35-Gülsem Mi? Ağlasam Mı?

avatar
509 2

Varoluşun Ötesinde - 35-Gülsem Mi? Ağlasam Mı?


At arabası son askeri karakolu da geçince yarım saatlik bir mesafe daha gitti ve sonra yavaşladı."İşte eğleneceğimiz yere geldik, hey Gort şunu alda takip et beni işimizi hızlıca bitirip bu lanet olası ormandan hızlıca ayrılalım." Dedi.


Gort ise arabada ki Reina'yı omuzlayıp yola koyuldu ve yol buyunca iri elli ile Reyina'nın kalçalarını setçe okşuyordu.


Bu duruma daha fazla dayanamayan Zakr "Hey, seni lanet olası Gort kızı daha fazla zorlamayı bırak, çıkardığı sesleri duymuyor musun?"


"Eh! ama o ses çıkartıyor, bu onun hoşuna gitmiyor mu?" Elini Reyina'nın kalçalarından çekerken sormuştu.


Zakr ise, "Off seni koca aptal, o senin bildiğin fahişelere benzemez. O bu durumdan zevk aldığı için ses çıkarmıyor canı yandığı için sesi çıkıyor hemde çok çıkıyor seni geri zekalı şişko."


Gort eliyle kafasını kaşıdı ve, "Şey ben pek anlamadım ama senin dediğin gibi olsun." Dedikten sonra sık ağaçların arasında ilerleme devam ettiler.


"Gort işte kazma ve kürek şurada ki büyük ağaçların birinin altını kaz ben işimi bitirince seni çağırırım."


Gort hiç bir şey söylemeden yerde ki kazma ve küreği aldı ve karşısında ki ağacın altını kazmaya başladı.


"Evet prenses şimdi tamamen yazılımız kaldık diyebilirim."


Dedikten sonra yerde kendinden uzlaşmaya çalışan Reyina'ya yaklaşmaya başladı ve onu bacaklarından tutup kendine doğru çekti ardından hızlıca Reyina'nın göğüs dekoltesini yırtarak beyaz tenine bir öpücük kondurdu ve elleri çırpınmakta olan Reyina'nın vücuduna sabit durması için omuzlarından baskı uyguladı.


Ve tam elleri Reyna'ın bedeninin alt kısmına gidecekken Gort'un bağrış seslerini duydu ve hemen ardında kanlar akan bedeninin yere düşüğünü gördüler, ardından onlara bakan büyülü yaratığa korku dolu gözlerle baktılar.


Bu bir tepeli yaban domuzuydu iri cüssesi yerden yarım santim yukarıda, bir metre genişliğe ve neredeyse iki metre uzunluğa sahipti. İsmi ise sırtında bulunan tepeye benzeyen şişkinlikten gelmektedir ve bu tür büyülü yaratıklar yalnız gezerler ve genellikle büyülü ormanlarının dış bölgelerinde yaşarlardı.


Zakr kardeşinin kanlar içinde yere düştüğünü görünce büyük bir korku ve panik içerisinde kaçmaya başladı, ama tepeli yaban domuzunun ikinci hedefi olmaktan kaçamadı ve oda kısa bir koşuşturmanın ardından tepeli yaban domuzuna yakalandı. Ufak bir mücadeleden sonra da hayatını kaybetti.


Tüm bu olaylar yaşanırken Reyina korku içerisindeyken içinde patlamaya hazır olan güçten yaralanarak tüm hızıyla koşmaya başladı, ama Tepeli yaban domuzu ona çabucak yetişmişti ve Reyina'yı da hızla aklan bir nehir kıyısında sıkıştırmıştı ve Reyina nehrin ötesine geçmeyi başaramamıştı.


Yavaşça yaklaşan Tepeli yaban domuzunu görünce, "Şansım hiç iyi değilmiş, o adamlarla kalsaydım en kötü yoldan ölecektim ve kurtarıcım olan domuzda beni öldürmek istiyor. Kaçmak için ise hiçbir şansım yok, tek çarem nehire atlamak ama bende ki bu şansla muhtemelen her şekilde öleceğim." Dedikten sonra hızla akan nehir atladı ve akıntıyla birlikte sürüklenmeye başladı.


Reyina tam olarak nehire atladıktan sonra ne olduğunu hatırlamıyordu, son hatırladığı şey ise nehirde ki taşlardan birine çarptığıydı. Hemen ardından ise bilincini kaybetmişti.


Ve gözlerini tekrar araladığında tanıdık bir manzara ve sesle birden irkildi, kafasının acısından elini kafasına götürmek istedi ama bileklerinde ki zincirler buna engel olmuştu. Bir süre öylece kaldıktan sonra yavaş yavaş bilinci yerine geldi.


Hemen ardımdan ise yine bir at arabasında olduğunu anladı ama bu kez biraz farklıydı. Metal bir kafesin içindeydi ve burada yalnız da değildi, tıpkı kendi gibi zincirli bir çok insan bulunuyordu.


Zincirlerden kurtulmak için çabalamıştı ama başarılı olamamıştı, daha sonra ise hemen yanında zincirli kadına buraya nasıl geldiğini sormuştu.


Kadın ise göl kenarında kervan mola verince askerlerden birinin onu gölün kıyısında bulduğunu söylemişti.


Ve Reyina'nın bundan sonra ki hayatı şimdilik köle olarak belirlenmişti.


Ama yinede gülümsüyordu çünkü çoktan Heizering Krallığının sınırlarını terk edip imparatorluk başkenti olan Güneş Doğan Şehrine doğru köle kervanı yol alıyordu.


Gülümsemesinin sebebi ise tamamen şansından dolayıydı, eğer ki onu köle tüccarının adamları bulmasa ya göl kıyısında yada kendi başına büyülü ormandan çıkmaya çalışırken ölecekti.


Ve her türlü şekilde öleceğini düşünürken yine şans eseri hayatta kalmıştı şimdi tek yapması gereken ise buradan kaçmaktı.


Köle kervanı aralıksız 4 gün boyunca yol aldı, yol boyunca kölelere sadece su ve ekmek vermişti.


Onun haricinde ara sıra büyülü yaratıklara ve bir kaç haydut gurbuyla karşılaşmışlardı. Tüm bunların haricinde yolculuk Reyina için rahatsız edici ve yorucu geçse de kaçmak için bir fırsat doğmuştu.


Köle kervanı şu anda Beyaz El Karlığının büyük surlarından içeri giriyordu ve Reyina'nın paralı askerlerin konuşmalarına kulak misafiri olduğu bir zamanda bu krallıkta iki gün kalıp bir sonra ki şehire varacaklarını öğrenmişti.


Ardından ise imparatorluk başkentine ulaşacaklardı ve eğer ulaşırlarsa ise Reyina'nın bir köle olarak hayatı belki sonsuza kadar mühürlenecekti.


Fakat o bu durumdan kurtulmanın yolunu biliyordu ve o fırsat şu anda ona doğru geliyordu, yol boyunca 14 -
15 yaşlarına orta boylu tombul bir çocuk sürekli Reyina'ya bakıyordu ve o bakışlarına rahatlıkla şehvet ve arzu fark ediliyordu.


Şimdi ise o çocuk Reyina'nın kaçma fırsatıydı ve o bunu kesinlikle değerlendirmeye niyetliydi.


"Sen şu kapıyı aç ve kızıl saçlı kızı aşağıya indir." Dedi tombul olan çocuk.


Emiri alan paralı asker hızlıca kafesin kapısını açıp Reyina'yı kolundan tutup indirdi ve hiçbir zorlukla karşılaşmayınca kızın kaderini kabullendiğini düşündü.


"Efendi Deniy direk odanıza mı istersiniz."


Deniy Reyina'ya yaklaştı ve elini uzatıp kafasını kaldırdı, bir süre Reyina'ya tatmin olmuş şekilde baktıktan sonra. "Bu kadar güzel olduğuna göre bir soylu olmalısın ama seni bulduğumuz duruma bakılırsa ya kaçırıldın yada kendin kaçtın. Ama her halükarda benim elime düştün." Dedikten sonra tekrar paralı askere baktı.


"Ben odama gidiyorum onun güzelce temizlendiğine emin ol ve kızıl saçlarına uygun bir kımızı elbise giydir, ardından odama getir." Dedikten sonra babasının girdiği hana girdi.


Paralı asker hızlıca emirleri yerine getirmek için içeri girdi ve orada çalışan bir kadına duruma anlattı, ardından kadın Reyina'yı hanın hamamına götürüp güzelce yıkadı.


Paralı asker her ihtimale karşı hamamın kapısın da beklemişti, bu sırada ise istediği kırmızı elbise eline ulaşmıştı. İçeride ki kadına seslenip elbiseyi verdi, 20 dakika sonra ise Reyina eski güzelliğine tekrar kavuşmuştu öyle ki onun şu anki halinden paralı asker bile etkilenmişti.


Kısa bir süre sonra kendine gelince onu genç efendi Deniy'in odasına götürdü.


"Tak...Tak...Taka... Genç efendi Deniy istediğiniz köleyi getirdim." Kapıyı çaldıktan sonra durumu izah etti.


"İçeri gel." Ve duyduğu sesle hareket etti.


Deniy merakla kapının açılmasını izlerken Reyina'nın kırmızı kıyafetinin ucunu ardından ise tamamını görünce istekleri daha da kabardı, Gözleri Reyina'nın vücudunu süzerken, "Sen gidebilirsin ayrıca babam çağırmadığı sürece beni rahatsız etmeyin." Son sözlerinden sonra paralı asker odayı terk etti.


Reyina odada kaldığı kısacık sürede çoktan kaçış planını hazırlamıştı ve uygulamak için Deniy'e göz kırpıp ona yavaş adımlarla yaklaştı ve;


"Efendim aslından ben bir soylu değilim, kasabamın kilisesinde ibadet yaparken şans eseri oradan geçen bir klanın genç efendisi tanrı vergisi bu güzelliğimden etkilenip beni zorla yanında götürdü.


Ve ben küçük bir fırsat bulunca ise ellerinden kaçtım ama bana yetişmek üzereydiler ve bende son çare olarak o korkunç nehire atlamak zorunda kaldım sonra ben öldüğümü düşünürken ise tanrı sizin gibi güçlü bir şahsiyeti bana yardıma gönderdi ve sizin sayenizde hayatta kaldım.


Şimdi ise bana ettiğiniz bu büyük yardımların altında eziliyorum ve üzülerek söylüyorum ki size sunabileceğim tek şey bu acizane bedenim ve gülüşümden başka bir şeyim yok efendim, umarım beni yatağınıza kabul eder ve şu aciz küçük hayatımı onurlandırırsınız." Dedikten sonra zarifçe eğildi.


Deniy ise hiç böyle bir durumla karşılaşacağını hayal etmemişti, Deniy'in babası bir köle tacirdi haliyle o da küçük yaşından beri herkesten ve her şeyden kendini üstün görmüştü.


Bu yaşına kadar birçok kadınla birlikte olmuştu ama hiç kimse hatta babası bile ona bu tür sözcükler sarf etmemişti. O kendini şu an gururlu ve onurlu bir kral gibi hissediyordu.


"Durumunu anlaman çok güzel ve beni bedeninle tatmin etmene izin vereceğim, hatta beni memnun edersen belki benim yanımda kalmana izin veririm." Omuzları ve başı dik göğüsünü gererek adeta bir kralın edasıyla konuşmuştu.


Reina ise sinsice gülümseyip başını kaldırdı, "Efendim bu beni çok memnun eder." Deny'in kokan nefesini hissedecek kadar yaklaşmıştı ona.


"İzninizle efendim kıyafetlerinizi çıkarmam izin verin, ardından ufak eğileceğimiz başlaya bilir." Dikten sonra Deniy kendini tamamen Reyina'ya teslim etmişti.


Reyina ise yavaşça gömleğin düğümlerini çözüp Deniy'in arkasına geçti, gömleği arkadan çıkartır gibi yaparken bir yandan da masanın üzerinde duran şarap testisine uzandı ve bir anda testiyi Deniy'in başında parçaladı.


Deniy kafasında hissettiği bir anlık acıdan sonra bayılmıştı.


Fakat daha her şey sona ermemişti, Reyina hızlıca son umudu olan camı açıp dışarı çıktı.


Deniy her ne kadar tombalak ve güçsüz görünse de o savaşçı eğitimi almıştı ve birkaç dakika sonra bilinci yerine gelmişti, sersem sersem etrafa baktıktan sonra her şeyi hatırladı ve aptal yerine konulmanın verdiği hisle, "ASKERLER YAKALAYIN ŞU SÜRTÜĞÜ!!!" Diye bağırdı.


Kısa bir süre sonra odaya giren paralı askerler anında durumu anlayıp camdan kaçan Reyina'nın peşine düşmüşlerdi.


Bu sırda Reyina handan birkaç sokak uzaklaşmış ve kalabalığa karışmamak için dar sokaklardan hiçbir şeye dikkat etmeden hızlıca geçiyordu çünkü arkasından koşan paralı askerlerin seslerini duyuyordu.


Tam başka bir sokağa girmeyi düşünürken ise ansızın bir kapının açılmasıyla birlikte çıkan kişiye çarpması bir oldu ve daha Reyina ayağa kalkmadan paralı askerler ona yetişmiş ve auralarını serbest bırakmışlardı.


O artık umutsuzluğun bir esiri olduğunu hissederken arkasından yükselen aura tarafından zihni durma noktasına geldi ve bu aurayı hisseden paralı askerler ise daha ne olup bittiğini bile anlamdan cansız bedenleri bir bir soğuk zemine düşmüştü.


Ve şu anki durumda Reyina gülse mi? Ağlasa mı? Bilmiyordu.


Fakat ona gülümseyerek elini uzatan kıza gözleri yaşlı ve gülümseyerek baktı, nedense huzurlu hissetmişti, annesinin ölümünden beri bu duyguyu hiç hissetmemişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46906 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr