Htker'in emri üzerine 2 adam da Carol'un görevi bitene kadar beklediler, uzun bir bekleyişin sonunda Carol görevini bitirmiş ve evine doğru yürüyordu.
Bu 2 adam Carol'u bir süre takip ettikten sonra en uygun anı buldukranı anda onu bayıltıp at arabasıyla kaçırdılar.
Bu olaylar yaşanırken Lunel çoktan eve gelmişti ve eşinin bu kadar gecikmeyeceğini bildiğinden ona bakmak için çalıştığı dükkana gelmişti, içeri girip dükkanın yöneticisi olduğu belli olan yaşlı kadına yaklaşıp Carol'u sordu. "Efendim acaba Carol'un nerede olduğunu biliyor musunuz?" Diye sordu.
Yaşlı kadın Lunel bakıp Carol'un eşi olduğunu anlayınca, "Geç kaldın o çıkalı 1 saate yakın." Dedi.
Lunel'in aklına istemese de bir sürü kötü düşünce geliyordu çünkü bu zamana kadar bu gibi durumları hem çok duymuş hemde bizzat şahit olmuştu ama hiç başına geleceğini de düşünmemişti, şu anda içinde öfke ve nedense pişmanlık duygusu vardı.
Bu sırada bir kadın Lunel'in sözlerine kulak misafiri olmuş ve Lunel'in peşinden dükkandan ayrıldı.
Etrafta bir göz gezdirse de Carol'a dair hiçbir iz bulamamıştı ve tam bu sırada bir kadının kendisini izlediğini fark etti, çıkmaz bir sokağa girip saklandı ve düşündüğü gibi kadın da bu sokağa girmişti.
Kadın sokakta ilerleyince Lunel birden saklandığı yerden çıkıp kadını bileklerinden yakalayıp duvara yasladı. "Kimsin sen ve neden beni takip ediyorsun." Bağırarak sormuştu.
"Bırak beni canımı yakıyorsun ve bilmek istemediklerini biliyorum, eşin gibi." Dedikten sonra Lunel kadının bileklerini bıraktı ama kaçmaması için onu kendine yakın tutuyordu.
"Carol nerede söyle? Yoksa canını daha fazla yakarım."
"Bana zarar vermene gerek yok bende seni bekliyordum zaten." Demesiyle Lunel'in aklı iyice karıştı.
"Ayrıca eşini Htker adında bir pislik kaçırıp malikanesine götürdü." Lunel ise şaşkınlıktan kurtulup tamamen öfkenin altına girdi.
"NEDEN?" Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki sokaktan geçenler bu tarafa bakıyordu.
"Sakin ol fazla dikkat çekmiyorsun ve eşini sadece güzel bulduğu için kaçırdı, o pislik torbası güzel bulduğu tüm kadınlara sahip olmak ister ve eşinin güzelliği de onun dikkatini çekmiş olmalı."
Lunel öfkeliydi ama hala mantıklı düşünebiliyordu, "Bütün bunları sen nereden biliyorsun?" İçinde ki kuşkulardan kurtulmak için akalına gelen soruları sordu.
Kadın bir anda öfkeli bir ruh haline bürünerek, "Nereden mi? Açıkçası benim güzelliğim de onun dikkatini çekmişti ve bana tatlı sözler söyleyerek malikanesine davet etmişti, ama ben kabul etmeyip oradan uzaklaştım birkaç saat sonra da adamları tarafından kaçırıldım.
Gözlerimi tekrar açtığımda ise onun yatak odasındaydım, ne kadar bağırıp, yardım istesem de kimse sesimi duymadı ve o akşam bana saatlerce tecavüz etti sabah olunca ise beni bir eşya gibi kendi adamlarına verdi. Onlar ise beni dövdüler ve günlerce tecavüz ettiler, ta ki Htker yeni bir kadını ağına düşürene kadar." Sözlerinde ki öfke ve nefret Lunel'in içini daha da karartmıştı.
"Yeni kadın malikaneye geldiğinde ise adamları beni köle tüccarına sattılar, sonra bir yolunu bulup kaçtım ve Htker'i takip ettim.
Bu gün ise o pisliği öldürmek için fırsat kokuyordum ama sanırım bu işi benim yerime sen halledeceksin. İşte bu kağıtta malikanenin adresi yazılı ve şu sıralar eşin malikaneye ulaşmış olmalı, eğer acele etmesen eşine tecavüz edilirken odaya girebilirsin." Dedikten sonra sokaktan uzaklaştı.
Lunel adreste yazılı olan malikaneye yaklaşmıştı ama aklında hala o kadının sözleri yankılanıyordu. Lunel tüm hızıyla malikaneye yaklaşırken, Carol ise tanımadığı bir odada gözlerini açmış ve şaşkın bir halde etrafını inceliyordu.
Elinde ki içki kadehiyle camdan dışarı bakan Htker ise kadehi sertçe masaya bırakıp Carol'a baktı.
Sesin geldiği yöne bakan Carol sadece, "Sen..." Diye bilmişti, ensesinde ise hala acının hissini alabiliyordu.
Htker gülümseyerek yaklaştı, "Evet, sonunda uyandın gerçekten sıkılmaya başlamıştım artık, ama şimdi ben tüm vücuduna sahip olabilirim ve ben zevk alırken senin çıkaracağın sesleri şimdiden merek ediyorum." Carol'a yaklaşırken umursamazca sarf etti.
Carol çaresizce kapıya yöneldi ama açamadı, "Boşuna uğraşma kilitli." Dedi suratında ki umursamazca gülüşüyle.
Htker'in her saniye yaklaştığını gören Carol cama yöneldi ama karşılaştığı şey ise demir parmaklıklardı.
"Bu odaya getirdiğim kadınlardan biri kendini camdan aşağıya atınca parmaklık taktırmanın mantıklı olduğunu düşündüm ve benim haklı olduğumu yine kanıtladın." Gülümseyip hafifçe eğildi ve "Minnettarım." Dedi, ardından ise Carol'un umutsuzluğunu ve çaresizliğini izliyordu.
Htker istese şimdiden Carol'un bedenine sahip olabilirdi ama o Carol'un çaresizliği hissetmesini istiyordu ve bundan tuhaf bir şekilde zevk alıyordu.
Htker köşeye sıkışmış olan Carol'u kendine çekip kıyafetlerini yavaşça parçalamaya başladı, Carol'un çırpınışları, göz yaşları, bağrışları ve yalvarışlarını hepsini Htker görüyor, duyuyor ama ilgilenmiyordu.
Birkaç dakika sonra saçı başı dağanık ve yarı çıblak bir vaziyette Carol'u yatağa attı, "Bu kadar oyun artık yeter, ayrıca adamlarımı daha fazla bekletmek istemem." Deyip Carol'un üzerine çıktı.
Htker yatakta çırpınan Carol'un kollarını iki yana açtı ve kendi kollarıyla bastırdı, bacaklarını Carol'un bacaklarının üzerine koyup Carol'u yatakta hareketsiz bıraktı. "Artık benimsin." Dedi pis pis sırıtırken ve yavaşça Carol'un dudaklarına yaklaştı, Carol ne kolunu ne de bacağını hareket ettirebiliyordu.
Tek yapa bildiği kafasını sağa ve sola çevirmekti ama bir faydası da yoktu, ağlamaktan gözleri şimdiden kızarmış ve aklında sadece Lunel vardı. Onu bir daha göremeyeceğini ve görse bile yüzüne bakamayacağını biliyordu.
Htker Carol'un boynuna yaklaşıp kokusunu içine çekti ve küçük bir öpücük kondurup Carol'un dudaklarına ilerledi fakat hissettiği öldürme isteği ile birkaç saniye hareketsiz kaldı, bu fırsatı değerlendiren Carol kendini yataktan aşağıya doğru hızla attı.
Htker ise yataktan inip kapıya yöneldiğinde ise kapı birden parçalandı ve içeriye başsız bir ceset fırladı, ardından ise elinde kılıç ve vücudu kanla kaplı Lunel içeri girdi.
Gözleri odada Carol'u aradı ve yatağın kenarında yarı çıplak bir halde onu görünce Lunel'in aurası daha da yoğunlaştı öyle ki odanın zeminde ve duvarlarımda ufak çatlaklar oluşmaya başladı.
Htker ise hissettiği öldürme isteği karşısında altına işedi ve korkudan kekelemeye başladı, elini kaldırarak Lunel'i işaret etti. "S..seen bee..nim kkim.. oldugumu biliy...." Lunel kılıcını savurmasıyla Htker'in uzattığı kolu odanın öbür ucuna fırladı.
Kolunun acısından dizlerinin üstüne çöküp bağırmaya başladı. "Aaagghhh muhhafızlarr şşu laaneet ollasıcca adaamıı ölldüürünn." Kolunun acısından yerde kıvranıyor ve bağırıyordu ama bu Lunel'i durdurmadı.
Ustalıkla savurduğu her kılıç darbesiyle Htker'in bağırışları daha da artıyordu, birkaç dakika sonra ise kılıç darbeleri yüzünden tanınmayacak bir hale gelmişti ve acı çekerek yavaşça kan kaybından ölecekti.
Lunel ise arkasından duyduğu sesle kapıya yöneldi ve malikanede kalan son korumalarda odaya girdi ama hepsi de Lunel'in kılıç darbeleri altında can verdi.
Elindeki kılıcı bırakan Lunel eşine döndü, yatağın kenarında kafasını dizlerinin arasına almış bir şekilde ağlıyordu. Lunel'i gördüğünde, mutlu olup boynuna sarılmak istese de suçluluk ve pişmanlık duygusu daha ağır basınca sadece daha fazla ağladı.
Kendisini bu halde gören eşinin yüzüne bile bakamıyordu, hem kendisinden utanıyor hem de Lunel'den utanıyordu, ve söylediği tek şey;
Ağlayarak, "Özür dilerim ben ben, daha fazla bana bakma ben artık seni hak etmiyorum." Olmuştu.
Lunel ise Carol'un yanına gidip dizlerinin üstüne çöktü ve Carol'a sıkıca sarıldı, "Her şey geçti, ben buradayım artık." Bu sözlerden sonra ise Carol gözyaşlarını tutmadı ama suçluluk veya pişmanlık duyduğu için ağlamıyordu, her şeye rağmen sevdiği adamın yanında ve mutlu olduğu için ağlıyordu.
Lunel eşini kucaklayıp evlerine doğru yola koyuldular ve yol boyunca hiç şey konuşmadılar veya hiç kimseye aldırış etmediler.
Sonunda evlerine vardıkları zaman ise Lunel dizlerinin üstüne düşüp aşırı kan kaybından bayıldı.
Carol hızlıca Lunel'e ne olduğunu anlamaya çalışırken vücudunu inceledi ve göğsünde ki küçük bir kesik dikkatini çekti, daha dikkatli baktığında ise sırtından girip görgüsünden çıkan bir kılıç yarsı olduğunu anladı.
Carol'u daldığı anısından uyandıran şey ise oğlunun sesi oldu.
"Anne baba ben çıkıyorum, akşama dönmüş olurum." Diye seslendikten sonra evden uzaklaştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..