CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI
BÖLÜM 22: KILIÇ PERİLERİ VE YALNIZ KALMIŞ BÜYÜCÜ
Nerissa: İyi misin?
Yurine tanımadıkları bir adam ile çarpışıp yere düştüğünde Nerissa hemen yanına koşmuş ve adam ile arasına geçmişti.
Yurine kendisinden çok daha genç olduğu için Nerissa bunu kendinden küçük olan birini koruma içgüdüsü ile yapmıştı.
Yurine: Evet, iyiyim.
Üzerindeki kıyafetler tamamen beyaz renkte olduğu için kolayca lekelenmişti. Yurine eli ile eteğindeki lekeleri silmeye çalışıyordu.
Nerissa: Özür dileriz.
Yurine ayağa kalktığında Nerissa Yurine’nin çarpıştığı adama döndü ve başını eğerek özür diledi. Ardından hiç de hoş bir hava yaymayan bu tuhaf adamdan hemencecik uzaklaşmak için Yurine’nin bileğini tuttu ve yürümeye başladı.
Nerissa: Hadi gidelim, Yurine. Seni ona götürmezsem Bay Valarfin endişelenir.
Yurine de karşılarındaki adamdan rahatsız olmuştu. Ona göz ucuyla dahi olsa bakmak istemiyordu. Bu yüzden Nerissa’nın kendisini tutup sürüklemesine izin verdi.
???: Neko.
Fakat çok fazla uzaklaşamadılar. Yurine isminin anılması ile birlikte olduğu yere adeta çivilendi. Yeni ismine alıştığından Neko ismini duymak ona tuhaf hissettirmişti.
???: Ne zamandır sizi arıyordum, nerelerdeydiniz?
Biraz umut ve biraz da korku taşıyan sesi kısıktı. Adam konuşmak için kendini fark edilebilir şekilde zorluyordu.
Yurine yavaşça arkasına döndü. Kendisine seslenen adam Yu’dan daha uzundu. Bu yüzden başını normalde kaldırdığından daha yukarı kaldırması gerekiyordu.
Üzerinde paçavra denebilecek bir cübbe vardı. Vücudunun çoğu kısmı lekeler yüzünden rengi değişmiş sargı bezleri ile sarılıydı. Ellerinde eldiven vardı ve vücudu kötü bir koku yayıyordu. Yüzünün çoğu kısmı sarıldığı için gözükmüyordu. Açık olan kısımlar yalnızca burnu, dudakları ve mavi gözleriydi.
Yüzünün gözüken yerleri de Yurine’nin bakmaya dayanamayacağı bir haldeydi. Ondan korkuyor değildi, sadece rahatsız oluyordu. Bir adım geriye gitti ve Nerissa’ya çarptı. Nerissa tekrar düşmemesi için sırtını destekledi.
Nerissa: Bu adam tanıdığın biri mi?
Yurine’nin bileğini tutmaya devam ederken onunla aynı hizaya geldi.
Yurine: Sharley?
Yu bu adamdan söz etmişti. Muhafızlar onları aradığı için karakola gittikleri sırada bandajlar ile sarılı tuhaf adamın bahsi geçmişti.
Yu bu adamdan bahsettiğinde Yurine onun Sharley olabileceğini düşünmüş ama buna inanmakta zorlanmıştı. Sharley’nin tamamen yıkılmış o kuleden nasıl sağ çıktığını anlayamıyordu.
Sharley: Evet, benim. Tanıması zor bir halde olduğumu biliyorum.
Konuşurken zorlansa ve acı çekse de sonunda Yurine’yi bulduğu için yaşadığı heyecanı bastıramıyordu.
Sharley: Söylesene, ustam nerede?
Konuşabildiği kadar seri konuşarak konuyu ustasına, yani Yurine’nin annesine getirdi.
Yurine: …
Yurine’nin buna verecek bir cevabı yoktu. Hayır, bir cevap vardı. Verilebilecek cevap belliydi ama kendisi bu cevabı kabullenmeyi ısrarla reddettiğinden dile getirmekte zorlanıyordu.
Sharley Yurine’nin sessizliği karşısında eriyor gibiydi. Bir cevap alabilmek için sorusunu tekrarladı.
Sharley: Hey, Neko. Ustam, benim ustam nerede? Annen nerede?
Ellerini Yurine’ye uzattı ama Nerissa Yurine’yi tutup geri çekti. Böylece Sharley ona dokunamadı.
Sharley kendini daha fazla tutamadı.
Sharley: SÖYLESENE!
Yurine normalde Sharley karşısında asla geri adım atmazdı. Ama şimdi sineye çekilmişti. Sharley bağırıp üzerine geldiğinde bir adım daha geriye gitti.
Parkın ortasında toplanmış üç kişi tek başlarına olduklarında bile dikkat çekecek tiplerdi. Ve tek başlarınayken bile dikkat çekecek bu üç kişi bir araya toplanmışken insanların kafalarını çevirip hiçbir şey yokmuş gibi devam etmeleri mümkün değildi.
Özellikle Sharley bağırdığında insanlar etraflarında toplanmaya başlamıştı. Kimisi yetişkin bir adamın küçük bir çocuğa bağırmasına tepkiliydi kimisi de yalnızca olacakları merak ediyordu.
Sharley: Rie… Rie nerede?
Yurine sorunun cevabını vermek için başını yerden kaldıracak ve Sharley’nin gözlerinin içine bakacak gücü bulamıyordu.
Tek yapabildiği aniden biriken gözyaşlarını tutmak ve ağlamamak için dudağını ısırmaktı.
Nerissa: Bu kadar yeter. Yurine, gidelim.
Nerisse, Yurine’nin ağlamak üzere olduğunu gördüğünde Sharley’nin yanında daha fazla durmasına müsaade edemezdi. Özellikle insanlar etraflarına toplanırken burada daha fazla durmayı istemiyordu.
Nerissa onu parktan çıkartmak için çekerken önlerinde, göz açıp kapayıncaya dek geçen bir sürede mor renkli kristal bir duvar belirdi. Bu duvar insanların korkmasına sebep olmuştu.
Sharley: Nereye gidiyorsun Neko? Niye bana cevap vermiyorsun?
Konuşurken nefes almakta zorlanıyordu ve eli ile göğsünü tutuyordu. Vücudu zaten bitmiş bir haldeyken üstüne büyü yaparak kendisini daha fazla zorlamış ve vücudunu ayakta tutmak için kullanması gereken manayı anlık bir heyecan ile kristal duvarı inşa etmeye harcamıştı.
Sharley: Yurine ne demek, Neko? Kim bu Valarfin piçi? Sana ne yapıyorlar?
Yurine’ye karşı bir adım attığında Nerissa kendini daha fazla tutmadı. Zaten üzerinde büyü kullanıldığı için sinirli olan Kılıç Perisi, Sharley’nin son adımını bardağın son damlası olarak kabul etti ve avucunu ona doğrulttu.
Nerissa’nın avucunun içinden çıkan bir rüzgar büyüsü yoktu, kristaller ya da su veya ışık gözükmüyordu. Yalnızca avucunu Sharley’ye doğrultması onu metrelerce geriye savurmaya yetti. Sharley ancak yerde birkaç takla attıktan sonra durabildi.
Onları seyreden insanlar için Nerissa’nın yaptığı anlaşılmaz olsa da Yurine bunun ne olduğunu biliyordu.
Nerissa’nın yaptığı şey büyünün kolay öğrenilemeyen ileri bir seviyesiydi. Annesi, Yurine’ye bunu anlatırken “Mana Manipülasyonu” adını kullanmıştı.
Dünyadaki büyü tipleri üçe ayrılıyordu. Bunlar sırasıyla kalıtımsal büyü, mana manipülasyonu ve kara büyüydü.
Diğer büyü türleri de manayı dönüştürerek yapıldığı için aslında her biri temelde aynıydı. Fakat mana manipülasyonu manaya kullanıcının isteğine göre şekil verirdi.
Kullanıcı arzusu takdirinde manayı görünmez bir çekice dönüştürebilir ve onunla birine vurabilir, kalkan görevi görmesi için manadan bir duvar örebilir ya da birini itmek için kullanabilirdi.
Kristal duvarın ya da rüzgar duvarının aksine birbirine kenetlenmiş manayı ayırmak zor olduğundan manipüle edilmiş manaya farklı nesne ya da büyüler ile karşı koymak zordu.
Rie’yi ancak kısa süreli bir odaklanmanın ardından düşük seviyeli bir mana manipülasyonunu yaparken görebilmişti ve Yurine tüm denemelerine rağmen başarısız olmuştu.
Fakat Nerissa büyücüler tarafından imrenilerek bakılan üstün seviye bir büyüyü odaklanmak için beklemeden, hiç düşünmeden, bir saniyelik duraksama olmaksızın yapmış ve elini kaldırdığı gibi Sharley’yi geriye fırlatmıştı.
Sharley güçlükle ayağa kalkarken şaşkınlıkla Yurine’ye bakıyordu. Sert bir darbe almasına rağmen Nerissa'yı hiç umursamamıştı. Daha çok Yurine'nin neden yanında değil de karşısında olduğunu anlayamıyor gibi bir hali vardı.
Sharley: Neko, neden bir şey demiyorsun? Söylesene, Rie nerede?
Yurine sessizliğini korumaya devam ederken bu sefer ağlamaklı bir sesle sordu.
Sharley: Rie. Neden ona ne olduğunu söylemiyorsun?
Nedense… tiksiniyordu. Acınası bir ses ve kızarmış gözleri ile bunu söylediğinde Yurine tiksinmesine engel olamıyordu.
Ve sadece tiksinti değildi. Şimdiye kadar neden hiçbir şey yapmadan durmuştu ki?
Şimdi, annesinin ölümüne sebep olan adamın kanından biri karşısında dururken, bir de üstüne sanki Rie’yi önemsiyormuş gibi davranırken neden sessiz kalmıştı?
Küçük çocuk daha fazla dayanamadı ve birkaç saniyede biriken öfkesinin dışarı çıkmasına izin verdi.
Yurine: O GİTTİ!
Öldü demeye dili el vermiyordu, onun ölümünü kabullenmek istemiyordu. Ama durumu reddedebilmek için bir kelime de bulamıyordu.
Sharley’in nefesi kesildi, gözleri şaşkınlıkla açıldı. Onu ayakta tutan bacakları gücünü kaybetti ve Sharley yere düştü.
Yurine: SENİN PİÇ DAYIN YÜZÜNDEN GİTTİ! ŞİMDİ GELMİŞ BANA ONUN YERİNİ Mİ SORUYORSUN!? SİZİNLE KARŞILAŞMASAYDIK YAŞAYACAKTI! SİZİN YÜZÜNÜZDEN OLDU! SİZİN YÜZÜNÜZDEN GİTTİ!
Rie ve Yurine’yi Rolderhelm’e getiren şey Bishory ailesiydi. Rie’ye Büyücülük Akademisinin kütüphanesinden bahsetmişler ve orada istediği bilgileri bulabileceklerini iddia etmişlerdi.
Bu bilgi aklına geldiğinde Yurine suçlayacak yeni birisini daha bulmuştu. Sharley de Yu ve Salery gibi suçlamaya açıktı.
Sharley: Usta…
Bu kelimenin ardından Sharley’in verdiği tepki hem Yurine’yi, hem de orada bulunan herkesi hayrete düşürdü.
Sharley: Hhh…hhh…hhhphhhh...hhhphhhıahahahahahahahaHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA!!
Sharley gülmeye başladı. Dünyanın en komik şeyini duymuş gibi gülüyordu. Korkunç kahkahası kulakları tırmalarken Yurine gülmesi geçene dek öfkeli bir suratla onu izledi.
Sharley: Gitti derken ne kastediyorsun?
Sharley de Yurine gibi durumu reddediyordu. Aklına gelen şeyle beraber başını salladı ve ayağa kalktı.
Sharley: İmkansız… Neko, imkansız… Sen böyle şakalar yapmazdın, seni böylesine değiştiren şey ne? Hadi söyle, Usta nerede?
Ayakları yere sürterken yavaşça Yurine’ye yaklaştı.
Sharley: Neko, onun öldüğünü mü söylemeye çalışıyorsun?
Yurine: …
Bu seferki sessizliğinin sebebi çekindiği için değildi. Sessizliğinin sebebi onun ölümünü asla kabul etmeyecek oluşuydu. Arayacak, bir yolunu bulacak ve bir yolu yoksa bile o yolu yapacaktı. Sonra da annesinin gülümsemesini tekrar görebilecekti.
Onun için Rie ölmemişti, sadece şimdilik yanında değildi. Yakında onu geri getirecekti. Yu işe yaramaz korkağın teki olsa da Yurine’ye yardım ediyordu. Yurine’nin gücü ile birlikte bir yol bulmak zor olmamalıydı.
Sharley: Öyleyse… yapılacak şey… çok basit…
Yavaşça yürüyerek aralarındaki mesafeyi kapattı ve Yurine’nin karşısına dikildi. Nerissa hemen aralarına girerek Sharley’nin Yurine’ye ulaşmasını engelledi.
Fakat Sharley aralarındaki Nerissa’yı görmezden gelerek Yurine’ye elini uzattı.
Sharley: Yas tutmakla vaktimizi harcayamayız, değil mi?
Sharley biraz önce yaşadığı tüm duyguları sanki hiç yaşamamış gibiydi. Sakindi, kendinden emindi. Zaten güçlükle konuşurken attığı kahkahanın ardından sesi iyice kısılmıştı. Buna rağmen kendini konuşmaya zorladı.
Sharley: Usta nasıl öldü? Lütufunun onu kurtarması gerekiyordu. Neyse, bunu bana sonra anlatırsın. Şimdi ustanın anlattığı yeri bulmalıyız.
Rie onlara ustasından duyduğu bir hikayeyi anlatmıştı. Nekoverine denen ve tanrıların dahi algılayamadığı bir noktada herhangi bir dileği gerçeğe dönüştürmek mümkündü.
Sharley: Usta söylemişti. Sen de hatırlıyorsundur, ustanın anlattığı şey sadece bir hikaye değildi, birinin anısıydı. O yerde ustayı geri getirmek mümkün, her şeyi geri almak mümkün.
Yurine bunu biliyordu. Rie’nin ölümünü reddetmesinin nedeni, amaçladıkları yolda zafere ulaşacağına dair sahip olduğu inancının sebebi buydu. Annesinin sözü mutlak doğruydu ve o bunun mümkün olduğunu söylüyorsa kesinlikle mümkündü.
Yu’yu Rie’yi geri getirmeye zorlamasının nedeni de buydu. Yu bunun mümkün olduğunu düşünmese dahi bu mümkündü. Annesinin yanılıyor olması imkansızdı.
Sharley: Hadi Neko, ne bekliyorsun? Anneni geri getireceğiz.
Yurine Nerissa’yı hafifçe kenara çekti ve bir adım öne çıktı.
Yurine: Sharley.
Sharley: Evet?
Eğer Sharley bu teklifi Yu ile tanıştıkları gün yapsaydı kabul eder miydi? Yu yerine Sharley’yi seçer miydi? Eğer o gün Yu’nun yanında bir de Sharley olsaydı hangisi ile yola çıkardı?
Bu sorulara cevap vermek istemiyordu. Çünkü kader Yurine’ye memnun olduğu bir yol sunmuştu.
Yurine: Hayır.
Sharley aldığı ret cevabını algılayamadı.
Sharley: Ne demek istiyorsun?
Yurine: Duyduğun gibi, hayır diyorum.
Sharley: Ama neden?
Yurine ona sert bir şekilde bakıyordu. Hiçbir tolerans göstermeyecekti.
Sharley: Anneni geri almak istemiyor musun? Sana onu geri alacağımızı söylüyorum.
Sharley neden Yurine’nin onunla birlikte gelmek istemediğini anlayamıyordu. Annesini geri getireceğini söylüyorsa onunla gelmesi gerekirdi, Sharley böyle düşünüyordu.
Sharley: Biliyorum şu anda vücudum iyi bir durumda değil ama onu geri getirmek için her şeyi yaparım. Yeter ki bir kez daha görebileyim.
Yurine: Düşük insan, senin yardımına ihtiyacım yok.
Yurine’nin kelimeleri Sharley’nin canını yakıyordu.
Yurine: Onu kendim getirebilirim, sen kendi annenin yanına git. Kadın senin öldüğünü düşünüyor.
Sharley sağlıklı olsaydı onun yardımını alabilirdi. Ama bu hali ile yalnızca Yu ve Yurine’ye yük olurdu. Güçlü büyüler yapamayacağı gibi sürekli olarak Yurine’nin desteğine muhtaç kalırdı.
Yurine zaten Yu için endişeleniyordu, bir de üstüne Sharley’yi yük olarak sırtlamak istemiyordu. Sharley’nin yapacağı en iyi şey annesinin yanına gitmek olurdu.
Tabi annesi oğlunun yaşıyor oluşundan mutlu olsa da onu bu hali ile gördüğünde ne düşünürdü bilmiyordu. Çok fazla umurunda da değildi.
Sharley: Valarfin denen herif yüzünden mi? O kim oluyor?
Yurine: Seni ilgilendirmez.
Sharley: Senin beynini yıkamışlar, Neko. Seni kandırmışlar. Ne dediğini bilmiyorsun, anneni tek başına geri getiremezsin. Hadi benimle gel.
Yurine: Tek başıma değilim. Sen dediğimi yapıp annenin yanına gitsen daha iyi olur, haddin olmayan işler ile uğraşma.
Yurine için konuşma burada bitmişti. Arkasını döndü ve Nerissa’nın bileğini yakaladı. Beraber birkaç adım atmışlardı ki omzunda hissettiği bir el onu durdurdu.
Sharely: SENİ KANDIRMIŞLAR! O HERİFİN KİM OLDUĞUNU SÖYLE BANA!
Yurine: Dokunma bana iğrenç yaratık!
Yurine hızlıca arkasını döndü ve bir rüzgar büyüsü ile Sharley’yi geriye savurdu.
Büyüsü Nerissa’nın yaptığı büyünün aksine zarar verme amacı taşıdığından Sharley defalarca kez takla atsa da çocuk parkındaki banklardan birine çarpıp devrilmesine sebep olana dek duramadı.
Yurine: O seni ilgilendirmiyor, ben de seni ilgilendirmiyorum. Hele annem seni hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Dediklerimi anlayabiliyor musun? Bizim aramıza sonradan girip sanki onu en çok sen seviyormuşsun gibi davranma! Bir daha seni görmek istemiyorum.
Yurine, Sharley’nin sözlerini işitip işitmediğinden emin değildi. Çünkü kalabalığı fark edip olay yerine gelen muhafızlar onu tutup kaldırana dek hareket etmedi.
Nerissa: Muhafızlar bize yönelmeden tüysek iyi olur.
Yurine: Tamam.
Nerissa ile birlikte parktan ayrıldılar ve Lonca mahallesine doğru koşmaya başladılar.
***
Nerissa: O adam kim?
Olay yerinden yeterince uzaklaştıktan ve Yurine’nin kaldığı hana yaklaştıktan sonra Nerissa karşılaştıkları kişi hakkında soru sormaya başladı.
Yurine: Sharley, annemin çırağıydı.
Nerissa: Annen mi?
Yurine: Ben doğduğumda yanımdaki ilk insan oydu. Ama onunla bir anlaşma yapamadım.
Nerissa’nın isimsiz olduğunu anlamasını istemiyordu. Bu yüzden onun için can sıkıcı olsa da Nerissa’nın sanki Yurine Yu ile anlaşma yapmış gibi anlamasını sağlayacaktı.
Yurine: Annem gittiğinde Yu ile bir anlaşma yaptım. Yu bana annemi geri getirmemde yardımcı olacak.
Nerissa: Sadece meraktan soruyorum, Bay Valarfin seni buna zorlamadı, değil mi?
Nerissa da bir an için Sharley’nin dediklerini düşünmüş olmalıydı. Böyle bir durumda Yu’nun Yurine’den yararlanmaya çalıştığını düşünmesi normaldi.
Yurine: Hayır, zorlamadı. O insanı zorlayan kişi bendim.
Nerissa: Sen miydin?
Bir Kılıç Perisinin bir insanı anlaşma yapmak için zorlayacağını hiç düşünmemişti. Kendisi de Galahad ile benzer bir yoldan sözleşme yapmış olsa da genel kanı insanların Kılıç Perilerini zorladığı şeklindeydi.
Yurine: Bunu anlatmasam olur mu?
Yurine yaşadığı olayları anlatmak ve Yu’nun hastalığını ifşa etmek istemiyordu.
Nerissa: Peki.
Konuşmaları sona erdiğinde Yurine’nin kaldığı hana varmışlardı.
Nerissa bu handa kalmıyordu ama Yurine’ye kaldığı yere kadar eşlik etmek istediği için buraya onunla beraber gelmişti.
Nerissa: Bay Valarfin’in sana verdiği süreyi birazcık aştık gibi.
Yurine: O insan benim patronum değil, ben onun patronuyum. İstediğim saatte istediğim yerde olurum.
Nerissa: Sen yine de Bay Valarfin’in yanından fazla ayrılma en iyisi.
Bunu söylemesinin nedeni elbette Sharley’nin Yurine’nin peşinden gelme ihtimaliydi.
Yurine: Ayrılmam.
Handan içeriye girmeden önce Nerissa’ya döndü.
Yurine: Teşekkür ederim.
İlk başta Yu ondan habersiz böyle bir işe kalkıştığı için kızgındı ama şimdi Nerissa ile dolaştığı için mutlu olmuştu.
Nerissa: Rica ederim.
Nerissa ile birbirlerine gülümseyerek vedalaştıktan sonra Yurine hana girdi.
Bu handa genelde tüccarlar kalıyordu ve son günlerde gelen tüccar sayısında fark edilebilir bir azalma vardı, bu yüzden han sakindi.
Yurine merdivenlerden çıkarak odasına ilerledi. Güneş batmıştı ve karnı acıkmıştı. Yu’yu alıp hemen yemek yemeyi istiyordu.
Odasının önüne geldi ve kapıyı çaldıktan sonra cevap beklemeden içeri girdi.
Yurine: Ne oldu!?
Yu yerde, kendi kusmuğunun içinde yatıyordu.
-------------------------
20.03.2021 - 19:40
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..