Odadaki pencere tam da Yu’nun henüz adı verilmemiş çeteye
saldırmaya gitmek için kullandığı sokağa bakıyordu. Eğer örgüt üyeleri aynı
sokaktan gelirse buradan onları görebilirdi.
Ama onun gözü pencerede değildi. Eline merhem süren sarışın kadına bakıyordu.
“Baban nerede?”
“Aşağıda bekliyor.”
Amelia merhemi sürdükten sonra ince bir kumaşla Yu’nun elini sardı. Gerektiğinde kılıcı tutmasına engel olmayacaktı.
“Yine de elini zorlama, durum geri dönülemez bir hâl alabilir.”
“Hakkımda endişelendiğin için teşekkür ederim.” Yu başını ileriye uzattı ve Amelia’nın dudaklarını öptü. “Şimdi beni motive etmen gerekiyor.”
Amelia’yı tutup kapının önüne çekti. Bu sayede aşağıdan gelen olursa ayak seslerini kolayca duyabilecekti.
“Ne yapıyorsun? Herkes evde-”
Yu konuşmaya çalışan Amelia’yı tekrar öptü.
Tuhaftı. Ona karşı hiçbir duygu beslemese de onu öpüyor ve cinsel ilişkiye giriyordu. Karşısındaki kişiye karşı duygu beslemediği gibi onun duygularını da umursamadığı için Amelia’yı yalnızca yaşayan bir et parçası olarak görüyordu.
Hatta onun için Amelia’nın içindeki ruhun bir önemi de yoktu. Karşısında bir insan olduğunu değil, kullanması için yaratılmış bir oyun karakteri olduğunu düşünüyordu.
Amelia ise Yu’yu aynı şekilde görmüyordu ve Yu bunun farkındaydı.
Amelia’nın gözünde Yu bir dindardı. Tanrıya hizmet eden Başak Katedrali’nden geliyordu, bir ejderha sürmüştü. Yu Valarfin onun için zor durumdaki insanları kurtaran yakışıklı bir kahramandı.
“Yakalanırız,” diye fısıldadı Amelia.
“Merak etme,” dedi Yu. Aynı şekilde fısıldıyordu. “Biri gelirse durup hemen toparlanırız. Eğil.”
Amelia’yı omuzlarından tutup diz çöktürdü. Bu sefer eteğini kaldırmadığı için Amelia şaşırmış ve Yu’nun yapacağı şeyi anlamaya çalışmıştı.
Bir sigara daha alıp yaktıktan sonra altını sıyırdı ve penisini dışarı çıkardı. Henüz erekte olmadığı için küçüktü ve kökünde kıllar uzamaya başlamıştı. Parmağıyla penisini kaldırdı ve Amelia’ya doğrulttu.
“Öp, yala, ağzına al, em ve tekrarla.”
Amelia yüzünü ekşitti ve başını çevirerek Yu’nun penisinden uzaklaşmaya çalıştı. Yu onu çenesinden tutup geri çekti ve eğilip alnından öptü.
“Seni seviyorum,” dedi. “Yakında kötü adamlarla dövüşeceğim ve bunu canım sıkkınken yapamam. Bana yardım etmelisin, lütfen, Amelia.”
Penisini tekrar Amelia’ya yaklaştırdığında Amelia çekingen bir şekilde başından öptü ve dudaklarını hemen geri çekti. Yu sigarasını içmeye devam ederken Amelia bir kez daha öptü. Yu’nun penisi büyümeye başlamıştı.
“Utangaç tavırların çok eğlenceli, Amelia.” Dumanı içine çektikçe beyni uyuşuyordu. “Dilini kullan. Müstakbel eşini memnun etmek için elinden geleni yapmalısın.”
Amelia dilinin küçük bir kısmını dışarı çıkartıp Yu’nun penisinin başıyla oynarken gözlerini kaldırdı ve yukarı baktı. Yu’nun manzarası güzeldi ve Amelia duymak istediği kelimeleri duyuyordu.
Sigarayı sol eline aldı ve sağ elinin parmaklarını Amelia’nın saçlarının arasına sokarak okşamaya başladı.
“Gördüğüm en tatlı kızsın. Şimdi ağzını aç.” Amelia, Yu’nun dediğini yaptı fakat ağzını yeterince açmadığı için Yu içeri sokamadı. “Biraz daha aç sevgilim. Lütfen.”
Amelia ağzını iyice açtı ve Yu içine soktu. Amelia öğürdüğünde Yu henüz yarısını sokmamıştı bile. Penisinin kusmuğa bulanmasını istemediği için Amelia’yı daha fazla öğürtmedi ve sokabildiği en derin yerde durdu.
“Şimdi ağzını kapa ama dişlerini değdirme. Canımı yakarsın.” Amelia ağzını kapadı ama dişleri değiyordu. “Tatlım lütfen dişlerine dikkat et.”
Amelia dişlerini çektiğinde Yu onun başını tuttu ve oynatmaya başladı. Amelia, Yu’nun bacaklarından tutup kafasını kendi oynatmaya başladığında Yu kontrolü bıraktı ve yalnızca saçlarını okşadı.
“Harikasın. Dilini kullanmayı unutma, hem yala hem em.”
Amelia tekrar Yu’ya uydu. Yu’nun istediği şekilde dilini kullanamasa da elinden geleni yapıyordu. Ağzının için sıcak ve ıslaktı. Yu onun vajinasının içinin nasıl hissettirdiğini tamamen hatırlayamasa da ağzı kadar güzel olmadığına neredeyse emindi.
Boşalacağı zaman Amelia’nın başını tutup kendine doğru bastırdı. Kadın öğürürken ağzının içine boşaldı ve o öğürmeye devam ettiği sırada tüm meni dışarı çıkana dek bekledi.
Penisini çıkardığında hemen Amelia’nın çenesini tutup açmasını ve meniyi dışarı çıkarmasını engelledi. Kulağına eğilip bir kez öptükten sonra fısıldadı. “Onlar çok değerli. Hepsini yutmalısın sevgilim.”
Amelia’nın yutkunduğunu görmek Yu’ya kendini kilisede insanları öldürdüğü andaki kadar güçlü hissettirmişti. Ondan daha üstün olduğunu hissediyor, cinsel tatminin ötesinde bir haz yaşıyordu.
Az önce ağzına boşalmasına rağmen dudaklarından sade bir öpücük aldı ve onu ayağa kaldırdığı sırada bacaklarının arasını okşadı. “Merak etme. Bu iş bittiğinde karşılığını vereceğim.”
Yeni bir sigara yaktı ve cebine birkaç tanesini dizdi. Üstüne kiliseye giderken kullandığı cübbeyi giydi. Bu sefer sargı bezlerine gerek görmemişti. Kılıcını aldıktan sonra sigarasını tüttürerek hiçbir şey olmamış gibi aşağıya indi.
“Hâlâ gelen giden yok mu?” diye sordu Yu.
Rager başını salladı. “Merki mu gece germezrer.”
“Belki ama ben paramı geleceklerine basarım.” Sol elinin parmaklarını kılıcının keskin tarafına sürttü. “Umarım gelirler. Öyle olmasını istiyorum.”
Kapının önünde volta adan Rager, Yu’nun kılıcına baktı. Böyle bir kılıcı görmek zordu. Normal kılıçlardan tek farkı rengi değildi; daha estetikti, daha hafifti ve kullandıkça zihnini arındırarak onu belli bir amaca yönlendiriyordu; öldürmeye.
“Erini çok zorruyorsun.”
“Beni iyileştirirsin.”
Eğer Yurine burada olsaydı bu yaralarla bir saat geçirmesine bile gerek kalmazdı. Sigaranın dumanını içine çekti ve ciğerlerinde gezdirdi. Ağzından dışarı verdiğinde adeta beyni yanıyordu.
Gözünün ucuyla odanın içine baktı. İçeride o ve Rager dışında Rami vardı. Diğerleri Rager’in üst kattaki odasına geçmişti.
“Biliyor musun?” diye sordu Rami’ye. “On dört yaşındaki bir çocukla birlikte olmak çok yanlış bir davranış. Sen de onun yaşında olsan bunu sadece rahatsız edici bulurdum ama bu rahatsız ediciden öte. Kaç yaşındasın? Yirmi? En az benim kadar varsındır.”
Rami, Yu’nun söylediklerine sinirlenmişti. Kaşlarını çattı. “Ne diyorsun?!”
“Burada insanların ergenliğe girince evlenip yuva kurduklarını biliyorum ama hâlâ alışabildiğim bir durum değil. Söylemek isterim ki senden iğreniyorum. Keşke onlardan biri olsaydın, seni öldürürken bir saniye düşünmezdim.”
Rami, Yu’nun üstüne yürüdü. Sesini yükseltmiş ve bir elini havaya kaldırmıştı. Rager ise hiçbir şey demeden izliyordu. “Dedikrerine dikkat et! Men senin-“
Yu sigarasından bir duman daha çektikten sonra sol eliyle Rami’nin yanağına yumruk attı. Rami anında yere düştü ve kıvranmaya başladı.
“Ranet orsun! Orospu çocuğu!”
“Bu, Masha’ya vurduğun içindi. Onu tanımasam da şiddet görmesi hoşuma gitmedi. Şimdi yukarı çık çünkü seni görmekten rahatsız oluyorum.”
Öfkeli olsa da Yu ile başa çıkması mümkün değildi. Yanağını tutarak koşar adım üst kata çıktı ve kadınların arasına sığındı.
Yu, Rager’e baktı. Tüm sahneyi sessizce izlemişti.
“Etharotrurarı seviyor değirim,” dedi Rager. “Onrarın arasında mir gün geçirsen sana mir yudum su vermezrer ama onrar senin yanına gerip her şeyini isterrer. Vermeyince de sen kötü orursun.”
Yu hayatında pek fazla Ethalotlu tanıdığını iddia edemezdi. Onlar hakkında bildiği tek şey Link’in anlattığı hikâyeydi ve o hikâye yüzyıllar önce yaşanmıştı.
“Çok fazrarar... Mir tanesini verir misin?” Rager, Yu’nun ağzındaki sigarayı işaret etti. Yu sakince cebine sakladıklarından birini çıkardı ve kendi sigarasıyla yakıp Rager’e uzattı. “Etharot’a gitmiştim. Mok gimi mir memleket. Hep taş ve çorak toprak, mir sürü dağ... Doğru düzgün tek şehirreri maşkentreri. Oraya da möyrererini armıyorrar, seçerek dorduruyorrar ki diğer ürkererin erçirerine iyi gözüksünrer.”
Yu onu dinlemek ve dinlememek arasındaydı. Söyledikleri bir kulağından girip diğer kulağından çıkarken yere bakıp sigarasını içiyordu.
“Memreketreri mok gimi, insanrarı mirmirrerine karşı kötü. Mu yüzden kendi ürkererinden kaçıp Mora’ya geriyorrar. İç savaş olduğu için Etharot sınırının güvenriği azarmıştı. Gerçi iç savaştan önce de azdı. O dağrardan ordu geçirmek neredeyse imkânsız orduğundan ne Etharot ne de Mora karşı taraftan sardırı mekriyor, mu yüzden mirmirreri için dağ sınırına fazla asrker yerreştirmiyor.”
Yu sigarasını içip ayaküstü Rager’i dinlerken ev kapısının dürbününden sokağa baktı. Sokak boştu ve gelen giden yoktu.
“İşte göçmenrer geriyor sonra. Krariyet güvenriğe daha fazra önem verdiğinden kuzeye geçemiyorrar. İronya’da ise Etharotru gördükreri an ördürürrer. Çok ırkçırardır.”
“İlonya’da bulunmuştum. Bana pek ırkçı gözükmediler.”
Ethalotlu ve Brahatullu insanlarla sirkte çalışmıştı ve ırkçılığa uğradıklarını hiç görmemişti.
“Şehirrerde öyredir. Şehirde murundun değir mi?” Yu başını sallayarak cevapladı ve Rager konuşması sürdürdü. “Şehirrerde çeşitririk çok fazra. O yüzden mimse yargıranmaz ama köyrerde öyre değirdir. Şehre gidene kadar yakarayıp yakarrar onrarı.”
“Onlar da iç savaşla kırılan Mora’ya gelmeyi mi tercih ediyor?”
“Eh... Murası her türrü daha iyi. Zemin yeşir, yağmur ve kar yağıyor. Ayrıca kızrarı güzer. Genç mir derikanrıyken oraya gittiğimde Etharotrurar arasında Mora kızrarından nasır mahsedirdiğini duymuş ve sinirrenmiştim.”
Yu alay edercesine güldü. “Kızını onlardan birine vererek doğru bir karar almışsın öyleyse.”
Rager’i sinirlendirmiş gibiydi. Yaşlı adam gözlerini kısıp Yu’yu süzdükten sonra sigarasını içip konuşmaya devam etti.
“Onu sokakta murdum. Eşek sudan gerinciye dek dövmüşrerdi. Şu çete, şu an uğraştıklarımızın işi.” Hikâyenin nasıl ilerlediğini Yu biliyordu. “İnsanrık ettim evime ardım, yarararıyra irgirendim, iyireştirdim. Sonra mir maktım ki kızım karşıma germiş ağrayarak ne yaptıkrarını anratıyor. Kızımın namusu zarar görmesin diye evrendirdim.”
Yu sigaranın dumanını daha kuvvetli bir şekilde üfledi. Hikâye ona çok tanıdık geliyordu.
“Tanrı mana akırrı evratrar mahşetmedi. Ameria hariç. Onu küçükken kiriseye verdik, orada eğitirdi ama krariyet gerip kirisereri kapatınca evine geri dönmesi gerekti.” Aynı şeyi Amelia da anlatmıştı. “Eğer gitmek istemiyor orsaydın sana Ameria ire evrenmeni tekrif ederdim. Akırrı mir adamsın, değir mi? Seni tanımama gerek yok. Yüzüne makınca mire anraşırıyor. Tanrı seni seviyor ormarı.”
Yu kapıya yaslandı ve Rager’in dediklerini gözleri kapalı dinlemeye başladı. Tanrının onu sevdiğini zannetmiyordu. Azer’in ya da tanrılardan herhangi birinin onun varlığından haberdar olduğunu bile zannetmiyordu.
“Oğrum orup mu işi senin devam ettirmen işime gerirdi çünkü Rami’den mir cacık ormayacak. Eğer tekrifimi orur da düşünürsen Ameria iyi kızdır, kirisede müyüdüğü için hiç evrenmedi, makire. Yani mir gerin ormaya uygun.”
Yutkundu. Bu konuda Rager ile hemfikir olması mümkün gözükmüyordu. Sigarasını içerken gözlerini araladı ve merdivenlere baktı. Amelia şu anda onu duyuyor muydu merak etti.
“Bakalım gelecek ne gösterecek?” dedi ve başka bir şey söylemedi.
Kapı çaldı.
-------------------------
10.07.2022 – 16:00
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..