Kısa Bir Sohbet

avatar
259 0

Tandan Önceki Gece - Kısa Bir Sohbet


Güneşin tüm gücüyle kendini gösterdiği bir günde, kırmızı tenli ve yeşil gözlü bir çocuk sakince yürüyordu. Omzuna geçirdiği küçük, mavi çantası okul kıyafetleriyle pek uyumlu değil gibiydi. Sarı ve pembenin tonlarından oluşan bu okul kıyafeti hiç hoş değildi. Altemur bunu giymeyi sevmiyordu ama zorundaydı. Ailesi; tembelliğinin cezası olarak ülkenin en iyi okuluna göndermişti, Altemur’un hiç sevmediği iki şey beraberdi böylece.

Küçük bir sevinç çığlığı Altemur’un solundan geldi. Küçük kız kardeşi zıplayarak ilerliyordu. “Ağabeyim bir numara!” İnsanların yüzüne bir gülümseme oturdu. Bu küçük kız tüm saflığıyla, sevinciyle ilerliyordu. Kim onun kötü bir düşünceye sahip olduğunu söyleyebilirdi ki?

“Ağabeyin bir numara değil şeker şey, sadece tembel dangalağın teki.” Kulak memesine kadar gelen siyah, kıvrak saça sahip mavi gözlü bir gençti arsızca konuşan. Suratı ifadesiz olsa bile onun sözleri dışarıya verdiği hava yeterince şey söylüyordu.

Altemur o tarafa bakmadı bile. Annesi ve babası gelemediği için kardeşine bakmak zorundaydı. Yarışmalar geldiği vakitse kız arkadaşına bırakacaktı onu, Akşin onunla ilgilenecekti.

Altemur cevap vermeyince bu yakışıklı genç bulaşmamaya karar verdi ama yanındaki arkadaşlarından biri rahat duramadı. Pembe saçlara sahip sert bir kız gibiydi, yeterince keskin bir havası vardı. “Uzun ve güçlü dikenlerin varmış gibi bir duruş sergilemen seni kurtarmayacak köz tenli.” Sadece havası değil sözleri de yeterince keskindi bu kızın. Altemur bir an duraklar gibi oldu ama rahatsız olmuş kız kardeşinin suratına baktı, sakinleşti. Onu kucağına aldı ve yürümeye devam etti.

“Gerçekten de ağabeyinin bir numara mı olduğunu düşünüyorsun?” Küçük kız sevinçle ellerini çırptı. “Evet! O aletle nasıl vurduğunu gördüm. Ben de senin gibi olacağım.” Yüzünü genişçe bir gülümseme kapladı genç adamın. Bugün kesinlikle birinci olmalıydı.

Okula girdi ve etrafına göz gezdirdi. Herkes heyecanlıydı. Bahçeye çıktılar. Öğrencilerin çoğu buradaydı, çimlere dizilmişti. Kimisi ağaçların altındaydı. Arkadaş grubunu görünce yanlarına gitti. “Günaydın.” Herkes kafasıyla karşılık verdi ve bir anda kucağındaki kıza dikkat kesildiler. “Şunun tatlılığına bak!” Küçük kızı ilgiye boğdular. Altemur kısa bir an onlara izin verdi, kız kardeşini tam geri çekeceği sırada bir çift el onu sarmaladı ve kendi kucağına aldı.

“Akşin abla!” Selin, kız kardeşi, kendisinden sonra en çok sevgilisini görünce sevinirdi. Onunla gerçekten iyi anlaşıyorlardı. Henüz 12 yaşında olmalarına rağmen insanlar artık çok erken büyüdüğü için rahatlıkla ergen görülebiliyorlardı. Dünyada sadece 12 yaşında olsalar bile hem bedenen hem ruhen çok daha ileride oluyorlardı.

Bu, bilim ve büyünün sayesinde oluyordu. İnsanlar her şeye daha hızlı adapte oluyor, büyümeleri alışılmadık bir hızda gerçekleşiyordu. 12 yaşında birinin boyu neredeyse bir yetişkininki kadardı. Bu yüzden artık öğrenciler 13 yaşında zorunlu eğitimlerini tamamlıyor ve kendi hayatlarına atılıyorlardı. Kimisi Yüksek Büyü Akademilerine gidiyordu kimiyse bilimin kucağına düşüyordu. Bugün yaşıtlarıyla beraber gireceği sınavlara göre bu ikisinden birini tercih edecekti. Altemur büyüyü daha çok seviyordu, bilim ailesinin işiydi.

Bir süre arkadaşlarıyla konuştuktan sonra yarışma vaktinin geldiğini fark etti. Tam ayaklanacaktı ki arkadaşları onu durdurdu. Sarışın, kıvırcık saçlara sahipti ayağa kalkan. “O şerefsizleri yendikten sonra içmeye gidelim.” Herkes ayaklandı ellerini üst üste koydu. Altemur buna şaşırmadı. “Yapacağımı zaten biliyorsunuz.”

Kardeşini Akşin’e emanet etti ve yola koyuldu. Bakışlarını bir an gökyüzüne çevirdi. Tüm gökyüzünü çeviren bu dövüş arenası gerçekten etkileyiciydi. Yarışmacılar içi ayrılan platforma gitti ve saniyeler sonra kendini yukarıda buldu.

Yarışmanın bu kısmı basitti. Öğrenciler istediği silahla arenaya çıkacak ve ilk etapta yapay bir gerçeklikte açık dövüşe çıkacaklardı. Bu açık dövüşte puan toplamanın çeşitli yolları vardı.

Çok iyi yerlere saklanan okul bayrakları en çok puan getirendi. Ardından gelense, bu gerçeklikteki çeşitli canavarları yenmekti. Öğrencileri etkisiz hale getirmekte puan getiriyordu. Geri kalan puan kazanma seçenekleri özel durumlar içeriyordu, gizliydi ve yaşanmadıkça ortaya çıkmayacaktı. En çok puanı kazananlar, genel ortalamaya katkısı en çok olanlar olacaktı.

Altemur platformdan çıktıktan sonra tanıdık bir yüz gördü. “Merhaba Vular.” Bu adam aile dostlarıydı. Ona eşlik etmesi için yollanmıştı. Altemur bunu gereksiz bulsa bile Vular’ı görmek iyiydi.

“Kendinden epey emin gibisin Altemur. Keşke ailen de böyle olsa.” Altemur gülümsedi. “Onlar hala beni eski çocukları olarak görüyorlar. Sıkı çalışsam belki de en iyisi olabilirdim ama buna ihtiyacım yok. Biraz çalışmayla bu yarışmanın birincisi olacağım. Akademiden sonra olacak yarışmadaysa ilk üç yapacağımın garantisini verebilirim. Bunu çok iyi biliyorsun.” Vular gülümsedi ve onaylayan bir biçimde kafasını salladı.

“Sana kuralları anlatmama gerek yok. Sadece rakiplerini fazla küçümsememeye çalış. Senin aksine hepsi çeşitli takviyelerle giriyor bu mücadeleye. En iyi halinde olmanı tavsiye ederim.” Altemur ciddiyetle başını salladı. Takviye almayı reddetmişti. Yeteneğine ve dövüş tarzına güveniyordu. Bedenide normal bir beden değildi, anormal bir gelişimi vardı. Cüssesinin getirdiği kuvvetle beraber çevikliği de muazzamdı.

Yavaşça yürüdü, acele etmeden tüm silahlara göz gezdirdi. Çevikliği iyi olsa da kuvveti başka bir seviyedeydi. Çeviklik temelli bir dövüş tarzına sahip değildi. “İşte bu.” Odadaki yüzlerce silah içerisinden bir muşta aldı. “Gerçekten o tarzda mı dövüşeceksin?” Vular, endişesinin boşa olduğunu anladı ve geri çekildi. Çocuğun toplam 3 eşya seçme hakkı vardı, herkes bir hakkını kesinlikle silah yanından kullanırdı.

“Uzaktan saldıran düşmanlar için…” Bir kolye buldu. Bu mücadelede ateşli silahlar olamayacağı için kolyeyi takmak en iyi seçenekti. “Duyularım zaten insan ötesinde. Bu kolye ile bambaşka bir seviyeye çıkacağım.” Yay kullananlara karşı bunu takmalıydı. Üstelik teke tek dövüşler için de muazzam bir eşyaydı.

“Geriye bir tek dönüştürücü kaldı.” Vular hala rahatlıkla izliyordu. Altemur için birçok dövüş tarzı geliştirmişti ve bunlardan biri sadece bu tür mücadeleler içindi. Herkes tek başınaydı, her an tehlikeyle sınanıyorlardı. Hız en büyük faktör gibi gözükse bile hemen hemen herkes aynı hızdaydı, devasa farklar yoktu yaşlarından ötürü. Burada işlevsellik devreye giriyordu. Altemur gibi kuvveti fazla olan kişiler işlevsel eşyalar alıyordu. Az önce aldığı kolyeyle şimdi aldığı bir çift bileklik gibi.

“Birçok kişi tarafından sıkıştırılma ihtimalin çok düşük değil mi?” Altemur başını salladı. “Annem ve babam gelmiş geçmiş en iyi bilim insanları olarak görülüyor. Oğullarıysa yeni neslin öncüsü olarak görülebilir. Tembelliği yüzünden yeteneğini harcıyor, güçlü olan herkes ondan nefret ediyor. Bence de kimse beni sıkıştırmaz.” Vular ses etmedi. Tartışmak anlamsızdı.

Bu dönüştürücü ile gücünü bir alana yayabiliyordu. Sahip olduğu kuvvet ile yaşıtlarının yapabileceğinden çok daha geniş bir alana saldırabilirdi. Hatta havayı yumruklayarak onlara uzaktan bile saldırabilirdi.

“Hepsi bir avuç salak. Sadece güç ve hız odaklı gelişiyorlar. Teknolojinin kendilerini yeterince geliştireceğini zannediyorlar. Çok sıkı çalışsalar bile doğru yapmıyorlar.” Kendi kendine mırıldanırken bir anda gelen anonsla kendine geldi.

“Gitme vakti geç adam.” Vular onun kapıdan geçişini izledi ve mücadeleyi izlemek için yerine geçti. Bu mücadele sınavın sadece ilk aşamasının bir parçasıydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr