Cilt 5 - Bölüm 30: Çocuk (2/2)

avatar
240 2

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 5 - Bölüm 30: Çocuk (2/2)


Çocuğu kurt adamın dövüşmek için geniş bir alana sahip olacağı yemekhanenin içine davet etmek mi daha kötü bir karardı yoksa ona doğru gidip birlikte avcının kolayca avlanabileceği ormana çıkmak mı kestiremiyordu. Çocukla birlikte ormana kaçmayı deneyebilirdi fakat kurt adamın takip edecek olması düşüncesine tereddütle yaklaşmasına sebep oluyordu. Bir yandan da çocuğu korumayı deneyerek içeride kurt adamı yenme düşüncesi aklındaydı.

 

Peki ya tapınağa gönderilme sebebi çocuk muydu? Dileği kocasının mutlu olmasıydı ve ejderha ne yapabileceğine bakmak için Sivina’yı buraya göndermişti. Çocukların Yu’yu sevdiği doğruydu ve Yurine’yi hatırladığında Yu’nun çocuklarla iyi anlaştığını söyleyebilirdi. Yurine gibi hırçın ve kibir abidesi bir kızı bile kendine bağlamıştı ve şüphe yoktu ki en mutlu olduğu zamanlar Yurine’nin yanında olduğu zamanlardı. Her ne kadar maceralarının çocuklara uygun olmadığı açık olsa da ejderha tersini düşünüyor olabilirdi.

 

“Buraya gönderilme sebebim bu mu?” diye sordu tekrar kendi kendine. Çocuk tereddüt ederek ona yaklaşıyordu. “Onu kurtarmam mı isteniyor? Birazdan öğreneceğim ama umarım gerçekten de bir çocuktur. Lütfen sen de beni öldürmeyi deneyecek bir canavara dönüşme.”

 

Kapıyı tamamen açıp ilerleyen çocuğun tüm vücudunda tereddüt vardı. Beyaz gömleği kana bulanmıştı, göğsündeki ay nişanı da öyle. Yaklaştıkça gözlerinin ağlamaktan kızardığını fark etti. Parmakları titriyor, ellerini nereye koyacağını bilemediği için sallıyordu ama yine de yürüyordu.

 

Onu rahatlatmak zorunda olduğunu hissetti. “Benden korkmana gerek yok. Sana yardım etmesi için gönderilen tatlı bir ablayım, bak.” Yardımcı olmayacağını bilse de gülümsedi. “İsminin ne olduğunu söyleyebilir misin?”

 

Ağzını açmasa da başını iki yana sallayarak yanıtını veren çocuk adını söylememesine rağmen Sivina’ya yaklaşmaya devam ediyordu. Vücudundan yayılan mana Yurine’nin manasından daha yoğundu. Ana onunla karşılaştırılamazdı bile ve Lylphia onun yanında sadece basit bir maceracı kalırdı. Yüksek elf kelimesinin ağırlığını dolduran özel bir çocukla karşı karşıyaydı fakat her ne kadar nadir bir ırkı görme şerefine erişmiş olsa da çocuğun manası onun da kurt adamın yaptığı gibi bir canavar dönüşmesinden korkan Sivina’yı yalnızca tedirgin ediyordu.

 

“K-k-k-ka…” Çocuk kekeledi, konuşma cesaretini kaybetti ve Sivina’nın üstüne koştu. Gözyaşları koşarken etrafa saçılıyor, gömleğindeki kanlar yere damlıyordu. Sivina’ya varmasına birkaç adım kalmıştı ki ani mana değişimi ayaklarının altında belirdi.

 

“Geri dur!” diye bağırdı Sivina çocuğun üstüne atlayıp onu iterken. “Arkamda dur! Arkamda dur!”

 

Sivina’nın yerdeki belli belirsiz gölgesinden fırlayan kurt adam direkt olarak çocuğu hedef aldı ama Sivina’nın önceden fark kendi gölgesinden hızlı hareket etmeyi başararak çocuğun önüne geçmesiyle başarısız oldu.

 

Yarasa kanadı şeklindeki tırpanı sol elindeki kılıçla karşılayan Sivina sağ elindeki büyü taşlarını bu an için hazırlamıştı. Kılıcını geri çekmeden ilkini kurt adamın yüzüne attı. Kurt adam sol elini kullanarak büyü taşını avucunda yakalasa da taş patladı, parmaklarının arasında parladı.

 

İkinci büyü taşı geldiğindeyse kendini aynı şekilde korumayı başaramadı. Tırpanını geri çekip büyü taşına vurmayı denemek gibi acemice bir hareket yapmış, taşı ıskalamış ve tırpanı havayı keserken taş burnunun üstünde patlamıştı.

 

Zaman kaybedemezdi, hemen ikinci kılıcını kınından çekti ve büyü taşının mavi dumanı dağılmadan saldırdı. Hem hamlesine kuvvet katmak istemiş hem de arkasında bıraktığı çocuğun güvenliğinden emin olmak için kendi etrafında bir tur dönmüştü.

 

Çocuğun içeri girdiği kapının önüne gidip dövüşü izlediğini gördükten sonra saldırdı. İki kılıcı da kurt adamın göğsünde iki ayrı kesik açmak için ilerledi. Biri tırpan tarafından durdurulsa da ikincisi kurt adamı bir memesinden diğerine kadar yardı. Kurt adam henüz açılan yaranın acısını tamamen hissedemeden iksirin de verdiği gücü kullanan Sivina rakibinin bacaklarının arasına tekme attı ve oradan aldığı güçle havaya sıçradı.

 

Bir masanın üstüne indikten sonra tekrar sıçradı, havadayken kurt adamın herhangi bir saldırısını kolayca savunamayacağını bildiğinden sol elindeki kılıcı henüz inmeden ona fırlattı. Karşılık olarak kurt adam tırpanıyla kılıca vurdu ve onu çocuğa fırlattı. Kılıcın mükemmel bir açıyla ilerleyip çocuğa zarar vermesinin oldukça düşük bir ihtimal olduğunu bildiğinden dikkatini dağıtmaya gerek görmedi ve kılıcıyla kurt adamın başına indi.

 

Maalesef onu öldürmek sadece bir iksir içerek umabileceği kadar kolay değildi. Burnu parçalanmış ve göğsü yarılmış kurt adam geri düşmek bir yana, yaralarını görmezden geldi ve tırpanını Sivina’nın kılıcının önüne koyarak kendini savundu.

 

Seri hamlelerinin kesilmesini istemeyen Sivina kurt adamın önüne geçmek yerine kılıcını tırpanın üstünde tuttu, omuzlarını kullanarak vücudunu havaya kaldırdı ve rakibinin üstünden dönerek arkasına geçti. Hemen ardından kılıcını sırtına indirecekti ki kurt adam geriye doğru attığı tekmeyle Sivina’yı yemekhaneye girmeden önce geçtiği mutfağın içine fırlattı.

 

Kurt adamın ona saldıracağını düşünerek hızla ayağa kalkıp savunma pozisyonuna geçmişti fakat anlaşılan rakibinin aradığı asıl kişi değildi. Canavar ona doğru değil de çocuğa doğru koşuyordu. Durdurmak için ayırdığı canavar kartını hemen çekti.

 

“Harikulade Binici!” diye bağırdı söylemesi utandırıcı olmasına rağmen. Kartın ön yüzü parladı ve resimdekiyle tıpatıp aynı gözüken kanatları yanan bir güvercinle onu süren solucan dışarı çıkarken manaya dönüşerek etrafa dağıldı. Solucan üzerine bindiği yanan kuşu çocuğu öldürmek üzere olan kurt adama doğru sürüyordu.

 

Uçan bir canlı, koşan bir canlıdan daha hızlıydı. Sivina’nın kuşun kurt adama yetişeceğine dair şüphesi yoktu. Kuş havada keskin bir hat üstünde ilerliyor, iki ayrı alev topu birbiriyle yan yana uçuyormuş gibi gözüküyordu.

 

Kurt adam arkasından gelen saldırıyı hissetti. Atlatmak için havaya zıpladı ve kardın başarısına yüzde yüz inanan Sivina yaptığı hamlenin çocuğun alev almasıyla sonuçlanacağını düşünerek kuşu durdurmak için fırladı. Yetişmesi imkânsızdı fakat endişe etmesine de gerek yoktu.

 

Solucan sürdüğü kuşun burnunu havaya kaldırdı ve çocuğa çarpmasına ramak kala dönerek kurt adama doğru olan ilerleyişini sürdürdü. Ondan kaçamayacağını anlayan kurt adam tırpanıyla vurarak kuşu ikiye bölmek istese de solucan ani bir hareketle kuşu döndürerek tırpandan kurtardı ve siyah tüylü hedefine çarptı.

 

Alev almıştı. Yemekhanenin ortasında göz açıp kapayıncaya dek beliren kırmızı bir toptu; kurt adamın elindeki tırpan düşmüştü ve yanarak dans ederken üstündeki alevleri tahta masalara saçıyordu.

 

Çocuğun önüne geçen Sivina bir karar vermek zorunda kalmıştı; ya kurt adamı öldürmek için hücum edecek ya da çocuğu alıp kaçacaktı. Kurt adamın yaralarını iyileştirmek gibi bir özelliği olmasından korkuyordu çünkü biraz düşününce hayatını savaşmaya adamış onca savaşçının tek bir düşmanı alt edememesi saçmaydı. Onda ölümcül yaralar açmayı bir şekilde başarmış olanlar olmalıydı. Kurt adam hepsini öldürüp sapasağlam şekilde karşısına dikilebildiğine göre yaralarını iyileştirmek için hızlı bir şifa yeteneği olması kaçınılmazdı.

 

Durum buysa onu burada öldürmeyerek ormana kaçmak büyük bir hata olurdu. Yerdeki ikinci kılıcını aldı ve bu hatayı yapmamak için yanan rakibinin üstüne atladı. Onları saplamayı deniyordu fakat kurt adam tüm vücudu alevler içinde olmasına rağmen Sivina’dan kurtulmayı başarıyordu. Kaçmaktan sıkıldığındaysa durdu ve iki buçuk metrelik bir masayı kaldırıp Sivina’nın üstüne fırlattı.

 

Masadan kurtulmuştu fakat masanın arkasından gelen kurt adamın yumruğundan kurtulmak kolay değildi. Yumruğu yiyen Sivina arkasında bıraktığı çocuğun yanına dek uçtu. Kurt adam başını havaya kaldırıp ulurken yerde uzanmaya devam eden Sivina kılıcının saplanmasını umarak ona fırlattı. İkinci bir kılıcı daha olduğu için silahını atmakta sakınca görmüyordu.

 

Ve saplanmıştı. Karnından içeri girmiş, uluyan kurdun ulumasını kesip kanını dökmüştü. Ayağa kalktı ve tekrar saldırmadan önce çocuğu eliyle kapının dışına itti. Kurt adamın işini bitirir bitirmez tapınaktan çıkacaktı çünkü manayla oluşmuş alevler kolay yayılırdı ve alevlerin ortasında kalmak istemiyordu.

 

Koştu, kılıcını rakibinin kalbine saplayacaktı. Kurt adam kaçmak yerine üzerine koşan Sivina’ya bir masa daha fırlattı, alevler masayı yaksa da hızlı ve ufak bir adımın sorun olmayacağını bilen Sivina masanın üstüne atladı, tek ayağıyla üstünden destek alarak zıpladı ve kurt adamın kalbi için uçtu.

 

“Böylece hedefime ulaşıyorum.”

 

Sahiden bir iksir ve bir kart onu normal şartlar altında yenemeyeceği bir düşmana karşı üstün kılmıştı ama kritik bir kuralı unutmak zaferinin önüne geçiyordu. Zafere en yakın olduğu an, en savunmasız olduğu andı. Deneyimli bir savaşçı olsa da bir insan olarak bazen bir şeyleri unutabiliyordu. Unuttuğu şeyin en kritik derslerden biri olmasıysa tamamen kendi ahmaklığıydı.

 

Kollarını iki yana açan kurt adam ağzını da tamamen açtı ve tüm dişlerini göstererek uludu. Ağzından üflediği hava önce Sivina’ya çarparak onu yavaşlattı, sonra havada asılı tutmuş ve sonundaysa geri fırlattı. Yere düşmeden önce tavana çarpan Sivina kan kustu ve kılıcının üstüne düşmek gibi berbat bir talihsizlikle yüzleşmediği için kendini şanslı saydı.

 

“Abla!” Çocuk haykırdı. Çocuğun sesini duyan Sivina hemen başını kaldırıp önündeki kurt adama baktı. Etrafındaki masalar yanmaya devam etse de kurt adamın siyah tüylerinden sadece aynı renkte duman yükseliyordu. Alev yoktu, yara yoktu ve düşürdüğü yarasa tırpanı sağ elindeydi. Üstüne üstlük canını almak için koşuyordu.

 

Beklemeye devam edemezdi ve açtığı tüm yaraların birkaç saniyede kapanmasıyla oluşan hayal kırıklığını yaşamak için yeterli zamanı yoktu. Yerden kalkmadan ikinci kartı çekti ve adını bağırdı.

 

“Buzul çağ!”

 

Kartın içinden çıkan buzların kuvveti ve soğukluğu Sivina için kartı tutmayı imkânsız kılmıştı. Yere düşen kart manaya dönüşüp yok olurken çıkan buzlar yerde ilerlemeye devam etti ve Sivina’nın üstüne sıçramak üzere olan kurt adamın ayaklarını sardı.

 

Kurt adam zıplamayı denemiş ama ayaklarının yerde sabit kalmasıyla yere düşmüştü. Sert bir düşüştü, sıradan bir canlı olsaydı kemiklerinin kırıldığını bile söyleyebilirdi fakat sıradan bir canlı değildi. Buzlar hızla vücudunu sararken hırlıyor ve kurtulmaya çalışıyordu.

 

Canavarın tüm vücudu buza gömüldüğündeyse Sivina yanına yaklaşıp onu öldürecek cesaretten yoksun kalmıştı. Buzları kırmasından ve tam kılıcı saplayacağı anda karşılık vermesinden korkuyordu. Asayı kullanarak uzaktan saldırabilirdi ama öldüremezse manasız kalacağından kendisi ölecekti. Ona yaklaşmadan dövüşü bitirmek için bir kart daha çekti.

 

“Antik Savaşçı,” dedi gladyatör kartının yüzünü buzun içindeki kurt adama doğrultarak. “Onu öldürmeni istiyorum. Kafasını parçala.”

 

Kart manaya dönüştü ve Sivina dövüşün son hamlesini görmek için beklemeden çocuğu omzuna aldı. Ormanın güneyine koşuyordu. Tapınaktan uzaklaşmak ilk hedefiydi. Gerisini sonra düşünecekti.

-------------------------

20.06.2023 – 08:30






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr