Bölüm 59 - Julia'nın Bir Günü

avatar
696 6

Vampir Hükümdarı - Bölüm 59 - Julia'nın Bir Günü


Yeni bir gün doğarken Julia gözlerini açıp doğruldu.


‘Yeni bir gün daha…’


Yüz ifadesi oldukça sıkılmış gibiydi. Gerçekten de sıkılmıştı. Yapabileceği çok sınırlı şeyler vardı. Noah’la görüşmek için gittiğinde tanımadığı bir adamın orada beklediğini ve sonra sinirli bir şekilde ayrıldığını gördükten sonra içeri giremediğini anlayıp, önemli bir işi olduğunu düşünüp girmeye çalışmaktan vazgeçmişti.


Şimdiyse sonunda Noah’a gidecekti.


Dışarı çıkarken her zamanki gibi cübbesini giydi. Giysi cildine yapıştığından oldukça rahatsız ediciydi ama alışmaya çalışıyordu. Ayrıca ister istemez kendi tarikatına karşı da bir özlem güdüyordu.


‘Eski tarikatımın cübbeleri ne güzel yumuşacıktı.’


Küçük bir nostalji yaşarken sessizce evden ayrıldı. Hava daha oldukça erken olduğundan diğerleri hala uyuyordu.


Sabahın erken saatlerinde dolaşmak Julia’ya Yanan Güneş Tarikatından kalan alışkanlıklardan birisiydi.


Bu şekilde yürürken farkında olmadan tüm dikkati üzerine çekmişti. Normalde bu saatte pek fazla kişinin olacağını düşünmüştü. Ancak hissettiği bakışlar aksini ispatlar nitelikteydi.


Kadınlar ona nefretle, erkekler şehvetle bakıyordu. Güzelliğini biliyordu. Fakat böyle bakışlara maruz kalmak oldukça rahatsız ediciydi. Özellikle erkeklerin o şehvet dolu bakışları... O bakışları görünce tiksindi.


Yüzündeki tiksinti o kadar belliydi ki onu gören bir adam yüzümde bir şey mi var acaba diye eliyle kendi yüzünü kontrol etti. Julia’ysa onun aptallığı karşısında diyecek söz bulamayıp, ilerlemeye devam etti.


Gittiği belli bir rota yoktu. Güzel bir şey görmeyi umarak geziyordu. Ancak görülmeye değer pekte bir şey yoktu. Birkaç simyagerlerin açtığı marketler dışında görmeye değer pekte bir şey yoktu. Ya da onun standartları fazla yüksekteydi.


‘Acaba geri mi dönsem?’ diye düşünmeden de edemiyordu. Gerçekten baymıştı. O kaldığı yerden daha da sıkıcıydı. Özellikle insanların bakışları…


Bu yüzden geri dönmeye karar verdi. Tam geri dönmeye kalkmışken birden yolu kesildi.


“Hey, orada dur bakalım. Buradan sonra ilerleyemezsin.”


Julia karşısındaki alımlı kadının onu durduruşu karşısında şaşırdı. Fakat sonra umursamadı. Zaten geri dönüyordu.


“Peki. Zaten geri dönüyordum.”


Sonra arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Onun korktuğunu düşünen kadın kibirlendi. Bir tür hareket tekniği kullanarak hemen Julia’nın önüne geçti.


“Buradan da gidemezsin?”


Kadının mantıksız eylemlerini Julia ilk başta anlamadı. Bu yüzden gayriihtiyari bir şekilde “Neden?” diye sordu.


“Çünkü ben izin vermiyorum. Şimdi ne kadar paran varsa bana ver, yüzüne kesik at ve buradan defol.”


Aldığı cevapla birlikte olanları anladı. Bu kadın ona zorbalık edebileceğini düşünmüştü. Etrafına biraz baktığında ona bu kadın gibi kötücül bakışlarla bakan bir takım erkeklerle de karşılaştı ve az çok ne olduğunu anladı.


Bu yüzden soğukça güldü.


“Hehehe, yapmazsam ne yapabilirsin? Gidip yatıp kalktığın erkeklere beni şikayet edersin? “


Noah gerçekten bunu duysa şaşırabilirdi. Julia’nın böylesine ağır laflar söyleyeceğini beklemezdi. Aynı şekilde kısa süreliğine herkes bu sersemlemeyi yaşadı. Fakat Julia aslında gördüğünü söylemişti. Bu yüzden kimsenin tavrını umursamadan kolunu savurdu ve kadını yana ittirirken ”Çekil önümden sürtük.” diye soğukça konuşup yürümeye devam etti.


Gerçekten de siniri bozulmuştu. Ancak bir şekilde bir tatminde hissetmişti. Birkaç günlük sakinlik ona yaramamıştı ve şu an tamda ihtiyacı duyduğu bir olay meydana gelmişti.


Kadın o sırada küçük düşürüldüğünü fark edip dişlerini sıktı.


“Bu orospu…”


Kendini hiç olmadığı kadar küçük düşmüş hissetti. O normalde bu tarz işlere kalkışan bir kadın değildi. Zaten salak erkeklerin üstünden rahat bir geçimi vardı. Ancak bu kadının cazibesi diğer erkekleri büyüleyince sinirlenmiş ve açıkça para kaynağı gidiyor diye korkmuştu


Julia ise bunun gibi basit insanlarla fazla iletişime girmenin vakit kaybı olduğunu düşündüğünden fazla temasa geçmedi. Bunun yerine ilerlemeye devam etti. Görebilecek ilginç bir şey bulma umuduyla dolaşıyordu. Tabii ayrıca o kadının bir saldırı başlatmasını da umuyordu.


Ve beklediği gerçekleşti.


Daha birkaç adım atmıştı ki bir anda tehlike hissetti. Hızla ayağına manayı aktarıp yere vurdu ve arkasından taş ve toprak karışımı bir plaka çıktı.


Güm!


Plaka saldırıyı sorunsuzca durdurdu. Fakat içeri biraz göçmüştü. Julia hislerinin iyi olmasına şükretti.


Kimin attığını görmek için plakanın dışına baktı ve o kadını görünce yüzündeki sırıtış farkında olmadan genişledi.


Daha sonraysa hedefine dönüp, alaycı bir tonda konuştu.


“Seni gücendirmek için hiçbir şey yapmadım. Ancak bana böyle aşağılıkça saldırırsan sürtük...”


Julia devam ettirmeden önce manasıyla topraktan, kayaları çekip, havaya kaldırdı ve hepsini mızrak kadar sivri kayalara dönüştürdü.


“...Sana karşılığını vermekten çekinmem.” diye bitirirken ellerindeki kayaları hızla fırlattı.


Sivri kayalar son hız ilerledi. Kadın açıkça böylesine hızlı karşı saldırı beklemiyordu. Fakat o da manayı hissetmedeydi. Bu yüzden hızla kendisini korumak için taştan kalkan oluşturabildi.


Çat! Çat!


Kalkan, mızrakla temasa geçtiği anda çatlamaya başladı. Kadın içten içe terlemeye başladı.


‘Nasıl birini kızdırdım?’


Gerçekten de sadece güzel ama güçsüz birisi olduğunu düşünerek saldırmıştı. Fakat böylesine bir güç… Hiç beklenmedikti. Ne yazık ki Julia’nın şovu daha bitmemişti.


Oluşturduğu kayaların sadece yarısını yollayabildi.


Bunu kadında fark etti ve yüzü soldu. Af dilemeye çalıştı.


“Ku-kusura bakmayın bayan… Düşüncesizlik ettim. Cahilliğime verin. Göğün altındaki en güzel varlığı göremedim.”


Elinden geldiğince övmeye çalışıyordu. Ancak ne yazık ki bunu Julia duymuyordu. Kalan kayaları da fırlattı.


PAT! ŞLAK!


Çeyreği kalkanı delip geçerken parçalara ayrıldı. Kalanıysa zamanında tepki verememesi sonucunda göğüs kafesinden girip sırtından çıktı Bazıları kollarını direkt koparttı. Hatta bir tanesi tam kafasına gelecekti ki Julia zorlukla durdurdu.


Acısız bir ölüm yaşatmak istemiyordu.


“AHHHHHHHHHHHHH!”


Acı çığlığı bulundukları yerde yankı yapa yapa ilerledi. Bekçilerden birinin yakın zamanda geleceği kesindi..


“Ah! Ya-Yardım edin….Çok acıyor~!”


Kadın acınası bir şekilde yardım dilendi. Ne yazık ki kimse dönüp bakmadı bile. Onla yakın ilişkileri olduğu belli olan erkekler bile bir adım ilerletmedi.


Julia ise içten içe bu kadar basit yenebilmesine şaşırıyordu. Julia, az önce oluşturduğu kayalara taştan mızrak diyordu. Bunu Noah’ın kan mızraklarından esinlenerek düşünmüştü. Tabii oluşturduğu gerçek bir mızrak gibi görünmek yerine daha çok mızraktan biraz kısa, sivri bir kaya gibi görünse de etkisi muazzamdı.


Aslında şöyle bir gerçekte vardı ki Julia gelişimine önem veren birisiydi. Kendini geliştirmek için çaba sarf ediyordu. Her ne kadar olan olaylar sonucunda nadiren fırsatı olsada yine de çaba gösteriyordu. Karşısındaki kadın ise hayatını başkalarının üstünden idame ettirmeye o kadar alışmış ki buraya gelme amacını unutmuş bir zavallıdan başka bir şey değildi.


Bu olayında sona ermesiyle Julia rahat bir nefes aldı, daha fazla umursamayı da bıraktı ve çekip gitti. Bugün gerçekten eğlenmişti.


Fakat farkında olmadan işi Noah’a kadar dokunacak büyük bir olay zincirinin başlamasını sağladı.



Noah gözlerini açtığında onu oldukça eski gözüken bir tavan karşıladı. Tavan da birkaç çatlak vardı. O çatlaklardan yağmur yağdığında su sızması olasıydı. Noah, yakın zamanda taşınmalarını veya bu tavanı onarlamarını aklının bir köşesine not etti.


Kalkmaya çalışırken ona sarılan kolun varlığını fark etti. Kendisi de onu koluna almıştı. Ancak o zaman yanındaki güzellikle yaşadıklarını hatırladı.


‘Uyurken oldukça güzel. Julia oldukça seksi de olsa da Lunette’nin kendine has bir sevimliliği var.’


Farkında olmadan zihninde Julia ile Lunette’yi kıyaslıyordu. Fakat sonra kıyaslamanın pek adil olmadığına karar verip vazgeçti. Julia da sahiplenici tavra sahipti. Ancak Lunette de tam tersi pasif rolde kalmıştı ve bu onun için ilginç bir deneyim olmuştu.


Bunları düşünürken güzelliğin saçlarını yüzüne düşen saç tellerini çekip, o temiz yüzüne baktı.


Uyurken oldukça masum ve sevimli sayılabilecek birisiydi. Ancak düşünceleri biraz korkutucuydu. O an uyumadan önce duydukları aklına gelip düşündü.


‘Uykusunda bile adımı sayıkladı. Gerçekten takıntı raddesinde bana karşı bir sevgisi var. Neden bilmiyorum ama önemli değil. Birinin beni böyle sevmesi… Güzel hissettiriyor.’


Önceki hayatı ve şu an da yaşadığı onca olay ve badirenin ardından böyle birinin verdiği his gerçekten güzel bir histi.


Biraz daha Lunette’nin saçlarını okşadıktan sonra kalkıp meditasyon yapmaya karar verdi. Bugün çok hafif bir farklılık hissediyordu. Nasıl tarif edeceğini tam bilemiyordu. Sanki daha özgür gibiydi. Bunun sebebiyle ilgili biraz tahmini vardı.


Meditasyon haline geçinceyse gördüğü oldukça sevindiriciydi.


Dantianında dönen iki renk belirli bir düzende ilerlerken belli bir hali yoktu. Sıvı, katı veya gaz değildi. Sadece enerjiydi. Ancak şimdi belli bir kısmı sıvı haline dönüşmüştü. Tam olarak üçte biri kadardı. Tamamını sıvı hale getirdiğinde zaten manayı hissettirmeyi bitirmiş olacaktı.


Manayı Hissetme başlangıç alemlerinden birisiydi ve de aynı zamanda en önemli alemdi. Bunun birçok sebebi vardı. Ancak en belirgin sebepler kullandığın gelişim tekniğinin etkilerinin gün yüzüne çıktığı vakitler manayı hissetme olması, savaş stiline göre gelişime karar vermen gereken bir dönüm noktası olması ve de en önemlisi elementlerini kullanabilmeye başlaman olmasıydı.


Gelişim tekniklerinin ne kadar nadir olduğu barizdi. Bu yüzden çoğu gelişimci buradan sonra ilkel yolla yani belli bir gelişim tekniği kullanmadan ilerler. Ancak Noah farklıydı. Sistemden aldığı teknikle ilerliyordu.


Kadim Vampir Gelişim Tekniği.


Bu tekniğin birkaç aşaması vardı. Kan Arzulayan aşamasında kan ve manayı dengede tutarak ilerlemesi gerekiyordu. Bu sayede hem kan enerjisiyle hem de manayla dantianın temeli güçlenecek ve buna göre sıvılaştırma daha da kolaylaşacaktı.


Ne yazık ki aceleci davrandığından ötürü denge tam olarak kurulmadı ve bu sebepten mana biraz daha baskın olan bir temel oluştu. Yine de Noah için sorun değildi. Zamanla düzeltilebilecek yöntemler biliyordu.


Şimdiyse Günahkar aşamasındaydı. Gerçektende aşamanın ismine yakıştığını kabul etmek lazımdı. Burada yapması gerekenler emdiği mana ve kan enerjisini sıvılaştırıp, sıvılaşan kısmı eşit bir şekilde kollarına, bacaklarına, kasıklarının arasına ve de boğazına doğru giden mana damarlarına akıtması gerekiyordu.


Fakat bu aşamanın garip bir yan etkisi vardı. İlettiği bölgeye göre iki ayrı etkisi vardı. Kasıklarının arasına ilettiğinde, artar libido sebebiyle şehvetle kendini yitirme, kollarına ve bacaklarına ilettiğinde acı nedeniyle şiddetli bir öfkeye ve boğazına ilettiğindeyse fazlasıyla açlık hissine sebebiyet veriyordu.


Noah bu Günahkar aşaması için dert etmesine gerek yoktu. Onun için kolay geçeceğine yüzde yüz inancı vardı.


Şimdi asıl soruya gelmesi gerekiyordu. Hangi yolu seçmeliydi? Savaşçı mı? Büyücü mü?


Temelde bu ikisi arasında hiçbir fark yoktu. Ancak başlangıçta seçilen stile göre gelişim yapılırdı. Bir savaşçı ayrıca vücut geliştirme kullanır ve ana odağını vücudunu geliştirmeye verirken, büyücüler sadece dantianlarına güvenirdi.


Tabii Aziz alemine ulaşınca bu ayrımların hiçbir önemi kalmıyordu. Ancak seçtiğiniz stil her türlü önemliydi. Bir büyücü aziz ile bir savaşçı azizin savaş yöntemleri asla bir olmazdı.


Noah ise ilk başta seçim yapmayı düşündü. Ancak sonra bundan vazgeçti. Kadim Vampir Gelişim Tekniği her ikisindende gitme fırsatı veriyordu. Mana ve Kan Enerjisiyle vücudunu da besliyor ve geliştiriyordu. Öyleyse neden seçim yapsın değil mi?


Tabii bir de sistemin verdiği vücut geliştirme tekniği de vardı. Ancak bunu kullanmadan önce yapması gereken tonla iş vardı.


Bundan sonraysa elementi kalıyordu. Noah az çok elementinin farkındaydı. Ancak yine de emin olmak için dantianına dikkatlice baktı.


Orada iki enerji birbirleriyle çatışıyordu. Mavi ve kırmızı. Zıt olmalarına rağmen mükemmel bir manzara oluşturuyordu. Bu iki çatışan rengin dibindeyse bir göl birikintisi vardı. Göl birikintisi kimi zaman kırmızı bir renk halini alıyordu kimi zamansa mavi. Bu iki rengin arasında gidip geliyorken aralarında iki parlak biri zifiri karanlık inci göze çarpıyordu.


O çarpan incilere Noah dikkatlice baktı.


Biri masmavi parlıyordu. Diğeriyse yemyeşildi. Bu üçlüyü görünce yüzünde bir tebessüm oluştu.


“Tam da tahmin ettiğim gibi.” diye usulca mırıldanırken yüzünde bir gülümseme belirdi. Artık planlarına başlayabilirdi.


Ve tamda planlarına katkı da bulunmak ister gibi sistemden hoş bir bildirim aldı.


[Koşullar sağlandı.]


[Yeni görev zinciri aktive edildi.]


[Yan Görev: Ölümsüz]


[Aşama - 1/10 - Manayı Hissetmeye Başarıyla Geç]


[Ödül: Yarasa Hareket Tekniği]


[Aşama tamamlandı.]


[Ödül Kullanıcı’ya aktarıldı.]


Zihnine gelen bllgi akımıyla kısa bir şaşkınlık yaşasa da gelen bilgiler onu gülümsetti.


‘Sistem her zamanki gibi şaşırtmasını biliyor.’


Yarasa hareket tekniğini daha önce hiç duymamıştı. O kadar tarikat yok etti, bazı harabelere girip, onları inceledi ama hiçbirinde böylesine garip bir teknik görmemiş, duymamıştı.


Tekniğin üç aşaması vardı. İlk aşamaya Kanatlar deniyordu. Sanki gerçekten uçuyormuş gibi sıçrayışlar yaparak ilerlemen gerekiyordu. Eğer tekniği kavrayamadan böyle bir hareket yaparsa kaslarına zarar verirdi.


Diğer iki aşamayaysa şu an bakmasına gerek yoktu. Bu aşama bile biraz zorlayıcıydı. Fakat sıkı çalışmayla üstesinden gelinmeyecek bir şey değildi. Tek gereken zaman ve sıkı çalışmaydı.


...


Tüm bunlar olurken Violet ve Yui ise hala tarikata varmaya çalışıyorlardı. İkisi de acele etmek için mana rezervleri tamamıyla tükenene kadar ilerliyorlardı. Bu yüzden normalde bir haftada gelebilecek mesafeyi iki günde gelebiliyorlardı. Fakat hala yakın bile değillerdi.


Violet ve Yui bir kez daha bir handa dinlenmek için ara verdikten sonra tekrar yürümeye başladılar.


“Hesaplamalarım doğruysa dört gün sonra tarikata varabileceğiz.”


Yui onaylarken yüzünde belirgin bir tereddüt vardı.


“Violet.”


“Efendim.”


Yui ciddi bakışlarla ona baktı.


“Noah’ın babası… Onunla iletişim kurmanın bir yolu var mı?”


Violet soruyu cevaplamadı. Bunun yerine “Neden bunu soruyorsun?” diye soruyla karşılık verdi. Yui iç geçirdi.


“Eğer çocuklarımıza bir şey olmuşsa… Anca senin kocan intikamlarını alabilir de ondan.”


Ne demek istediğini iyi anlayan Violet cevap vermeden önce Noah’ın babasını düşündü.


‘O kadar yıldan sonra umarım menekşeni unutmamışsındır.’


Düşüncesinden kısa süre sonra kurtuldu ve “Evet. Ancak önce bir gidip ne olduğuna bakalım da ona göre.” diye yanıtladı.


Böylece ikili yollarına devam etti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr