Ablaları alkollü bir sürücünün yol açtığı trafik kazasında öldüğü için alkol almama kuralı edinmişti. Çok değil, yalnızca birkaç gün önceki Yu Valarfin edindiği kuraldan ne kadar kolay vazgeçtiğini görseydi kendisinden iğrenirdi.
Ama mevcut durumda Yu Valarfin kendisinden iğrenmeyi başaramıyordu. Zaten kendisinden iğrenmeyi başarabilecek durumda olsaydı tüm günü ağlayarak, bağırarak ve delirmeyi umut ederek geçirirdi.
Artık camdan dışarı bakmaktan sıkılıyordu. Camın baktığı dar sokakta bile kraliyetin şehri geri almasını kutlayan insanlar vardı.
“Herkes mi kraliyeti destekliyor? Saçmalık. Tanrıdan korkmaları gerekiyor. Nasıl ona karşı olan bir kralı destekleyebilirler? Kilise onları ne kadar kötü yönetmiş olabilir ki? Hiç yoksa evlerinde saklanan dinciler vardır.”
Sigarasından derin bir fırt çekti. Bira içmekten sıkılmıştı çünkü içtiği şeyin etkisini fark edemiyordu.
Sigarasını bitirdikten duvara bastırarak söndürdü ve insanların üzerine fırlatarak kafasını camdan geri çekti. Odanın içindeki kapıya yöneldi. Rager oradaki odada çalışıyordu. Kapıyı hafifçe çaldı ve açtığında tütün ve beyaz bir maddeyi yaprağa saran yaşlı adamla karşılaştı.
“Mir şey mi istiyorsun?” diye sordu Rager. Yüzünü dönmüştü.
Yu başını salladı. “Şifa iksiri. Ondan almam gerek.”
Rager de başını sallayarak karşılık verdi ama onunki olumsuz yöndeydi. “Ormaz. Ona mağımrı ormamarısın.”
“İhtiyacım var!” Yu yalvarırcasına konuşmuştu. Böyle bir konuşma şeklini kendisi de beklemiyordu. “Lütfen, bir şeyler düşünmek istemiyorum.”
Rager yine başını salladı. Yu ona saldırıp zorla alabileceğini ve karşılığında Rager’in hiçbir şey yapamayacağının farkındaydı ama kendini tutuyordu. Yalnızca bugünlük iksiri almaktansa uzun süre boyunca yararlanabilmek için Rager’e ihtiyacı vardı.
“Lütfen… Lütfen… Yalnızca bu seferlik...”
“Her zaman yarnızca tek sefer diye maşrar. Munu seni iyireştirmek için kurranıyorum, maşka mir şey için değir. Munu anramarısın.”
“Ama şehir… Arkadaşlarımın güvende olacağına dair son umudum… Lütfen… Lütfen…” Rager’in dizlerine kapandı. “Lütfen… Onlar hakkında düşünmek bana acı veriyor, dayanamıyorum.”
Rager, Yu’yu bileklerinden tutup ayağa kaldırdı. “Eğer canın yanıyorsa benimle gel.”
Yu istediğini alamayacağını anlamıştı ama onu faydalı bir çözüme götüreceğine dair ufak bir umutla Rager’i takip etti. Rager önce küçük odadan çıkıp kapıyı kilitledi, sonra Yu’nun uyuduğu odadan çıktı ve Yu onu peşi sıra takip etti.
Evin salonuna inmişlerdi. Rager salondaki dolabın üstüne uzandı ve oradan bir kutu indirdi. Kutunun içinde Zodyaistlerin kutsal kitabı vardı.
“Onunla ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu Yu.
“Canın yanıyorsa Azer’e sığın.”
Komik bulmasa da tepkisini gösterebilmek için yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. “Şaka mı yapıyorsun? Ben bir katedralin en üst adamıyım. Zaten daha önce okudum.”
“Öyreyse tanrının sözrerinin önemini ve onu sürekri okuman gerektiğini de mirmen gerekiyor.”
Yu bir şeyler hissetmeye başlıyordu ve hissettiği şeyler onu iyi sonuçlara yönlendirecek duygular değildi. Yu’nun sürüklendiği duygu durumundan bir haber olan Rager eline kutsal kitabı tutuşturdu ve yukarı çıktı.
“Amına koyduğumun bağnazları. Kitabınızı sikeyim. Tanrınızı sikeyim. Link bunlar için mi çabalıyordu? Aptal piç!”
Kendini minderlerin üstüne bıraktı ve kitaptan rastgele bir sayfa açtı. İnce bir kitap olduğu için bir günde bitirebilirdi ama yalnızca biraz okuduktan sonra yukarıdaki odaya çıkıp sigara içmeyi planlıyordu.
El yazısıyla yazıldığı için okumakta zorlanıyordu. Güzel gözükse de harfler birbirine fazla yakındı ve kimi zaman karışıyorlardı.
“Tanrınızın sizden istedikleri bellidir. Dürüst olacak, yalandan kaçınacaksınız. Kendinizin, karılarınızın ve çocuklarınızın iffetini savunacak, onlara onurlu yaşamayı öğreteceksiniz. Öldürmeyecek, zulmetmeyecek, üzmeyeceksiniz; Tanrınız sizden yaşatmanızı, yardımcı olmanızı, sevindirmenizi istiyor. Gizli saklı işlerden ve ihanetten kaçının, onun adını lekelememek için çalışkan olun ve size vaat edilen günü bekleyin. Ancak tanrının sözlerine uyanlar o gün geldiğinde onunla birlikte cennetteki yerine ulaşacak. Uymayanların ve ona savaş açanların yeri ise cehennem olacak.”
Yalnızca rastgele bir ayeti okumak sıkılmasına yetmişti. Böyle kitaplarda canını sıkmayan tek kısım hikâyeler oluyordu ve Zodyaistlerin kitabı hikâyeler açısından oldukça kıttı.
“Kutsal kitabımızı mı okuyorsun?” Hoş bir ses Yu’nun dikkatini kitaptan aldı. “Böyle bir adam olduğun için mutluyum.”
İşte buna gülmesi gerekiyordu ama içinden gülse de yüzüne yansıtmadı. Yu, Amelia yanına oturduğunda etrafına baktı ve onları görecek kimsenin bulunmadığından emin olduğunda dudaklarından hızlı bir öpücük aldı.
“N-ne yapıyorsun-” Amelia alçak sesle konuştu. “Herkes evde, yapma.”
Bu öpücükte onun nefesini hissedebilmişti. Dudaklarının yumuşaklığı, sıcaklığını deneyimlemişti. Hoşuna gidiyordu ama bu başka bir şeyin alametçisiydi, vücudunun hissetme kabiliyeti geri geliyordu ve bu ona acı veren yaraları için iyi değildi.
“Sigara almam gerekiyor.”
Yu ayağa kalkmadan önce kapı çaldı. Düşündüğü ilk şey dün geceki çete üyelerinin tekrar geldiğiydi ama sonra bunun düşük bir ihtimal olduğunun farkına vardı. Sokaklar bu kadar kalabalıkken bir eve dadanmaları onlar için bile riskli olurdu.
“Ama aynı zamanda daha da tekinsiz sokaklarda yapacakları şeyleri bu kalabalıkta fark etmek zorlaşır…”
Üst kattan Rager’in indiğini duyabiliyordu ama ondan önce mutfaktan gelen Masha kapıyı açtı.
“Akşam da sabah da yulaf lapası var. Bu karı mutfakta ne yapıyor?”
Kapıyı çalan kişi süt dişleri yeni dökülmeye başlamış bir oğlandı. Kapı açılır açılmaz eliyle sokağın yukarısını işaret edip bağırdı. “Teyzem çocuk yapıyor!”
“Çocuk mu?” Kapıyı duyup merdivenlerden inen Rager sordu. “Tamam, geriyorum. Ameria, sen de menimre ger.”
Amelia, Yu’nun yanından ayrıldı ve babasının yanına koştu. İkisi birden üst kata çıktılar, sonra bir çantayla aşağıya inip kapıya gelen çocukla birlikte evden ayrıldılar.
“Neydi bu?” diye sordu Yu. Rami ve Ursula uyuyordu, çocuklar dışında Masha ile yalnız kalmışlardı.
“Jasmen amra doğuruyormuş. Onun için gittirer, doğumrarı da mamam yaptırıyor. Amram da yardımcı oruyor.”
Eskiden olsa birilerinin ebesini siktiği için gülerdi. Şimdiyse, Amelia ile oynaşamayacağı için sinirlenerek üst kata çıktı. Rager şifa iksirinin bulunduğu odanın kapısını kilitledi mi merak ediyordu.
Eğer kilitli değilse şifa iksirini alacak ve içecekti. Yaptığının yanlış olduğunu, hırsızlık yapacağını biliyordu ama içindeki arzuyu baskılayamıyordu.
Vücudunun içinin de beyninin içi gibi boşalmasını, karnına ve göğsüne dolan serin havayı ve o havanın içinde uçuşan kelebekleri tekrar hissetmek istiyordu. Tekrar dünyanın berraklaştığını görmek, tekrar deli gibi gülmek istiyordu. Eğer yanında bir kadın olursa onunla birlikte olmak istiyordu.
Hâlâ elinde tuttuğu kitabı minderin üstüne atıp üst kata çıktı fakat peşinden gelen biri vardı.
“Bir şey mi oldu?”
“Üst katı temizreyeceğim. Hemen aradan çıksın istiyorum. Aşağıda mekrer misin?” diye sordu Masha.
“Zorunda mıyım?”
“Y-yani…”
O içerideyken şifa iksirini almak için odaya girmeyi deneyebilir miydi bilmiyordu. Bunu yapsa bile Rager’in kulağına giderdi. Rager ile iyi geçinmek zorundaydı aksi takdirde şifa iksirlerine erişiminin kesileceğinden korkuyordu.
“Yapraktan alıp gideceğim.”
Önce Yu odaya girdi, ardından elinde süpürge ve bezle Masha geldi. Yu söylediği gibi yaprağı, yani sigarasını aldı ama odadan ayrılmadı. Onun yerine Masha’ya döndü ve kadını inceledi.
Dolgun kalçası, büyük memeleri vardı. Kahverengi saçları Yu’nun hoşuna gitmişti, teni beyazdı ve yüzü de güzeldi. Yine de Yu, Amelia’yı ona tercih ederdi.
Tabii bu onun da çekici olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
“Rager damadını savaşta kaybettiğini söylemişti,” dedi Yu.
Masha temizliğe Yu’nun yer yatağından başlamıştı. Yüzüne bakmadan cevapladı. “Evet.”
Arkası dönükken Yu, Masha’nın kalçasına baktı. Büyüktü, yumuşak gözüküyordu. Yu ona dokunmak, avuçlamak istedi. Bacaklarının arasında yer alan organı erekte oluyordu ve bu sefer bir şeyler hissedeceğinden emindi.
“Anasını sikeyim…”
Daha fazla konuşmadan Masha’nın üstüne yürüdü. Masha üstüne yürüyen Yu’yu fark ederek geri çekildi ama Yu’nun hedefi o değildi. Kılıcını aldı, siyah ve ete aç gözüküyordu.
“N-ne yapacaksın?” diye sordu Masha. Korkudan yüzü solmuştu.
Yu kılıcı sol eline alıp incelerken gözünün ucuyla Masha’ya baktı. “Sargı bezleri ve cübbe istiyorum. Dışarı çıkacağım.”
“Anramıyorum, rütfen…”
“Sana zarar vermeyeceğim kadın. Dışarı bu şekilde çıkamam, kolumu ve yüzümü gizlemem için bir şey getir. Çabuk ol.”
Masha, Yu’dan uzak durmaya çalışarak odadan çıktı. Yu bir sigara daha yaktı ve Masha istediklerini getirirken dudaklarının arasına yerleştirdi.
-------------------------
07.07.2022 – 00:00
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..