Cilt II - Bölüm 40: Rolderhelm Macerasının Finali

avatar
948 4

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 40: Rolderhelm Macerasının Finali


CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 40: ROLDERHELM MACERASININ FİNALİ

Yu: Meeerhaba.

 

Ryuta Yong’un konuşmasını taklit ederken Deniz Canavarları takımının binasına girdi. Patrick Lorren zemin katta arkadaşlarıyla kutlama yaparken Ryuta Yong’un sesini duyunca başını hemen kapıya çevirdi fakat gelen kişinin Ryuta olmadığını görünce şaşırdı.

 

Patrick: Siz kimsiniz?

 

Yu: Neee kadar da üzücü, birlikte güüüzel işler başarmış olmamıza rağmen beni tanımadınız. Ben Ryuta Yong’um.

 

Yurine Yu’nun elini tutarken tuhaf konuşması yüzünden sırıttı. Bunu komik bulmuştu.

 

Patrick karşısındaki adamın gerçekten iddia ettiği kişi olup olmadığını anlamaya çalıştı fakat hem sesi hem de gözleri benziyordu. Yu’nun Ryuta olduğuna kanaat getirince arkadaşlarının yanından ayrıldı ve onları odasına çağırdı.

 

Yu’nun Redshapel başarısından sonra yapılan kutlamanın sarayda olması iyi olmuştu. Eğer tüm insanların onu görebileceği şehir merkezinde bir kutlama yapılsaydı Patrick Lorren onu tanıyabilir ve bir halk kahramanı olarak kabul edilen adamın illegal işlere bulaştığını öğrenebilirdi.

 

Patrick: Buraya kılık değiştirerek mi geliyordunuz?

 

Yu: İllegal bir iş yapıyoruz sonuçta.

 

Yu’nun şansı yaver gitmişti. Deniz Canavarları oynadığı tüm maçları az farkla kazanmış ve Patrick gerçekten Yu’nun hakem ve jürileri ikna ettiğini düşünmüştü.

 

Yu: Fazla uzatmayalım, payımı alayım lütfen.

 

Yu’nun payı iki yüz altın ediyordu, Yu altınları saydıktan sonra keseleri çantasının içine koydu.

 

Yu: Hoşça kalın, Baaay Loren.

 

Ryuta Yong’un konuşmasını taklit ederek onunla vedalaştı ve takım binasından çıkıp limana doğru yürümeye başladı.

 

Şehirdeki kargaşa devam ediyordu. Üç binden fazla sinirli ve kandırılmış insan eylem yapıyor, bir kısmı bankanın, diğer kısmı bahis şirketinin önünde toplanmış içeri girmeye çalışıyordu.

 

Güvenlik güçleri bu sinirli kalabalığı zapt etmekte zorlanıyordu. Yu burada fazla oyalanmanın tehlikeli olabileceğini düşündü ve rüşvetini verdikleri bankacının kendilerine söylediği gibi Rolderhelm’den ayrıldığını umarak limana ilerlemeye devam etti.

 

Limanda duran ve kalkmasına az bir süre kalmış gemilerine bindiler. Kamaralarına gidip kendilerine söylendiği şekilde kapılarının önünde nöbet tutan Sivina ve Ana ile buluştular.

 

Yu: İşte çalışanlarımızdan beklediğimiz görev bilinci bu, tebrik ederim.

 

Sivina: Teşekkürler. Gemi ne zaman kalkacak?

 

Yu: Biraz sonra, son yolcular biniyor şu an. Artık burada beklemenize gerek yok, kamaranıza dönebilirsiniz.

 

Yu ve Yurine kendi kamaralarına girip aldıkları iki yüz altını da diğerlerinin arasına koydu.

 

Tamı tamına üç bin beş yüz yetmiş yedi altınları vardı. Bu para ile Mora’da kaliteli paralı askerlerden oluşan ufak bir ordu bile kurabilirlerdi.


“Eğer Ethalot kralı ile barışçıl yollardan anlaşamazsak işin sonu oraya varacak.”

 

Önce barışçıl yollardan Ethalot’un kutsal topraklarına girmeyi deneyeceklerdi ve bunun için de Başak Kardinali olacak olan Yurine’ye saygınlık kazandırmaları gerekiyordu. Eğer barışçıl yollar işe yaramazsa güç elde edip askeri yollarla Ethalot’a girmek zorunda kalabilirlerdi.

 

Geminin harekete geçmesinin ardından kamaralarının kapısını kilitlediler ve arkalarında bıraktıkları şehrin gözlerinde yavaşça küçülmesini seyretmek için güverteye çıktılar.

 

Yu: Ben seni seviyorum.

 

Yurine duyduğu ani itiraf karşısında utandı ve gözlerini yere çevirdi. Gerçi bu bir itiraf sayılmazdı, Yu daha önce de benzer şeyler söylemişti.

 

Yu: Ben de onii-chan’ımı çok seviyorum demeyecek misin?

 

Yurine: Hmph, seni sevdiğimi nereden çıkardın? Hem onii-chan da ne demekmiş? Bilmediğim kelimeler kullanma.

 

Yu: Sevgini itiraf etmek çok mu zor? Bazen duymak istiyorum.

 

Yurine: Peki, fena değilsin.

 

Yurine bunu söylerken yanakları pespembe olmuştu. Yu onun yanağından bir makas alırken yine kendini övmeye başladı.

 

Yu: Tam olarak nerem fena değil, söyler misin? Yumuşacık saçlarım, yakışıklı yüzüm, büyüleyici sesim, zarif gözlerim, parmaklarım ve vücudum, muhteşem karakterim, üstün zekam? Tam olarak neremi "fena değil" buluyorsun?

 

Yurine: Dolandırıcılık ve kızların kalçasına bakan bir sapık olma kısmını söylemeyi unuttun.

 

Yu: Artık bunları unutsan diyorum!

 

Ana mevzusunu tamamen kapattıklarını düşünüyordu ama Yurine bunu unutmamış ve Yu’nun yüzüne vurarak utanmasını sağlamıştı.

 

Yu: Her neyse, İlonya’ya gitmemiz iyi oldu. Büyücülük Akademisinden aldığımız kitaptaki ilaçları yapmak için orada yetişen bitkilere ihtiyacımız var.

 

Maron Martin onları yalnızca Salery’yi sorgulamalarını ve kütüphaneye erişmelerini sağlayarak değil, aynı zamanda akademiden kitaplar almalarına izin vererek de ödüllendirmişti.

 

Akademideki son günlerinde karısını iyileştireceğini düşündüğü bir ilaç bulduğunu söylüyordu ve bu yüzden çok mutluydu. Mutluluğu sebebiyle oldukça cömert davranmıştı.

 

Yurine hem büyük hem küçük kütüphaneden ışık ve rüzgar büyüsü ile ilgili kitaplar almıştı. Ana yalnızca büyük kütüphaneden rüzgar büyüsü ile ilgili kitaplar alırken Sivina ve Lylphia da kendilerine göre kitaplar seçmişti.

 

Aslında Lylphia zaten oradaki kitaplara istediği zaman erişme imkanına sahip olduğundan onun için pek bir önemi var mıydı Yu bilmiyordu.

 

Yu ise hastalığını iyileştirebilmek için aldığı kitapların yanı sıra çiftçilik, hayvancılık, yönetim, önemli savaşların kayıtları ile ilgili kitapları almıştı. Bu kitaplar ona Yurine Başak Kilisesinin başına geçtiğinde yardımcı olacaktı.

 

Yurine: Yu, benim merak ettiğim bir şey var.

 

Yu: Nasıl bu kadar muhteşem olduğumu mu merak ediyorsun?

 

Yurine: Hayır. Yu, neden bana Yurine ismini verdin?


Yu: Çünkü içinde “Yu” var. Bizim için aile geleneği gibi bir şey. Ablalarımın isminde de “Yu” vardı ve ebeveynlerimin isminde de varmış. Bu yüzden senin isminde de olsun istedim.

 

Yurine’nin isminden memnun olduğunu düşünüyordu.

 

Yu: Ve ismini verirken bunu düşünmemiştim ama aynı zamanda bu ismin içinde Rie’in “Ri”si ve Neko’nun “Ne”si var. Bence güzel bir detay.

 

Yurine: Evet, öyle.

 

Yu güvertenin üstünde gittikçe küçülen Rolderhelm’i izlerken sağ elinin iki parmağını dudaklarının üstüne getirdi.

 

Yu: Y-Yurine, şey, benim de merak ettiğim bir şey var.

 

Yurine: Yu, eğer bildiğim bir şeyse söylerim.

 

Yu: Ama kızmayacağına söz ver.

 

Yurine bu cümleyi duyunca duraksadı ve Yu’nun kendisini kızdırabilecek ne söyleyebileceğini düşündü.

 

Yu: Kızmayacağına söz veriyor musun?

 

Yurine: Peki, kızmayacağım.

 

Yu: Gerçekten kızmayacaksın değil mi? Beni yumruklamak ya da cimcik atmak gibi şeyler yapmayacaksın? Ya da beni denize düşürmek gibi şeyler… sakın bunu yapma bak, yüzme bilmiyorum.

 

Yurine’nin ona kızmayacağından emin olmak istiyordu. Aslında ona kesinlikle kızacağını düşünüyordu ama merakını daha fazla kontrol edemezdi.

 

Yurine: Yu, hemen şimdi söylemezsen kızacağım.

 

Yu: Tamam, söylüyorum.

 

Kendini hazırladı ve herhangi bir saldırı sinyali aldığında kaçmak için Yurine’yi dikkatlice izlemeye başladı.

 

Yu: Hani Sony öldüğü zaman Nana gelmiş ve onu canlandırmak için Anka Lütufunu kullanmıştı ya, bunu yaparken de onu dudağından öpmüştü.

 

Yurine Yu’nun ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu.

 

Yurine: Burada beni kızdıracak ne var?

 

Yu: Ben merak ediyorum ki…

 

Yurine: Yu, sen ne merak ediyorsun?

 

Yu: Rie de beni canlandırırken Başak Lütufunu kullandığına göre acaba o da beni dudağımdan öpmüş olabilir mi?

 

Bunu söyler söylemez Yurine’den uzaklaştı ve böylece Yurine’nin yumruğu karnına isabet etmeden kurtulmuş oldu.

 

Yurine: Sapık! Sen niye böyle bir şey merak ediyorsun! Seni! Seni! SAPIK! Annemi öpmek mi istiyordun?! Niye böyle bir şey sordun?!


Yurine sinirini çıkartmak için Yu’nun üstüne gelirken Yu güvertede ondan kaçmaya başladı.

 

Yu: Hani kızmayacaktın? Bundan sonra iyi anlaşacağımızı düşünüyordum.

 

Yurine: Hiç kızmadım!

 

Yu: Bu kızmamış halin mi?

 

Yurine: KIZMADIM!

 

Yurine’nin yüzü kıpkırmızı olmuştu. Hem utanmış hem de sinirlenmişti ve Yu hızlı adımlarla uzaklaşırken onun üstüne yürümeye devam ediyordu.

 

Yu: Hem bu zaten olacak bir şey, sonuçta o hikayemin heroine’i olması gereken kadın.

 

Yurine: Hiroin ne demek? Sana bilmediğim kelimeler kullanma dedim!

 

Yu: Benim waifum olacak kişi.

 

Waifu’nun ne demek olduğunu Yu’dan öğrenmişti, bunu duyduğunda koşmaya başladı. Yu düz bir koşu yarışında ona kaybederdi, bu yüzden insanların arkasına saklanıyordu.

 

Yu: Hem Rie benden daha iyisini bulamaz ki? Üstelik sen kıskanıyor olsan dahi eninde sonunda Rie bana aşık olacak. Hem olması gereken de buuu-

 

Yurine onu yakalamış ve bacağını cimcirmişti. Yu diz çöküp acıyan bacağını ovuşturmaya başladı.

 

Yu: En azından beklediğim kadar sert olmadı.

 

Yurine: Yu, olması gereken bu derken ne demek istiyordun?

 

Yu: Yani biliyorsun, anneni kurtardıktan sonra olacaklardan bahsediyorum. O zaman ne Rie ne de ben birbirimizi tanımıyor olacağız. Bundan sonra ne olacak peki? Teşekkürler, hoşça kal diyerek her birimiz kendi yolumuza mı gideceğiz? Senden ayrılmak istemiyorum, bu yüzden sizin yanınızda kalmaya devam ederim diye düşünmüştüm. Ama sizin yanınızda ne olarak kalacağım ki? Sizin yanınızda kalmak için bir isme ihtiyacım var ve Rie’nin muhteşemliğime karşı koyamayarak bana aşık olacağını hesaba kattığımızda bu isim Rie’nin sevgilisi oluyor, böyle olunca da öpüşme işi eninde sonuahh! Ne yapıyorsun? Çekme, kel kalmak istemiyorum!

 

Bu sefer Yurine cezalandırmak için Yu’nun saçını çekmeye başladı.

 

Yu: Tamam, tamam. Şimdilik bu konuyu kapatıyorum. Zaten benim başarısız olma ihtimalim sıfır olduğundan dolayı zamanı geri sardığımızda konu kendiliğinden açılacak.

 

Yu başını ovuştururken Yurine onun saçını çektiği için pişman olmuştu ve ağrısını geçirmek için çektiği yere şifa büyüsü yapmaya başladı.

 

Yurine: Başarılı olacağına inanıyorsun yani?

 

Yu’nun yüzü ciddi bir hal aldı. Sağ elini kaldırıp serçe parmağına bağladığı mor kurdeleye baktı.

 

Bu kurdelenin anlamını beraber göreve çıktıklarında Lylphia’dan öğrenmişti. Eğer bir görevin varsa serçe parmağına bir kurdele bağlar ve görev bitene kadar çıkarmazdın.

 

Ve görev romantik şekildeyse kurdele serçe parmağa değil yüzük parmağına bağlanırdı.

 

Yu: Muhtemelen Denise zamanı geri aldığı sıralarda da benim binde birim bile etmeyen bir adamdır, o başardıysa ben kolayca hallederim ama başarı yalnızca bize bağlı değil.

 

Yurine: Nasıl yani?


Yu: Nekonozwei’ye gittiğimizde karşılaşacağımız biri olması gerekiyor. Ama oraya gittiğimizde o kişiyi göremezsek zamanı geri saramayız. Yurine, ben başarmak için elimden geleni yapacağım, hatta elimden gelenden daha fazlasını yapacağım. Fakat başarı şansının olduğu gibi bize bağlı olmayan bir başarısızlık şansı olduğunu da unutma lütfen.

 

Yurine sustu ve Yu’ya baktı. Yu Nekonozwei dağına ulaşacaklarına inanıyordu ama oradan sonrası onlara bağlı değildi, Yurine’nin bunu anlaması gerekiyordu.

 

Yu: Ayrıca bu görevin ne kadar süreceği belli değil. Bir yıl, on yıl, belki elli yıl ve belki bundan bile daha fazla. Fakat hiçbir zaman pes etmeyeceğim, bunu bil.

 

Yu verdiği sözü tutacaktı, bunu kafasına koymuştu. Ama ne zaman başarıya ulaşırlardı? Yu bunun cevabını veremezdi.

 

Yurine: Yu, ben sana bir şey söylemeliyim.

 

Yu’nun kurdele bağlanmış elini kendi ellerinin arasına alarak konuşmaya başladı.

 

Yurine: Ben sana yalan söyledim.

 

Yu: Hangi konuda?

 

Yurine: Annemden aldığın lütuflar canını yaktı ama bu sadece bir kerelikti, bir daha böyle bir şey olmayacak. Ben, ben yanımdan ayrılmandan korktum, özür dilerim.

 

Yu sinirlenmemişti, onu anlayabiliyordu. Bu yüzden gülümsedi.

 

Yu: Ben de seninle o konuşmayı yapana kadar zamanı geri alabileceğimize inanmıyordum. Sanırım benim de özür dilemem gerek, hem bu sayede ödeşmiş oluyoruz.

 

Rolderhelm gözden kaybolduğunda kamaralarına dönmeye karar verdiler. Yurine içeri girmeden önce son bir kez denize baktı.

 

Yurine: Kesinlikle, kesinlikle başaracaksın. Sana bunu emrediyorum, Yu!

 

Yu: Baş üstüne, Küçük Hanımım.

 

Yu gülümseyerek başını eğdi ve elini kalbine götürerek Yurine’ye karşı reverans yaptı. Böylece Yurine’yi Başak Kardinal’i yapmak, Rie’nin davasını çözmek ve finalinde zamanı geri sararak mutlu sona ulaşmak için çıktıkları macera, her ikisinin de kararlılıklarını kesinleştirmeleri ile birlikte tamamen başladı.

-------------------------

Ve böylece ikinci cildin sonuna geldik. Umarım hoşunuza gitmiştir.

İkinci cildi yazmam yaklaşık üç ay sürmüş. Bu cildin bölüm sayısı farklı novellerle karşılaştırıldığında kısa gözükse de aslında cilt baya uzun. Merak ettiğim için bölümleri standart bir roman boyutuna getirip kaç sayfa tuttuğuna baktım ve iki cildin toplamının 470+ sayfa ve yaklaşık 116.000 kelime olduğunu gördüm. Aralık ayının sonundan beri yazıyorum ve yaklaşık üç buçuk aylık bir sürede bence oldukça fazla yazmışım.

Vaktini ayırıp seriyi okuyan, okumaya değer gören herkese teşekkür ediyorum. Eğer yorum yazar ve ilk iki cilt ile ilgili fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim.


19.04.2021 - 19:04







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr