Koca meydan tıklım tıklımdı ve koca bir yıldız gibi parıldıyordu, klan meydanında ki gösterilere göre buradaki gösteriler, gökyüzünü aydınlatan renkli patlamalar, şovlar, kısa performanslar, gölge onuları, ressamlar, heykel tıraşlar ve her yerde canlı müzik yapan kişiler yada orkestralarla doluydu.
Onlar ise bu manzarayı daha iyi görmek için meydandaki en büyük ağaca tırmanıp çevreyi izliyorlardı.
Fakat bu ortam klanda ki o birlik ve aile ortamından tamamen farklıydı, imparatorluk muhafızları her an sarhoşları, kavga edenleri,dilencileri, kapkaççıları, tacizcileri ve buna benzer sorunlar çıkartan insanları sürekli topluyor yada uyarıyordu.
Bunun yanı sıra klanda ki ahlaki toplum bilinci burada yoktu, meydanda gezen fahişeler erekleri ağına düşürüyor ve gösterişli çadırların içinde kayboluyorlardı, bu gibi cinsiyet farkı yapmadan ahlaksız davranışlar sergileyin kadınlar olduğu kadar erkeklerde kendileriyle ilgilenen erkeklerle birlikte oluyordu. Bunlardan yaralanan yetişkinler ve çocuklar bile vardı.
Ovour ve Ashley'in çıktığı ağacın üst dallarında öpüşen geyler bile vardı.
Fakat bu durumu kabullenen topluluk için ise bunlar sırandan şeylerdi, bu sıradanlık Ovour ve Ashley gibi gençler için bile aynıydı.
Buna rağmen herkes gibi onlarda eğlenmeye devam ettiler.
Ay çoktan gök yüzünde yerini almış, fırtına bulutları ortadan kaybolmuş ve yıldızlar kendini beli etmek çabası içindeymiş gibi sürekli parlıyorlardı.
Bu yıldızların altında Ovour ve Ashley şu anda imparatorluğun dağıttığı kıyafetleri deniyorlardı daha doğrusu Ashley, Ovour'u göz zevkine göre giy indirmeye çalışıyordu. Ashley üzerine tek parça ipek kumaştan yapılma kırmızı bir kıyafet giymişti, tamamı kırmızı olmasıyla birlikte göğüs dekoltesinin olduğu kısımlar siyah bağcılarla desteklenmiş, omuz ve bilekleri saran siyah bir yün katmanı bulunuyordu.
Hemen üzerinde ise siyah şal yakalı beline kadar gelen kırmızı gül işlemeli bir ceket giyiyordu, kıyafet yere kadar uzandığı için ise ayaklarına yine kırmızı bir topuklu ayakkabı giymiş ve saçlarını bağlayan kurdeleyi çıkarıp özgür bırakmıştı son olarak ta saçlarına beyaz bir toka, boynuna ve kulağına tam set bir beyaz mücevher takımı almıştı.
Ovour ise birkaç kıyafet denedikten sonra kahve rengi deri bir çizme, siyah pantolon, yünlü bir beyaz gömlek ve onun üzerine kırmızı bir ceket giydirmişti. Bu ceketin yakaları göğüsünden başlayarak ayrılıyordu, omuz kısımları sert ve arka tarafında ise kıyafetle oturmak ve rahat ettirmek için çapraz bir kesik vardı. Son olarak ceketin sarı düğmeleri, yakasından bileklerine kırmızı ile sarı işlemleri bulunuyordu.
Ve bu 2 balo kıyafetine ve aksesuarlara hiçbir ücret ödemeden oradan ayrılmışlardı, eski kıyafetlerimi şuan ki giydiklerinin yanında onlar bir hiçti.
Yeni kıyafetleriyle gezip kesedeki tüm gümüşleri harcadıktan sonra meydanda bulunan bir parka oturdular, saatler ilerledi ve karanlık iyice çökünce ortamın atmosferi biraz daha sakin ama daha yoğun bir hale gelmişti.
Çifteler ve sevgililer elele kolkola geziyorlardı.
Bir süre sonra Ovour da bir cesaret patlamasıyla ayağa kalkıp Ashley'in karşısında durdu ve elini uzatarak tek ve bir şekilde "Dans edelim mi?" Diye sordu.
Tabi hazırlıksız yakalanan Ashley bir süre sesiz kaldıktan sonra Ovour'un elini tutu ve çiftlerin dans ettiği bir orkestranın yanında durup birbirlerine baktılar.
"Şunu bilmelisin ki seni dansa kaldırsam bile dans nedir diye sorduğunda sana doğru cevabı veremem." Ovour bir çırpıda söyleyi verdi.
Ashley ise onu heyecanlı haline gülerken "Kabul etmeme rağmen bende o soruya yanlış cevap verirdim."
İkisi karşılıklı gülerken bir yandan da dans eden çiftlere bakıyorlardı, her biri farklı bir şekilde hareket ederken kimi çift birbirinin içine düşecek kadar yakındı, kimisi ise mesafeli veya da yavaş ile hızlı arasında gelip gidiyorlardı tabi tek veya da gurup halinde dans edenlerde vardı.
Onlar ise yan taraflarında ki yaşlı çifte bakarak hareket etti.
Ovour iki elini de Ashley'in beline uzatırken Ashley ise sağ elini onun kalbinin üzerine yerleştirirken sol elini de omzunun üzerine yerleştirdi ve tek gereken şey aralarındaki mesafeydi. Bunu ayarlamak ise Ovour'un görevi gibi görünüyordu.
Ashley'i yavaşça kendine çekti ve öylece beklediler.
"Şimdi ne yapıyoruz?" Aynı soru ikisinin de zihninde yankılanırken yaşlı çifte bakarak hareket etmeye başladılar, bir ileri, bir geri gidip bazen yarım bir yay çizim eski yerlerine dönüyorlardı bazen ise tam tur dönüyorlardı.
Kendilerini kaptırdıktan sonra ise kulakları müzikte, gözleri ise birbirinin üzerindeydi.
Bu şekilde devam eden ikili zamana karışıp gitmişlerdi ta ki müziğin son bulması ve kendi nefeslerini birbirinin yüzlerinde hissedinceye kadar, yavaşça ayrılıp danstan sonra yapılan tuhaf hareketi de gerçekleştikten sonra tekrar dinlenmek için parka döndüler ama oturacak tek yer ağaçların altıydı.
Boş bir ağacın altına geçtikten sonra Ovour sırtını ağaca dayayarak yere oturdu ve ayaklarını uzattı, Ashley ise "Ben birazdan gelirim." Deyip ayrılmak üzereydi tam Ovour;
"Nerey..." cümlesini tamlamadan sustu.
Bu cümlenin sonunu bilen Ashley ise "Sadece içecek bir şeyler almaya gidiyorum." Dedi.
"Kesede gümüş kaldığını hatırlamıyorum."
Ashley ise sinsi bir şekilde gülerek ayrıldı ve uzaklaşırken "Bunlar bedava." Diye söylendi.
Kısa bir süre sonra ise Ashley elinde 2 testiyle geldi mavi olanı Ovour'a uzattı ve hemen yanına oturak yeşil olanı da kendi kucağına aldı, testilerin ağzı deriyle bağlanmıştı ve Ashley deriyi sökünce çıkan koku hafiften Ovour'un burnunu yaktı.
"Şarap mı aldın?" Bilse de emin olmak için sordu.
"Ne o daha önce hiç içmedin mi?"
Kafasını sallayarak onayladı, "Annem ve babam bazen akşamları bahçede içerlerdi ama benim için uygun almadıklarını söylemişti."
Ashley ise inanmayan gözlerle Ovour'a bakıyordu. "Ne yani sırf bunun için içmedin mi? Biz kardeşimle babamın zulasından aşırıp içerdik. Bu elimdeki begonya yapraklarından yapıldı, sendeki ise krizantem tohumlarından yapıldı."
"Şaraptan anlıyorsun yani?"
"Hayır sadece üzerindeki yazıları okudum." Cevabını duyan Ovour kendini aptal gibi hissetti.
Ashley çoktan testiyi başına dikelmiş, dudaklarının kenarından şaraplar akıyordu. Testiyi ağzından çektikten sonra "Eeehhhh" sesini büyük bir rahatlıkla çıkardı.
"Sen ne bekliyorsun, diklesene."
Ovour da deriyi söküp testiyi başına dikledi ama sonucunda ağzında buruşuk bir tat, boğazında yanma, yanaklarının kızarması ve birden başlayan hıçkırıkların etkisi altında kaldı.
"Hııkkk!!! Hıık!! Hık! Hık!"
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..