Reyina'nın yeni hayatına başlayalı 3 hafta olmuştu ve bu 3 haftalık süreçte başına bir çok olay gelmişti.
İlk olarak hala başkalarının ayak işini yapmaya devam ediyordu ve bazı zamanlar Reyina'nın üzerine o kadar çok gidiyorlardı ki Reyina tamamen kontrolden çıkıp kendisine bulaşan hizmetliyle kavga ediyordu.
Fakat her seferinde durum bire karşı 3 veya 4 kişi olunca Reyina'nın bedenine birkaç morluk ve kızarıklıktan daha fazlası oluyordu.
Bu gibi durumlarda Reyina belki üzerine topluca gelen hizmetlilerden dayak yiyor yada ufak tefek cezalar alarak hayatını geçiriyordu, ama ona saldıran kişilerden en şanssızı Reyina tarafından birkaç kırıkla geri gidiyordu.
Sonuçta Reyina asil ve güçlü bir ailede doğmuştu, hayatının başlarında en iyi şekillerde muameleler görmüş ve nitelikli bir asil şeklinde yetiştirilmişti.
Bunu yanında birçok eğitim ve ders görmüştü, kendini en iyi şekilde savunmayı ve sert bir şekilde rakibini karşılamayı bir çocukken öğrenmişti. Tüm bunların yanında sadece bir veya birkaç hizmetçi Reyina'ya ufak tefek acılardan ve morluklardan başka bir şey veremezlerdi.
Hele ki üzerindeki mühür olmasaydı sonuç çok farklı olurdu.
Bunların haricinde ise Reyina sık sık aç kalır veya da gece nöbetlerine kalırdı.
Ve Reyina daha ilk gece nöbetinde kuzenleri Rin ve Ridi tarafından dövülmüş ve taciz edilmişti, önceden olsa ona ancak uzaktan balkıyorlardı ama şimdi ise onları durduracak bir engel yoktu ama yinede fazlada ileri gitmemişlerdi.
Yine böyle bir gecede ikisi Reyina'yı odalarına çağırmışlardı ve bu gece için yataklarını ısıtmalarını istemişti.
İlk kez bu kadar ileri gittiklerini gören Reyina 2 acımasız kurdun önünde savunmasız 1 koyun gibiydi.
Ve ne zaman o geceyi düşünse yine aynı duruma düşmekten korkuyordu, o gece Rin ve Ridi'nin annesi sayesinde kurtulsa da bir daha ki sefere nasıl kurtulacaktı.
Tüm bunların yanında birde hizmetlilerin çocuklarından kötü muamele ve sözlü tartışma yaşıyordu, hatta gece vakitlerinde bazı hizmetli çocukları Reyina'yı taciz edip iç çamaşırlarını bile çalıyorlardı.
Reyina ise bu gibi durumlarda kalınca doğal olarak ona zarar veren kişiye zarar veriyordu.
Ama ne yazık ki tüm bu sorunlarına karşılık olarak sadece ceza alıyordu, ve aldığı bu cezaları ise bizzat üvey annesi Lisa veriyordu.
Bu cezalar daha çok iş yada dayak değildi, bunun yerine Lisa'nın kendine ait odasında göğüsündeki mühür kullanılarak ceza alıyordu ve Lisa hiç merhamet göstermiyordu.
Cezasının ardından ise genellikle soğuk zeminin üzerinde acı içerisinde kıvranırdı ve eğer Lisa mühürü fazla zorlarsa ise Reyina acıdan dolayı bayılıyordu.
Gözlerini araldığın da ise kendini odasında, yorgun ve aç oluyordu. Reyina'yı o günlerde merak edip te gelen Rop ve diğerleri olmasa tamamen bitmiş olurdu.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi birde üvey kardeşleri ve kuzenleri başına büyük zorluklar açıyordu, bazen ayaklarına kadar Reyina'yı çağırıp onunla dalga geçiyorlar bazen ise ondan farklı isteklere de bulunuyorlardı.
Ve yine bu şekilde geçen günlerin birinde Reyina elinde ki tepsiyle üvey kız kardeşi olan Leyna'ya Ay çayı götürüyordu.
Reyina mutfaktan aldığı tepsiyle sonunda sarayın arkasında ki bahçeye çıkmıştı, soğuk havanın esintisi üzerindeki ince hizmetli kıyafetinden tenine kadar ulaşmıştı ve vücudunda baştan, aşağıya kadar titremeler yaşanıyordu.
Ama Reyina için soğuktan daha kötü hissettiği bir durumun içine doğru yaklaşıyordu ve istemese de hafifçe eğilerek, "Prenses Leyna çayınızı getirdim." Diyerek nazikçe Leyna'nı önünde duran masaya çayı koydu.
Ardından bir adı geri gidip kafasını eğdi ve elini tepsiyle birlikte ön tarafta birleştirip gitmek için Leyna'nın izinini bekledi.
Reyina bu durumda üşümeye başlamıştı ama ne üvey kardeşlerinin ne de orada bulunan kuzenlerinin umurundaydı bu durum.
Ardından ise Leyna alaycı bir ses tonuyla, "Abicim büyü akademisine dönmemize ne kadar kaldı?" Diye sordu.
Tek amacı artık büyü akademisine gidemeyecek olan Reyina'nın yüzünde oluşan ifadeleri izlemekti.
Sorusundan sonra kardeşi ve kuzenleri hafifçe gülümsemeye başladılar.
Ardından ise, "Küçük kardeşim sanırım 3 veya 5 gün içinde yola çıkarız, izinlerimiz bitmek üzere ve aramızdan talihsiz bir kişinin akademi bileti bir soysuz tarından yandı, halbu ki ben her zaman onu desteklemiş ve büyük bir potansiyeli olduğuna inanmıştım." Cümlelerin hedefinde sadece Reyina vardı.
Ve konuşmaya kuzenleri de dahil olunca Reyina bir süre kendi için söylenen tüm sözleri bir bir sineye çekti ama Reyina sustukça onun üzerine daha fazla gittiler ve onun şu an soğuktan değil öfkeden titrediğini bildiklerinden daha fazla ileri giderek annesi hakkında alay ettiler.
Bu durumda ise sabır taşı çatlayan Reyina elindeki tepsi ile üvey kardeşlerine ve kuzenlerine saldırdı.
Bunun sonucunda ise kendini azda olsa rahatlamış hissetti, ama sonuçta o 1 kişiydi ve karşısında 4 kişi vardı.
Reyina birkaç kez üvey kardeşine vurma şansına sahip olmuştu ve bu yaşananların sonucunda ise her tarafı yara ve kan içinde kalmıştı.
Sonuçta karşısında ki kişiler bu krallığın prensleri ve prensesleriydi onları bir avuç hizmetliyle kıyaslamak ise yer yüzü ile gök yüzünü kıyaslamakla eş değerdir.
Yediği onca dayağın ardından birde Lisa'nın ve diğer akrabalarının öfkesini hissetmişti.
Aldığı ceza ise yirmi kırbaç ve bir haftalık zindanda aç ve susuz kalmaktı.
Tüm bu yaşadıklarının ardından zaten düzgün bir yaşantısı ve beslenmesi olmadığı için ve son bir haftalık zindan cezası da eklenince Reyina'nın eski görünüşünden eser kalmamıştı.
Bedeni açlıktan ve susuzluktan dolayı zayıflamış neredeyse kemikleri görülecek bir hale gelmişti, teninin ve saçlarının eski parklığı kaybolmuştu. Yüzü kurumuş gibiydi, gözleri durgun ve dudakları hafif morarmış ve yere yer çatlamıştı.
Uzun bir süredir banyo da yapmadığı ve tüm ihtiyaçları için bir kovaya sahip olduğu için şu anki bulunduğu durumu hiç iyi sayılmazdı.
Reyina zindanda son 2 gününü geçirirken Lisa şu anda Reyina hakkında ne yapacağını düşünüyordu. "Olmaz olmaz bu da olmaz." Elinde ki kadehiyle Artus'un çalışma odasındaki masada oturuyordu ve kadehten bir yudum aldıktan sonra, "Bu kız düşündüğümden haha da erken çıldırdı, ilk başta onu evlendirmeyi düşündüm ama şu anki haliyle gideceği yerde rahat durmaz. Ve en kötüsü de annesi bir soysuz olmasına rağmen bir büyücü adayı olamayı başardı, her ne kadar potansiyeli düşük olsa da zamanla bana bir engel olma ihtimali var. Hımm bu durumda şu anki halinde ondan kurtulmak benim için en iyi seçim olacaktır." Elinde ki kadehi büyük bir zevkle içip ayarlamaları yapmak için odadan ayrıldı.
Reyina bilinçsizce altında topladığı saman parçalarının üstünde öylece yatıyordu ve zamanla paslanan ve gıcırdamaya başlayan zindan kapısının açılırken çıkardığı ses yüzünden gözlerini hafifçe araladı ve kendisine doğu yaklaşan yüzleri örtülü iki adama öylece baktı.
Açlık tüm bedenini sarmıştı ve hakaret etmeyi bırak konuşacak gücü kendinde zor buluyordu, çıkardığı sesi ise sadece zindanda bulunan adamlar duyabiliyordu onuda Reyina'ya yaklaşınca duya bilmişlerdi.
Yüzü maskeli olan damlardan biri belinde asılı olan keseden gri bir hap çıkartıp Reyina'nın zorla yutmasını sağladıktan sonra geldikleri gibi gittiler.
Ardan geçen birkaç dakikanı ardından Reyina gözlerini kapattı ve nefes alış verişi iyice yavaşlamıştı, bir süre sonra ise kalbi tamamen durmuştu.
Aradan 3 gün geçtikten sonra zindanlardan sorumlu asker Reyina'nın kaldığı zindana yaklaştı, ve onu samanların üstünde uyduğunu görünce parmaklıklara sert bir tekme attı ama Reyina uyanmamıştı.
Bu duruma şüphelenen asker içeri girip onu kontrol etti ama kalbinin atmadığını anlayınca koşarak oradan ayrıldı. Ve kısa bir süre sonra bu haber üvey annesi Lisa'nın ve kardeşlerinin ardından ise diğer akrabalarının kulağına kadar gitti.
Bu sırada Lisa hafifçe gülümseyip, "Her ne kadar aileden dışlansa da kanı kocama ait ve bu durumda sorumluluğunda bana aittir, birkaç adamımı gönderip olayla ilgilenmesini sağlayacağım." Dedikten sonra kralın karşısında hafifçe eğildi ve sonra taht odasından hızlıca uzlaştı.
Artus'nun çalışma odasında iki maskeli adama birkaç talimat veriyordu, "Beni iyi anladınız mı olay daha fazla büyümeden onu krallığın sınırlarına bir yerde öldürün ve derin bir çukura gömün ayrıca size verdiğim mesajı uyanınca ona ilettiğinizden emin olun." Dedikten sonra ikisini gönderdi.
Onlar bir at arabası ayarlayıp Reyina'yı arabaya bindirdikten sonra krallık sınırına doğru yol aldılar, iki gün sonra ise Reyina gözlerini açtı ama neden sağlandığını ve ara sıra zıpladığını anlamadı.
Etrafı inceleyince ise bir at arabasında yolcuk yaptığını fark etti. Hemen ününde ise gözleri kapalı bir adam ve onun önünde ise ata arabasını süren başka bir adam vardı.
At arabası kalın bir kayanın üstünden geçince arkada gözleri kapalı olan adam gözlerini istemsizce araladı ve, "Hey seni lanet şişko atların hangi yöne gideceğine dikkat etsene aptal," Diye bağırdı.
Bu iki kardeşlerden zayıf ve orta boylu olan Zakr 17 yaşında, zeki ve kurnaz bir kişiliğe sahipti, tam tersi olan kardeşi Gort ise 18 yaşında orta boylu ama yaşıtlarına göre biraz iri cüssesi vardı.
Ve bu ikili sarayda ki askerlerin ufak tefek işlerini hallederlerdi, ayrıca para kokusu alınca da itaatkar bir köpeğe dönüşürler ve her istenileni yerine getirirlerdi.
"Arkadan konuşmak kolay Zakr sürmeyi denesene ve ben şişko değilim sadece biraz iriyim o kadar." Diyerek sitem etti.
Zakr ise Gort'u umursanmadan baygın yattığını düşündüğü Reyina'ya baktı ve, "Bak sen küçük prensesimiz sonunda uyanmış." Dedi şeytani bir gülümseme ortaya çıkartarak.
Reyina ise "Beni nere götürüyorsunuz?" zorlukla sorabilmişti.
"Buna nasıl cevap verilir bilmiyorum ama kısacası seni öldürmeye götürüyoruz, bir karakol sonra Heizering Karlığının sınırlarına yaklaşmış olacağız. Ama seni erkenden öldürmek gibi bir isteğim yok ayrıca sen güzellik uykunu alırken vücudunu kontrol ettim ve gerçekten seninle iyi vakitler geçireceğimizi düşünüyorum.
Ama sıra kardeşime gelince ise muhtemelen canın biraz acıyacaktır. Sonuçta iri bir cüsseye sahip hayliyle onun ki biraz daha büyük ve kendini kontrol etme gibi bir isteği bulunmuyor. Hatta son sahip olduğu kadını bayıltana kadar bırakmadı oovvv çığlıkları hala aklımda. Hahahahaha..."
Reyina gittikçe çaresiz hissetmeye başlamıştı ve iki kardeşin konuşmalarını her dinlediğinde umutsuzluğun pençelerinde daha fazla kapana kısılıyordu.
At arabası son askeri karakolu da geçince yarı saatlik bir mesafe daha gitti ve sonra yavaşladı."işte eğleneceğimiz yere geldik, hey Gort şunu alda takip et beni işimizi hızlıca bitirip bu lanet olası ormandan hızlıca ayrılalım." Dedi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..