Antik Eserler Köşkünde;
Elta ve Teno dün kalıntıdan gelen eşyaları köşkün deposuna yerleştirmeyle ilgileniyorlardı.
Ve Elta'nı gözleri her saniye takipteydi. "Hey siz ikiniz o kutuda kırılgan malzemeler var, çok dikkat edin."
"Emredersiniz hanımefendi." Onlarda en ufak hatasında işsiz kalacaklarının farkındaydılar.
"Anne daha malzeme var mı? Benim bu gün Ovour'la önemli işlerimiz var."
Elta gözleri ile malzemeleri takip ederken oğluna cevap verdi. "Hayır bu taşınanlar sonuncusu ama birkaç gün sonra baban bir at arabası malzeme daha getirecek, yani işiniz çok olacak gibi duruyor."
"Babada mı kalıntı getirecek depo dolmak üzere zaten nere koyacağız ki?"
Marta gülümseyerek oğluna baktı, "Merek etme bu gün gözlemciler gelip bu eşyaların çoğunu müzayede satacaklar, sizin göreviniz babanın getirdikleriyle olacaktır. Ayrıca burada beklemene gerek kalmadı Ovour'la gidip oyun oynayabilirsiniz." Son sözünde ikisiyle de alay ettiği belliydi.
Teno annesinin sözündeki alayı fark ederek, "Biz oyun oynamıyoruz tamam mı?" Diye sitem etti.
Marta küçük bir kahkaha atıp, "Çok özür dilerim ama 8 yaşında ki çocuklar oyun oynamayıpta ne yapıyorsunuz? Bu yaşta kız peşine mi düşüyorsunuz hıh?" Yine onunla alay ediyordu.
Teno cevap vereceği bir durumda olmadığından koşarak köşkten uzaklaştı, arkasından bakan annesi ise, "Hala çocuklar işte, her ne yaparlarsa yapsın bu durumu değiştirmez." Teno gözden kaybolunca köşkte ki işleri ile ilgilenmeye başladı.
Teno kısa bir koşudan sonra klan kapısına gelmişti, ikisi burada buluşup Elgia'nın evine gideceklerdi. Ve sonunda Ovour'u gördü.
"Hey Ovour çok beklettim mi?" Nefes nefese haliyle sordu.
Kendisine seslenen Teno'yu fark edince, "Çok değil, daha fazla oyalanmadan şu adrese gidelim arık." Aslında Teno'un gecikeceğinin bildiğinden geç gelmişti.
"Tamam yolu göster de gidelim." Dedikten sonra yola koyuldular ve yarım saatlik sürenin ardından Altın Yonca meydanına geldiler.
"Eee Ovour buradan nereye gideceğiz?" Teno merakla sordu.
"Kağıtta yazana göre buradan Demirciler Sokağına, oradan da sola dönüp nehir boyunca ilerleyeceğiz ve Berrak Nehir Restoranından sağa dönüp karşımıza çıkan ilk sokakta ki 24. ev Elgia'nın olmalı." Dedi.
Kağıdı elinden alan Teno, "Beni takip et, Demirciler Sokağına çıkan bir kestirme biliyorum." Dedikten sonra meydanda ilerlemeye başladılar.
Teno ve Ovour bir saate yakın bir sürede Berrak Nehir Restoranına vardılar, Ovour sokağı ve restoranı incelediğinde ise buradan daha önce geçtiğini ve hatta Elgia ile ikinci karşılaşmalarının yaşandığı yerdi.
Ovour'da ki farklılığı hisseden Teno, "Hey neye daldın öyle, hadi gitmemiz gerekiyor." Şeklinde uyardı.
"Hıh şey burası Elgia ile daha önce karşılaştığım yer. Sadece o anı hatırladım."
"Bu durumda yaklaştığımızı söyleyebiliriz, hadi devam edelim artık."
"Tamam." Dedikten sonra ilerlemeye başladılar.
Berrak Nehir Restoranından sağa dönüp karşılarına çıkan ilk sokağa girdiler ve kapı numaralarına bakarak ilerlediler.
Bu sokakta hiç dükkan yoktu sadece gösterişli iki katlı villa tipi evler bulunuyordu, kısa bir süre sonra da aradıkları evi bulmuşlardı.
İkisi de evi inceledikten sonra, "Tüm perdeler kapalı ben evin arkasına bakarken sende kapıyı incele zorlama var mı bak, açabilirse de aç." Dedikten sonra Ovour evin arkasına geçerken Teno'da kapıyı açmaya denedi ama tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Ovour'da evin arkasından döndü.
"Kapı ne durumda? Zorlama veya başka bir iz var mı?"
"Hayır hiç bir iz yok ayrıca bu kapılar zorlamayla açılacak türden değil, bence açılması için sert bir darbeye ihtiyacı var ama kapı ve çevresinde darbe izi de yok. Sende bir şeyler var mı?" Aklında ki ilk soruyu yöneltti.
"Evin çevresinde bir iz yok fakat evin nehire bakan bir penceresinde ufak bir çatlak var, belki iz falan buluruz."
İkisi de binanın nehire bakan tarafına geçip pencereye baktılar. "İşte yukarıda solda ki ikinci pencere." Diye gösterdi.
Teno Ovour'un gösterdiği yere bakıp oraya çıkmanın yolunu düşünmeye başladı. "Baya yukarıda ama çıkmak için bir fikrim var." Ve planı Ovour'a anlatmaya başladı.
"Hazır mısın Ovour geliyorum." Teno kendini hazırlayıp Ovour'un işaretini bekledi.
Ovour pencerenin altında elini birleştirdi ve Teno eline bastığında ise onu yukarı kaldıracak, Teno'nun yapması gereken tek şey pencerenin önünde ki mermeri tutup kendini yukarı çekmek.
Teno'nun beklediği işaret gelince hızlanıp Ovour'un eline basıp birden yükseldi ve ucu ucuna mermeri tutunmayı başardı.
"Ovour biraz sabit durmaya çalış düşeceğim yoksa." Demesine rağmen Ovour'un durumu ondan daha kötüydü, suratı şimdiden kızarmış, boncuk boncuk terlemeye başlamıştı ve kollarının titremesi her saniye artıyordu.
Ovour zihninden, 'Lanet olsun ona göre söylemesi kolay tabi.' Diye geçirdi. "Konuşmayı keste gördüklerini söyle artık."
"Sabret bakıyorum işte." Birkaç dakika sonra, "Ovour bu pencere zorlanarak açılmış, çerçevede ve duvarda ufak çizikler oluşmuş." Teno çiziklerin olduğu yere iki eliyle güç uyguladı ve birden cam tamamen kırıldı.
Duyduğu sesle irkilen Ovour, "Hey ne yaptın be yukarıda sen?" Diye sesini yükseltti.
"Biraz daha yukarı kaldır cam kırıldı, buradan içeri girebilirim." Dedikten sonra Ovour biraz zorlansa da Teno'yu birkaç santim yukarı kaldırdı.
Ve aniden kolları hafifledi, sonra da Teno'nun acı sesini duydu.
Teno camdan içeri baş aşağı bir şekilde düşmüştü, "Aaagghhh... Sırtım." Acı içinde söylendi.
"Teno ne oldu, iyi misin?"
Teno kendine gelip ayağa kalkıp düştüğü yere baktı, "Sırtım hariç iyi sayılırım ama burası biraz yüksek aşağıya şu perdeleri sallıyorum yukarı tırman gerek." Şeklin de açıklama yaptı.
Ovour camdan dışarı sarkan perdeyi gördü ve dizlerini kırıp zıpladı, biraz uğraştan sonra ise pencereye ulaştı, oradan da içeri atladı.
İkisi de bulundukları yerden çıktıklarında evde ki tuhaf ve ağır kokuyu hissetmişti ama ne olduğunu bilmiyorlardı.
Teno ne kokusu olduğunu bilmediğinden Ovour'a danıştı, "Tuhaf bir koku Ovour, sen ne kokusu olduğunu anladın mı?"
Ovour ise Teno'yla aynı durumdaydı, "Hayır ilk kez böyle bir koku hissettim, hadi evi inceleyelim belki kokunun kaynağını buluruz."
İkisinin girdiği cam evin kilerinindi ve buradan çıkıp bir metre uzunluğunda ki salona çıktılar, ilk görünüşte düzenli bir durumda olsa da oturma odasına geldiklerinde dağınık bir odayla karşılaştılar. Ve burada o tuhaf koku daha yoğundu.
Teno böyle bir manzara ile karşılaşınca bu işin düşündüğünden daha büyük olduğunu anladı ve. "Ovour sakın hiç bir şeye dokunma, ben şehir muhafızlarına haber verip geleceğim." Teno hızlıca Altın Yonca meydanına doğru koştu. Bu sırada Ovour oturma odasını inceliyordu.
"Gelen her kimse Elgia mücadele etmeye çalışmış olmalı." Etrafı incelerken gözleri masanın kenarındaki kan izlerine gitti, yaklaşıp baktığında ise yerde de sürüklenme izleri vardı ve karşısında ki salona doğru ilerliyordu bu izler.
Yavaş adımlarla ilerledi, salonda bulunan bazı tablolar yerdeydi ve duvarda el şeklinde birkaç tane kurumuş kan izleri vardı. Yere dikkatli baktığında ise yerde Elgia'nin saç telleri ve zemine batmış tırnaklarını gördü, biraz daha ilerlediğinde ise ayağının altında şıp diye bir ses duydu.
Ardından ayağına baktığında ise üst katın merdiveninden aşağı sızan kan birikintisini gördü ve deminden beri içinde ki anlamsız duygularından biri ortaya çıktı, korku duygusu!!
Ne olduğunu anlamadan birkaç adım geri gidip yere düştü, istemsiz bir şekilde bedeni titriyordu.
İlk defa bir insan kanını bu kadar yoğun bir şekilde görmüştü ve klanda ki insanlardan duyduğu olaylar bir bir aklında canlanmaya başladı ama o tüm bu düşünceleri reddetse de hala umutların karatan bir düşünce sürekli var olmaya devam ediyordu.
Güçlükle merdivenlere yönelip, çıktığı her basamakta bu düşünce daha da güçleniyordu, en sonunda üst kata çıkınca da kan izlerinin merdivenin solunda kalan bir odadan geldiğini gördü.
Artık bacakları o kadar ağır geliyordu ki adımlarını zorlanarak atıyordu ve sonunda o odanın kapısına gelmişti.
Ama kapıyı açacak cesareti kendinde bulamıyordu, aklındaki tüm kötü düşünceleri sadece bir anlığına da olsa unutup Elgia ile tanıştığı anı hatırladı ve birden içeri girdi fakat gözlerini istemsizce kapatmıştı ve burnuna gelen koku yüzünden nefessiz kaldı.
Gözleri yaşardı ve hızlıca odayı terk etti, koku yüzünden burun delikleri yanmış gibi hissediyordu ardından gözleri karardı ve dengesini kaybedip merdivenin başında ayağı takılıp düştü. Bir süre öyle kaldıktan sonra midesinden yükselen tuhaf bir hisle beraber ağız dolusu kustu.
"Öhhöö... öhöö... İğrenç öhhöö... Bu koku da neydi böyle öhhöö.." Kendisini hiç iyi hissetmiyordu...
Ovour kendini toparlamak için duvara sırtını dayayıp yaslandı. Gözlerini kapatıp birkaç dakika nefesini düzenledi, kendini biraz da olsa rahatlatmaya çalıştı ve kısa bir süre sonra gözlerini açtığında ise bir karar almıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..