Bölüm 1 - Ruhlara Biçilen Değerler

avatar
292 1

Suikastçının Yolu - Bölüm 1 - Ruhlara Biçilen Değerler


(Okuyucular: Gine yeni seriye başladı manganatlı sabun...)

Bölüm 1 - Ruhlara Biçilen Değerler

 Dev kalabalık, şehir meydana gelen birkaç insanın etrafını sarmıştı. Uzaktan bakılınca bir insan simidi gibi duruyorlardı. Ortadaki boş kısımda ise birkaç cübbeli insan duruyordu. Hepsi orta yaşını geçmiş, yollarının yarısına adım atan insanlardı. Cübbeleri koyu renklerden oluşuyordu ama sadece birinin üzerinde açık sarı renkli bir cübbe vardı. Sarı cübbeli kişi ise nispeten diğerlerinden daha genç gözüküyordu.

Cübbeli insan grubundan iki kişi, tekerlekli bir kürsü getirdi ve sarı cübbelinin önüne getirdiler. İşlerini bitirince sarı cübbelinin arkasında tek sıra halinde geçtiler.

Dev kalabalık merakla onları bekliyordu. Etrafta ufak tefek fısıltılar dolaşsa da ortam sessizdi. Kalabalığın içindeki küçük bir çocuk, babasının elini tutuyor ve neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Önündeki herkes ondan çok daha uzundu ve bacakların arasından neler olup bittiğini anlamak pek mümkün değildi. Çocuk homurdanınca babası başını cübbeli insanlardan çocuğuna çevirdi.

"Sorun ne, Kalras?"

"Hiçbir şey göremiyorum baba." diye cevap verdi Kalras. Kahverengi saçlarını eliyle kaşıdı, "Ne olduğunu merak ediyorum."

"Tamam o zaman," dedi babası. Oğlunun aksi buğday rengi saçlara sahipti. Gözlerinde bir zekanın muziplik parıltıları vardı. Oğluna bakarak "Gel bakalım." dedi ve onu omuzlarına çıkardı. Bacaklarını nasır tutmuş elleriyle tuttu ve düşmemesini sağladı. Kalras heyecanlanmıştı. Herkese yukardan bakmak eğlenceliydi. Artık şehir meydanındaki cübbelileri rahatlıkla görebiliyordu.

"Hepinize selam olsun!"

Koyu cübbelilerden biri açık renk cübbelinin de önüne geçti ve kürsüye çıktı. Cübbesinin rengi koyu griydi. Kapüşonu kafasında değildi. Siyah renk saçlarının bazıları ağarmaya başlamıştı. Karga burunlu ve kirli sakallıydı. Kaşlarının doğal görünümü yüzünden bakan herkes onu sinirli biri sanabilirdi. Onun dışında yüzünde yeni yeni kırışıklar oluşmaya başlamıştı. Sesi gürdü ama kalabalığın dış kısmı onu pek net duyamıyordu. Buna rağmen birkaç kelimeyi ve ana olayı yakalayabiliyorlardı. Kalras ve babası orta ile iç kesim arasında olduğu için duymakta sıkıntı çektikleri söylenemezdi.

"Hepiniz hoş geldiniz, Kalho Şehri'nin insanları. Bugün biz, gözetmenler eşliğinde yeni neslin neler yapabileceğine şahit olacaksınız. Yüce kralımız bu törenden önce kısa bir açıklamama yapmamızı emretti. Size neler olup bittiğini kısaca açıklayacağım. Ardından daha önce kayıt yaptırmış kişiler gelecek ve hangi elemente biçildiklerini öğreneceğiz. Anlaşılmayan bir şey olduğunu düşünmüyorum, o halde başlayalım."

Koyu grili konuşmayı bitirince biraz sessiz kaldı. Konuşmayı duyan ve anlayabilen kalabalık ise daha çok fısıldamaya başladı. İnsanlardan farklı sesler gelmeye başladı.

"Demek Biçiliş Töreni başlıyor."

"Töreni erkene almamışlar mı? Normalde ilkbaharın başında yapmıyorlar mıydı bunu?"

"Keşke daha önce haber verselerdi de bizim oğlanın kaydını yapardık."

"Yapmadılar mı sanıyorsun mal? İki ay önce duyurdular ya?"

"Öyle mi yav? Ben iki ay önce tarladaydım. Tüh, bir dahakine o zaman."

İnsanlar kendi aralarında konuşmaya devam ederken gri cübbeli adam konuşmasına devam etti.

"Dünyamızda, bize bahşedilen bir sürü hazine vardır. Bunlardan en değerlisi ise Arkhe'dir." dedi, "Arkhe, bir enerjidir. Yukarıda asılı kalan gök ile dibe kaymış yeryüzüne kadardaki her yerde Arkhe Enerjisi vardır. Arkhe ilktir, her yerde vardır."

"Arkhe Enerjisi'ni diğer hazinelerde ayıran yegane şey ise onu istediğimiz gibi kontrol edip tasarlayabilmemiz, ona yeni bir kaftan biçebilmemizdir."

"Buna rağmen, kafamızın istediği her kaftanı dikip Arkhe'ye giydiremeyiz. Bunu belirleyen şey ise ruhumuzdur."

"Ruhumuz neye aitse dikeceğimiz ve giydirebileceğimiz kaftan da ona ait olur."

"Aitlikler ise bize yeni bir kavramı söyler: Elementler."

"Ruhunuz hangi Element'e yatkınsa dikeceğimiz kaftan da ona dönük olur."

"Bu kadar bilgi şimdilik yeter. Şimdi size bir uygulama göstereyim."

Gri cübbeli adam açıklamasını bitirdikten kısa bir süre bekledi. Kalabalığın iç kısmındaki insanlar konuşan adamın etrafındaki ortamın biraz daha gerici olduğu hissettiler. Belki de hissettikleri şey bir sanrıydı. Kısa süreli bir şey olduğu için pek kafaya takmadılar.

"Bana öyle geliyor ki arka taraftaki halka sesim pek iyi gitmiyordu. Fakat şimdi beni daha net duyduklarını düşünüyorum."

Gri cübbeli adam tekrar konuşmaya başlayınca simidin dış kısmına düşen insanlar irkildi. Cübbeli adam sanki yanlarına gelmiş de onlara bağırıyormuş gibi geliyordu sesi. Bunu fark eden karga burunlu adam ses düzeyini biraz daha ayarladı. Sanırsa artık bu düzey bir sorun çıkartmayacaktı.

"Bu, benim Arkhe Enerjisi sayesinde yaptığım bir şey. Sesi kontrol eder ve istediğim yere istediğim şekilde iletirim. İstersem fısıltım birinin kulak zarını patlatabilirim. İstersem kalabalığın sesini sinek vızıltısına çevirebilirim. İstersem de sesimi böyle herkesin beni net ve güzel duymasını sağlayabilirim. Benim ruhum, Ses'e ait ve dikeceğim kaftansa Arkhe'yi Sesin Hükmü'ne dönüştürür. Benim ruhum buna biçilmiş, sizinkiyse farklı veya benimki gibi Ses'e biçilmiş olabilir. Bugün, bunu öğrenmek için toplandınız ve biz gözetmenler size bunu öğretmek için buradayız."

Kalabak gri cübbeli gözetmenin dediklerinden etkilenmiş ve heyecanlanmıştı. Konuşmasının bitmesini beklemeden havaya şapkalarını havaya fırlatmış, sevinç naraları atmaya başlamışlardı. Kalras ise bu yüksek sesten rahatsız olsa da gözetmenin dedikleri onun da kalbinde yer etmişti. Sese hükmetmek gerçekten de muhteşemdi. Ruhunun Sesin Hükmü'ne ait olması diliyordu. Eğer Sesin Hükmü'ne sahip olabilirse çok uzakta yaşayan dedesi ile konuşup sohbet bile edebilirdi.

Kalabalığın bu tepkisi, cübbelilerin önünde olan açık renkli ve kapüşonu kapalı olan adamın gülümsemesine neden oldu.

Kalabalık ayrıştı ve tören için kayıt yaptıranlar tesbih boncuğu gibi dizildi. Kayıt yaptırmış olanlar genelde çocuk ve gençlerden oluşuyordu ama yetişkin ve yaşlılar da yok değildi. Kalabalıktan birtakım insanlar ise bu yetişkinler ile yaşlılarla dalga geçiyordu.

"La bizim bunak Antper de kayıt yaptırmış."

"Lan o'lum bu adam bastonsuz yürüyemiyor ne diye buraya gelmiş."

"Oha bizim fırıncı da orada."

Sırası gelen cübbelilerin arasına geliyor ve açık sarı renkli cübbe giyen adam onun ruh biçilişini değerlendiriyordu. Bu herhangi bir havalı kristale kan damlatarak sonuçların görünebileceği bir test değildi. Ya da kristal yetersiz olduğu için dahi sayılabilecek bir kayıt yaptıran da yoktu. Açıkçası bunların hepsi biraz klişeydi.

Açık renk cübbeli gelen kişiye Arkhe Enerjisi bombardımanına tutuyor, ruhunun biçiminin açığa çıkmasını zorluyordu. Bu anlatım acı verici görünse de gelen kişi bunlardan hiçbir şey hissetmiyordu. Tek yapması gereken etrafa aval aval bakıp cübbelinin ona hangi elemente daha yatkın olduğunu söylemesiydi. Yeterli bombardımanı yedikten sonra illa ruh Arkhe Enerji'ne bir tepki veriyordu. Kimisinin elleri alev alıyor, kimisinin yüzündeki sivilceler bir toprak parçasına dönüşüp yere dökülüyordu. Bazılarında ise hiçbir şey olmuyordu. Bu tür kimselerin bedeni Arkhe Enerjisi için hazır değildi. Hazır olması için hala zamana gerek vardı. Şanslarını bir dahaki törene deneyeceklerdi.

Biçiliş Töreni'nin en cömert olduğu şey, şansınızı istediğiniz kadar deneyebilmenizdi. Art arda otuz beş kere bile deneyebilirdiniz. Gerçi, bu on yedi buçuk yıla denk geliyordu şimdiki düzenlemeyle. Ayrıca eğer elementiniz ortaya çıktığı halde bu törene kayıt yaptırırsanız ve bu fark edilirse cübbeliler tarafından tekme tokat dayak yiyebilirdiniz.

Törende sıradışı herhangi bir şey olmadı. Ne bir dahi açığa çıktı ne de bir çöp. Herkes ortalamanın biraz altı biraz üstü derken sıra bitti. Bu da törenin sonu demekti. Kalabalık yavaş yavaş dağılırken Kalras babasına Sesi kontrol edebilmek istediğini hevesli hevesli anlatıyordu.

"Doheng deden ile konuşmak için mi bunu istiyorsun?" Babası sıradan bir şekilde sordu.

"Evet, o çok uzakta, Kazıklı Şehir'de yaşıyor. Onun yanına gidemediğim için; bari onla konuşurum diye..."

"Anladım," dedi babası,"Umarım Sesin Hükmü'ne uygun biri olursun da dedenle konuşabilirsin."

Kalras'ın içi içine sığmaz bir şekilde babası ile evin yolunu tuttu. Dedesiyle konuşmak harika olacaktı zira onu iki senedir görmüyordu. Babası ise Kalras'ın bu heyecanına karşılık ona Kazıklı Şehri'n mezarlık demek olduğunu söylemekten vazgeçti.

-1090








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr