Tanıtım
Başka bir boyutun en şeytani varlığı bir deney yaptı. Sayısız kan ve ceset kullandı.
Sınırlarına gelmiş şeytani varlığın bir amacı vardı.
Tanrılardan bile üstün bir varlık olmak istiyordu!
Deney başarıyla tamamlandı!
Bu kitap bir kötülüğün deneyimden sonra ki yeni yaşamını anlatır!
.
.
.
.
.
.
Geçmişte çok günah işleyenlere ne olur?
Soruyu daha farklı sorarsam...
Ölmeden önce çok fazla kötülük yaptığımızda ne olur?
Cehenneme mi gideriz?
Yoksa yaptıklarımızın cezasını çekeceğimiz bir başka yaşama daha mı sahip oluruz?
Peki ya yaptıklarımızdan pişmanlık duyuyorsak?
Her zaman böyle düşünceler insanların aklından geçer..
İyi insanlar bile endişelenebilir..
Ölümden sonra olacaklar herkesi korkutur..
Herkesin bir pişmanlığı olur.
Benim de bir pişmanlığım var..
Keşke o siktiğimin adaletin köpeklerine daha fazla işkence etseydim. Derilerini yüzüp kanlarını içmek yetmedi!
Ne yani?
Yaptığım kötülüklerden pişman olduğumu mu sandınız?
Hahahaha...
Sadece daha fazlasını yapamadığıma pişmanım!
Kötü adam mı?
Doğru!
Ben gerçek bir kötüyüm!
Ben kim miyim?
Bütün güzellikleri ele geçiren gerçek kötülüğüm!
Hahahahaha...
Vicdan denen bir şey bende yok.
Sevgi denen bir şey bende yok!
Duygu denen bir şey bende yok!
Öldüğümü mü düşünüyorsunuz?
Ben ve ölmek...
Hahahahha...
Yanlış!
Ölümü kontrol eden benim.
Benim ismim Gu Langan!
İsmimi duyanlar korkudan ölüyorlar. Kimse açıkça ismimle hitap edemez bana.
Bu yüzden de bana bir çok isim taktılar.
Şeytan kral!
İblis!
Ölüm lordu!
Ceset dağının efendisi...
Saymakla bitmez!
Annelerin, çocuklarına anlattığı korku hikayelerinin baş kahramanıyım.
Ben GU LANGAN'IM!
.
.
.
-Sonunda...
-Hahahahah
Gu Langan, önünde ki sayısız cesete baktı. Hepsi de seçilmişlere aitti. Genç yaşlarında ölmüş bu bedenlerin hepsi çok yetenekliydi. Fakat hepsi de Gu Langan'ın elinde birer birer ölmüştü.
Ölüm sebebi ise...
Kalpleri korkudan durmuştu!
Gu Langan, elinde ki minicik ve birazcık de eğimli demir aletle, önünde ki cesetin açık gözlerini çıkarttı ve göz toplarını başka bir cesede aktardı.
-Zerrin İmparatorluk gözü bana ait.
Şu anda Gu Langan, kendisine bir yeni beden yapıyordu. Şu anki bedeni sınırına ulaşmıştı. Daha fazla güçlenmesi mümkün değildi. Fakat elde ettiği özel bir şeytani teknik sayesinde binlerce insanın ve canavarın parçalarından özel bir vücut yapmanın yolunu öğrenmişti.
Bu tekniği elde etmek bile ona zaman, emek ve kaynak harcatmıştı.
Daha sonra başka bir cesede geçti.
Bu ceset ise bir elfe aitti. En fazla 100-200 yaşlarındaydı. Yani genç sayılırdı. Onun da kanını aldı.
Daha sonra başka birisine geçti.
Kafasında boynuzları, gri bir teni olan yakışıklı bir adamdı. Aslında o adam, bir ejderhaydı. Onun da kalbini , iç organlarını, kanını ve gözlerini aldı.
Oldukça ifadesiz bir şekilde hızlıca işini yapıyordu. Sanki bir kasabın inek ya da koyun öldürmesi gibi insanları, canavarları ve başka ırkları kesip, biçiyordu.
Sırasıyla bir çok cesede gitti.
Bir yüksek orgun da kanını aldı..
Bu işlem yavaş ama dikkatli bir şekilde devam etti..
Kutsal vücuda sahip olan özel bir beden bulmuştu. Sadece 15 yaşında bir çocuktu. İkinci ana beden o olacaktı.
İşlem sürerken, Gu Langan da elde ettiği kanları karıştırmaya başladı. Biraz da kendi kanını karıştırdı ve bir dizilim oluşturdu.
Saatler sonra altınımsı bir kan elde etti. Bu kanı da ana beden olacak çocuğa enjekte etti.
Bir org'un yüksek hızda yenilenmesi vardı. Bu çok değerliydi. Bir ejderhanın yüreği ve iç organları çok güçlüydü. Manayı toplayabilirdi. Elf'in uzun bir yaşamı vardı.
Bir sirenin mükemmel bir sesi vardı. Büyülü bir ses... Doğaya uyumlu..
Her canlıdan sayısız parça topladı.
Eşi benzeri olmayan bir şey elde edecekti...
Amacı buydu!
Bunu asırlardır planlıyordu.
Sonunda her şeyi elde etmişti..
Bütün parçaları topladı ve özel bir dizilim ile tamamen birleştirdi. Ayrıca bazı nadir bitkiler de karıştırdı. Birleşme mükemmel olmuştu.
Gu Langan, heyecanla son adıma geçti...
Kendi bedenini ve elde ettiği her şeyi bir araya topladı. İkinci Ana beden olacak çocuğun bedenini de merkezde ki çembere getirdi. Şimdi tamamen birleştirme zamanıydı. Ondan sonra da sınırsız büyüme potansiyeline sahip bir vücudu olacaktı.
Gu Langan, hızla sihirli sözleri söylemeye başladı.
Bedeninin ve ana bedenin eriyip yok oluşunun acısını hissetti. Fakat dayandı. Daha büyük bir amaç uğruna bu dehşet acı hiçbir şeydi.
Gu Langan, bilincini ve ruhunu korudu....
Ne kadar süre geçtiği bilinmez...
Çok özel bir andı..
Yasaklanmış bir deneydi ve başarıya da ulaşmak üzereydi.
Bu yeni beden, bilinmeyen bir zamana ve boyuta gidecekti.
Çok özel bir an...
Gu Langan, yeni bir beden, yeni bir yaşama sahip olacaktı.
Başka bir boyut ve zamana gidecekti..
Kendi boyutunda ötesine...
Şeytani şeyler yapmıştı ki...
Pişman değildi. Daha üstün olmak istiyordu. Sınırlarını görmüştü ve O sınırları aşmak istiyordu.
Asırlarca emek vermişti amaçları uğruna..
Emeğinin karşılığını da alacaktı. Almak zorundaydı.
En sonunda sayısız parça birleşti ve iki beden de eriyip, başka bir beden oluşturdu.
Bu beden, evrende tekti..
Büyünün sonunu görmüştü. Kalbinde ki mana halkaları sınır olan 9. Halkaya kadar ulaşmıştı.
Gu Langan, bir büyücüydü. Ayrıca bir savaşçıydı. Bedenini ve büyüsünü sonuna kadar geliştirmişti. Fakat daha fazla güç elde etmek istiyordu.
Tanrılardan bile üstün olmak istiyordu.
Gu Langan, bilincini ve ruhunu yeni bedenine transfer etti.
Gu Langan, kısa bir an neler olduğunu anlayamadı. Bilincini kaybetmek üzereydi. Fakat dayandı.
Evrenin bilinmeyen bir köşesinde bir yerde büyük bir fırtına koptu. Çok şiddetliydi. Yıldırımlar çaktı..
Büyük bir uzay-zaman tüneli oluştu. Aynı tünelden bir tane de Gu Langan'ın üstünde oluştu ve bedeni kendisine çekti.
Gu Langan, daha yeni bedenine alışamamıştı. Elinden gelen tek şey bilincini açık tutmaktı. Bedenini kullanamıyordu. Karşı koymadı...koyamadı...
Gu Langan, yeni bedeniyle beraber tünelden geçiyordu...zifiri bir karanlık...
Ne kadar sürenin geçtiği belirsiz...
Zaman algısı kaybedilmiş...
Gu Langan, en sonunda bir yere ulaştığını hissetti. Bilincini açık tutmakta zorlanıyordu. Deney başarılı olmuştu. Fakat daha sevincini yaşayamadan en sonunda tamamen kendisinden geçti..
.
.
.
.
Gu Langan'ın ortaya çıkışından sadece bir kaç saat sonra insanlar ortaya çıktı..
-Yıldırımlar durdu! Hazine bize ait olacak!
-Seni şerefsiz, hazineyi bırak ve defol!
-Hepiniz sesinizi kesin! Hazine ben, Ju Liu'ya ait olacak!
-Bakın, sonunda ortaya çıktı! O şey de ne?!
-Bu..bir insan mı?
-Yoksa insan bedeninde bir hazine mi?
-Hayır, kesinlikle bu çocuk aldı hazineyi! Tam fırtınanın merkezinde!
Sayısız uzman, Gu Langan'ın bedenine bakmak için geldi. Fırtına yüzünden bir hazinenin ortaya çıktığını sanmışlardı. Hepsi açgözlülerdi.
Gu Langan ise kendisinde değildi.
Uzmanlar, Gu Langan'ı incelemeye başladı. Kısa sürede her bir parçası uzmanlar tarafından detaylıca incelenmişti.
-Bu gerçekten de bir insan...
-Yetişim için harika bir bedeni var. Fakat kim bu çocuk?
-İnanılmaz, dantianı kalbinde bulunuyor.
-Çok ilginç, bu boyuta ait değil bu çocuk.
-Evet, bize benzemiyor. Bakın, etini kesmeye çalıştım ama kesemedim. Bir de siz deneyin.
Uzmanlar, Gu Langan'ın cildini sayısız hazine ile kesmeye çalıştılar ama çoğu başaramadı. Yumuşak görünüyordu ama..kesilmesi imkansız gibiydi.
Sonunda minicik bir kesik açmayı başardılar ve o kesikten altın rengi bir kan çıktı. Saniseler içinde kesik tamamen ortadan kayboldu.
-Ne tuhaf bir beden! Çok hızlı yenileniyor ve kanı da bir tuhaf!
Uzmanlar bu sefer de aralarında kavga etmeye başladı. Bu canavarın ne ya da kim olduğunu bilmiyorlardı. Fakat onun buraya ait olmadığını biliyorlardı. Başka bir yere ait olmalıydı.
Belki de çok üst boyutlara ait bir çocuktu.
Gu Langan, en sonunda bilincinin tekrar geldiğini hissetti. Gözlerini yavaşça açtı ve etrafında baktı. Bir kaç yüz insan etrafında toplanmış onu izliyorlardı. Vücuduna dokunuyorlar ve kendi aralarında konuşuyorlardı.
Gu Langan, insanların ne dediğini anlayamadı. Farklı bir dil konuşuyorlardı. Hepsi de garip görünüyordu.
Gözleri küçük ve çekikti. O çekik gözlerinden nasıl görüyorlardı? Görüş açıları dar olmaz mıydı?
Ayrıca neden saçlarını kadın gibi uzatmışlardı? Hepsinin saçları gereğinden fazla uzundu.
Giydikleri kıyafetler de bir tuhaftı..
Evet deney başarılı olmuştu. Yeni bir bedene sahip olmuştu. Ayrıca farklı ve daha üst bir boyuta geçmişti. Hepsi güçlü görünüyordu.
İnsanlar, Gu Langan'ın gözlerini açtığında şaşkınlık içerisinde konuştular.
-Şu gözlere de bakın! Ne kadar da farklılar! Birisi mavi diğeri yeşil! Kocaman gözleri var!
-Evet çok ilginç! Ne dediğimiz anlıyor mu acaba?
Gu Langan, adamların heyecanlı konuşmalarından ve tuhaf parlak gözlerinden az çok ne olduğunu anlamıştı. Onu bir hazine gibi görüyor olmalılardı. Gözlerinde şeytani bir parlaklık oluştu. Fakat hemen masum bir gülümsemeyle sakladı.
-Siz de kimsiniz? Burası neresi?
İnsanlar, Gu Langan'ın konuşmasını dinlediler ama bir şey anlamadılar. Hepsi birbirlerine baktılar ve tartışmaya başladılar.
-Ne tuhaf bir dil!
- Bizi anlamıyor sanırım!
-Başka bir boyuttan gelmiş olmalı. Bu normal!
-Ne yapalım?
İnsanların içinde çok yaşlı bir adam sahte bir öksürükle konuştu.
-Öhöm, her yıl başka bir tarikata gitmesini öneriyorum. İlk bizim tarikatımıza katılsın. Ona buranın dilini öğretelim ve geliştirelim. Belki de gizli harabenin sırrını bu çocuk bulur.
Başka bir yaşlı adam da konuştu.
-Bu çocuğu güzelce yetiştirelim. Elde ettiği hazineleri de bize vermesini sağlayalım.
Başka birisi de fikrini belirtti.
-Evet onu kullanalım. Asırlardır giremediğimiz bütün yerlere bu çocuğu sokalım ve sırlarını da öğrenelim.
Herkes bu konuda bir fikir birliğine sahip oldu. Tuhaf bakışlar anında Gu Langan'ı buldu.
Gu Langan, bu insanların bakışlarını fark ettiğinde neler olduğunu az çok anladı. Kendisi olsaydı o da aynı şeyi yapardı!
Onu bir kukla gibi kullanmak istiyorlardı!
Fakat kullanılanlar onlar olacaktı. Buna izin vermesine imkan yoktu!
-(Hahaha..beni kullanmak mı istiyorsunuz? Sanki buna izin veririm de! Hepinizin kanını içip, etinizi yiyeceğim. Tanrılardan bile üstün bir varlık olacağım!)
Gu Langan, eliyle en zayıf görünen adamı işaret etti. Onu seçmişti. Önce ondan başlayacaktı. Şimdilik güvenlerini kazanacak ve masum bir çocuk gibi davranacaktı.
Gu Langan, burayı çok sevmişti. Çok yüksek miktarda mana hissediyordu. Açgözlülüğü tavan yapmıştı.
Seçilen yaşlı adam, herkese kibirli bir bakış attı ve hafif bir gülümseme ile konuştu.
-Hahahaha..evlat, iyi bir seçim yaptın. Kesinlikle gelecekte sana iyi davranacağım.
.
.
.
Arkadaşlar, bu ilk harem denemesi kitabım. Nasıl olduğunu yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..