Cilt 5 - Bölüm 29: Tapınak (2/2)

avatar
267 2

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 5 - Bölüm 29: Tapınak (2/2)


Yerin biraz altına girdikleri için gökkuşağı rengindeki pencereler tavanla, daha doğrusu kubbeyle bitişik yapılmıştı. Duvarlarda dini motifler sessiz hikâyeler anlatıyordu. Kimisi neredeyse kubbenin sonuna dek uzayan borulara sahip devasa bir org, otuz kadar cesettense dikkatini çeken ilk şeydi. Borulardan bazıları kırılmıştı, altın kaplaması da kırmızıya boyanmıştı.

 

Kilisenin salonu amfi tarzında inşa edilmişti. İçeriye girdiği merdivenler masaların arasından geçerek aşağı inmeye devam ediyor, ancak borulu orgun önünde duruyordu. Renkli camlardan kırılarak geçen ışık parçalanmış masalardaki kanı gökkuşağı renkleriyle parlatıyordu.

 

Aynı ışıkla parlayan cesetlerin zırhları hasarlı olsa da asıl ölümcül yaralar çeliğin açık bıraktığı yerlerde konuşlanmıştı. Pençeler yüzleri ve dişler boğazları parçalamıştı. Tahmin ettiği gibi bir silahtan çıktığı belli olan yara izleri de adamların ölüm sebeplerinden biriydi. Biraz daha yakından baktığında silahın tırpan olduğuna emin oldu fakat çeliği sıradan bir çeliğe benzemiyordu. Açılan yaralar düzensizdi.

 

“Bayağı fazla müritleri varmış, şimdiden elliden fazla ceset gördüğüme eminim.” Sol eline asalarından birini aldı. “Tek bir düşman tarafından yok edildilerse Yu’nun onlardan yardım isteme düşüncesi de hayal kırıklığıyla sonuçlanacakmış. Benim de dikkatli olmam gerek.”

 

Eğer ormanın dışında başka Lunaryenler varsa evlerine döndüklerinde kardeşlerinin çoğunun ölümüyle yüzleşmek zorunda kalacaklardı. Eğer ormanın dışında başka Lunaryenler yoksa da mezhepleri yaşanan kıyımla son buluyordu.

 

Cesetlerin içinden yavaşça dünyaya yayılan mana haricinde bir başka şey daha hissetti. Salonun içine açılan diğer kapılara hızlıca göz gezdirdi ve omurgasına soğuk bir ürperti sokan mananın kaynağıyla göz göze geldi. Camların yarattığı bir göz yanılması olarak kızın abanoz rengindeki teni sanki sürekli renk değiştiriyordu. Bir an için yeşil, bir an için mavi, bir an için mor.

 

Fakat asla renk değiştirmeyen kırmızı gözleri, bir avcının avına kitlendiği gibi Sivina’ya kitlenmişti. Uzun saçlarının arasından çıkmış siyah boynuzlarının üstünden duman tütüyordu ve neredeyse tüm göğsünü kaplayan yıldız şeklindeki kolyesinin ortasında duran mücevherin içinde çalınmış hayatlar dolaşıyordu.

 

Onu basit bir kız olarak görmenin yanlış olacağı çok açıktı. Kızla anlaşmaya çalışmak veya ne olduğunu anlamaya çalışarak zaman kaybetmek yerine zaman kaybetmeden saldırmak ve ani bir hamleyle onu şaşırtarak işini bitirmek için harekete geçti.

 

Sol elinde tuttuğu asayı henüz havaya kaldırırken manasını aktardı. Rengârenk parlayan su asanın ucunda belirip de hedefine doğru fırladıktan hemen sonra parçalarına ayrılan sopayı bıraktı ve mana iksirlerinden birini tek eliyle açıp ağzına dikti. Büyüsünün sonucu görmek için bile beklememişti.

 

İksiri içtikten sonra kıza tekrar baktığındaysa yaptığı büyünün duvarlardaki mozaikleri parçaladığını ve camı hiç yokmuşçasına yok ettiğini gördü. Kızsa hasar görmemiş şekilde aynı yerde durmaya devam ediyordu. Belki büyüsünü daha yakından yapmayı denemeliydi, belki de büyünün işlemediği türden bir yaratıktı. Gerçi böyle bir yaratık var mı onu da bilmiyordu ama kız tüm vücudunu açığa çıkarıp ona doğru ilk adımını attığında en azından artık ne olduğunu söyleyebilirdi.

 

Boyu iki katına uzamış, siyah kıyafeti ve saçları tüm vücudunu kaplayan kalın ve sık siyah kıllara dönüşmüştü. Öne doğru uzayan ağzı, başıyla birlikte bir kurdun şeklini aldı fakat boynuzları sabit kaldı. Sol elinde beliren ve kendi kanıyla oluşturduğu tırpan bir yarasının kanadını andırıyordu. Canavar uzundu, kaslıydı ve kesinlikle ölümcüldü. Gölgeden yapılmış pençeleri dans ederken kırmızı gözleri parlıyordu.

 

Kurt adamın zıplamasıyla Sivina sıçradı. Canavar, Sivina’nın biraz yakınına düşmüş, ayaklarıyla indiği masa parçalanmıştı. Kurt adam elindeki tırpanı Sivina’nın yüzüne savurdu. Hızı ve gücü karşısında tek elini kullanarak onu durduramayacağını bilen Sivina kılıcını iki eliyle tutmak zorunda kalmış, diğer elini kullanarak bir asa daha çekmekten alıkonulmuştu. Saldırıyı takip eden sonraki hamlede kurt adam Sivina’nın karnına attığı tekmeyle onu havalandırıp borulu orgun borularına attı. Çarptığı boruları yamultmuş, düştüğünde tuşlardan bazılarını kırmıştı.

 

Kalçası yardımıyla tuşlardan çıkarttığı kaba melodi henüz sonlanmadan kurt adam Sivina’nın üstüne atladı, kendini kılıcıyla savunmayı başaran Sivina onu düşürebilmek için dizini tekmelese de kurt adama zarar veremedi.

 

Ve hatta insanlardan daha güçlü kaslara ve onu destekleyecek manaya sahip olmasına rağmen kurt adamın canını yaktığını bile düşünmüyordu. Hem moralini hem enerjisini işe yaramayan bir hamleyle boşa harcaması yetmezmiş gibi bir de kavramak için yüzüne inen pençeyle yüzleşmesi gerekiyordu.

 

Pençelerden kaçınmak için başını kenara çekti, canavarın tırpanını iterek bacaklarının arasından kaydı ve arkasına geçtiği gibi diz kapaklarının arkasına kılıcını savurdu.

 

Hamlesi rakibinin beklenmedik çevikliğinin karşısında sadece havayı kesmişti. Kurt adam sıçradı, Sivina’ın üstünden geçip arkasına indi ve ikinci bir tekme atarak onu orgun tuşlarının üstüne yüz üstü yapıştırdı.

 

Bundan kaçınması öncekinden daha zor, hatta imkânsızdı fakat zırhı onu korumuş ve ölümden bir süreliğine uzak tutmuştu. Sivina’ya kalsa bundan bile hafif bir zırh tercihinde bulunacaktı fakat Yu ısrarlarıyla Sivina’yı biraz daha çelik giymeye ikna etmişti. Tabii eğer kurt adam pençesi yerine sağ elinde tuttuğu tırpanını kullanmaya karar verseydi Sivina’nın cesedi orgun üstünde duruyor olurdu.

 

Toparlanana dek geçen sürede ayağa kalkıp birkaç darbeyle daha yüzleşmesi gerekti. Arada şaşırdığı saldırılar oluyor, kurt adam ağzıyla atıldığında ancak ucu ucuna canını kurtarabiliyordu. Kocası aynadan onu izliyorsa ya bir krize girmişti ya da Sivina canavarla karşılaştığı ilk anda atına atlayıp tapınağa sürmeye başlamıştı. Buraya kadar izlemeden tapınağa doğru yola koyulması aklına daha çok yatıyordu. Rolderhelm’in Yu’su sabırlı olabilirdi fakat Mora’nın Yu’su sabır ne demek bilmezdi.

 

Her koşulda Sivina, Yu tarafından canlı bulunmak için kurt adamı ya öldürmeli ya da kaçmalıydı ama aklının köşesinde onu kaçmaktan alıkoyan bir fikir vardı. Ejderha onu tapınağa bir amaç uğruna göndermişti ve şimdi kaçarsa o amaca ulaşamayacağına inanıyordu. En nihayetinde kurt adamı gördükten sonra kaçmak Yu için dilediği dileği gerçekleştirmesine yardımcı olamazdı. İçeride bulması gereken bir şey olmalıydı, belki yaşayan birisi ya da değerli bir nesne. Belki kurt adamı öldürmek dileğini gerçekleştirecek şey olabilirdi. İnsan formundayken bir mücevher takıyordu ve mücevher maceralarına harika katkılar sağlayacak değerli bir nesne olabilirdi.

 

Masaların üstünde sıçrayarak kurt adamdan kaçmayı denedi ama o bir sıçrıyorsa kurt adam üç sıçrıyor, sürekli arkasına geçmeyi deniyordu. Sivina bacağına bağladığı asalardan birine elini götürene dek defalarca kez saldırıya maruz kaldığı için büyü de yapamıyordu. Aslında ikinci kılıcını çekebilirdi ama kurt adamın ağır saldırılarına karşı tek eliyle kullandığı bir kılıçla kendini savunabileceğine olan inancı canavarın aslında iyi biri çıkacağına olan inancından bile daha düşüktü. Kas gücü bakımından Yu Zao’dan bile üstün bir rakibe karşıydı.

 

Tüm gücünü kullanır ve sınırlarını zorlarsa onu öldürebilir miydi? Yakından bir büyü saldırısı yapmayı başarırsa, birkaç iksir daha içip vücudunun ona koyduğu sınırları aşabilirse başarabileceğine emindi ama canavar ellerini kılıcından ayırmasına müsaade etmiyordu. Darbeleri o kadar sertti ki Sivina başka herhangi bir şeye odaklanmaya cesaret edemiyordu. Kazanmak istiyorsa geri çekilmeli, en azından on saniye elde etmeli, hazırlanmalı ve tekrar saldırmalıydı. Ancak bundan sonra zafere ulaşabilirdi.

 

Fakat geri çekilebileceğini bile zannetmiyordu. Tırpanını hızla savuran, sonra da pençeleri ve ağzıyla saldırısına devam eden kurt adamın hamleleri o kadar seriydi ki şimdiye dek dayanabilmiş olması bile Sivina’yı tapınağın içinde ölmüş tüm Lunaryenlerden üstün kılıyordu. Darbe üstüne darbe yiyor, beyni ellerinden katbekat hızlı çalışıp kurtulmak için bir plan arıyordu fakat her düşüncesi, her denemesi kurt adamın sonraki hamlesiyle başarısız oluyordu.

 

Onun kadar çevik bir rakibi daha önce görmemişti. Yu Zao da hızlıydı fakat onun asıl gücü iri cüssesiyle indirdiği darbelerin sertliğinden geliyordu. Kurt adam ise hem Yu Zao’dan hızlı hem de güçlüydü. Hızı ve gücü tek başına yetmezmiş gibi bir de savaşırken pençesini, ayaklarını ve dişlerini kullanması ayrı bir üstünlük katıyor, ırkından doğan güç farkını ortaya koyuyordu. İhtiyacı olan soluklanmak için tek bir saniyeydi fakat korkunç avcı buna izin vermemek için tüm gücüyle saldırıyordu.

 

“Pekâlâ, bir adım geri, bir adım geri, bir adım geri daha!” Adım diye adlandırıyordu ama sıraların üstünde zıplayıp duruyordu. “Zaman, zaman, zaman, zamana ihtiyacım var! Düşünmem gerek!”

 

Dövüş sırasında düşünmenin odağı bozduğuna inanarak sürekli beynini çalıştırmaktansa işi eğittiği refleks ve kas hafızasına bırakması gerektiğine inanan biriydi. Ne yazık ki inancı yeni rakibi karşısında kaybolmuştu ve beyninden yardım talep etmek istemli yaşanan bir durum değildi. Kurt adam sadece saf gücüne güvenerek plansız yenemeyeceği bir rakipti.

 

Şu anda asa ile bile canavarı öldürebileceğine inanmıyordu. Yapabileceği en iyi şeyin dikkatini dağıtıp kaçmak olduğunu düşünüyordu ama kurt adam tapınağa ondan önce gelmiş, zihninde bir haritasını çoktan çıkarıp yolları Sivina’dan daha iyi öğrenmişti. Ormana kaçmak da bir fikirdi fakat sanki böyle bir seçenek hiç yokmuş gibi davranıyordu. Buraya bir amaç uğruna gönderilmişti, bir görevi vardı. Ne olduğunu bilmese bile yapması gereken bir şey olduğunun farkındaydı.

 

“Sol elimi kullanabilecek zamanım olsaydı!”

 

Canavar arkasına atlamayı denediğinde bir büyü taşını alıp üstüne fırlattı. Asa ile saldırmayı da seçebilirdi ama ona işlemezse manasız kalacağı için kesin ölümle yüzleşirdi. En azından büyü taşı canavarın siyah tüylerinin üstünde patladığında Sivina’nın vücudunda hâlâ hareket edebilecek enerji mevcuttu. Tabii bu, kurt adamın yorulduğu ya da büyü taşından zarar gördüğü anlamına gelmiyordu.

 

Sivina’nın saldırısı onu olduğunun onda biri kadar yavaşlatmak dışında bir şey yapmamış, üstüne yine tekmesini yemişti. Kurt adam onu içeriye girdiği merdivenlere doğru fırlattı ve henüz yere düşmeden üstüne sıçradı.

 

Davranabildiği kadar hızlı davransa da hâlâ mana sorunundan korktuğu için asasını kullanmaya çekiniyordu. Üstelik hem orgun üstüne düştüğünde hem de şimdi ki düşüşünde iksir şişelerinden birinin ya da ikisinin kırıldığını işitmişti. Yine kesin oynadı ve bir büyü taşını daha havadaki canavara fırlattı. Onu yaralamakta yine başarısızlıkla karşılaşmasına rağmen canavarın düşüş yönünden çekilmeyi başarmış üstüne kurt adam karşılaştığı ikinci büyü taşından sonra alev alan tüylerini söndürmeye çalışırken ondan kaçabilmişti.

 

Tekrar merdivenlerdeydi. Geldiği gibi yukarı çıktı ama tapınağı terk edip ormana doğru kaçmak yerine içeri girmeden önce gördüğü diğer yola saptı. Sonunu göremediği bir koridordu, nereye çıktığı konusu tamamen muammaydı ama yine de seçtiği yol buydu.

 

Hâlâ tapınakta bulması gereken bir şey olduğuna inanıyordu, ne olduğunu, neye benzediğini bilmese bile takip etmeli ve bulmalıydı.

 

“Beni buraya gönderdiyse başarabileceğime inanmış olmalı,” diye düşündü onu buraya bırakan ejderha hakkında. “Başarabileceğime inanmış olmalı. Başarabileceğim bir görev vermiş olmalı.”

-------------------------

18.06.2023 – 04:40

Seçim kaybedilince bir takım motivasyon etkilerinde eksilme belirtilerinin mevcudiyeti ile beliren ve bitirme projemin de vaktimi almasıyla vuku bulan bir bölüm yazamama – paylaşamama sorununun içerisinde buldum kendimi.

Lakin cilt 5’i bitirmeme sanıyorum ki bir bölüm kalmış olsa gerek diye düşünmekteyim. Kırk bölüm olacak, sonra da son söz paylaşır ve bitiririm. Sıradaki bölümleri seri bir şekilde atmak istesem de bilmiyorum başarabilir miyim?

Bu arada bayağıdır atmadığım için bölümü okurken “Böyle mi yazılıyordu acaba?” tarzı bir düşünceye girdim o yüzden bölüm hakkında yorum yaparsanız (yazım şeyi) sevinirim. İyi günler, okuduğunuz için teşekkürler!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr