Zamanla karşılarına gelen klan liderlerini yenmeye devam eden G.O.D. klanı, puanını yükselterek 22.sıraya kadar yükselmiş ve inanılmaz bir servet kazanmıştı.
Sıralamaları ilk 20’ye girmediği için, şimdilik başkente taşınmak zorunda değillerdi.
Ek olarak sadece 2 klan üyesi ile bu sıraya çıkan ilk klanlardı ve bu da onları 70-20 arası orta büyüklükteki klanlar arasındaki tek küçük klan yapıyordu.
Ayrıca sıralamada yükselmeleri yüzünden, birçok yerini sabitlemiş klanlar sıralama düşüyor, bazıları ise ilk 70’den düştükleri için artık ciddiye bile alınmıyordu.
Buna rağmen Kita ve Nist’in tekliflerini kabul etmek zorunda kalıyorlardı çünkü artık bu mesele yüksek seviye klanlarda bir gurur meselesi haline gelmişti.
Arada kabul etmeyen ufak tefek klanlar çıksa dahi ikili 22.sıraya kadar yükselmeyi başardılar.
Önemli nokta ise, yükselmek için yeterli puanı almaları gerektiğinden kendinden yüksek sıradaki klanlara meydan okumak zorunda kalmalarıydı.
Fakat kendi sıralamaları da yükseldikçe bazı klan liderleri gurularını ayaklarının altına alıyor ve bu teklifi kabul etmiyorlardı.
Hatta, bir süre sonra halktaki insanların dedikodularına göre ilk 20’de bulunan klanlar kralın yaptığı bir toplantıdan sonra kesinlikle bu teklifi kabul etmemeye başladılar.
Bunların sonucunda çıkmaza düşen ikili Nist’in evinin yakınlarında bir tepede neredeyse bütün şehri gören bir manzarada bu konunun üzerine kafa yorarken buldular.
“…”
“…”
“Sıçtık, sanırım.”
“Tamamen sıçtık.”
…
“Ne yani sıçtık deyip duracak mıyız böyle efendim.”
Siktir, buradan sonra ne olduğunu zerre hatırlamıyorum.
“Günlerdir aynı şeyleri konuşup duruyoruz... yani evet belki klan üyesi alıp, görevlere çıkıp bir yere kadar yükselebiliriz fakat ilk 3 klanı bu yöntemle asla yerinden edemeyiz.”
“Buraya kadar geldikten sonra vazgeçmeye hiç niyetim yok.”
“Aslında bir yol daha var ama…”
Nist Kita’nın ağzından çıkan yarım yamalak cümleyi duyduktan sonra heyecanla uzandığı yerden kalktı ve Kita’ya baktı.
“Nedir efendim, söyleyin lütfen! Başka bir yol varsa denememek için bir sebep yok! Başka bir şansımız mı var sanki...”
“Bilmiyorum Nist…”
“Efendim... son günlerde sanki hiç kendiniz gibi değilsiniz, o özgüveniniz, karar verme yetiniz her işi halletme beceriniz sanki bir anda yok oldu.”
Buraya kadar... daha önce geldim mi? Hatırlamıyorum, hatırlayamadığım veya geldiğim noktadan ötesine geçeceğim zaman, özgüvenim yok oluyor, evet Nist.
Kita oturduğu taştan doğrularak “Evet... haklısın.” dedi.
“Yani, bahsetmeyecek misiniz planınızdan?”
“Ha... ah evet anlatay-“
“Deh!”
“..?!”
Bir anda yoldan 20-30 tane atlı arabanın geldiğini duyan ikili bir anda arkalarına döndü. Arabalar çok prestijli gözüküyordu ve üstlerinde “S” şeklinde bir amblem vardı.
“Ne oluyor..?” diye sordu Kita.
“Bu amblem.. ne alaka?” diye şaşkınlıkla baktı Nist.
Ortalama her arabadan 4 tane siyah üniformalı kişi indi.
En öndeki araçtan ise beyaz ile kırmızı üniformalı biri indi.
Siyah üniformalılar Kita ve Nist’in etrafını hilal şeklinde kapadılar.
“Hey hey... ne oluyoruz lan?” diye bağırdı Kita.
Yakından baktıkça üniformalarda bulunan sayılar Kita’nın gözüne çarptı. Bunu fark ettikten sonra Nist’e doğru eğildi.
“Üniformalarının üzerinde sayılar var... bir fikrin var mı kim bunlar?”
“E-Efendim bunlar kralın “Özel” birliği, hepsinin birlik içindeki sıralaması yazıyor üniformalarında.”
“Şu beyaz-kırmızılı 1.sıra o zaman.”
“Evet fakat zaten tanıştınız onla…”
“Nasıl yani?”
“Özel bilgi olduğu için paylaşması yasak fakat artık size söyleyebilirim nede olsa istifa edeli çok oldu.”
“Anladım demek ondan yüzlerinin yarısında maske var.”
“Evet tanınmamak için, yoksa herkes beni yani Özel birliğin 2.sırasının neden böyle bir şey yaptığını çokça sorgulardı.”
“N-Ne?”
“Şu an... bize doğru gelen beyaz-kırmızı kıyafetli...”
Nist yutkundu ve yumruğunu sıktı.
“...Birliğin 1.si Syber’dan başkası değil.”
“Ben mi daha güçlüyüm o mu?”
“...”
“Nist?”
“Yakınsınız... fakat siz daha güçlüsünüz efendim. Yaşadığım şu zamana kadar sizden güçlü kimseyi görmedim.”
Bu sırada Kita ve Nist’in yanına gelen Syber, arkasında 99 kişilik özel birliği ile hiç olmadığı kadar korkutucu gözüküyordu.
“Konuşmanızı bölüyorum kusura bakmayın.”
İkisi de Syber’e karşı küçümseyici şekilde baktılar.
“Görüşmeyeli uzun zaman oldu Nist.”
“Bir süre daha görüşmeyiz diye umuyordum.”
“Yaptığın delilikten başka bir şey değildi.”
“En azından hala senin gibi o kralın köpeği değilim.” dedi Nist sırıtarak.
“Velet! Haddini Bil!”
“Ülkenizdeki belki de en güçlü 100 kişiyi toplamışsınız. Bu kadar mı korkuyorsunuz bizden?” dedi Kita.
“Sen, sen yok musun sen! İlk gördüğüm anda gebertmeliydim seni.”
“Uzatma sırık, ülkenin en güçlü birliği neden ikimiz için buraya kadar geldi onu söyle bakalım.”
“...Hadsiz köpek seni!”
Arkasındaki siyahlı ordusu ileri doğru geliyorlardı ki Syber elini havaya kaldırarak onları durdu.
“Neyse... seninle sonra uğraşacağım zaten.”
Ardından arkasından bir yazı çıkarıp göz gezdirdi ve ellerini arkaya koydu.
“G.O.D. klanın üyeleri Kita ve Nist, Krallık emrine göre krallığın bütünlüğünü tehdit etmekten dolayı tutuklusunuz!” diye bağırdı.
“...NE?”
“Siktir!”
Kita Syber’ın kafasına tekmesini geçirdi. Kolunu defans olarak kullanmasına rağmen maskesi çatlayan Syber’ın gri gözleri hiddetli bir şekilde parlıyorlardı.
Syber Kita’nın ayağına attığı çelme ile onu yere düşürdü. O an Nist bıçaklarını Syber’ın koluna sapladı ve göğsüne tekme atarak onu arkasındaki birliğe doğru fırlattı.
“Gh... lanet olası veletler! Saldırın!”
“Nist!” diye bağırdı Kita.
Nist başıyla onaylayarak üstlerine doğru hızla gelen 100 kişilik birliğe doğru son bir bakış attı.
“Umarım veda hediyemi beğenmişsindir.. Syber.”
Parmaklarını tıklatmasıyla hançerine sürdüğü felç etki etmeye başladı...
...ve Nist elini Kita’ya değdirdi.
“Teknik:Zero”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..