Cilt 2 - Bölüm 33: Sivina Ecues (2/2)

avatar
465 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 2 - Bölüm 33: Sivina Ecues (2/2)


Sivina’nın kılıcı ve taşın çarpışmasıyla patlama yaşanması bir oldu, patlayan taşın yaydığı ısı Sivina’nın yüzünü yaktı. Sivina hissettiği acıyla ince bir çığlık koparırken önünden gelebilecek bir saldırıdan kaçabilmek için geri sıçradı.

 

Yanan gözlerini sırasıyla ovuştururken katilin kaçtığını fark etti. Gözleri sulandığı için görmekte zorlanıyordu ve yandığı için gözlerini tamamen açamıyordu.

 

Hissettiği acı da buna eklenince ani bir saldırıya karşı koyamayabilirdi ama katilin saldırmak yerine kaçmasını fırsat bilerek acıyan gözlerini acısı geçene dek ovuşturdu.

 

Ardından katili kovalamaya devam etti. Katil onu ormanın çok daha derin yerlerine sürüklüyordu, Sivina peşinden koşmaya devam ederken araştırmak için ormana geldikleri sırada buralara hiç bakmadıklarını hatırladı.

 

Katil yerdeki büyük bir oyuğa yaklaşana ve içine girmek üzere olana kadar takip etti. Oyuğa girip Sivina’yı görmekte ve kılıcını kullanmakta zorluk yaşayacağı dar bir alana sokmadan önce onu engellemek için tekrar bir ağacın üzerine sıçradı ve ağaçtan destek alarak katilin üzerine atladı.

 

Katilin sırtı dönüktü, kuendo dövüş stili kazanmak için rakibi arkası dönükken öldürmenin uygun olduğunu söylüyordu ve katil teslim olmayı reddetmişti.

 

Yani onu öldürmemesi için hiçbir neden yoktu. Kılıcını saplamak için uçtu ama elindeki kılıcı katilin sırtına saplamadan önce rakibi aniden arkasını dönerek saldırıdan kaçındı ve hançerini Sivina’nın karnına sapladı.

 

Sivina dengesini kaybedip yerde yuvarlanmaya başladı. Yuvarlanırken hançer daha da derinlere girmişti. Katil, rakibinin yerde olmasını fırsat bilerek elinde tuttuğu diğer hançeri de onun üstüne fırlattı.

 

Sivina hançerin boynuna saplanmasını son anda kaçınarak önledi. Hançer omzunu sıyırıp yere düşmüştü. Katil küfredip belinde taşıdığı son iki hançeri çıkarırken Sivina ayağa kalktı ve hala karnında saplı duran hançeri çıkarıp yere attı.

 

Bu sefer soluklanmak için fırsat vermeyen taraf katildi. Sivina’nın işini kesin olarak bitirmek için üstüne koştu ve Sivina’nın göğsünü hedef aldı.

 

Sivina kılıcı ile katili karşıladı. Katilin bileğini hedef almıştı ama katilin korkup kolunu çekmesiyle kılıç, hançere çarptı. Hançerlerden biri yere düşerken katil bunun tek fırsatı olduğunu düşünerek tek hançerle Sivina’ya saldırmaya devam etti.

 

“Lanet olsun!”

 

Sivina kılıcı ile kendini savunup geri çekilirken vücudunun her bir hücresinin yandığını hissediyordu.

 

Aldığı son yara tüm yaralarının en ağırıydı, hançer bağırsaklarının üstüne saplanmıştı ve doğal olarak yarası yanıyordu fakat  yanıktan daha kötü olan şey yaradan vücuduna yayılan anormal, acı bir tattı.

 

Sivina kanamayı engellemek için elini karnına bastırsa da yanmasına engel olamıyordu. Kanına karışan uğursuz madde tüm vücuduna yayılıyor ve her yerini yakıyordu.

 

“Zehir mi? Şaşırtmıyorsun, onursuz herif.”

 

“Arkası dönük bir rakibe saldırmana rağmen kendinle bu kadar çelişebilen bir cümle kurman nedense beni şaşırtmıyor. Zaten böyle bir cümleyi ancak bir şövalyeden duyabilirdim.”

 

Kaldırabileceğinden daha fazla yara almıştı. Ezilmiş, kesilmiş, yanmış, delinmişti ve son olarak da zehirleniyordu. Belirgin bir şekilde saldırı hızı ve hamlelerinin zarafeti azalıyordu.

 

Karşısında ise sanki az önceki kaba hamleler ile dövüşen adam değil de başka birisi vardı. O adam yerine hızlı ve seri hamlelerle rakibini baskılayan bir başkası gelmişti ve Sivina geri çekilirken tek umabildiği rakibinin bir hata yapmasını beklemekti.

 

“Tabii ki de burada ölmeyeceğim.”

 

Sivina gerilemeye devam ederken katil tekrar ona hançerini saplamak istedi. Düz bir şekilde elindeki hançeri son bir hamleyle Sivina’nın işini bitirmek için göğsüne götürdü.

 

Bu hamle Sivina’nın beklediği hataydı. Kanamayı engellemek için tuttuğu yarasını bırakarak katilin kolunu kavradı, kolunu tutmaya devam ederken katilin çevresinde döndü ve katil kolundaki acı yüzünden elinde tuttuğu hançeri yere düşürdü.

 

Sivina biraz daha zorlarsa katilin kolu kırılacaktı, bunu engellemek için katil de dönmeyi denedi ama Sivina ona izin vermedi.

 

Bulduğu fırsatı değerlendirdi ve katilin kasıklarına dizini geçirdi. Az önce Sivina’nın attığı çığlıktan daha acı bir çığlığı katil attı ve yalpalayarak birkaç adım uzaklaştı. Sivina dövüşü sonlandırmak ve katilin başını kesmek için kılıcını havaya kaldırdı.

 

O esnada karnındaki yara kasıldı, gözleri sulandı ve zehir yüzünden görüşü karardı. Katili artık göremiyordu ama karşısında olduğunu hissettiği için onu kesmeyi umarak kılıcını indirdi.

 

Katil ise kasıklarına aldığı darbenin ardından sarsılmıştı ve dengesini kaybedip dizlerinin üstüne çökerken istemsiz şekilde sırtını Sivina’ya dönmüştü.

 

Sivina göremediğinden ve katilin beklenmedik hareketinden ötürü kılıç amaçlandığı gibi boyna değil de sırta isabet etti.

 

Ölümcül bir darbe olmamasına rağmen Sivina’nın gücü ile birlikte katili yaralamıştı ve rakibi çığlık attığına göre sandığından daha işlevsel olmalıydı.

 

Ama Sivina savunmasız duruma düşmüş katili öldürebilmek için bir başka hamle yapamadı. Kılıcını tekrar kaldırsa da yarası daha fazla kasılmaya başladığında zihni bulandı ve kusarken geri çekilmek zorunda kaldı.

 

“Kuendo mu bu? Onurdan bahsederken böyle bir stil kullanmak...”

 

İnsanlar stilini aşağılasalar da ailesinin kendisine öğrettiği stille gurur duyuyordu. Sivina’ya göre seçebileceği en iyi stillerden bir tanesini seçmişti.

 

Hatta sadece Sivina’nın değil, kas gücü bakımından zayıf olan herhangi birinin seçebileceği en iyi stil bu olabilirdi.

 

Sivina büyü kullanamasa da vücudundaki mana nedeni ile sıradan insanlara karşı güçlüydü ama iş kendisi gibi vücudunda mana taşıyan diğer insanlara gelince gücü yetersiz kalıyordu.

 

Çünkü mana sadece bir deri bir kemik olan birini bile güçlendirebilecek olsa da bu güç sınırlıydı ve en sonunda kas gücü ile bağlantılıydı.

 

Sivina gibi kadın savaşçıların sayısı az olduğundan muhtemelen rakibi kas gücü bir kadına oranla daha yüksek olan bir erkek olacaktı ve rakibi mana bulunduran bir erkek olduğunda da doğuştan gelen kas farkıyla Sivina’dan daha güçlü oluyordu.

 

Sıradan stiller ile bu insanlara karşı dövüşmeyi deneseydi dövüşler Sivina için gerçekten zorlu geçerdi.

 

Ama bu stil ile fiziksel güç farkını görmezden gelebilirdi. Bu stil kas gücünden ziyade hıza ve çevikliğe önem veriyor, dövüşü uzatmadan rakibini yenmesini sağlıyordu.

 

Kuendo doğuştan hızlı ve çevik olan Sivina’ya çok uygundu ve kullandığı stil sayesinde şimdiye dek kendinden çok daha güçlü olan onlarca rakibi göz açıp kapayıncaya dek yenmeyi başarmıştı.

 

“Eğer yaralarım olmasaydı bu kadar uzamazdı.”

 

Ve stili haricinde de Sivina yetenekli bir insandı. Kas gücü olmasa da tüm takdiri stile vermek yeteneğine haksızlık etmek olurdu. Eğer zehir etkisini göstermeseydi Sivina yaralarına rağmen dövüşü kazanacaktı.

 

Tıpkı büyücüler gibi vücudundaki manayı yönetebiliyor olsaydı belki zehre karşı koymayı deneyebilirdi ama yapmıyordu ve zehir ara sıra etkisini gösterip zihnini bulandırmaya başladığında dövüşme işi zorlaşıyordu.

 

Zehrin etkisi kısa süreliğine kaybolduğunda ve görüşünü tekrar kazandığında katilin kendine doğru koştuğunu gördü.

 

Rakibinden kaçmak için hemen kenara çekildi ve beline bir tekme attı. Katil yediği darbe ile dengesini kaybedip sendeledi ve bir ağaca tutunarak düşmekten kurtuldu.

 

Sivina iş bitirici bir darbe yapma fırsatını zehrin tekrar etkisini göstermesiyle kaçırdı ve zehir etkisini tekrar kaybettiğinde katilin yine üstüne koştuğunu gördü.

 

Katil de acı içinde olduğundan yaptığı hamleler artık çok daha kaba ve ön görülebilirdi. Bu yüzden Sivina kötü bir durumda olmasına rağmen onu fark ettiğinde kaçınabiliyordu.

 

Tekrar kaçındı ve kılıcını kaldırıp rakibinin başını keseceği esnada zehrin etkisinin geri gelmesiyle gözleri kararınca gerilemek zorunda kaldı. Zehir etkisini yine kaybettiğinde katil bir kez daha onun üstüne koşuyordu.

 

Sivina bu sefer kaçınmak yerine durdu. Sadece içgüdülerine güvendiği için durmuştu, bu anın dövüşü bitirecek an olduğunu hissediyordu. Zehir etkisini gösterip Sivina’nın görüşünü karartsa da Sivina yerinde durmaya devam etti.

 

Ya katilin ya da Sivina’nın sonu birazdan gelecekti. Katil, Sivina’nın yerinde durduğunu görünce tüm gücünü son hamlesine verdi ve doğrudan Sivina’nın üzerine atladı.

 

Sivina yerin hışırtısını, katilin ayak seslerini duydu, üzerine geliyordu. Çevik bir hareketle kendi etrafında döndü ve kılıcını, katilin ellerinin olacağını tahmin ettiği yere savurdu. Görüşü tekrar geldiğinde katil yerde yatıyordu ve bir eli vücudundan ayrılmıştı.

 

Sivina onu öldürecekti, kılıcını kaldırdı ama zehir etkisini gösterince bozulan görüşü buna engel oldu. Bu seferki etki daha ağırdı, Sivina’nın vücudu titredi ve dövüş başından beri tuttuğu kılıcını yere düşürerek yığıldı.

 

Yerdeyken hayvani bir ses duydu, adeta bir domuzun kükreyişini andırıyordu. Üzerine bir ağırlık bindi.


Katil, Sivina’nın üstüne çullanmış ve yerden geri aldığı hançerini ona saplamaya çalışmıştı. Sivina bu hamleden de içgüdüsüne güvenerek kurtulmuş, katilin bileğini yakalamıştı. Bir eliyle katilin bileğini tutarken diğer elini yumruk yaparak suratına vurmaya başladı.

 

Sivina zehrin arada sırada gelip giden etkisiyle nereye vurduğunu bile görmüyordu ama yine de rakibinin suratını yumruklamaya hız kesmeden devam ediyordu.

 

Katilin dişleri düştü, yüzü kanlar içinde kaldı, hançeri tutan elindeki güç kayboldu ve Sivina dönerek katili altına getirdi.

 

Ardından katili yumruklamaya devam etti, yüzüne vurdu ve vurdu. En sonunda, görüşü tekrar açıldığında katilin elindeki hançeri aldı ve boğazına sapladı.

 

“Ne oluyor!?”

 

Sivina sesin geldiği yöne baktı, genç bir kız az önce katilin girmeye çalıştığı oyuğun içinden çıkmıştı.

 

Ama kız katile ya da Sivina’ya değil, ormanın ilerisinde, Sivina’nın geldiği yönde duran devasa alev kubbesine bakıyordu.

 

“Nereye bakıyorsun? Burada olmamalısın.”

 

Genç bir kızın gecenin bir vakti böyle tehlikeli bir yerde işi olmamalıydı. Bir şövalye olarak onu burada bırakamazdı, güvenli bir yere götürmeliydi. Ayağa kalktı ve kıza doğru birkaç adım attı.

 

“Sen... Nesin?”

 

Bir kız gibi görünüyordu, sesi bir kızın sesiydi, kıyafetleri de bir kızın kıyafetleriydi.

 

Ama o bir insan değil, bir kuklaydı.

 

İpekten örülmüş pembe saçları esen rüzgârla savrulurken kukla alevden yapılmış kubbeye doğru koşmaya başladı.

 

“Nereye... Gidiyorsun...”

 

Sivina onun peşinden gitmek istedi, birkaç adım attı ama zehir etkisini gösterdiğinde dayanamayarak yere düştü. Dünya kararırken artık ne vücudundaki yaraları ne de esen rüzgârı hissedemiyordu. Vücudu ısınırken gözlerini daha fazla açık tutamadı ve birazcık dinlenebilmek için onları kapatarak uykuya daldı.

-------------------------

20.1.2022 - 13:34






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr