Bölüm 25: Büyük Girdabın Eli Kulağında…

avatar
513 1

The Zombie Knight Saga - Bölüm 25: Büyük Girdabın Eli Kulağında…



Çevirmen: Lucius

 

Bölüm 25: Büyük Girdabın Eli Kulağında…

 

Okul, metal işleri, özel eğitim, meditasyon ve suçluların pestilini çıkarma işleri arasında sonraki günler tam bir karmaşaydı. Hector sabahları ortaya çıkıp doktor notlarını sonraki derslerini asmak için kullandığından okul en kötüsü olma eğilimindeydi. Sescoria’da olanlardan sonra annesinin ona verdiği mazeret kutusunu neredeyse unutuyordu, fakat şimdi bunun için oldukça minnettar hissediyordu.

 

Ayrıca ilk özel ders seansının Gregory ile olduğundan dolayı da rahatlamıştı. Hector, Sheryl veya Janine gelseydi bu durumu halledebileceğinden emin değildi. Odasına başka birini almak yeterince korkutucuyken, bir de bu kişinin kız olması onun için imkansız bir fikirdi. İlk seanstan sonra bunun farkına vardığında, ikincisinin bir hamburgercide olmasını ayarladı.

 

Bununla beraber Lance ile olan zamanı daha az sinir bozucuydu. Metal ile çalışmak bir şekilde işleri kolaylaştırıyordu, belki de Hector bunun çok daha yararlı olduğunu düşündüğündendi. Tabii ki Lance ile beraber üzerinde çalıştıkları zırhı alamazdı, fakat bu yapım süreci ile ilgili bir şeyler kazanmıştı. Fikirler istemeden ortaya çıkıyordu.

 

Daha başlamadan önce bile, Lance’in zırh eldivenlerinden ilham almıştı. Onları sıfırdan kopyalayıp yapmak onun ötesinde bir işti, fakat bunu yapmasına gerek olmadığını fark etti. Bunun yerine, bir hırdavatçıya gitti ve bir çift ince ve eline iyi oturan bir eldiven satın aldı. Buradan başlayıp onlara bir demir çerçeve oluşturdu. Basit bir kaplama yapmak yerine her parmağın etrafına çoklu halkalar oluşturdu. Sonra eklemler hariç boşlukları doldurdu ve birden tüm parmakları demirle kaplanmıştı. Üstelik hala onları aynı gerçek zırh eldiveni gibi hareket ettirebiliyordu. Ne var ki metali bir şey tutmuyordu, bu yüzden elini çevirdiğinde parçalar kayarak düştü.

 

Bu işin en zor kısmıydı. Birbirine kitlenip yerlerinde dursunlar diye her bir parçaya buna uyumlu deliklerle beraber sivri uçlar oluşturmak zorunda kaldı.

 

Sonrasında geriye bir tek ön kolları ve ellerinin arkasını metalle kaplamak kalmıştı. Avuç içlerini çıplak bıraktı. Böylece hala düzgün bir yumruk yapabilecekti, işte o zaman işine baktı ve gülümsedi. Gerçek bir zırh eldiveni yapmıştı. Lance’in yaptıkları kadar karmaşık olmayabilirlerdi, fakat eldivenler sayesinde muhtemelen çok daha rahat ve kullanışlıydı. Çoğunlukla yani. Ön kollarını demirle kaplamak eldivenleri elinden çıkarmasını imkansız kılıyordu.

 

Çalışmasını yok etti ve baştan başladı. Garovel ona bunu bir tür pratik olarak düşünmesini, konsantre olmasını ve tüm parçaları ne kadar hızlı oluşturabileceğini test etmesini istedi. Kendini hızlanmak için zorladığında işlem çok daha zordu. Tüm parçaları birbirine tutturmak elbette en acı veren kısımdı. Saatlerce süren çalışmadan sonra bile her şeyi doğru bir şekilde oluşturmak on beş dakikadan fazla bir zaman alıyordu.

 

Bununla beraber, en değerli fikirler gerçek çalışmayla ortaya çıkardı. Zırh için metal eritme ve kalıp çıkarma sürecini gören ve deneyimleyen Hector bundan keyif duymak dışında demirini farklı şekillerde yaratmayı kavramsallaştırmaya başladı. Bunu da bir sürece dönüştürmeye çalıştı. Zihninde sadece demir şekillerini canlandırmak yerine, şeklin bir tozdan eritildiğini ve daha sonra yeniden şekillendirildikten sonra istenilen şekilde soğutulduğunu canlandırdı.

 

Aslında bir ölçüde işe yaradı. Bir şeyi oluşturmak daha üzün sürdü, ancak demir elinde göründüğünde, elinde olan şey hiç de fena olmayan bir küptü. Bunu bir küre, piramit ardından bir dikdörtgenler prizması ile denedi. Garovel bir ikosahedron yapmasını istedi ve neye benzediğini öğrenen Hector, Garovel’in kahkahasını duyana kadar yaklaşık yarım saat boyunca çabaladı. O noktada vazgeçti ve ölüm meleğine orta parmağını gösterdi.

 

Pratik deneyim de ayrıca yardımcı oluyor gibi görünüyordu. Hector başlıca demirini kullanarak suçluları indirmeye yoğun bir çaba gösterdi. Ateşli silahlar söz konusuysa ilk önce onları demir tuğlalara çevirdi ardından saldırganların uzuvlarını bağlıyordu. Eğer bir mağdur veya tanık var ise Hector onları bastırılmış fail ile en yakın karakola götürdü.

 

Ne yazık ki, işler her zaman sorunsuz gitmedi. Birden fazla kez tüm yaptığı sadece biraz hırsızlık olsa bile yanlışlıkla suçlunun kolunu veya bacağını kırdı. Garovel yalnızca katillere odaklanmaya çalıştı, ancak ölüm meleğinin ölüm auralarını görme yeteneğiyle bile bulmak o kadar kolay değildi.

 

‘Cinayetlerin çoğu sonuçta tutkular sonucunda ortaya çıkıyor.’ dedi Garovel. ‘Bu durumlarda, kurban ölmeden belki de bir dakika öncesine kadar ölüm aurasını göremiyorum.’

 

‘Bu çok kötü, Garovel…’

 

‘Hey, elimden gelenin en iyisi bu.’

 

Yerel karakolun yakınında epey bir zaman harcadılar. Garovel bilgi almak için biraz araştırma yapmak istedi ve bir süre sonra Rofal ailesindeki işlerin yeniden canlandığını öğrendiler.

 

‘Geoffrey hakkında konuştuklarını sanmıyorum.’ dedi Garovel. ‘Çok düzenli biri gibi durmuyor.’

 

‘Öyleyse, sence kim başa geçmiştir?’

 

‘Hiçbir fikrim yok. Belki de kontrol etmeliyiz. Buradan birkaç kilometre uzakta şüpheli bir uyuşturucu evinden bahsedildiğini duydum.’

 

‘Nereye gidiyorum?’

 

Kısa süre sonra, Hector küçük banknotlar halinde başka bir on bin troa aldı. Bir kısmını evsiz bir barınak gibi yerlere bırakmayı düşündü, fakat Garovel ona çalıntı uyuşturucu parasının kime verirse o kişiye yalnızca tehlike getireceğini söyledi.

 

Bir yanı Geoffrey’in tekrardan ortaya çıkmasını bekliyordu, ancak çeşitli Rofal para evleri ve iş yerlerine saldırdıktan birkaç gün sonra bile Hector sapkını göremedi.

 

Geoffrey’in nerede olduğunu merak etmekten kesinlikle hoşnut değildi.

 

-+-+-+-+-

 

Jeremiah Colt bir kez daha bebek mamasının olduğu duvara baktı. Şapkası ve güneş gözlükleri yüzünü iyi gizliyordu, kara sakalının da yavaş yavaş vakti geliyordu.

 

Stephanie için çoktan çocuk bezi, bebek pudrası ve yeni bir biberon almıştı. Mohawk saç modeline sahip herifin biri, Colt süt bulabileceği en yakın yeri sorduğunda kucağındaki kızın ağzındaki biberona tokat attı. Belki de adam sadece arkadaşlarını etkilemeye çalışıyordu, ancak Colt biberonun bir köpek bokuna düştüğünü gördüğünde adama kendi dişlerini yutturdu. Herifin arkadaşları da bilgi vermekte pek istekli değillerdi ancak Colt en sonunda yerel marketi kendi başına buldu.

 

Bebek maması belki de işin en civcivli bölümüydü. Stephanie sadece belli markalar olma kaydıyla elma püresi seviyor gibi görünüyordu, Thomas’ın tercihine gelince hala tamamiyle kararsız görünüyordu. Çeşitli fiyatlandırmalar ve iddia edilen besin değerleriyle kafası bir olan her seferinde karar vermek için iyisinden bir yirmi dakika harcıyordu.

 

Colt en sonunda bir karton sütü seçti. Çoktan on üç aylık olduklarından, ikizleri mamadan kesip normal süte alıştırmaya çalışıyordu. İnternetteki ebeveynlik formlarının tümünde değişimi kolaylaştırmak için mama ile sütün karıştırılması öneriliyordu.

 

Kasaya doğru ilerledi. Kasiyer içeride güneş gözlüğü takmasını eleştirdi, Colt ise onu dikkate almadı. Binadan çıkış yaparken sert bir öğle sonrası rüzgarı yüzüne çarpınca ceketinin uzun yakasını kaldırdı. Moteline doğru yürümeye başladı.

 

Delroy şehrinin pek de kusursuz bir havası olduğu söylenemezdi. Sonraki günlerde çiseleyen gri gökyüzü ise bu itibarı yalnızca arttırıyordu. Colt onu deniz yolu aracılığıyla ülke dışına çıkaracak birini bulma umuduyla bu sahil kasabasına gelmişti. Şimdiye kadar şansı hiç de iyiye gitmiyordu.

 

Ülke dışına çıkmaya çalışmak birbiri ardına sorun çıkartıyordu. Kafasına koyulan ödül ile kimliğini gizli tutmak imkansıza yakındı; ne zaman iki bebeği ortaya çıkarsa, tüm gizlilik girişimleri pencereden buhar olup gidiyordu ve bu noktada yaklaştığı insanlar ya ona yardım etmeyi reddediyor ya da ödülü kendilerine almayı deniyordu.

 

Bir de bu yeterince kötü değilmiş gibi, başkentteki son çıkan kaos yalnızca sınır devriyelerini daha da sıkılaştırmaya yaramıştı. Colt bir yük gemisinde kaçak yolculuk yapmak zorunda kalıp kalmayacağını merak etmeye başlıyordu. Tek başına olsaydı kesinlikle bunu çoktan yapmıştı.

 

Arka tarafındaki park yerine giden sokağın kenarına ulaştığında durdu. Köşedeki siyah-kırmızı tuğlanın arkasından gizlice bakınarak etrafı kolaçan etti. İhtiyatlı olmak son üç hafta boyunca onu hayatta tutan şeydi ve  bunu unutmayı düşünmüyordu.

 

Colt önceki asalakları gördü, arabasının etrafında toplanmışlar ve motele doğru bakıyorlardı.

“Hey,” dedi Colt, her elinde bir poşet vardı. “Siktirin gidin. Uzaklaşın lan arabamdan.”

 

Hepsi birden döndü. İfadeleri tamamen boş ve cansızlaşmıştı. “Aha.” dedi sağdaki biri. “Farklı görünüyorsun, Bay Colt.”

 

Bu ona aniden aşırı derecede tanıdık geldi. Colt bu ifadeleri, akılsız kuklaların yüzlerini Rofal malikanesindeki o geceden hatırlıyordu. Adını bildiği az sayıdaki insanlardan sadece iki kişi ona ‘Bay Colt.’ derdi. İlki Geoffrey ve ikincisi de Hector’du ve bu kişinin Hector olmadığı çok belliydi.

 

Colt kaşlarını çattı. “Sen benden çok daha farklı görünüyorsun.” dedi.

 

Doğal olmayan bir gülümseme kuklanın dudaklarında ortaya çıktı. “Beni orada bekle.” dedi Geoffrey. “Birkaç dakikaya uygun bir şekilde yeniden görüşeceğiz.”

 

Colt poşetleri yavaşça ıslak kaldırıma koydu. Üç kişi vardı. Silahına ulaşmak içinse iki hızlı hareket gerektiriyordu. Ceketinin fermuarını açmak ve silahı kılıfından çıkarmak. İşte bu yüzden koltukaltı taşımayı sevmiyordu, ancak bu günlerde herkesin görmesi için kalçasına da koyamazdı.

 

Fermuarını açtığında üçü  de ona atıldı. Sağa doğru yuvarlandı. Silah kılıftan çıktı. Güvenlik kapatıldı.

 

Birisi Colt’un bacağını kapmıştı. “Haydi durma, kaçmaya çalış!” Geoffrey için seslendi. “Çünkü benim için bu şekilde daha eğlenceli olacak!”

 

Colt herifin yüzüne silahının arkasını geçirdi. Diğer ikisi de birer mermiyle düştü, biri boynundan diğeri de alnından vuruldu.

 

Ayağa kalktı. Her tarafta binalar kaynıyordu. Az önce olanları kimin—veya neyin gördüğünü söylemek imkansızdı. Bebekler için aldığı eşyaları arabanın arkasına attı ve motele doğru sürdü.

 

Colt hızla merdivenleri çıktı ve kapısının kilidini açtı. İçeriye daldı ve uyuyan çocuklarını kaptı. İkisini de aynı battaniyeye sarıp kollarına alırken uyandılar ve merakla ona baktılar. Birleşince çocuklar aslında oldukça garip bir şekilde ağırlaştılar, fakat Colt’un yeterli gücü vardı. Ağırlıklarının çoğunu bir koluna kaydırırken diğerini silahı için boş bıraktı.

 

Geri kalan her şey terk edilmişti. Park yerine doğru aceleyle koşturdu.

 

Colt’un öldürmediği kukla ayağa kalktı, ezilmiş yüzü tüm akan kanın arasında hala ifadesizliğini sergiliyordu.

 

Colt bu mesafeden tek eliyle adamın kafasına sıkabileceğine emin değildi, bu yüzden onu göğsünden vurdu. Adam devrildiğinde, Colt ilerledi ve beynini uçurdu.

 

Stephanie ve Thomas ağlamaya başladı.

“Gürültü için üzgünüm çocuklar.” Direksiyona atlayıp otoparktan çıkmadan önce onları arka koltuğa bağladı.

 

Anayola çıktı. Şehri terk edebildiği sürece nereye gittiği önemli değildi, böylece batıyı seçti. Ancak bir dakika geçmeden yavaşlamak zorunda kaldı.

 

Önlerindeki trafik kitlenmişti. Üst üste yığılan araç sürüsü ile devrilmiş bir tır görüyordu.

 

Colt homurdandı. Bunun tesadüf olduğuna pek ihtimal vermiyordu. Geriledi, arabaları yolundan çekilmeye zorlarken arabalar ona korna çalıyordu. Ardından yoldaki refüjün üzerinden geçerek ters yöne doğru ilerlemeye başladı. Anayoldan çıkarak şehrin dışına çıkan küçük bir sokak aramaya başladı. Çok geçmeden tekrar durmak zorunda kaldı.

 

Üç polis aracı yolu kapatmıştı. Altı uniformalı memur mükemmel bir ahenk içerisinde araçlarından çıktı.

 

Colt geri vitese taktı ve gaz pedalına tekmeyi bastı. Silah atışları ön camı delince başını eğerek gözlerini kıstı ve yan sokağa saptı.

 

Başka bir yönden bir araç geliyordu, Colt kaldırıma çıktı. Frenlere asıldı ve direksiyonu sert bir şekilde sağa kırdı. Colt direksiyonu düzeltip tekrardan gazı kökleyince araç yeniden yolla buluştu. Çocukların deli gibi ağladığını duyabiliyordu fakat bundan memnunluk duyuyordu. Arkaya dönecek zamanı yoktu ve sessizlik kesinlikle onun için çok daha endişe verici olurdu.

 

Birkaç blok boyunca düz devam etti. Sokakta normal görünen insanları görebiliyordu, en azından yanlarından geçerken boş bir ifadeyle bakmıyorlardı, ancak bu sırada dikiz aynasından yanan farları da görebiliyordu. Sağa döndü ve daha fazla yanan farın yaklaştığını görünce hızla tekrardan sola döndü.

 

Yavaş yavaş etrafını kuşatıyorlardı, bunu biliyordu. Ya da çoktan kuşatmışlardı. Geoffrey’in peşinden kaç kişiyi gönderdiğini söyleyemiyordu fakat piç kurusu belli ki hazırlıklı gelmişti.

 

Colt taktik değiştirme zamanının geldiğine karar verdi. Sağında bir kıyafet mağazası belirince park yerine sürdü. Girişin önünde durdu, araçtan çıktı ve ufak insan kalabalığına baktı. Ele geçirilmiş mi yoksa sadece kafaları mı karışık olduğunu söyleyemiyordu, bu yüzden silahını havaya tuttu ve mağazanın neon tabelasını vurdu. Çığlık atıp kaçmaya başladıklarında yeterince normal olduklarına emin oldu.

 

Colt aracın bagajını açarken peşinden gelenler par yerine geldi. İçerisinde uzun siyah bir çanta vardı, acil destek yerinden tutup kapağı açtı. Bu bomba atar türden bir saldırı tüfeğiydi, çoktan hemen kullanım için hazırlanmıştı.

 

İlk polis arabası önüne vardı ve Geoffrey’in kuklalarının araçtan çıkmak yerine aptalca silahlarını kendisine doğrulttuklarını gördü. Onlar daha ateş edemeden bir el bombası arabayı patlattı.

 

Diğer memurlar da yanan arabanın yanına geldiklerinde hiçbir tereddütte bulunmadan herifleri biçti, karşılık vermelerine şans bile vermedi. Saniyeler içinde kalan iki araba da mermi delikleriyle kaplandı.

Kuklaların gerçekten öldüğünden emin olmak için beklerken duman çıkaran silahını durdurdu. Aradan bir süre geçtikten sonra tatmin olmuştu.

 

Colt silahı omzuna astı ve çocukları kaptı. Bu zaferin fazla sürmeyeceğini biliyordu. Geoffrey hayatta olduğu sürece köleler gelmeye devam edecekti, ya da daha kötüsü Geoffrey kendini gösterirdi. Aslında ikincisi daha muhtemel gözüküyordu. Geoffrey için bu şüphesiz bir oyundu, her zaman öyleydi. Geoffrey onu bizzat öldürmek isterdi ancak ona önce işkence çektirmeden değil.

 

Colt’a göre tüm seçenekler kötüydü. Kaçmak, savaşmak, saklanmak veya bunların hepsi onun ve çocuklarının ölmesiyle sonuçlanıyordu. Aralarından belki de biri hariç.

 

Çığlık atan insanları görmezden gelerek kıyafet mağazasına girdi. Şapkası ve gözlüklerini değiştirdi ve yeni bir ceket arayışına girdi. Daha sonra telefonunu çıkardı.

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr