2. Bölüm

avatar
412 1

The second life of evil! - 2. Bölüm


Önceki bölüm.


Seçilen yaşlı adam, herkese kibirli bir bakış attı ve hafif bir gülümseme ile konuştu. 


-Hahahaha..evlat, iyi bir seçim yaptın. Kesinlikle gelecekte sana iyi davranacağım.

.

.

.

.

.

-Ah, neredeyim? Burası neresi?


Güzel bir kadın, kaşlarını çattı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Antik çine ait dekorlarla dolu bir evde, yatakta uzanıyordu.


Bir süre neler olduğunu anlamaya çalıştı. En son bilgisayarın başında oturmuş kitap okuyordu. 


Peki ya sonra ne olmuştu?


Doğru..


Acıktığı için kendisine makarna yapmaya karar vermişti. Ondan sonra da...


Yemeğini yemiş ve biraz daha kitap okuyup yatmıştı...


Ciğerlerini dolan is ve yanık kokusunu hatırlıyordu..


Daha sonra bir patlama olmuştu. Çok acı çektiğini hissetmişti..


En sonunda neler olduğunu anlayabilirdi. 


Ocağı açık unutmuştu. Haliyle de...


Yanarak ve zehirlenerek ölmüştü!


Ne korkunç bir ölümdü!


Bu güzel kadının ismi Sa Jinyu idi..


Sa Jinyu, daha 22 yaşındaydı. Liseyi bitirdikten sonra bir sene üniversite sınavlarına çalışmıştı. Fakat kazanamamıştı. Ondan sonra da kendisini kitap okumaya adamıştı.


Peki en son okuduğu kitap neydi?


Sa Jinyu, bir süre düşündü. 


Ölmeden önce okuduğu kitabın ismi, "Şeytan'ın Düşüşü" idi.


Genç bir kadının arkadaşları ile eğlenmek yerine web novelleri okuması...hele ki savaş, aksiyon ve kanlı kitaplar..


Bu genç kadın, oldukça tuhaf bir kişiliğe sahip denilebilirdi.


Bu novel, kötü ve sade ismine rağmen kötü bir kitap değildi. Kahraman, sayısız güzelliği olan çok yakışıklı bir adamdı. Elbette şansı da çoktu. Altın parmak ya da halo artık neyse şansın seçilmişi idi.


Her şey istediği gibi gidiyordu. Fakat..


Bölüm sonu canavarı kitabın ortasında ortaya çıkmıştı. Onun geldiği zamanda yıldırımlar ortaya çıkmış, büyük bir fırtına kopmuştu. 


Haliyle de sayısız uzman bir hazinenin ortaya çıktığını düşünüp o bölgeye kontrole gitmişti. Fakat ortada bir hazine falan yoktu!


Onun yerine bir çocuk vardı. 14-15 yaşlarında herkesten farklı görünen bir çocuk vardı. Masum bir yüze sahipti. Kimsenin anlamadığı bir dilde konuşuyordu.


Bu kişi, Gu Langan adında kötü şeytandı. 


İlk bir kaç yılda bir sorun çıkmadı. Fakat ondan sonra şeytan bu diyara alıştı ve kötülüklerini de açıkça yapmaya başladı. Tam bir kötü adamdı!


Kötü adama karşı da kahraman adaleti sağlamak amacıyla onunla savaştı. 


Yıllarca onun tuhaf teknikleriyle savaştı ama bir kazanan olmadı. Sonucunda ise, şans eseri bir hazine elde etti ve çok büyük bir güç kazandı.


En sonunda da kahraman, kötü adamın hakkından gelmeyi başardı ve kitabın sonu da tekrar güzellikleri ile eğlenen kahramanın en güçlü olmasıyla bitti. 


Kısacası klasik bir kitaptı.


Sa Jinyu, kitabı hatırlayınca yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. Böyle kitaplar okuduğu için elbette öldükten sonra reenkarnasyona inanıyordu. 


Hemen yataktan kalktı ve odanın içinde bulunan küçük bir ayna buldu ve kendisini inceledi.


Aynada gördüğü yüz..


Elbette ne kadar istese de kahraman olmamıştı!


Onun yerine, kahramana aşık olan aptal bir kız kardeş ve haremin arasında kısa bir an görünüp kaybolan güzelliklerden birisine dönüşmüştü. 


Çılgınca saçmalık!


Sa Jinyu, ağlamak istedi ama kendisini tuttu. Şu anda gerçekten de şeytanın ve kahramanın arasında kalan aptal kız kardeş olmuştu! 


Aynada yansıyan görüntüde simsiyah uzun saçlı ve kırmızı gözlü bir kadın vardı. Gözünün altında ikiz benlere sahipti. Göğüsleri raz küçüktü. Beli inceydi. Dudakları minik ama dolgundu. Tatlı ve sevimli görünüyordu. Ayrıca kırmızı gözleri biraz tuhaftı. İnsanı rahatsız eden türdendi.


Sa Jinyu, tekrar ağlamak istedi. Gerçekten de yanılmamıştı. Kahramanın hareminden birisine dönüşmüştü.


Bu kişinin de ismi Sa Jinyu idi. Herkes ona kötü davranıyordu. Bir tek kahraman iyi davranmıştı ve onu yargılamamıştı. 


Haliyle de bu top yemi Sa Jinyu da kahramana gönlünü kaptırmıştı. Bu yüzden de arkasında dolaşan yavru bir köpek gibiydi. Haliyle de şeytana karşı savaşta yardım etmek isteyip de ölüp gitmişti.


Tam anlamıyla aptal biriydi. 


Sa Jinyu, yere çöktü. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Acaba ne zamanda ortaya çıkmıştı? Şeytan gelmiş miydi? 


Kendisine ne olacaktı?


Kahramana hayranlık beslediği söylenemezdi. Aynı şekilde de şeytandan da korktuğu söylenemezdi. En iyisi aptal gibi aralarında girmemek ve kendi hayatını yaşamaktı.


Böylece hayatta kalacaktı!


Hedefini bulmuştu. 


Hayatta kalmak ve normal bir yaşam sürmek, onun hedefiydi. Fakat bir sorun vardı. Hem de çok büyük bir sorun!


O da, şeytan geldiğinde ona bu dili öğretmesi için seçilen kişi olması idi. 


Zaten yüzlerce hatta binlerce öğrencinin içinden neden Sa Jinyu'nun seçildiğini anlayamıyordu. Bunu şansa yormak da istemiyordu.


Sa Jinyu sadece kendi halinde rahat bir şekilde yaşamak istiyordu. Güçlenmek de ölümsüz olmak da kahraman da şeytan da umrunda değildi.


Hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordu. Sadece tembelce rahat bir şekilde yaşamak istiyordu. Çok çalışmak istemiyordu. Birilerini memnun etmek de istemiyordu.


Bekarlık sultanlıktır prensibine sahipti.


Fakat Sa Jinyu'nun bu işten kolayca kurtulmasına da imkan yoktu. Gözlerini kapattı ve derin bir iç çekti. Hayat neden bu kadar zordu?


Bir anda kapısı hızla açıldı. Çok yakışıklı bir adam heyecanla içeri girdi.


Bu adamın beyaz uzun ve güzel saçları vardı. Simsiyah gözlere sahipti. Yüzünde onurlu bir gülümseme ile konuştu.


-Kız Kardeş Jinyu, kıdemliler çağırıyor. Herkes meydanda toplanacak. 


Sa Jinyu, büyümüş gözleri ile kahramana baktı. ("Az saygın olsun seni pislik! Bir genç kızın evine bu şekilde girilir mi?") Elbette bu sadece onun, o anda aklından geçenlerdi..


Sa Jinyu, hemen yerden kalktı ve kendisine çekidüzen verdi. Tam da zamanında gelmişti. Kitapta bahsedilen şeytan sonunda gelmişti. Açıkçası ne tür bir yüze sahip olduğunu da merak ediyordu.


Kendisine haber veren adam tabi ki de kahramandı. Onu, herkesten ayıran beyaz saçları fark etmemek imkansızdı. 


Kahramanın ismi Yu Jing idi. 


Kristal berraklığında bir adamdı. Adaleti de kalbi de büyük bir adamdı. Tabi şu anda sadece saygısız biriydi. 


Sa Jinyu, kahramanı gördükten sonra elde ettiği bedenin neden kolayca aşık olduğunu anlamıştı. Gerçekten de çok yakışıklıydı."(Peh, yakışıklı olsan ne olur!? Sağduyuya bile sahip değilsin!")


Kahraman'ın bu yakışıklı suratı ile bütün güzellikleri kazanması gayet normaldi. İnsana, baktırıyordu kendisini. Değişik bir his veriyordu. Sanki şeytan tüyü vardı. 


Sa Jinyu yine de fazla umursamadı. Şans yüzünden istediği her şeye sahip olmuş bu karakterlere gıcık kapıyordu. O, diğer kızlara benzemezdi.


Sa Jinyu, merakla kahraman Yu Jing'i takip etti. Okuduğu zaman her zaman hayal kurardı. Burası da tıpkı hayalinde ki gibiydi.


Yemyeşil büyük bir alan..


Sayısız güzellik ve sayısız yakışıklı adamlar. Hepsi de cennetler tarafından eşleştirilmiş gibi mükemmeldi.


Yu Jing, biraz heyecanlı biraz da meraklı bir sesle konuştu.


-Kız Kardeş Jinyu, neden yerdeydin? Bu arada yaşlılar ve kıdemliler özel bir hediyeden, bir tür hazineden bahsetti. Acaba ne tür bir hazine getirdiler?


Sa Jinyu, sakin kalmaya çalıştı ve konuştu. ("Peh, bu kadar gıcık ve duyarsız kahraman mı olur?!")


-Kardeş Jing, Bilmiyorum. Bence aldıkları yere geri bıraksınlar. İyi bir hazine olmayabilir. 


Yu Jing, şaşkın bir şekilde konuştu.


-Sen ne diyorsun? Hazineyi neden bıraksınlar ki? Elde etmesi zor olmuştur. Kesin şansla elde edilmiş harika bir şeydir.


Sa Jinyu, içinden alayla güldü. ("Harika mı? Şeytan sana harika mı geliyor aptal kahraman? ") Neyse ki düşüncelerini açığa vurmadı. Sadece içinden gülmeye devam etti.


Sa Jinyu, Yu Jing ile beraber meydana ilerledi. İnsan kalabalığının ortasında bir kaç kıdemli vardı. Zayıf ve yaşlı bir kıdemlinin kucağında 15-16 yaşlarında bir çocuk vardı. 


Çocuğun kısa siyah saçları, büyük çift renkli gözleri vardı. Biri mavi diğeri Yeşildi. Açık bir teni ve tatlı bir yüze sahipti. Dudakları ne fazla kalın ne de inceydi.. Saf ve masum duruyordu. Farklı bir havası vardı.


Çocuk, keskin bir şekilde öğrencilere bakıyor ve sanki hepsini değerlendiriyordu.


Bu çocuk aslında Gu Langan idi.


Gerçekten de herkesi inceliyor ve değerlendiriyordu. 


Kıdemli, zafer kazanmış bir edayla Gu Langan'ı havaya kaldırıp konuştu.


-İşte kazandığımız hazine! Bu çocuk başka bir boyuttan geliyor! Yeteneği mükemmel. Dilimizi bilmiyor ve yeni geldiği için henüz doğru düzgün vücudunu kullanamıyor. Ona bakacak ve ilgilenecek birisi gerekiyor. Kim ilgilenmek ister?


Gu Langan, adamın ne dediğini anlamasa da onunla ilgilenecek birisini ayarlamaya çalıştığı barizdi. Deney başarılı olsa da henüz alışamamıştı. Haliyle de bir prenses gibi taşınıyordu.


Eh, kendisiyle ilgilenen bu aptallar için büyük bir onurdu! 


Sa Jinyu da şeytana bakıyordu. Baştan sona incelediğinde şok olmuştu. Kendi kendine fısıldadı.


"(-Siktir! Kötü adam çılgınca harika! Hayır. Hayır. Aklını çelmesine izin verme. O bir ölüm makinesi. Bir manyak! Masum yüzüne sakın kanma!")


Sa Jinyu, hemen gözlerini çekti ve iyice insan kalabalığına karışıp ortadan kaybolmaya çalıştı. Umuyordu ki kendisini seçmezdi. Çünkü onunla ilgilenmek en son isteyeceği şeydi.


Fakat çok geçti!


Gu Langan çoktan Sa Jinyu ile göz göze gelmişti bile. Yüzünde minicik bir gülümseme oluşmuştu. 


-"(Benden kaçmaya mı çalışıyor? Hehehe..çok eğlenceli. Gözleri de güzelmiş..kan kırmızısı..")


Diğer öğrenciler ellerini havaya kaldırmış ve seçilmek için can atıyorlardı. Bu hazine tarafından seçilmek, tarikattan sayısız başka hazinelere sahip olmak demekti. 


Elbette tarikat Gu Langan ile ilgilenen kişiye kaynak dağıtacaktı. Tabi ki herkes bunu biliyordu. Bu yüzden hevesle istiyorlardı.


Kahraman Yu Jing, bir kaç adım öne geldi ve hafifçe eğilip kıdemlileri selamladıktan sonra konuştu.


-Kıdemliler, bu küçük ilgilenmek ister. Endişeniz olmasın. Kesinlikle en iyi şekilde ilgileneceğim.


Kahraman dikkat çekiyordu. 


Gu Langan'ın da dikkatini çekmişti. Baştan sona inceledi ve dudaklarını yaladı. 


Yeni elde ettiği gözleri, insanların şans değerini görebiliyordu. Aynı şekilde onların şansını çalmasına da yarıyordu.


Yu Jing'in kafasının üstünde yeşil, dört yapraklı bir yonca vardı ve üstünde 800 yazıyordu.


Şu ana kadar bir çok kişi görmüştü ve ilk defa bu kadar şanslı birisine denk gelmişti. 


Diğerlerinin şansı ise düşüktü. Bazılarının üstünde beyaz, sarı, kırmızı, siyah renk yoncalar vardı. Puanları da pek yüksek değildi.


Siyah renk yoncaya sahip olanlar kesinlikle şanssız demekti.


Gu Langan, kendisinden saklanmaya çalışan Sa Jinyu'nun şansına da dikkat etmişti. Onun ki siyah 300 görünüyordu. Yani şanssız birisiydi ve yakın zamanda bu şans ile ölür giderdi.


Fakat bu kız oldukça ilgisini çekmişti. Özellikle kan kırmızısı gözleri ve tavırları...eh bir de şanssızlığı komiğine gitmişti. Uğraşmak eğlenceli olacaktı.


Çünkü beyaz saçlının şansına karşılık onun şanssızlığından daha fazla eğlence çıkartabileceğini hissetmişti.

.

.

.

Bu kitabın ilginç olacağını hissediyorum.. Yorumlarınızı görmek isterim. Tırnak işareti ve parantez işareti kullandığım cümleler karakterin düşünceleri. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr