Heybetli olan adam onaylamaz bakışlarını Kasım'ın üzerinde gezdirdi. Parmaklarının arasındaki sigarayı yere atıp ayağıyla söndürdü.
-Benim gördüğümü sende görüyor musun Kasım, söyle.
Kasım etrafa ne görmesi gerektiğini merak ederek baktı. Korkuyla kafasını iki yana salladı.
-Hayır efendim.
Heybetli olan adam yani Yavuz parmağıyla karların üzerindeki ayak izlerini işaret etti.
- Takip edeceğiz, acele etseniz iyi olur. Yağan kar izleri kapatabilir.
Böylece ayak izlerini takip ederek karanlığa daldılar. Ormanda dikkatli bir şekilde ilerliyorlardı. Bastıkları yerleri kontrol ediyor ve etrafı arıyorlardı. Çok geçmeden ayak izlerinin bittiği bir kaya parçasının dibine geldiler. Kayanın dibinde bir kıpırtı vardı, soğuktan uyuşmuş ve kızarmış bir el üzerini kar ile örtmeye, kendisini saklamaya çalışıyordu. Kısmen de başarılıydı. Yavuz'un dudaklarına bir sırıtış yayıldı. Yana kayan kravatını düzeltti. Diğer adamlar da gülmeye başlamıştı. Serra sesleri duyduktan sonra kıpırdamayı bırakmış öylece duruyor ve bildiği bütün duaları ediyordu. Göğsü körük gibi inip kalkıyordu. Belki bu şeytan ve adamları onu affeder, peşini bırakırdı. Gözlerinden sessizce süzülen yaşlar kurumuş ve çatlamış dudaklarını ıslatıyordu. Kendi kendine fısıldadı.- Sonuna kadar mücadele ettim baba, aynı öğrettiğin gibi...Kızın bu inancı ve sonuna kadar her şeyi denemesi, Yavuz açısından hem eğlenceli hem de çok gülünçtü. Bu 'av' neredeyse iki gün sürmüştü. Yavuz sert bir ses tonuyla ve bağırarak Kasım'a döndü.
"Her güzel şeyin bir sonu vardır değil mi ama Kasım?" ileri atılıp çabalamayı bırakmış başına gelenleri korkuyla bekleyen Serra'nın yüzüne bile bakmadan acımasızca tekme attı. Kasım bu şeytani adamın oyununun bittiğini ve keyifsiz bir moda girdiğini anlıyordu.
Karnını tutarak karların arasında yuvarlanan kıza acıyarak baktı. Tekme Serra'nın midesini altüst etmişti ama ağzına gelen mide sıvısından başka bir şey değildi. Günlerdir ağzına tek bir lokma bile girmemişti. Bir şeytandan daha beter olan adamın gözlerini gördüğünden beri cehennem gibi bir hayatın başladığını anlamıştı.
Yavuz delici bakışlarla ona bakıp "çantayı ver ya da verme, sen ölü bir etsin." demişti. Belki hiç hayatta kalma mücadelesi yaşamamıştı ama bu adamın en ufak bir şaka bile yapmadığı belliydi. Zaman algısını kaybetmiş son gücüne kadar kaçmıştı. Ancak yolun sonuna gelmişti. Her şey buraya kadardı. Adam küçük kadını saçlarından kavrayıp beş metre kadar sürükledi. Ağaçların arasından ileride ışıklı bir kafe tabelası gözüktü; Minevra Cafe. İnsanlar dükkana girip çıkıyordu.
Serra gülüşmelerini bile duyuyordu. Ancak bağırmak için bir nefeslik gücü bile kalmamıştı. Vücudu koşmaktan yorulmuştu. Nefes alışverişi azalmış zar zor nefes alıyordu. Son bir gayretle hala şansım var diye düşündü Serra. Kalan tüm gücüyle bağırdı. ''YARD-'' Sesi ağzını kapayan bir el yüzünden kesildi.
- Ders bir:
Sen Yavuz Kırağı'nın malını çalarsan, oda senin hayatını çalar!
Yavuz elini kızın ağzından çekti ve Serra'ya yaklaşıp bir tekme daha savurdu. Serra daha fazla acıya dayanamayarak bayıldı.
// Arkadaşlar her gün bölüm atmak gibi bir planım var. Her akşam 20.00'da yeni bölüm gelecek <3 Bu Akşam Dahil.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..