İkili gözlerini açtıklarında bulundukları yerlerden çok uzakta olduğu belli olan, etrafta dev ağaçların olduğu bir yerdeydiler. Bu ağaçlar o kadar büyüktü ki, Axia’da bulunan binalar bile yanlarında küçük kalırdı.
Olayın şoku ile ikili kendilerini bu ağaçların arasında yemyeşil bir çimde buldular. Gözünü açan Kita hafiften doğruldu ve bu dev ağaçlara baktı. Ardından sol tarafında dümdüz bir şekilde yatan Nist’i gördü.
“Hey Nist.”
Nist yerinden kalkmayıp başını sağa döndürdü.
“Ha.., efendim.”
Nist’in sesi ölü gibi sessiz ve çaresiz çıkıyordu.
“Öldün sandım.. ne öyle hareketsiz duruyorsun.”
“Olan olayları sindirmek... kolay olmadı efendim. Hala üzerine düşünüyorum.”
“Bu hançerleri zamanında buralara bırakmasaydın, sonumuz fenaydı.”
“Aslında sadece bu taraflara bırakmamıştım ama o an bir konum düşünemediğimden rastgele ışınlandık.”
“Kötü bir yer gibi gözükmüyor aslında neresi burası?”
Nist hafiften doğruldu ve çimin üzerine oturdu.
“Buraya dev ormanları derler efendim, Axia ve başkentten bir hayli uzaklardayız. Ben de ormanın bu kadar derinine hiç gelmemiştim.”
“Buraya kadar gelmediysen hançeri kim koydu buraya.”
“Zamanında odunculardan birisine rica etmiştim, normal insanlar buraya mümkün oldukça gelmek istemezler çünkü en yakın yerleşim yeri bile buradan 5-6 gün uzakta. Aklınızda şu şekilde canlandırabilirsiniz efendim.”
“Tamam dinliyorum.”
“Dermigon’a Vanavia’dan geldiniz sanırım. Bu yüzden oraları biliyorsunuz.”
“Evet ama sen yine de tam bir anlat. Konum olarak yerleri kafamı karıştırıyor.”
“Peki.. Rotos dağları haritanın en kuzeyi. Oranın en güneyi yani haritanın sağ üst köşesinde Vanavia var. Vanavia’dan güneye doğru indiğinizde ormanın içinden geçip Dermigon’a ulaşıyorsunuz.”
“Tamamdır buraları hatırladım şimdi.”
“Güzel, Dermigon’dan Axia’ya gitmek için Batı’ya doğru gittik. Eğer Axia’dan da batıya doğru ilerleseydik başkente ulaşacaktık.”
“Peki, şuan neredeyiz konum olarak?”
“Şuan başkent ile Axia arasındaki yolun kuzeyindeyiz yani dev ormanları.”
“Ormanın tam olarak neresindeyiz sence?”
“Muhtemelen ortalarındayız. Çünkü eğer güney-batı taraflarında olsaydık başkente çok yakın olurduk.”
“Ve eğer güney-doğu taraflarında olsaydık Axia’ya fazla yakın olurduk.”
“Evet iyi kavradınız efendim.”
“Eh, peki tamam haritadaki tahmini yerimizi biliyoruz. Fakat bu kadar konuşunca merak ettim, buranın kuzeyinde ne var?”
“Kuzeyde... işin aslı çoğu insanın buraya gelmek istememesinin sebebi var…”
“...?”
“’Sonsuz Boşluk’ diyorlar. Aslında ben bile görmedim. Gören birisi olduğunu da düşünmüyorum.”
“Neden?”
“Çünkü gidilmesi neredeyse imkansız.”
“İmkansız..?”
“O tarafa gitmek için 3 yol var efendim, ya dev ormanların içinden geçilesi lazım, ki bu da imkansıza yakın çünkü buranın kuzeyi bozuk doğan kaynıyor.”
“O zaman o boşluğun bozuk doğanlarla bir ilgisi mi var?”
“Aynı soruyu kralda sordu efendim. Fakat bir yerden sonrasına gitmeyi başaramadılar.”
“Anlıyorum... gitmenin diğer 2 yolu ne peki?”
“İkinci olarak, dev yarığın üzerinden geçmek. Gerçi ismi cennet ve cehennem yarığıydı sanırım, her ne kadar yarık ormanın başlangıcına yakın bitse de yarığın üzerine yapılan her köprü nedense sağlam kalmıyor galiba üzerinde bir lanet var.”
“O yarığı bir haritada görmüştüm... gerçek olduğunu hayal etmesi güç.”
“Evet gerçekten öyle efendim. Moria’lı madencilerin oraya indiğini bilmesem bende inanmazdım.
“Peki 3.yol nedir?”
“Rotos dağlarından geçmek, fakat her ne kadar zirvesine tırmanmayı başarabilseler de bu tarafına bakan kısmından kimse inemedi.”
“Fazla tehlikeli anladığım kadarı ile.”
“Evet öyle.”
Konuşmaktan dolayı susayan Nist elini istemsizce arkasına attı.
“Sadece kılıçlarımız kaldı…” dedi Kita.
“Resmen bir servet biriktirmiştik.. ister istemez üzülüyorum. Şimdi bir suya bile muhtacız, üstüne muhtemelen kral bizim hakkımızda dünya geneli arama çıkarmıştır bile.”
“Herhangi bir yerleşime gidemeyiz yani.”
“Kimsenin bizi koruyacağını sanmıyorum... muhtemelen kişi başı 5 elmas ödül koymuşlardır kafamıza.”
“Ne yapacağız peki?” diye sordu Kita.
“...Genelde bunu ben sorardım efendim...”
Kita bir daha güçsüzlüğünü fark edip kafasını ağaca yasladı.
“O zaman... şimdilik bu geceyi geçirmeye bakalım Nist. Yarın üzerine konuşuruz.”
“Öyle olsun madem.” Dedi Nist yüzünü asarak.
Ardından oturdukları yerden kalktılar ve geceyi geçirebilecek bir yer için malzeme topladılar. Kita şanslıydı ki Nist bu konularda iyiydi.
Nist’in yaptığı ağaç ev bu dev ağaçların arasında belli olmuyordu. Ev üzerine koyulduğu yapraklar sayesinde güzel kamuflaja sahipti.
Pek yakında olmasa da bir gölet buldular ve içindeki suyun birazını Nist’in yaptığı mataraya doldurdular.
Yakında insan olması çok zor olsa da gece ısınmak için aralıklarla ateş yaktılar, yemek ihtiyaçlarını ise genellikle gördükleri tavşanlardan karşıladılar.
Günler ve haftalar bir süre daha böyle devam etti. “Ne yapacağız peki?” sorusuna bir türlü cevap bulamadılar ve git gide ümitsizliğe kapıldılar.
Girdikleri bu çıkmaz ikisini bitap etmişti.
Ne yapacağız şimdi…
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..