Koparılan Parçalar

avatar
164 0

Tandan Önceki Gece - Koparılan Parçalar


Kargaların gürültüsüyle yerinden sıçradı, sürünerek duvara yaslandı. Nefes nefeseydi, her yeri acıyordu, ıslanmadık yeri yoktu. “Ben…” Ellerine baktı, onlardan kalanlara. Boğazı kupkuruydu,ezilen gözü sızladı. Saçları yanmış gibiydi. Yara bere kaplı kollarına, bacaklarına bakıp ayaklandı. Titriyordu. “En son…” Hatırlamaya çalıştı, neden yere yığıldığını hatırlamaya çalıştı. Sonra aklına geldi ve var gücüyle koşmaya başladı. “Orada olduğumu bulmuş olmalı!” Dar bir sokaktan döndü ve çöpün üstüne çıktı. Duvara saplanmış demire tutunarak üstüne çıktı, yangın merdivenine ulaştı. Bir kat çıktıktan sonra kırık pencerede içeri girdi.

Tekrar ellerine baktı. Parmaklarının birkaçının nasıl tuz buz olduğunu hatırladı. Sağ gözü artık yoktu. Her hareket ettiğinde kaburgalarıyla sol topuzu çok acıyordu. Her yeri bereydi. Üstünü çıkardı, yağmurlu havanın getirdiği kasvete odaklandı. Evet, kasveti yağmur getirmeliydi. Bir anda ortaya çıkan o orospu çocukları değil. Hatırladıkça kalbine bir bıçak saplanıyordu sanki ama sakin kaldı, duyguları aşırıya kaçmamalıydı. Günlerdir hayatta kalmasını sakinliğine borçluydu.

Bir anda tüyleri diken diken oldu ve hemen yere uzandı. Tüm vücut fonksiyonlarını yavaşlattı. Bu karanlık kuytuda hiçbir göz onu göremezdi. Gözleri pencereden giren şeydeydi.

Uçarak içeri girdi, etrafına baktı. Şüphe doluydu, söyledi. “Burada olduğuna eminim. Saklanma ve çık. Az önce kalbin fena halde sızladı!” Altemur ses çıkarmadı ve sakince durdu. O adam etrafı gezmedikçe onu bulamazdı ve onların huyu gereksizce gezmek değildi. Köşe bucak onu aramayacaktı.

Adam çaresizce nefesini verdi. “Pekala, bunun karşısında nasıl hissedeceksin.” Elini uzattı ve yoktan bir kafa ortaya çıktı. Kan hala tazeydi, akıyordu. Altemur bir an bayılacak gibi oldu ama sakinliğini son raddeye kadar korumaya karar verdi. Çıldırıp ağlamak istiyordu ama çaresizdi. Gördüğü şey, o kafa çok sevdiği birine aitti. Onun güvende olması gerekiyordu. Nasıl bu hale gelmişti?

“Epey direndi aslında, senin yerini söylemedi.Yavaşça, çok yavaşça söktüm kafasını. Derisi bir kumaş gibi ayrılırken her anında yaşıyordu. Acısı o kadar çoktu ki ses bile çıkaramadı kız. Yine de, boynu kopmadan önce son kez sana seslendi. Belki de gelmeni ummuştu. Daha önceden yaptığın gibi yapmanı istemişti. Parmakların gitmişti ya hani o zaman. Küçük kız kardeşini bırakıp onu kurtardığın o zaman ki gibi. Çok değil, 10 gün önceydi değil mi?”

Yavaşça ayağa kalktı. Uzun mızrağını çıkardı ve öylece dikeldi. Uçan adamın memnuniyetle gülümsemesi umurunda değildi. Bu dövüşü kaybedip kaybetmemesi de umurunda değildi. Sadece ölmek istiyordu. Ölmek ve ailesine kavuşmak tek amacıydı. Zaten niye yaşayacaktı ki? Son tanıdığı kişi, Akşin de ölmüştü. Üstelik hepsi kendisini korumak için ölmüştü. Bu manyak adam onu canlı istediği için olmuştu hepsi.

“Vücudumu istiyordun değil mi?” Bütün vücudu güçle doldu, direkt rakibine atıldı. Adam geri çekildi ama hedefin kendisi değil kafa olduğunu anlaması geç oldu.

Altemur ustalıkla geri çekildi, kafayı bir masanın üstüne nazikçe koydu. Belki de şu an delirmişti.

“İşte bu yüzden seni seviyorum, her şeyin uygun. Vücudun, yeteneklerin ve ruhun: Hepsi bizim kabımız olman için harika. Parmakların eksikken bile eskisi gibi dövüşebiliyorsun. Aileni kaybetmişken dahi benden mükemmel bir şekil de saklanabildin. Şu an dahi bana bir tehditsin Altemur, bunu kavra. Ne yazık ki akıl sağlığın tam olarak yerinde değil. Bu yüzden…” Sözünü bitirmeden parmağını şıklattı.

Altemur acı içinde yere çöktü. Mızrağını bıraktı ve iki eliyle kafasını kavradı. “Bu…” Her yerden kaybettiklerinin sesleri geliyordu. Etrafına bakmaya cesaret edemedi çünkü nefeslerini, tükürüklerini hissediyordu. O an yok olup gitmek istedi. Her bir parçası sökülüyormuş gibiydi ama hiç eksilmiyordu. Sonlanmayacak yalan bir işkenceydi bu. Kan ağlayabilse kan ağlayacaktı ama hiçbir şey yapamıyordu, sesi bile çıkmıyordu.

“Bundan bahsediyordum. Sakinliğini koruyabilmiş olsaydın seni asla yakalayamazdım. Akşin’in kafasına iyi bakacağım, diğerleri kül olmuştu.” Keyifle Altemur’u alacaktı ki bir an duraksadı. Arkasını döndü ve korkuyla oraya baktı. “Siz…” Tam kaçacaktı ki kasıldı, vücudu eğri büğrü bir şekle girdi.

Damarlar patlamaya, kemikleri kırılmaya başladı. Resmen pestili çıkıyordu. Yarım dakika boyunca bu acıyı çekti ve en sonunda kansız, ezilmiş bir ceset olarak yere düştü. Altemur ise bunların hiçbirinin farkında değildi. Hala aynı acıyı çekiyordu. Bilincini dahi yitiremiyordu.

Farklı bir çift ayak sesinin geldiğini duyabildi, şaşırdı ama bunu düşünmedi bile. Başka hangi sevdiğinin kendisi yüzünden öldüğünü bilmiyordu. Tanıdık, nefret dolu bir ses beklerken kafasını bir el kavradı.. Tüm sesler gitti, varlıkları kayboldu. Sadece o yeni gelen kaldı. Altemur inanamayarak kafasını kaldırdı ve önünde dikilen adama baktı. “Başka bir yere gidelim.”

Hiç bilmediği bir sokağa ansızın geldi. Hala deli gibi yağmur yağıyordu, nefes alıyordu. Gördükleri gerçek değildi. Hemen küçük bıçağını çıkardı ve boynuna yönlendirdi, artık yaşaması için bir nedeni yoktu. Bu adam kimdi umurunda değildi.

“Ah…” Bıçak öylece kayboldu. Ne olduğunu anlamaya çalıştı ve gözlerini öfkeyle o adama dikti. ”Bırak öleyim!” Bir isyandı, çaresizlikti bu. Islak zeminde sert bir şeyler aradı. Yağmur damlaları birer mermiye dönmüştü. Nefes alışverişi zehirdi. Dünyayı hissetmesi onun için cehennemdi. Çaresizce ağlamaya başladı. Ne kadar ağladığını bilmeyerek ayaklandı, burnunu çekti. O adam hala orada duruyordu.

Hala düzgün düşünemiyordu. Belki dosttu belki de hepsi bir oyundu, ceset sahteydi. Bilemedi, kıpırdamadı. “Kimsin sen?” Rahatsız edici derecede varlığı gizliydi. Gözüyle görse bile orada yoktu sanki. Yağmurdan saçları gözünü örtüyordu, arkaya attı.

“Kim olduğum önemli değil, içten içe biliyorsun ama sorularının hepsi anlamsız. Gereksiz konuşmalarla zihnini yormaya gerek yok. Ailenin ve sevdiğini intikamını alman içi sana bir fırsat vereceğim.” Bu tatlı, süslü sözler onu zihninden vurulmuşa döndürmektense bir anda kendine getirdi. Öylece bıraktığı kardeşi aklına geldi, içi parçalanmaktansa alevlendi. “Fırsat mı?” Adam memnun bir şekilde kafasını salladı. “Evet, fırsat. İntihar etmekten çok daha iyi bir fırsat. Sana ikinci bir yaşam vereceğim.” Bu sözleri çok gerçek dışı duruyordu ama Altemur ona inanmak istedi. Dudakları titredi, tekledi. Arada bir aklı gidip duruyordu, duvardan duvara vurmak istiyordu kendini ama tekrar sakinleşti. Bir fırsatı varsa değerlendirecekti.

“Sana nasıl güveneceğim?” Adam  tekrar güldü. “Güvenmek zorundasın. Bildiğin bütün bu dünya harap oldu, bir avuç insan kaldı sadece. O insanları kurtarmak için tek uygun aday sensin. O,ceset, seni övüp duruyordu. Sebebi bu.” Altemur buna şaşırmadı. O adam peşinde olmasaydı herkesi hayatının sonuna kadar saklayabilirdi. Öfkeyle yumruklarını sıktı. “Beni keyfinden ötürü kurtarmadığını bilmeliydim, sen de beni istiyorsun.”

Adam hayal kırıklığıyla kafasını salladı. “Hayır, seni istemiyorum. Gitmen gereken yolu gösteriyorum. Söyle bana, kendini öldürseydin ne olacaktı? Bu işgalcilerden intikamını alamayacaktın, anne ve babanın isteğini yerine getirip insanlığı kurtaramayacaktın. Burada, bu köhne yerde kör bir bıçakla hayatına son verecektin. Söylesene Altemur, böyle mi sonlandıracaktın her şeyi?”

Adam hiç durmadan devam etti sözlerine, gereksiz konuşmak istemiyordu ama bu çocuğun aklını toparlaması lazımdı. “Peki sana ailenle tekrar buluşmanın mümkün olduğuu söyleseydim?” Altemur aniden atılıp adamın yakalarını kavradı. Ölümün vücut bulmuş hali gibiydi. “Sakın beni kandırmaya cüret etme. Böyle bir şeye kalkışırsan eğer, cehennemin dibinden gelip seni bulurum.” Çaresizce güldü, ellerini nazikçe tutup çektirdi. “Biliyorum, yaparsın ama bunun için cehenneme gitmene gere yok. Yeterince güçlendiğin sürece cennet bile ayaklarına serilir. Ne dersin? İkna olmadıysan sana bir kanıt göstereyim.” Adam parmağını şıklattı ve bir ışık gösterisi sundu.

“Gördüğün her şey gerçek. Bunu mümkün kılabileceğimi ilk baştan beri biliyorsun, kudretimi hissedememen bile buna kanıt.” Altemur ne diyeceğini bilemedi, sadece ağladı. Tüm ailesi, Akşin ve arkadaşları hep beraberdi. Büyü sayesinde onların fiziksel bir formda olmadığını hissetmişti. Gerçekten de ölü halleri capcanlıydı.

Yağmur suratını yıkamaya devam etti. Akşin’in kafasını gördüğünden beri ilk defa düzgün düşünebilmeye başladı. Bu adamın ne olduğu umurunda değildi veya amacı, sadece gücünü görmüştü. “Ne istiyorsun?”

Bu sefer sevinçliydi. “Bu dünya harap. Seni daha tehlikeli ama mucizelerle dolu bir gezegene yollayacağım. Orada güçleneceksin ve zamanı geldiğinde buraya dönecek, her şeyi düzelteceksin. En sonunda da ailenle istediğin kadar kalabilirsin, kimse sana engel olamaz.” Altemur tereddütsüz kabul etti ama hala soruları vardı. Tam soracaktı ki adam onu durdurdu.

“Sana yardımcı olacak bir şey bırakacağım, merak etme. Geri kalan her şeyi kendin halletmek zorundasın genç adam. İstediğin gibi güçlenebilirsin. Her şeyin sonuna gelince anlayacaksın!” Ellerini birbirine kenetledi ve gözle görülebilir bir “boşluk” yarattı. Altemur’u tuttuğu gibi buraya fırlattı.

***






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44756 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr