CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI
BÖLÜM 23: GÜNÜN SONUNDA TATLI VE UTANDIRICI ANLAR YAŞAMAK
Yu: Bakın! Bakın!
İki genç kızın etrafında hoplayıp zıplarken elinde tuttuğu resim defterini gösteriyordu.
Yu: Bir kaçış planı yaptım, tek başıma yaptım, haritayı kendim çizdim.
Onlardan övgü beklerken resim defterine çizilmiş haritayı gösterdi. Yetimhanenin kabaca çizilmiş bir haritasıydı ve üzerinde kırmızı renkle çizilmiş kaçış rotası yer alıyordu.
Sonunda etraflarında koşturmayı bıraktı ve önlerinde durarak haritayı onlara uzattı.
Yu: Eğer gece bu haritayı izlersek başarıyla buradan kaçabiliriz, bana güvenin.
Onların güvenine sahip olmak Yu’yu mutlu edecek bir şeydi.
??? & ???: Çok tatlısın.
Kızlar ara sıra yaptıkları gibi aynı anda konuştular. Yu’ya göre senkronize bir şekilde konuşabilmeleri hayranlık uyandırıcıydı. O da onlarla senkronize konuşabilmek isterdi.
Kızlardan biri Yu’nun sağ yanağını diğeri de sol yanağını tutup sıktı. Ellerini çektiklerinde Yu’nun yanakları kızarmıştı.
Yu: Gece hazır olun o zaman.
Utanarak yanaklarını ovuşturdu. Yanaklarının sıkılması biraz canını yaksa da bunu yapan onlar olduğu için sorun değildi.
???: Ne yazık ki bunu yapamayız.
Yu: Neden? Ben her şeyi düşündüm, çok iyi olacak. Hem artık Maya anne beni dövemez.
???: Yu, burada kalmamız gerekiyor. Üzgünüm.
Yu’ya göre yaptığı plan mükemmeldi. Onlar planını reddettiği için üzülmüş ve kırılmıştı.
Rüyadan uyandığı için üzgündü. Aynı rüyayı tekrar görmek, tekrar onlar yanındaymış gibi hissedebilmek için gözlerini kapattı ve uyumaya çalıştı. Ne yazık ki denemesi başarısızlıkla sonuçlandı.
Yu: Başım çok fena ağrıyor.
Eliyle sanki ağrıyı geçirebilecekmiş gibi başını tuttu. En son ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordu.
Sahi, en son ne olmuştu? Yurine’den ayrıldığını ve hana geldiğini hatırlıyordu. Daha sonra da o işi yapmak için hazırlanmıştı. Ama hatırladığı her şeyi geçen yıl olmuş gibi hissediyordu.
“Yerdeydim ben…”
Algılama kabiliyetini yitirirken yere düştüğünü hatırladı.
Ağzında berbat bir tat vardı. Bu tadı yok edebilmek için su içmek istedi. Yataktan kalkacağı sıradaysa karnında bir ağırlık hissetti.
Hissettiği ağırlığın nedenini öğrenmek amacıyla başını hafifçe kaldırdı. Ağırlığı yapan başın sahibi aynı zamanda Yu’nun neden yerde değil de yatakta olduğunun cevabı olmalıydı.
Yu'nun başı ağrıdan çatlamak üzere olsa da Yurine’nin uyumak için kafasını karnına koyduğunu görmek onu gülümsetti.
Bu Yu ve Yurine’nin bu kadar yakın bir şekilde uyudukları ilk seferdi, ilişkileri kısa bir sürenin sonunda bu noktaya kadar ilerlemiş olduğu için mutluydu.
“Tabi bu noktaya ulaşmak için bayılmak zorunda kalmasaydım daha iyi olabilirdi.”
Yurine’nin karnını yastık niyetine kullanarak uyuduğunu görmek Yu’nun kalkıp kalkmamak konusunda kararsızlığa düşmesine sebep oldu.
Yu: Birazcık kaçılsam şöyle… şuradan…
Yurine’yi uyandırmadan yataktan çıkmayı deniyordu. Ama bu pek mümkün gözükmüyordu.
“Hmm…”
Yu’nun Yurine’yi uyandırmadan yataktan çıkma denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Yurine gözlerini açarken yavaşça başını kaldırdı.
Yu: Uyandırdım galiba.
Yu hafifçe gülümseyerek hatasını gizlemeye çalıştı.
Yurine kendini doğrultmak için elini Yu’nun karnına koydu. Fakat bir saniye bile geçmeden gerçek bir kedi gibi sıçradı ve kuyruğunu dikleştirerek parmağını Yu’ya doğrulttu.
Yurine: SEN NE YAPTIĞINI ZANNEDİYORSUN!
Yu: Benim yanıma gelip yatan kişi sensin.
Yurine: SENİ APTAL! APTAL! MADEM BAYILACAKSIN NİYE BENİ YANINDAN GÖNDERİYORSUN!
Yurine’nin tepkisini gördüğünde düşündüğü ilk şey yattıkları pozisyon için sinirleneceği olmuştu. Sinirlenme kısmını doğru tahmin etse de sinirlenme nedeni Yu’nun hiç beklemediği bir şeydi.
Yu’nun ağzı şaşkınlıktan açık kaldı, ne diyeceğini bilmiyordu. Konuşmak için birkaç denemede bulunsa da boğazından hiçbir ses çıkmadı. Yurine’nin kendisi için endişeleneceğini hiç düşünmemişti.
Yu: Ben…
Yurine’nin davranışı Yu’yu o kadar çok şaşırtmıştı ki özür dilemeye çalıştığında özür dilemek için kullanması gereken kelimeleri bile bir an için hatırlayamadı.
Yu: Ben üzgünüm, özür dilerim.
Yurine: Üzgün olmalısın!
Yu: Özür dilerim, bu sefer harbiden mortingen oldum.
Yu’nun özrünün ardından Yurine ellerini beline koydu ve kuyruğunu indirdi.
Bu, Yurine’den gerçek anlamda ayrı kaldığı ilk seferdi ve henüz ayrı kaldıkları ilk sefer olmasına rağmen bir nöbet geçirmişti.
Yu’nun yüzü bir anda asıldı.
“Bu diğer nöbetlerden farklıydı.”
İçinde bir yerde bunu hissediyordu. Bugün geçirdiği nöbet diğer nöbetler gibi değildi. Ve sadece bugünkü nöbette değil, Redshapel’de geçirdiği nöbette daha önce geçirdiği nöbetlerden farklıydı.
Tam olarak neresinin farklı olduğunu söyleyemiyordu ama öyle olduğunu biliyordu.
O nöbette Yurine Yu’nun hemen yanı başında olsa da ilk üç sefer yaptığı gibi Yu’nun krizi atlatmasını sağlayamamıştı. Yu bugün geçirdiği nöbette Yurine yanında olsa krizi atlatmasını sağlamakta başarılı olup olamayacağını merak etti.
Yurine: O acınası ifade de ne öyle?
Yu’nun endişeleri yüzünden asılmış suratını görünce yatağın üzerine oturdu.
Yu hastalığı ile ilgili düşüncelerini söyleyerek Yurine’yi daha fazla endişelendirmek istemiyordu. Bu yüzden şu an sahip olduğu başka bir sorunu dile getirdi.
Yu: Başım çatlayacak sanki.
Baş ağrısı da görmezden gelinebilecek kadar küçük bir sorun değildi. Eğer bir süre daha devam ederse Yu buna daha fazla dayanamayabilirdi.
Yu: Senin şifa büyün ağrıyı geçirir mi?
Eğer alacağı cevap hayır olursa yapılacaklar listesine eklenecek ilk şey ağrı kesici bulmak olacaktı.
Yurine: Ağrıyı hissetmeni engelleyebilirim. Ama ağrıya sebep olan sorun bir yara değilse orada kalmaya devam edecek.
Yurine’nin epilepsi tedavisi de aynı şekildeydi. Kriz esnasında Yu’nun hızlıca krizi atlatmasını ve sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesini sağlıyordu ama krize neden olan sorun hala oradaydı.
En azından bu ilk üç sefer için geçerliydi. Rolderhelm’de yaşadığı kriz esnasında Yurine’nin yöntemi başarısızlıkla sonuçlanmış, Yu kendine gelememişti.
Yu: Lütfen.
Başında hissettiği ağrı dayanılabilecek düzeyde değildi, eğer Yurine bir süre daha hiçbir şey yapmadan durursa Yu baş ağrısı yüzünden ağlayacaktı.
Yurine elleri ile Yu’nun başını tuttu. Daha önce Yu’ya şifa büyüsü uygularken elleri başı ile temas etmiyordu.
Yu bunun sebebini merak etti. Yurine ile aralarındaki ilişki ilerlediği için miydi yoksa Yurine’nin büyüsünün bir gereği olduğu için miydi?
Yu’nun umudu cevabın aralarındaki ilişkinin ilerlemesi olduğu şeklindeydi.
Kedi kulaklı Kılıç Perisinin ellerinden sızan ışık Yu’nun gözlerini alırken başındaki ağrı yavaşça azaldı ve en sonunda tamamen yok oldu.
Ağrının gitmesi ile beraber rahatladı ve derin bir nefes aldı.
Yu: Teşekkürler, sen olmasan ne yapardım ben?
Yu bunu gerçek bir minnettarlıkla söyledi. Yurine ise mütevazılık ne demek bilmiyor gibiydi.
Yurine: Hiçbir şey, bunun farkında ol ve yanında olmamdan memnuniyet duy.
Yurine’nin alçak gönüllülükten uzak tavrı Yu’yu gülümsetti.
Yu: Memnunum, iyi ki yanımdasın.
İçtenlikle sarf ettiği kelimeler Yurine’nin utanarak bakışlarını kaçırmasını sağladı.
Yu daha fazla dayanamayacaktı. Yurine’nin bakışlarını kaçırması tatlılık seviyesini maksimuma çıkarıyordu. Yu arkasına yaslandı ve kelimelerini hazırladı.
Yu: Demek benim için endişelendin.
Yurine: Wha!?
Yurine az önce yaptığı gibi sıçradı ve kuyruğunu tekrar dikleştirdi.
Yurine: ENDİŞELENMİŞ FALAN DEĞİLİM!
Yurine’nin yanakları anında kırmızıya boyandı. Yu, Yurine’nin bu tavrına kıkırdayarak karşılık verdi.
Yu: Biliyorsun… bunun olması kaçınılmazdı. Ne de olsa sen de bir kızsın, hem de tatlı mı tatlı olanından. Eninde sonunda insanın kalbini ısıtan bu zarif gözlerim seni de etkileyecekti.
Yurine: SENİN İÇİN ENDİŞELENMİŞ DEĞİLİM DEDİM! SAÇMALAMAYI KES!
Yu: Yani endişelendiğini reddediyorsun ama etkilendiğini reddetmiyorsun, öyle mi?
Yurine: ÖYLE DEĞİL! NE DEDİĞİNİ ZANNEDİYORSUN! İKİ DAKİKADA GÖTÜN KALKTI HEMEN!
Yu: Eminim öyle değildir.
Yurine: ÖYLE DEĞİL!
Yu: Evet ben de öyle değil dedim zaten.
Yurine: BENİ DELİRTİYORSUN!
Yu: Çoook romantiksin. Sevgim yüzünden mi?
Yurine: YETER! ÇIK YATAKTAN ARTIK!
Yurine Yu’nun kendisiyle dalga geçmesine daha fazla dayanamayarak onu itti ve zorla yataktan çıkardı. O sırada kaygan bir şeye basmasıyla birlikte Yu'nun yüzü ekşidi.
Yu: İğrenç…
“Ben buraya mı kusmuşum?”
Çorabına bulaşan kahverengi kusmuğa baktı. En azından halıya değil de zemine kustuğu için şanslı olduğunu söyleyebilirdi. Çünkü geçen süreden sonra kusmuğu halıdan çıkarabilir miydi bilmiyordu.
Yurine: Her seferinde senin kusmuğunu temizleyecek değilim, orayı derhal temizliyorsun.
Kendisine karşı emrivaki konuşulması hoşuna gitmese de bu durumda Yurine’ye karşı çıkma hakkı yoktu. Pisliğini temizlemek için harekete geçti.
Odanın perdesini çekmek aklına kusmuğunu temizledikten sonra gelmişti. Oda mum ışığıyla aydınlatılsa da içeriye dışarıdaki fenerlerin ışığının da girmesini istediğinden perdeyi açtı ve oda birazcık daha aydınlandı.
Yu: Bu saatte yemek verirler mi acaba?
Yemeği Yurine geldiğinde yemeyi planlamıştı. Beraber yaşadıkları süre içerisinde tüm öğünleri beraber yediklerinden kısa süreliğine yalnız vakit geçirecek olsalar da oluşturdukları düzeni bozarak akşam yemeğini tek başına yemeyi istemedi.
Ama bayıldığı için normalde yemek yedikleri saat geçmişti. Handa bu saatte akşam yemeği alabilirler miydi bilmiyordu. Eğer akşam yemeği vaktinin geçtiği söylenirse yemek için ekstra ücret ödemeleri gerekebilirdi.
Yu: Gidip bir şeyler kalmış mı diye bir bakalım.
Kusmuk tadının tamamen yok olması için ağzını çalkaladıktan sonra kapıya yöneldi. Ama Yurine onu takip etmiyordu.
Yu: Sorun ne?
Yurine kollarını birleştirmiş Yu’ya bakıyordu. Yurine’nin bakışlarından anladığı kadarıyla kesinlikle çok yanlış bir şey yapmış olmalıydı.
Yurine: Bir açıklama bekliyorum.
“Ne yaptım ki?”
Nerede bir hata yapıp Yurine’yi sinirlendirdiğini bulmak için tüm günü başından sonuna dek aklından bir film şeridi şeklinde geçirdi.
Tüm günü aklından geçirmesine rağmen cevabı bulamamıştı. Bugün onu kızdıracak ne yapmış olabilirdi?
Bayıldığı için az önce Yurine sinirlenmişti ama bunun için özür dilemişti. Yoksa Yurine’nin izni olmadan onun adına küçük bir gezi ayarladığı için miydi?
Yu: Seni Nerissa ile gezmeye göndermemden mi bahsediyorsun?
Yurine hiçbir şey söylemeden Yu’ya bakmaya devam etti. Yu sorunun bu olmadığını anlamıştı. Sorun kesinlikle başka bir şeydi, öyleyse neydi?
Cevabı Yu’nun yüzüne vurmak için Yu’nun aklından çıkmış olan ve o zamana dek masada olduğunu fark etmediği şeyi eline alarak Yu’ya gösterdi.
Yurine: Bu şey de ne?
“Hassikome.”
Yu’nun Yurine gelmeden önce o iş için kullanmayı planladığı manken dergisi Yurine’nin elleri arasındaydı.
“Nasıl bir açıklama yapabilirim?”
Yu uzun zamandır utançtan böylesine kızarmamıştı. Yüzü kulaklarına kadar kırmızıydı. Belki bu derginin başkasının eline geçmesini kaldırabilirdi ama küçük kızının eline geçmesini nasıl kaldıracaktı?
Bu olay Yurine’nin Yu hakkındaki tüm izlenimini yok edebilir ve onu gerçekten bir sapık olarak düşünmesini sağlayabilirdi.
Yu ne yapacağını bilmiyordu. İçerisinde bulunduğu yoğun utanç anı yüzünden sinirleri bozuluyordu ve bu yüzden de gülümsemesine engel olamıyordu.
Yurine: Niye pişkin pişkin sırıtıyorsun?
Yu: Ben… ben mi sırıtıyorum?
Yurine diyene kadar bunu fark etmemişti. Fark ettiğinde gülüşüne engel olmaya çalıştı fakat Yu bu gülüşü engelleyip yok etmeyi denedikçe daha fazla gülüyordu. Evet, tamamen sinirleri bozulmuştu.
Yurine: Ee? Ne diyorsun?
Yu: O şey de ne?
Yu verecek cevap bulamıyordu. Dergideki resimler biraz daha az müstehcen olsaydı belki bir bahane üretebilirdi ama o resimler bahanesi olacak şeyler değildi.
Yurine: Ben de bunu soruyorum.
“Kafanı çalıştır, Yu. Karşındaki yalnızca küçük bir çocuk, sense yetişkin, zeki, karizmatik, havalı bir adamsın. Onu kandırmak çok zor olmamalı.”
Kendini bu şekilde motive etmeyi denese de Yurine’yi kandırmak için bir şey düşünemiyordu.
Yu: Nereden buldun ki onu? Ver bir bakayım neymiş.
Dergiyi almak için Yurine’ye uzandı ama kız kaçılarak Yu’dan uzaklaştı.
Yu: Versene şunu.
Bu sefer yaptığı hamle öncekinden daha hızlıydı. Yine de Yurine’nin hızının yanında yavaş kaldı.
Yu: Ver şunu ya.
Dergiyi Yurine’nin elinden almak için koşuyordu ama Yurine Yu’ya kıyasla çok daha çevik ve hızlıydı. Yu ne yaparsa yapsın ondan kolayca kurtuluyordu.
Yurine: Niye bunu istiyorsun!? Seni iğrenç sapık, bununla ne yapacaksın!?
Yu: Tehlikeli olma ihtimali olduğu için almaya çalışıyorum. Belki tuzak falandır, biri bize komplo kuruyordur. Evet, evet böyle olmalı. Bizi kıskanıyorlar.
Yurine: Neden bu kitabın her sayfasında kadın resimleri var!?
Sayfaları çevirerek derginin üzerindeki resimleri inceliyordu. Yurine o resimlere bakarken Yu da onun elinden dergiyi almayı denese de Yurine zorlanmadan Yu'yu atlatmayı başarıyordu.
Yu: Niye vermiyorsun ya? Senin işine yarayacak bir şey değil. Nereden buldun ki sen onu?
Bu saçma bir soruydu, Yu bayıldığında yatağın üzerinde kalmış olmalıydı.
Yurine: Senin ne işine yarayacak peki?
Yu: Seni ilgilendirmiyor.
Bunu Yurine’ye söylemesinin bir yolu yoktu. Bu soruya onu inandıracak bir cevap da veremiyordu.
Yurine: Hıı… seni iğrenç herif. Hem böyle bir şeyi nereden buldun ki sen? Üzerindeki resimler çok gerçekçi… Yok artık!
Yurine korkunç bir şeyi fark etmiş gibi gözlerini açtı.
Yurine: Pislik! Kafir!
Yu: Kafir mi?
Yurine şimdiye dek Yu’yu aşağılamak için pek çok kelime kullanmıştı ama kafiri ilk kez duyuyordu. Bu kelimeden nasıl bir anlam çıkarmalıydı?
Yurine: Hastalıklı zevklerin için bu masum kadınları bu lanetli kitabın içine mi hapsettin? Sen nasıl bir canavarsın!
Yu: Ben öyle bir şey yapmadım! Sanki öyle şeyler yapabilecek kadar güçlüyüm de.
Eğer Yu’nun böyle güçleri olsaydı paralel dünya macerası bu kadar zor olmazdı.
Yurine: O zaman niye bu resimler bu kadar gerçekçi!? Ben kiminle anlaşma yaptım böyle!
Yu: Sana dedim, ben başka bir dünyadan geliyorum!
Yurine: O dünyada kadınları kitapların içine mi sokuyorsunuz!?
Yu: Tabi ki hayır!
Yurine’yi yakalamak için üstüne zıpladı. Yurine bu hamleden de kolayca kurtuldu ve bu seferki başarısız denemenin ardından Yu’nun kafası duvara çarptı.
Yu acıyan kafasını tutarken Yurine yatağın üzerine zıpladı.
Yurine: Buraya kadar! Bu kadınlar senin hastalıklı zevklerin yüzünden acı çekmek zorunda değil.
Yu: Onlar acı çekmiyorlar, o dergiye çıkmak için para aldılar.
Yurine Yu’nun açıklamasını duymazdan gelerek devam etti.
Yurine: Şimdi bu kadınların ruhlarını özgür bırakacağım.
Yu: Özür bırakmak? Hayır!
Yu, Yurine’nin yapmak üzere olduğu şeyi anladı. Hemen kızın üzerine koştu.
Yurine Yu’nun üzerine koştuğunu görünce zıpladı, Yu’nun başının üzerine basarak destek aldı ve Yu dengesini kaybedip yatağın üzerine düşerken Yurine düzgünce yere indi.
Yu: Hayır.
Yu hızlıca kendini toparlayarak Yurine’ye döndü ama artık çok geçti.
Yurine dergiyi bir çırpıda ortadan ikiye ayırdı.
Yu: HAYIR!
Yu dizlerinin üzerine çökerken Yurine dergiyi parçalamaya devam ediyordu.
Yu: HAYIRHAYIRHAYIR! NEDEN!
Yere düşen parçaları alıp birleştirmeyi denese de nafileydi. Dergi sonsuza dek yok olmuştu.
Yu: Benim nesiller boyu aktarılacak olan hazinem… nasıl kıydın ona?
Yurine işini bitirdiğinde derginin tüm parçaları yerdeydi.
-------------------------
23.03.2021 - 19:40
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..