Güneş sarının ve kırmızının tüm tonlarıyla göz alıcı bir şekilde ufukta yavaşça batarken ay ise soğuk parıltısı ile gökyüzünde ki yerini alıyordu.
Kuzeyden gelen soğuk esen rüzgar dalğaları, kıyafetleri ıslak olan 2 genç için tam bir işkenceydi.
Kar kaplı çayırda yürüyen Ovour ve Tono rüzgarın her estiğinde ruhlarının bile titrediğini hissediyordu, ama en korktukları şey ise hasta olmalalarıydı. Tamda tunruvaya 1 gün kala hem de, bu yüzden de son hızlarıyla Royng Ormanının çıkışına doğru ilerliyorlardı.
Uzakta, yüksek ve kar kaplı klan binalarının çatıları gözüktü ve biraz daha ilerleyip küçük bir tepeyi de geçince Royng Klanının kar kaplı duvarları ve çevresinde devriye atan nöbetçiler görünür hale geldiler.
Karşılarında taş duvarların arasında ki büyük kapı bu ormanın tek giriş ve tek çıkışıydı.
Kapıya yaklaştıklarında ise yüzlerinde ki ifade gittikçe soğudu, çünkü kapının yanında onları bekleyen 2 kişiyi fark etmişlerdi, bu kişiler ise Andrev ve Ashley'di.
Şaşkınlığını gizliyemiyen Teno'nun ağzından birkaç kelime yavaşça döküldü. "Aama... nasıl..??"
Duvara yaslanmış olan Andrev onlara küçümser bir bakış atarak, "Nasıl mı?" Derken yüzünde küçük bir gülümseme belirdi, ardından Ashley muzip bir şekilde, "Tabike de kestirme yolu kullandık." Dedi.
Ovour ve Teno istemsizce çevreye bir göz attılar ama kar ve bir avuç insandan başka birşey yoktu, ayrıca tek çıkış yoları olan kapıya da umutsuzca baktılar.
"Hey Ovour bu durumdan kurtulmak için parlak bir fikrin var mı?" Umutsuz ve zoraki bir gülüşle Ovour'un duyabileceği şekilde mırıldandı.
Ovour ise Teno'ya umutsuz bir bakış attıktan sonra önünde duran iki kardeşe bakıp, "Bizden ne istiyorsunuz?" Diye basitçe sordu.
Ashley beklediği fırsatı bulmuşçasına sevinip bir adım öne çıktı ve "Tabiki de bi..." Fakat o daha sözünü tamamlamadan erkek kardeşi araya girdi ve, "Tabiki de bize olan borcunuzu ödemenizi istiyoruz." Dedi.
Şaşkınlıklarının üzerine böyle bir cevap gelince ne söyleyeceklerini bilemeden anlamsızca 2 kardeşe baktılar fakat Teno şaşkınlıktan daha fazlasını yaşıyordu.
Bir süre düşünen Ovour bu 2 kardeşi tanımadığını ve onlarla hiç bir ilgi ve alakası olmadığını farkındaydı, geriye kalan tek seçenek ise Teno'ydu.
"O neden bahsediyor Teno?" Ovour ona bakarak sordu.
Teno ise kendine yöneltilen bakışların altında sezsizce ter döküyordu, "Ben nerden bilim, o ikisiyle ayak üstü konuşmuşluğum bile yokken nasıl onlara borcum olabilir ki?" Diye cevap verdi.
"O zaman sizi aydınlatmama izin verin, yediğiniz tavşanı nasıl yakaladınız?" Andrev kendinden emin bir şekilde sordu.
Bu durumda Ovour sorarcasına Teno'ya bakarken ne diyeceğini merak ediyordu, köşeye sıkıştığını da hiseden Teno ise, "Şöyle ki ben kar tavşanı aramak için ayrıldığımda bir tavşan yakalmak için kendimden emindim, ama bırak yakalamayı bir tane bile göremedim ve geri dönerken de ormana yakın ilerledim. Bir süre sonra kan izleri gördüm ve kan izlerini takip edince ise karın içinde gizlenen kar tavşanını gördüm."
"Bana kar tavşanı yakaladığını söylemiştin..!"
"Zaten ben yakaladım, sadece yaralı olduğu için biraz kolay oldu. Fakat ben nerden bilebilirdim ki tavşanın onlar tarafından yaralandığını, ben tavşanı görünce vahşi bir hayvan saldırdırıp yaraldı sandım."
Ovour bir süre Teno'ya dik dik baktıktan sonra Andrev'e farklı bir soru yöneltti, "Peki ya o kız bir tavşan için mi Teno'ya saldırdı?" Hala o anki sahne zihninde oynuyordu.
Andrev birkaç nefes sonra umursamaz bir sesle, "O konu kardeşimle onun arasında, bu durum şu anki konumuzla bir alakası yok." Dedi.
Tutuğu nefesini bırakan Ovour artık yorgunluğun ve vücut sıcaklığının düşüşüyle konuyu fazla uzatmadan, "Bu durumda, tavşanın karşılığında bizden ne istiyorsunuz?" Diye sordu.
"Seni sevdim, konuyu hiç uzatmadığına göre sana açık konuşacağım. Kar tavşanın karşılığı olarak bizimle ava katılmanızı istiyorum."
Teno bu istek karşısında tüm kanı çekilmiş gibi hissedirken Ovour ise;
"Av mı!!?" Açıkcası bu istek Ovour'un beklentilerinden epeyce uzaktı, hatta ihtimal dahilinde bile olmaya bilirdi.
"Evet, Ormanın iç kesimlerinde yaşayan dişi bir beyaz benekli yaban geyiğinin boynuzlarına ihtiyacımız var, ama gücümüz yetse de malesef 2 kişi bu av için biraz yetersiz kalıyor."
Sesizce komuşmayı dinleyen Teno, "Bir tavşan için bu isteğin bayağı bir aşırı olduğunu çok açıkken bizden böyle bir istekte bulunuyorsunuz, hem siz zaten avcı sayılırsınız 2 kişi olsanız bile tuzak kurabilirsiniz değil mi? Veya da avcı arkadaşlarınızdan yardım isteyebilirsiniz. Ayrıca biz avdan ne anlarız ki olsa olsa size ayakbağı oluruz." Diye sitemkar bir şekilde kararlı ifadesini korudu.
Uzaktan, "Avcılar hakkında bir şey bildiğin yok!" Diye söylendi Ashley.
"Kardeşimin demek istediği aslında avcıların, kendi çıkarını gözetmeden hiç bir ava katılmayacaklarıdır, kısacası kazancımıza ortak olmalarını istemiyorum, tuzak konusuna gelirsek şartlar pek uygun değil.
Bir diğer konu ise beyaz benekli yaban geyiği bir sürü içerisinde hareket ediyor ve sürüyü koruyan erkek bir yaban geğiyi de var. Tabi sürünün içerisinde ki erkekleri saymıyorum bile, kısacası ikimiz bu durumun üstesinden gelmek için biraz yetersiz kalıyoruz."
Açıkcası sebebleri ne olursa olsun Teno bu isteğe hiç sıcak bakmıyordu, ama Ovour farklıydı.
O birkaç ay öncesine kadar avcı olmak isteyen biriydi, nasıl olurda böyle bir istek onun ilgisini çekmezdi.
Tabi ki eski Ovour olsa tereddüt ederdi ama şimdi ki Ovour çok farklıydı, son birkaç ayada yaşadıkları ve öğrendikleri onu değiştirmişti. Ve o Teno'nun aksine böyle bir deneyim yaşamak istiyordu.
Ovour'un kararsızlığını gören Teno, "Sen ne düşünüyorsun be redet gitsin, canımızı yolda mı bulduk?" Diye uyardı.
Birkaç nefeslik sürenin ardından, "Tamam, kabul ediyoruz." Diye kararlılıkla konuştu
Teno kas katı kesilip yüzü ifadesiz bir şekle bürünürken, Andrev ise küçük gülümsemelerinden birini ortaya çıkardı. "O zaman güneş doğmadan önce tam burada buluşalım."
Ovour ise öylece "Tamam" Demekle yetindi, ama kanının kaynadığını ve içinde tuhaf ve henüz açıklayamadığı bir şey belirdiğini hissetti.
İstediğini elde eden Andrev, her zaman ki gibi göğüsü kabarık, zafer kazanmış bir şekilde arkasını dönüp giderken Ashley'de Teno'ya son bir bakış attıktan sora kardeşiyle birlikte insan kalabalığında kayboldular.
Teno ise tamamen ifadesiz bir tonda, "Hey lanet olası, aklından ne geçiyordu senin!!?"
"Hiç, öylesine kabul ettim işte."
Teno derin nefesler alarak kendi etrafında dönerken günün yorgunluğu, yaşadıkları ve bu durum da eklenince tamamen kaybetmiş bir adamın ifadesine bürünerek, "Peki neden beni de sürükledin?"
Ovour umursamaz bir şekilde ilerlerken Teno'nun sorusunu duymamışlıktan geldi ve aklına takılan bir soruyu Teno'ya yöneltti.
Yavaşça arkasını dönüp, "Ashley oldukça güzel ve fiziğide yerinde bir kız yani," Ovour sözünü birirmeden Teno başını kaldırıp önünde yürüyen Ovour'a tuhaf bir şekilde baktı ve, "Ne bilmek istiyorsun?" Dedi.
"He he tabiki de Ashley ile aranda ne olduğunu."
Teno, Ovour'u geçip giderken sakince, "Hiç bir şey." Demekle yetindi, fakat Ovour oldukça ısrarlı olmasına rağmen Teno'nun ağzından tek bir kelime bile alamdı.
Güneş iyice batıp ayın yükselmesiyle sıcaklık git gide düşüşerken ay ışığını gölgeleyen bulutlar bu gece kar yağacağının habercisi gibiydi, ama koşullar ne olusa olsun Royng Klanının sokakları her zamankinden daha parlak ve kalabalıktı.
Bu kalabalıkta ilerleyen Ovour ve Teno ise evlerinin yol ayrımına vardıklarında her biri farklı yönlere ilerledi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..