Cilt 4 - Bölüm 34: Cesaret Tomurcukları (2/2)

avatar
364 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 4 - Bölüm 34: Cesaret Tomurcukları (2/2)


“Neden büyü taşı olan oku kullanmadın ki?” derken bağırdı Yu. Büyü taşının yaratacağı patlama gözlerine zarar verebilirdi.

 

Raya onunla ilgilenmedi ve diğerleri de kendi canlarını kurtarmak için meleğin kanatlarından ayrılan tüylerden kaçtıkları için ona kızamadılar.

 

Meleğin tüyleri kanatlara bağlı olmak yerine onların altında süzülüyordu. Sırayla hepsini kanatlarından ayırdı ve rakiplerinin üstüne yolladı.

 

Beni kullan!

 

Yu üstüne gelen ilk tüye kılıcıyla vurdu. Tüy o kadar hızlı, güçlü ve sihirliydi ki sol kolunu bile parmaklarından omzuna dek acıttı. İkinci tüye de aynı şekilde vururken üçüncü, dördüncü ve beşinci tüyden kurtulmak için kendini yere atması gerekti. Daha fazla tüy ona saldırırken yerde süründü, birkaçını tekrar kılıcıyla savuşturdu ve bir sütuna dayanarak ayağa kalkabildi.

 

Daha yeni başlamıştı ama şimdiden üzerindeki baskı onu bıktıracak seviyedeydi. Sadece on veya on beş saniye geçmiş olsa bile hayatta kalmış oluşuna şaşırıyordu.

 

Valarfin, şimdi beni kabul et! Bunun tam sırası!

 

Bir tüyü daha takıntılı bir hayran gibi laflar eden kılıcını kullanarak savuşturdu. Siyah kılıcının her iki yüzünde de boydan boya parlayan kırmızı bir çizgi belirmişti. Kılıç bu rakibini diğerlerinden daha çok seviyordu.

 

Yu aynı şeyi söyleyemezdi, savaşmaya devam etmek yerine soluklanmak için sütunların arkasına saklandı. Soluk soluğa kalmıştı ve yavaşça zihnini ele geçiren karanlığa karşı kendini savunamıyordu. Başını saklandığı sütunun arkasından biraz çıkartarak diğerlerinin ne yaptığını izledi.

 

Vamaer’i etrafta göremiyordu, ya ölmüştü ya da onun gibi bir yere saklanmış olmalıydı. Altar ise tüylerden kaçarken şimdiye dek Yu’nun hiç görmediği kadar çevik ve hızlıydı. Sivina’dan ve Link’den çok daha seri hareket ediyordu, büyü kabiliyetini de düşününce onlardan bile daha güçlü olmalıydı. Belki de Yu Zao’ya yakın güçte bir adam olabilirdi.

 

Marak da hafife alınmayacak kadar çevikti. Hatta onun da neredeyse Altar kadar çevik olduğunu söyleyebilirdi fakat o kendini savunmaktansa kapının önünde dizlerinin üstüne çökmüş ve titreyen Oğul’u savunmaya çalışıyordu.

 

“Cidden mi?”

 

Her zaman işlerin kötü gitme ihtimali vardı fakat yaptığı konuşmadan sonra Oğul’un tekrar korkuya kapılacağının olası olmayacağına inanmıştı.

 

Oğul zaten çekmekte zorlandığı bir yaratıktı ve ona tahammül edebilmesinin tek sebebi bunu yapmak zorunda olmasıydı. Yaratığın yapabildiği tek şey dövüşmekken buna en çok ihtiyaç duyulduğu an yapamıyor oluşu ona tahammül etmeyi çok daha zor kılıyordu.

 

Kendisi savaşamadığı gibi bir de savaşabilecek olan Marak’ı da savaşmaktan alıkoyuyor ve savunma yapmaya zorluyordu.

 

Evet, Yu onları sevmiyordu ve onların burada ölmesini isterdi ama onun hayatını riske atmayacakları bir ölümleri olmalıydı. Meleği öldürdükten sonra savaş esnasında aldıkları yaralar yüzünden ölmeleri Yu’nun onlar için en uygun gördüğü ölümdü.

 

Sana beni kabul etmen için daha ne kadar yalvarmam gerekecek?

 

Karanlık zihnini sarmaya devam ederken kılıcının sesi tüm vücudunu titretti. Kılıç onunla konuşurken Altar’ın “Fora!” diye bağırdığını duydu ve alevler kabir odasını kapladı. Sütunlara sığınmayı bırakmalı ve meleği öldürmek için dövüşe geri dönmeliydi.

 

Valarfin! Bu inadının bir anlamı yok!

 

Raya sığındığı kapının ardından çıktı ve arbaletiyle meleğe nişan aldı. Bu sefer okun ucu çelik değil yeşildi. Tetiği çektiği gibi ok hızla yaydan fırladı ve meleğin başına doğru ilerledi ama çarptığı şey meleğin tüylerinden biriydi. Melek bunu bilerek mi yapmıştı yoksa sadece tesadüf müydü bilmeseler de ikinci ok da işe yaramamıştı.

 

Raya tekrar kapının arkasına sığınırken Yu saklandığı sütunun arkasından çıktı ve meleğe doğru koştu. Bir tüye tekrar kılıcıyla vurdu ve onu farklı bir yere yönlendirdi, ikinci tüye kılıcıyla vurmadan önce kılıcı zihninin içinde bağırarak ona eğilmesini söyledi, Yu eğildi ve başka bir tüy üstünden geçti. Üçüncü tüye de kılıcıyla vurdu fakat henüz meleğe olan yolu yarılamadan dört tüy birden üstüne gelince ne yapacağını şaşırdı, kılıcı bağırıyordu.

 

KABUL ET!

 

Zaman yavaşladı ve kılıcın iki kelimesi Yu’nun zihninde yankılanmaya devam etti.

 

“Kabul mü edeyim?”

 

Kılıcı kabul etmesini engelleyen şey kılıcın kötü bir varlık oluşuydu. Karşısındaki melek ise tanrısının kabrini mezar hırsızlarından koruyordu. Eğer kılıcı o meleğe karşı kabul ederse iyinin karşısında kötü olduğunu bir kez daha tescillemiş olacaktı.

 

Hem hâlâ kılıcı kabul etmenin getirisinin ne olacağını bilmiyordu. Getirisinin ne olacağını bilmediği gibi kılıcın ondan ne alacağı da belirsizdi. Neyi feda edeceğini bilmediği için kabul etmek istemiyordu.

 

“Valarfin!”

 

Tüylerden daha hızlı hareket eden yeşil saçlı biri tarafından belinden yakalandı ve ikisi birlikte yuvarlanarak tüylerin saldırısından kurtuldu. Altar hemen ayağa kalkıp Yu’nun önüne geçti

 

“Siktir git! Dışarı çık! Siktir git!” diye bağırdı Yu’ya, ateş büyüsüyle meleğe saldırıyordu. “Geri çekileceğiz! Koş, kaç! Siktir git diyorum!”

 

Altar’ın sözüne uymak yapabileceği en iyi şeydi. Onu dinledi ve Altar tekrar ateş büyüsü yaparken kapıya doğru geri çekildi. Altar’ın büyüsünün ateşleri dağıldığında Raya tekrar arbaletle meleğe ateş etti.

 

Ok bir kez daha meleğin tüylerinden birine çarpıp patlarken Altar da geri çekilmiş ve kapının arkasına geçmişti. Marak ise çoktan Oğul ile birlikte kapının arkasındaydı. Vamaer kendini koridordaki sütunlardan birine yaslamış duruyordu. Kel başı terle parlarken ağır nefesler alıyordu.

 

“Sen nereye kayboldun!” diye bağırdı Altar, Vamaer’e.

 

Vamaer cevap vermekte tembellik etti, başından akan terler yere damlarken gözlerini yavaşça kaldırdı ve Altar’a baktı. İlk kez bir Vazgeçilen’i böyle umutsuz görüyordu.

 

“O şey mizi aşar,” dedi kendi terini yutmamaya çalışarak. “İmkânsız, mundan vazgeçmezsek kendimizi ördürteceğiz.”

 

“Hıa!”

 

Altar, Vamaer’i boğazından yakalayıp yukarı kaldırdı ve bozdoğanı tuttuğu eliyle şakağına yumruk attı. Atılan yumruğu görmek bile Yu’nun canını acıtmıştı. Vamaer yere yığıldı ve hareketsiz kaldı. Bayılmamıştı ama şaşkındı.

 

“Ananızı sikeyim,” diye küfür etti Altar yere çökerken. “İşe yaramayı planlıyor musunuz? Köylüleri öldürmek çok kolaydı değil mi amına koyayım?”

 

Vazgeçilenlerin fiili lideri mavi gözlerini kapadı ve yanaklarını ısırarak kendini sakinleştirmeyi denedi fakat hareketsiz bir şekilde bekleyerek öfkesini vücudundan atamayacaktı, enerji harcaması gerekiyordu. Bozdoğanı kaldırdı ve yere vurdu.

 

Bozdoğanın sesi koridor boyunca yayılırken kabir odasına açtıkları kapının sertçe kapanışını da duydular. Bozdoğanın sesinin aksine o ses aniden oluştuğu için Yu ve Raya irkilmişti.

 

“Özür- öz- özür- Ö-özür direrim... Ö-özür dire-direrim... Ö-özür direrim ar-arkadaşım... Özür direrim arkadaşım... Özür direrim arkadaşım... Menim yüzümden sav-savaş... Ihh... Ihh...”

 

Oğul onu sakinleştirmeyi deneyen Marak’ı itti ve dizlerine kapanıp ağlamaya başladı. Sesi yüksek ve baş ağrıtıcıydı. Yu, Altar’ın sinirle kulaklarını kapayıp sesten korunmaya çalıştığını gördü ama başaramayınca hışımla ayağa kalktı ve koridorun öteki tarafına doğru yürümeye başladı, kampa geri dönüyordu.

 

Raya da onun arkasından koştu ve Vamaer birkaç küfür mırıldanarak onları takip etti. Marak dört elinden tekini Oğul’a uzatmıştı.

 

“Hadı gıdalım,” dedi Oğul’a.

 

Oğul ona cevap vermeden ağlamaya devam edince Yu devreye girdi. O yaratığın moralinin bozulmaması lazımdı ve bunun iki nedeni vardı.

 

İlki morali bozuk olursa Yu’nun işine yaramayacak oluşuydu. Yu onu Şeytan Beyi’ni öldürmek için kullanmak istiyordu ve Oğul depresyona girip kendini çadırına kapatırsa Şeytan Beyi ile savaşmak için başka bir şeyler düşünmesi gerekirdi. Altar bu iş ile ilgilenmeleri gerekebileceğini söylemişti ama şu anda Altar ile konuşmak sakıncalı olabilirdi.

 

İkincisi de Oğul’un moralini düzeltmek için köye inip kadınlara saldırma ihtimaliydi. O iyi ve kötüyü ayırt edemeyen bir canavardı ve birilerine tecavüz etmenin moralini düzelteceğine inanabilirdi. Çoğunluğu kadın ve çocuk olan köylülere Oğul’u musallat etmemeliydi.

 

“Hadi, arkadaşım,” dedi Oğul’a. Kelimelerin içinde belirgin bir tiksinti vardı ve Marak bunu fark etmiş ama konuşmamıştı. “Ne olursa olsun hâlâ arkadaşız. Gel seninle biraz şeytan avlayıp keyfimizi yerine getirelim. Aptal bir şeyin moralimizi bozmasına izin verecek değiliz.”

 

Kusmak istiyordu, dilini kesmek istiyordu ve bu sözleri söylediği anları hafızasından silmek istiyordu.

 

“M-mana kızmadın mı?” diye sordu Oğul. “Her şeyi mermat ettim. Men senin hak ettiğin kadar iyi mir arkadaş değirim. Ihh...”

 

Ağlayarak tek yaptığı Yu’nun sinirlerini biraz daha bozmaktı. Yu kusmamak için arkasını döndü ve ayağa kalkıp onu takip edeceğini umarak konuştu.

 

“Sen sahip olduğum ilk ve tek arkadaşsın. Sahip olduğum ilk ve tek arkadaşın beni takip etmemesi kalbimi çok kırardı. Eğer benimle gelmeyeceksen bir daha sana arkadaşım demem.”

 

Marak’ın homurdandığını ve Oğul’un ayağa kalktığını duydu. Sonra iki devasa yaratığın gürültülü adımları git gide ona yaklaştı. Oğul’un iğrenç kokusu burnuna geliyordu. Terliydi, ekşimişti ve çürümüştü.

 

“Marak gerçekten Oğul’u seviyor mu yoksa ona yapması söylendiği için göz kulak olmaya mı çalışıyor? O yaratığı babasının bile sevmediğine yemin edebilirim.”

 

Birkaç adım sonra Oğul soluna, Marak da sağına geçti ve birlikte önden giden diğer üçlüye yaklaştılar. Onları yakalamaları kısa sürmüştü. Dağa altı kişi çıktıkları gibi altı kişi indiler ve kampa vardıkları gibi Yu, Kartal Dağlarına gitmek için hazırlık yapmaya başladı.

 

Kılıcını salladığı anlar bir dakika bile sürmemiş olsa da bir mücadeleden çıkmıştı ve kalbi hâlâ bu mücadelenin etkisindeydi. Yine de Kartal Dağlarına gitmek ve kendisi için Fake ile anlaşıp goblinler gönderen Şeytan Beyi ile yüzleşmek istiyordu.

 

Onu öldürebilir miydi yoksa oraya gittiğinde öldürülür müydü bilmiyordu. Eskiden olsa oraya gitmeyi asla istemezdi ama şimdi göğsünün içerisinde cesaret tomurcukları vardı.

-------------------------

31.08.2022 – 00:00






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr