Batan güneş gökyüzünü kızıla boyarken Ovour ve Teno merkez bölgeden klan merkezine doğru yürüyorlardı.
Fabio, Ovour ve Teno'ya izin vereli çoktan bir haftayı geçmişti ve son bir hafta da Ovour'un şansı bazen iyi bazen de kötü gitmişti.
İyiler den başlarsak Fabio'nun işleri uzadı, bu durumda ikisinin izinleri süresiz olarak uzadı ve bundan birkaç gün sonra ise Teno'nun annesi de araştırmaya katılınca Teno, Ovour ve ailesiyle yaşamaya başladı.
Teno her sabah Ovour'un yaptığı antrenmanlara katıldı ve bu sürede onu ve Ovour'u eğiten kişiye yani Lunel'e usta diye seslenmeye başladı.
Bir akşam yemeğinde ise Caro'la saatlerce yavlardıktan sonra artık merkez bölgeye istedikleri zaman gitme izni almışlardı. Tabi akşam yemeğinden önce dönme sözünü verdikten sonra.
Başına gelen şansızlıklardan biri ise Teno'ya 10 yaşına girip ve dantianı oluşturan çocukların imparatorluk büyücü adayı seçmelerine girebileceğini söylemeseydi.
Duyduklarına şaşıran Teno, Ovour'a "Yani 10 yaşımıza gelince büyücü adayı seçmelerine katılabiliriz demek." Dedi.
Ovour heyecanla cevap verdi. "Evet, belki biz de bir büyücü adayı olabiliriz."
"Belki de haklısındır ama ihtimaller çok az, ayrıca büyücü adayı olup olmadığımızı 10 yaşına girmeden bile öğrenebiliriz. Sonuçta birçok klan çocuklarının büyücü adayı olup olmadığını erkenden öğrenip çocuklarını buna göre yetiştiriyor olmalı."
"Tabi ya haklısın, imparatorluk için seçmeler 10 yaşında başlayabilir ama bir klan da bu durum farklı, eğer büyücü adayı erkenden belirlenirse 10 yaşına kadar gelişim yapabilir. Bu açık ara diğerlerinden önde olmasını sağlar."
"Söylediklerinde haklısın hiçbir klan veya soylu kesim bu durumu görmezden gelemez ve muhtemelen Royng Klanında da büyücü adayları bulunuyor ve 10 yaşına kadar da kapalı kapılar ardında eğitim yapıyorlardır." Teno çok iyi bir yere değinmişti, akademi seçimleri 10 yaşında başlasa da büyücü adayları bu zamanı rakiplerini geride bırakmak için kullanabilir.
"Peki biz nasıl büyücü adayı olup olmadığımızı öğreneceğiz ki?" Merakla sordu.
Teno sinsice gülümsedi ve "Basit, beni takip et köşke gidiyoruz." Dedi. Ovour hiç sorgulamadan Teno'yu köşke kadar takip etti.
"Evet, Teno köşke geldik. Şimdi ne yapıyoruz?"
"Sabırsız olma şimdi anlatıyorum. Sen köşke gelmeden önce babam birkaç parlak taşı temizliyordu, ne olduklarını sorduğumda ise bunların enerji kristalleri olduğunu söylemişti ve demesine göre çok zor bulunan bir madenmiş ve saf doğa enerjisinden meydana gelmiş."
"Saf doğa enerjisi taşa mı
dönüşmüş yani?"
"Sen beni dinlemiyor musun taş değil kristal."
"Tamam tamam her neyse artık, peki şimdi neredeler?"
"Of biraz bekle bulup gelirim." Deyip ayrıldı.
Birkaç dakikalık bekleyişin ardından Teno elinde sönük beyaz ile gri karışımı bir kristalle geldi.
"İyi dinle kristali eline alıp enerjine odaklanacaksın sonra ise enerjiyi kristale göndereceksin. Gerisini kristal halledecektir. İlk ben deniyorum."
Teno enerjisini kristale gönderdi ama birkaç dakikadır hiçbir şey olmadı.
Ovour sorar gözlerle Teno'ya baktı. "Hani hiç bişi olmadı."
"Şey normal de olması gerekirdi ama yıllarca kristal enerji hissetmedi yani birazdan bir şeyler olur diye umuyorum."
Kısa bir bekleyişin ardından kristal sönük bir parıltı yayılmaya başladı. Ovour kristalin parlamaya başladığını görünce şaşırarak bir cümle kurdu.
"T..Teno sen bir büyücü adayısın."
Teno kafasını umutsuzca salayıp. "Enerji kristalinin nasıl çalıştığı hakkında hiç bir fikrin yok değil mi?"
"....."
"O zaman iyi dinle, eğer büyücü olsaydım kristal doğanın renklerine bürünmesi gerekirdi ama sadece beyaz bir parıltı yayıyor yani benim büyü gücüm yok. Zaten pekte umdum yoktu." Elindeki kristali Ovour'a fırlatarak.
"Dene bakalım neyin varmış." Dedikten sonra izlemeye başladı.
Ovour kristali havada yakalayıp hiç vakit kaybetmeden enerjisini göndermeye başladı, kristal yavaşça parıldadı ama renk değiştirmedi.
Ve böylelikle Ovour'un büyücülük hayali bir hafta içerisinde son bulmuştu. Ama kendi içinde hala bu konuyu Teno'ya bahsetmemesi gerektiğini düşünüyordu, böylelikle 10 yaşına kadar başka bir ümidi olmuş olurdu.
Bir diğer şansızlığı ise merkez bölgeye gittiğinde bazen Elgia'yı da ziyarete gidiyordu ama her gittiğinde orada ki kadınlar ona saçma sapan bahaneler söyleyip geri göndermeye çalışıyorlardı ve bu durum Ovour'u rahatsız ediyordu.
Yarım saatlik yürüyüşün ardından Ovour ve Teno eve tam zamanında gelmişlerdi eğer biraz daha gecikselerdi akşam yemeğini kaçıracaklardı ve bu durum Carol'un hiç hoşuna gitmezdi. Hızlıca eve girip ellerini yıkadıktan sonra masaya oturdular. Lunel masanın baş tarafına oturmuş sakince Carolu'n gelmesini bekliyordu ve Carol elinde kocaman bir tabakla çıkıp geldi, tabağı masanın tam ortasına koyduktan sonra yemeğe başladılar.
Teno bu evde yaşamaya başladığından beri Carol'un hazırladığı yemekleri büyük bir iştahla yiyordu ve bu durum Ovour'un dikkatini çekmişti.
"Neden günlerce aç kalmış gibi her yemeğe saldırıyorsun?"
"Neden mi? Sen her gün krallar gibi yemek yerken ben babamın hazırladığı ve her gün farklı isimler koyduğu yemeklerden yiyorum." Dedi.
Ovour ise böyle bir cevaptan sonra nedense kendini şanslı hissetmişti, ve bu durumu fark eden Carol, Teno'nun önüne bolca yemek koyuyordu. Teno bu durumdan ise oldukça memnundu.
Bir saat sonra...
Teno ve Ovour nefes nefese kalmışlardı, yemekten sonra tahta kılıç kullanarak savaşıyorlardı ama Ovour Başlangıç Alemi 1.Seviyede olduğu için sürekli olarak Teno'yu bakılıyordu. İkisinin durumunu sürekli gözlemleyen Lunel ise onlara farklı pozisyonlarda savaş taktikleri veriyordu.
Lunel elinde ki tahta kılıcı hızlıca savurdu ve bir anda Ovour ve Teno'nun tahta kılıçları havaya uçtu. İkisi de önce havaya uçan kılıçlarına sonrada Lunel'e baktılar.
"Pekala bu kadar kılıç antrenmanı yeter şimdi bir savaşçının sağlam bir temel oluşturması için yapması gereken bir antrenmanı yapacaksınız." Dedi.
"Usta umarım kolay bir antrenmandır."
"Kolay ama biraz uğraşmanız gerek yapacağınız antrenman doğa enerjisiyle sizin bedeninizi güçlendirecek, fakat ilk amacımız organlarınıza, dokularınıza, kaslarınıza, uzuvlarınıza ve bedeninize doğa enerjisinin uyum sağlamasını beklemeniz gerek. Şimdi meditasyon pozisyonu alın ve beni iyi dinleyin.
Doğa enerjisini bedeninize çekin ama sakın dantianınıza girmesine izin vermeyin, enerjiyi iç organlarınıza, dokularınıza, kaslarınıza, uzuvlarınıza ve tüm bedeninize yayın bu sayede gücünüz, refleksleriniz ve hisleriniz daha da güçlenecektir."
"Baba sınırlarımızı zorlamaya ne oldu, biz birlikte sınırlarımızı zorluyorduk ama." Ovour kılıç antrenmanına devam etmek istiyordu.
"Sınır mı dedin? Siz sadece bedeninizi yoruyorsunuz, bu şekilde bedeniniz sınırına ulaşmadan siz bitkin olacaksınız." Kendinden emin bir havası vardı.
"Ama her antrenmanım da nefes nefese kalana kadar beni zorluyorsun, o zaman da yoruluyordum." Açıkçası öyle de yoruluyordu böyle de, yorulunca ise bedeninin nasıl geliştiğini anlamıyordu.
"Hayır benim antrenmanlarım ve sizin yaptığınızdan çok farklı. Siz tüm bedeninizi kullanıyorsunuz bu şekilde bedeniniz sınırına ulaşmadan yorulacaktır. Benim antrenmanlarım ise bedeninin sadece bir bölümünü geliştirmek için o kadar ağır ve yorucu oluyor.
Bu şekilde bedenin yavaşça sınırlarına ulaşır, ayrıca bir savaşçının tüm bedeninin sınırlarını zorlaması için bedeninin formda ve bulunduğu alemin başında, ortasında veya da sonunda olması gerekli. Böylelikle daha sağlam bir temeli olmuş olur."
"Usta bu durumda meditasyonun bize ne gibi bir faydası var acaba?"
"Rakibinizle aranızda ki hayata kalma şansınızı yükseltir. İyi dinleyin beni, şu anda Ovour sıradan bir Başlangıç Alemi 1.Seviyeden çok daha güçlü eğer ikisinin aynı anda seviye atladığını düşünürsek Ovour yaptığı antrenmanlardan dolayı temeli daha sağlam bir şekilde seviye atladığı için seviye atlamanın da getirileri daha fazla oldu."
"Vay be bu kadar güçlü olduğumu bilmiyordum."
"İşte gücünüzü etkileyin en önemli faktörlerden biriside budur. Bulunduğunuz alemde hem dantianızı hem de bedeninizi enerjiyle beslemeniz gerekir, şimdi meditasyona başlayın ama enerjiyi birden bedeninize çekmeyin yoksa dantianınıza girer.
Azar azar bedeninizde dolaştırın, uyum sağlasın. Yavaşça enerji kontrolünüz gelişince daha fazla enerji çekersiniz, ayrıca meditasyon boyunca şunu düşünün, her alemin ismi onu en iyi tanımlayandır. Yani Başlangıç Aleminin anlamını ve ne yapmanız gerektiğini iyice düşünün." Lunel arkasını dönüp giderken bu son sözleri olmuştu.
Bu sözlerden sonra Ovour ve Teno kiraz ağacının altında gözlerini kapatıp doğa enerjisini bedenlerine çekmeye başladılar. Bu sırada mutfak camından Lunel'in içeri girdiğini gören Carol hazırladığı bitki çayından iki bardak koyup oturma odasına geçti.
Yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirip, "Al bakalım ödülün." Dedi.
Carolu'n uzattığı bardağı eline alıp kokladı ve bir yudum aldı. "Ellerinden taze toplanmış mavi gün çiçeği şarabı öyle mi?"
"Evet, doğru bildin. Tadı nasıl?"
Lunel bardağı masaya bırakıp sorar gözlerle Carol'a baktı. "Tadı güzel de senin bu sevincini ve mutluluğunu neye borçluyuz. Sonuçta mavi gün çiçeği şarabı bile yaptın."
Carol eşine gülümseyip. "Aslında biraz bekleyip süpriz yapmak istiyordum ama madem sordun, yaptığın katkılardan dolayı şimdiden söylüyorum, kendini hazırlasan iyi olur çünkü ben, ben hamileyim." Dedi bağırarak.
Lunel ise kısa bir şokun ardından koltuktan ayaklanıp. "Hamile misin? Ne zamandır?" Diyebildi.
"Sanırsam yaklaşık bir veya bir buçuk ay olmalı. Bende bugün fark ettim ve ne olur olmaz diye ufak bir test yaptım, sonucunda ise hamile olduğumu örgendim."
Lunel ne diyeceğini bilmiyordu,çünkü bu konulara çok dikkat ederdi. Aklında ise sadece bir soru vardı. Oda kendiliğinden ağzından çıkı verdi. "Eee...Ee şey hangi gece oldu peki?"
Carol ise bu konuyu Lunel'e bahsedeceği için çok heyecanlıydı ve Lunel'e söyledikten sonra ondan güzel sözler ve sevgi bekliyordu. Ama aldığı cevapla o mutluluk yerini öfkeye bıraktı. "Hangi gece mi dedin sen? Onuda sen düşün bir zahmet, ben mutfağa gidiyorum."
Lunel bu cümleyi istemeden kurdurduğunun farkındaydı. "Carol beni yanlış anladın öyle demek istemedim, offf çok kötü batırdım." Carol'un mutfağa girdiğini görünce "Bari şarabı bıraksaydın." Arkasından son sözleri oldu.
Bu sırada meditasyonun sonunda olan Ovour. "Daha fazla devam edemeyeceğim artık."
"Sonun da gözlerini açtın, ayrıca ben senin yarın kadar bile meditasyon yapamadım. Neyse artık kalk ta gidelim, hem çok yorgunum hemde uykum var."
"Tamam"
Bahçe kapısından içeri girdiklerinde ise mutfaktan çıkan Carol'u gördüler.
"İyi geceler anne."
"İyi geceler çocuklar."
Teno, Carol'daki farklılığı hissetmişti. "Sence de annen biraz sinirli gibi değil miydi?"
"Şey pekte dikkat etmedim ama ufak bir meseledir her halde."
"Baba biz yatmaya gidiyoruz, annem çoktan odasına gitti. Sende uyumalısın artık bana uyku düzeni önemli demiştin."
"Eee ben bu gece hiç uyuyacağını düşünmüyorum."
"Ne?"
"Yani henüz uykum gelmedi, ondan öyle dedim ve size iyi uykular."
"Tamam iyi geceler biz gidiyoruz artık."
Lunel camdan dışarı bakıp, "Galiba uzun bir gece olacak, biraz meditasyon yaparsam sabah ederim." Diye düşünüyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..