Aradan bir gün geçti. Eve gittiğinden beri Julia bir kez olsun odasından çıkmadı. Hatta yatağından bile kalkmadı. Günün tüm saatleri boyunca aralıksız meditasyondaydı.
‘Hadi! Hadi yalvarırım.’
İçten yalvarmalarıyla bir kez daha son aşamayı tamamlamak için değiştirmeye çalıştı.
Bilge alemine ulaşmak için ilk adım sıvılaşan mananın belli bir kısmını katılaştırmaktı. Katılaştırmayı başlatırsan bilge alemine girerdin. En basit haliyle böyleydi.
Fakat bir türlü katılaşmayı yapamıyordu. Normalde yapabilmesi gerekirdi. Fakat sağlam bir darboğazdaydı. Gerekli manayı çekip dönüşümü sağlayamıyordu.
‘Ne yapmalıyım? Pes mi edeceğim?’
O an zihnini pes etme düşüncesi doldurdu. Sonraysa neden çabaladığını anlamlandıramadı. Noah için neden bu kadar uğraşıyordu?
‘Gerçekten neden pes etmiyorum ki? Neden onun için bu kadar uğraşıyorum? O beni Yükselen Güneş Tarikatından çıkarttı. Tüm hayatımı paramparça etti. Neden ona hala yardım ediyorum? Neden onu seviyorum? Bu mühür yüzünden mi? Neden?’
Düşünmeye devam ettikçe düşünceleri kaotikleşiyordu.
‘Gerçekten onu seviyor muyum ki? Ya tüm bunlar sadece mühürden kaynaklıysa? Ya tüm yaşadığım duygular sahteyse…’
Düşünceleri dengesizleşirken Julia bir şeyin farkına vardı. Şu ana kadar hep Noah’ı sevdiğini ve tüm bu olanları unuttuğunu sanmıştı ve buna kendini inandırmıştı. Fakat yanılmıştı. Sadece bastırmıştı ve şu an bu düşünceler gün yüzüne çıkmıştı.
‘Madem öyle… Tüm bu duygular bana ait değilse ve yaptığım tüm davranışlar bu mührün sonucuysa… Ben neden yaşıyorum ki?’
O anda ölmeyi düşündü. Hiçbir şey ona ait değilse neden yaşamalıydı? Bu düşünce zihnini kemirip durdu. Düşünceler batağına saplanmıştı ve bu batakta batmaya devam ettikçe darboğazı da sağlamlaşıyordu.
Düşünceleri daha da kötüleşirken önünde bir surat belirdi. Bu gözleri ve saçları simsiyah olan bir gencin suratıydı. Sevimli sayılabilecek bir yüzü vardı. Ona olan sevgi ve utançla doluydu.
‘Neden Noah’ın görüntüsü birden zihnimde belirdi? Neden… Bu mührün etkisi değil mi?’
Gözlerini aniden açıp mührün olduğu yeri kontrol etti. Fakat beklentisinin aksine mühürde herhangi bir parlaklık yoktu. O an şaşkına döndü.
‘Parlamıyor. Neden? Neden parlamıyor? O zaman neden belirdi? Bu sevgi, bu duyguların hepsi gerçek mi?’
Kaotik düşünceler zihnini doldururken düşünce akışı devam ediyordu.
‘Seviyorum. Ben onu seviyorum. Fakat tüm bunları yaptıktan sonra neden? Neden hala seviyorum? Neden hayatımı mahveden bu adama böylesine bağlıyım?’
O sırada zihninde yaşadıkları anılar geldi. Kısaydı fakat etkileyiciydi. Onunla ilk tanıştıkları andan başladı her şey. Eski sevgilisini öldüren adamı haklayışı, herkesi öldürmesi, köyde Yuen’i gömerken ağlaması ve yemek yerken yaşadığı en kötü anı anlatmasını hatırladı. Tüm bunların hepsi birden film akışı gibi belirdi.
‘Seviyorum. Onun içten duygularını seviyorum. Kendini saklamamasını seviyorum. Olduğu gibi olmasını seviyorum. Acımasızlığını seviyorum. Duygusallığını seviyorum. Bağlılığını seviyorum. Onunla ilgili herşeyi seviyorum.”
O anda aydınlanma yaşadı. Bu kadar düşünmesi anlamsızdı.
‘Ne olursa olsun. Her şeye rağmen seviyorum. Her şeyimi kaybetmiş olabilirim. Ancak kaybettiğimden çok daha fazlasını kazandım. Ben Julia’yım. Noah’ın ilk ve en gözde kölesi!’
Saplantılı ve utanmaz bir aydınlanma yaşarken bununla birlikte manayı daha hızlı emmeye başladı.
Dantianındaki sıvı mana katılaşmaya başladı. Katılaşan mana masmavi bir ışıltıyla parlıyordu. Bu katılığın üstünde hala büyük bir miktarda sıvı bulunmaktaydı. Fakat bu sıvılar yavaş yavaş katılaşıyordu.
Bu işlem mevcut sıvının yüzde yirmi beşi tamamıyla katı bir hal alana kadar sürdü. Sonunda kalbindeki düğümden tamamıyla kurtulmuş ve atılım yapmayı başarmıştı.
‘Başardım!’
Sevinçle düşünen Julia gözlerini araladı. Katılaşan manayla birlikte sıvı mana taşmış ve vücudunu beslemişti. Bunun sonucundaysa mana algısı da gelişmeye başlamıştı.
Elinde küçük bir taş parçası oluştururken gülümsedi.
“Artık daha güçlüyüm. Noah artık sana yardım edebilirim.”
Yüzünde büyük bir sırıtış belirdi. Bugün onun en mutlu günüydü.
…
Tüm bunlar olurken Noah, Julia’nın evine doğru yürüyordu. Sessizce önüne bakarken gelecekle ilgili düşündü.
‘Şimdiye kadar her şey sorunsuz gitti. Bir şekilde yaşlılara kendimi belli etmem lazım.’
Yaşlıların gözüne girerse işi kolaylaşırdı. Hızla tarikatın koruması gereken biri haline gelirdi. Sonraysa yükselişini kimse durduramazdı.
‘Fakat nasıl? Kendimi nasıl yaşlıların gözüne sokabilirim?’
Noah, en ufak bir cevap dahi beklemeden düşünürken, Akshay’dan yanıt geldi.
[Bunun için turnuvaları kullanabilirsin.] (Akshay)
‘Bunu bende biliyorum. Turnuvaya daha vakit var.’
Akshay’ın dediğini doğal olarak düşünmüştü. Fakat soruştursa da en yakın turnuva iki ay sonraydı. Daha çok vakit vardı ve bu iki ayda boş durmak istemiyordu.
Tam o anda aniden aklına bir fikir geldi.
‘Peki ya tarikatın içindeki bir tümörü yok edersem?’
[Hoho. Aklında ne var?] (Akshay)
Noah gizemli bir şekilde gülümsedi. ‘Göreceksin moruk. Sadece bekle.’
Sonundaysa çoktan Julia’nın evine varmıştı. Kapıyı doğal olarak çaldı. Bir süre bekledi. Hiç ses seda çıkmayınca tekrar çaldı.
Sonundaysa kapı açıldı ve karşısında Julia vardı.
“Noah hoşgeldin! Bende tam seni bekliyordum.”
Julia onu sevinçle karşılarken aurasını en ufak bir şekilde saklamadı. Bu sayede aurasındaki değişimi algılamak oldukça barizdi. Aurası artık daha baskındı.
Noah onun bir gün sonra direkt atılım yapmasını beklemiyordu. Açıkçası şaşırmıştı.
“Demek başardın ha?”
Şaşkınlıkla konuşurken Julia kıkırdadı.
“Hehehe. Elbette. Eee şimdi gidiyor muyuz?”
Onun gitmeye hazır olduğunu gören Noah o gelmese onun ona geleceğini anlayıp gülümsedi.
“Evet. Artık gidebiliriz.”
Noah’ın orjinal planında usta alemindeki o kadını kullanmak vardı. Fakat artık pek gerek kalmayacak gibiydi. Böylece birlikte ilerlemeye başladılar.
Adamdan öğrendikleri yere doğru ilerliyorlardı.
“Julia bana bir konuda söz ver. Ne dersem onu harfiyen yapacaksın tamam mı?”
Julia tereddüt dahi etmeden sevinçle “Tamamdır!” dedi. Onun bariz değişimi Noah’ı şaşırtı. Bir günde ne olmuştu?
Çok merak etse de o kadar da önemli değildi. Emirlerine uyacak olması işi daha da hızlandırırdı.
Böylece hızla varmaları gereken yere vardılar. Karşılarında tıpkı kaldıkları evlere benzeyen bir ev vardı. Fakat açıkça durumu kendilerinden daha kötü durumdaydı. Cam olarak sayılabilecek bir şey yoktu ve nereden bakılsa uğursuz duruyordu.
Noah evin yakınlarında ölüm manasını hissederken, kendi kendine “Burada neden bu kadar fazla uğursuz şeyler var?” diye şikayetlendi ve ilk adımı Julia’ya bıraktı. Güç olarak açıkça ondan üstündü.
Julia ilk adımı atarken aurasını doğal olarak bastırdı. Şu an sadece onla eşit güçte birisi alemini tanımlayabilirdi.
Bu şekilde Julia yerden bir taş çıkarıp fırlattı ve kapıyı tek seferde kırdılar. Böylece içeri girebildiler.
Gördükleriyse Noah’ı ters köşe yaptı.
Beklentileri yine Lunette’yle kaldıkları evdeki gibi bir durumken tam tersi içerisi oldukça düzgündü. Onları tertemiz bir oturma odası karşıladı. Biraz fazla temiz ve gösterişli koltuklar vardı. Bir üçlü koltuk iki tane de tekli koltuk konulmuştu. Aralarında da bir sehpa vardı. Diğer taraftaysa bir masa vardı. Masanın etrafında on sandalye vardı.
Bunu gören Noah güldü.
“Haha! Güzel. Mobilyalar için artık para harcamama gerek yok.”
Julia anlamamış bir şekilde sordu.
“Neden mobilyaya para harcayasın ki? Evinde zaten yok mu?”
Noah onun sorusunu duyunca geçiştirdi
“Boş ver. Uzun hikaye. Burada neden kimse yok?”
Biraz daha dolaştılar. Fakat etrafta hiçbir şey yoktu. Eşyalar yeni gibiydi. Fakat yaşayan kimse yoktu.
Noah yatak odalarından birine girerken orada bir kasa olduğunu gördü.
“Hmm. Bir kasa ha? İlginç... Kırılması zor olmamalı.”
Etrafını biraz inceledi. Normalde gelişimciler kasa veya buna benzer bir şey için gereksinim duymazdı. Ne de olsa iyide olsa kötü de olsa belli bir yere ulaşmış yetişimcilerin uzaysal yüzüklere erişimleri vardı.
Bunu oldukça garip buldu ve ilgisini çekti. Etrafını biraz daha inceledikten sonra herhangi bir mühür bulamadı. Görünürde çözüldüğünde patlatan veya buna benzeyen herhangi bir mühür yoktu.
‘Hmm… Yine de dikkatli olmalıyım.’
Böylece kasayı aldı ve uzaysal yüzüğüne attı. Dışarıda açıp bakardı.
“Julia. Senin o tarafta ilgi çekici bir şey var mı?”
Julia kısa bir an bekleyip öyle cevap verdi.
“Noah burada garip bir metal kutu var.”
‘Garip metal kutu? Bir kasa daha mı?’
Noah meraklı bir şekilde onun olduğu odaya doğru koşturdu ve tahmininde haklıydı.
“Yine bir kasa. Çok garip. Yüzüğünde yer varsa al bunu. Uygun bir yer bulur açarız.”
Julia bunun ne olduğunu merak etse de sorgulamadan yüzüğüne attı. Biraz daha bakınsalarda evde mobilyalar dışında gerçekten almaya değer bir şey yoktu.
Noah ise yüzüğüne biraz baktı. Annesinin ona verdiği bu yüzükte gerçekten fazlasıyla yer vardı. Biraz tereddüt ettikten sonra tüm mobilyaları yüzüğüne attı.
“Hahaha! Birazda siz mobilyasız kalın bakalım. Gidelim Julia.”
“Tamamdır.”
Noah böylece bu işten oldukça mutlu bir şekilde ayrıldı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..