önce Ana ile takım olmuşlardı.


Yapılacakları konuştular ve yemeğin ardından herkes odalarına dağıldı.


***


Yu: Bizimle geldiğin için teşekkürler. Kendimizi daha güvende hissettik.


Yurine: Kendi adına konuş derim.


Yurine böyle söylese de Yu kendini daha güvende hissetmişti.


Lylphia: Önemli değil, tehlikeli bir yerde yalnız gezmemelisiniz zaten.


Mektupları dağıtmadan önce Lylphia’ya kendilerine eşlik edip edemeyeceğini sormuştu. Lylphia da bu teklifi kabul etti.


Lylphia: Dağıttınız mektuplar ne içindi ki? Saatler sürdü, hem de gece vakti.


Yu: Mektupları açıp okumak doğru olmazdı, ne yazdığını bilmiyorum. Para karşılığında bana söyleneni yaptım.


Basit bir yalandı ve Lylphia hemen inandı. Zaten bunu sorgulamak için bir nedeni yoktu.


Ayrıca Yu’nun şansına hiçbir güvenlik görevlisine denk gelmemişti. Tabi saatler boyu dolaşmalarına rağmen hiçbir gece bekçisi ile karşılaşmamış olmaları katilin nasıl bu kadar fazla cinayet işleyebildiği ile ilgili bilgi veriyordu.


Aya bakarak saat hesaplama gibi bir yeteneği yoktu ama saat bir ya da iki civarında olmalıydı. Bu dünyada insanlar genelde on gibi yatıp uyuyorlar ve sabah gün doğar doğmaz ya da hemen öncesinde kalkıyorlardı.


Hanları yedi yirmi dört açık olduğundan gece giriş yapmaktan yana sıkıntıları yoktu. O yüzden açık olan kapıdan içeri girdiler ve odalarına giden merdivenleri çıkmaya başladılar.


O sırada tiz bir kadın çığlığı etrafı sardı ve insanların uyanmasına sebep oldu.


Yu, Yurine ve Lylphia odalarından çıkan diğer insanlarla birlikte çığlığın geldiği yöne doğru koşmaya başladı.


Çok geçmeden çığlığın kaynağının Sivina olduğunu öğrendiler, Sivina kendi odalarının karşısında yer alan odanın açık kapısının önünde dizlerinin üzerine çökmüştü. Ana ise bir saksının içine kusuyordu.


Önündekileri iterek ilerlediler ve Sivina'nın diz çöktüğü yere geldiler. Yu, Yurine ve Lylphia açık kapıdan içeriye baktı.


Yu manzarayı görür görmez Yurine’yi tutup kendisine çekti ve çocuğun gözlerini kapadı.


Açık penceredeki perdeler rüzgarla dalgalanırken odanın tavanına asılmış on yedi yaşında bir çocuk vardı. Çocuğun bağırsakları sökülmüş ve bağırsakları bir halatın etrafına dolanarak çocuğu asmak için kullanılmıştı.


Ellerinin hala boynuna dolanmış bağırsaklarının üzerinde olduğu göz önüne alınırsa ölene dek bilinci yerinde olabilirdi. Yüzündeki ifadeden de dehşet okunabiliyordu.


Birkaç saniye sonra cesedin asılı kalmasını sağlayan halat tavana geçirildiği noktadan ayrıldı ve ceset yere düştü.


Yu da kusmak istedi ama boğazına gelen acı tadı geri yutarak buna engel oldu. Sivina bağırmaya devam ederken tüm han uyanmıştı. Herkes Satoshi’nin cesedinin bulunduğu yere akın ediyordu.

-------------------------

Bölümleri istediğiniz gibi eleştirebilir ve tavsiyede bulunabilirsiniz, okuduğunuz için teşekkürler.


05.03.2021 - 20:55


Not: Özür dilerim. Yanlışlıkla yüklemem gereken asıl bölümü değil, asıl bölümü yazmadan önce kullandığım taslağı yüklemişim. İki farklı dosya arasında çok fazla farklılık olmadığı için bölüm içerisinde yer alan olaylar aynı olsa da yazılış tarzları ve birkaç sahne farklı. Gerçekten özür dilerim. - 21:23






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr