67-Ashley İle Baş Başa~(3)

avatar
447 2

Varoluşun Ötesinde - 67-Ashley İle Baş Başa~(3)


Başkenti çevreleyen enerji bariyeri kalktıktan sonra kısa bir süre içinde bulutlar ay ve yıldızların önüne geçmeye başladılar, sonunda ise bulut toplulukları birleştirerek çeşitli şekillerdeki kar kristallerini gökyüzünden aşağı süzülmesi için serbest bıraktı.


Ovour omzunda ve başında biriken karları silkelerken 'Daha ne kadar bekleyeceğiz acaba' Diye düşünmeden edememişti.


Aslında babasına geç kalmayacağını söylemişti ama çoktan geç mi kaldı? Yoksa hala zamanı var mı? Bilmiyordu bile, ama bildiği bir şey varsa annesinin ona nasıl bir tepki vereceğiydi.


Ashley ise gizlice Ovour'u izliyordu ve bir umut onun sıkılıp veya da başka bir neden den ötürü gitmesini umuyordu ama Ovour daha gidecekmiş gibi görünmüyordu, tabi artık bu bekleyişin anlamsız olduğunu hisseden Ashley, Ovour'a dönerek;


"Seni dinliyorum." Diye onun duyabileceği bir şekilde seslendi.


Ama hazırsız yakalanan Ovour ne diyeceğini bilemedi bu yüzden kelimelerini özenle seçerek tane tane konuşmaya başladı.


"Ashley, ben dün geceki yaşadığımız an hakkında konuşmak ve aramızdaki bu gereğin durumu çözmek istiyorum."


Her ne kadar küçük gözükseler ede bu konu onlar için önemliydi, bunun en büyük nedeni ise toplumun artık onlara çocuk gözüyle bakmamasıydı. Her yaptıklarının bir karşılığı ve bir sorumluluğu vardı.


Şimdiki sorun öylece unutulacak gibi görünüyordu.


Ashley ise yaptıklarının karşılığı olan sorumluluktan bir süre uzaklaşmak, kaçmak istemişti ama bu durum onun arkadaşlarına veya da ailesine yansırsa istemediği küçük sorunlar doğurabilirdi, bu yüzden konu uzayıp daha da karmaşık hale gelmeden sorunu burada çözmek ikisi için en doğru karardı.


Bu yüzden Ashley derin bir nefes alarak, "Daha önce hiç öyle bir şey yaşamadım ve ilk kez ailem dışında başka biriyle oldukça yakınlaştım, tabi buna ilk öpücüğüm de dahil. Bu yüzden biraz saçmalayıp, garip davrandığımın farkındayım özür dilerim."


"Benim içinde farklı bir deneyim oldu, çocukluğumdan beri pek arkadaşım olduğu söylenemez tabi bunda benim bir hatam olmadığı kadar yaşadığımız çevre ve toplum düzeni ile ilgili problemler hapsi. Bu yüzden ben ne düşüneceğimi ve en önemlisi senin ne düşüneceğini bilemedim."


Gibisinden konuşmaya başladılar ama ikisinin de fark etmediği şey tamamen yüzeysel bir konuşma içerisindeydiler hiçbiri cümlelerine kendi duygularını katmamıştı.


Ve bu tuhaf konuşma bir süre daha devam etti.


Artık konuşacaklarını konuştuktan sonra ikili yavaş adımlarla ormandan ayrılıyordu ama ikisininde içini kemiren bir düşünce vardı fakat ikisi de ne olduğundan emin değildi.


Ashley ise bu duruma Ovour'a göre daha duygusal yaklaşıyordu ve hala sormadığı bir soru aklının bir köşesinde duruyordu ve bir cesaret patlamasıyla duran Ashley o sorunun cevabını almak için en uygun anın şuan olduğunu hissetmişti ve, "Beni neden öptün Ovour?" Dedi.


Bu hiç kolay olmadığı gibi ikisinin de zihninde o andan sahneler hala canlı bir şekilde duruyordu ve ormanın içindeki loş ışık sayesinde görünmese bile utandıkları belliydi.


Yavaşça arkada duran Asyley'e döndü ve onun yarı gölgede kalmış yüz ifadesine baktı ardından ise;


"Kız ile erkeğin ilişkilerinden pek anlamam fakat bir göreve başladıktan sonra hayatım da değişmeye başladı, seni ilk gördüğümde Teno'ya saldıran hırçın bir kız olduğunu sandım ama av sırasında seni gözlemlediğimde aslında zeki ve güzel olduğunu düşünmüştüm.


İlk defa yaşıtlarımda olan bir kızı bu kadar çok düşündüm ve bu beni oldukça heyecanlandırdı ama en tuhafı bana verdiğin kürk teki senin kokunu hissetmemdi ve ben daha önce hiç böyle hissetmedim."


Ovour sözlerine devam ederken Ashley de hiç düşünmediği bir konuşmanın ortasında kalmış ve Ovour'un söylediği her kelime kısmen kendisinin sözleri gibi hissetmesini sağlamıştı,


"Seni neden öptüğüm kısma gelirsek şarap yüzünden olduğunu söyleyemem çünkü o gece orada yalnız değildik, senin hemen çaprazında bizden birkaç yaş daha büyük bir çift vardı ve o çocuğun ağaca yasladığı kızı nasıl öptüğünü az çok gördüm. Sonra o bana göz kırpıp kızla birlikte gölgelerde kayboldular ve be..."


Ama hayal kırıklığı dolu bir sesle sözünü kesen Ashley "Yani beni sadece o çocuğu kıskandığın için mi öptün?"


Sesi öfkeliydi ve gözleri her an ağlayacak gibiydi ama yüz ifadesi daha kötü olduğunun bir göstergesiydi.


Fakat ormanın bir yerinde ay ışığı sayesinde karşınızdaki kişiyi ne ölçüde görebilirdiniz ki?


Bu yüzden Ovour da Anyley'in yüz ifadesinden bihaber bir şekilde bekliyordu.


Konuşmasının böyle bir durumda sonlanacağını düşünemeyen Ovour bir an için paniklemiş ti ve hızlıca yanından geçip giden Ashley'in kolundan tutarak, "Ben seni öpmek istediğim için öptüm." Diyebildi, daha sonrasında ise onun kolunu bırakarak öylece bekledi.


Ashley ise "Ne demek istiyorsun yani?" Diyerek birkaç adım uzaklaştı.


"Babam her zaman annemi öper ve bunu onu sevdiği için yapar, belki bende seni seviyorum dur." Ve birden cevap verince ne dediğinin şimdi farkına varmıştı.


Bir süre sessizlikten sonra Ashley, Ovour'un hiç beklemediği bir cevap verdi , "Kabul ediyorum." Dedi ve sonra koşarak uzaklaştı.


Arkasında bıraktığı Ovour ise "Neyi kabul etti ki?" Diye kendince söyleniyordu.


Ovour ağaçlık alandan çıkarken Ashley çoktan kendi evine giden sokaklardan bir bir geçiyordu, sonunda Ovour da taş kemerli kapıya vardığında ona tevsiye veren muhafız yine yüzündeki piç sırıtış ile "Kızı ağlatmışsın ama yüzü gülüyordu." Diyerek Ovour'a seslenmişti ama o sadece kafasını salayıp klanın boş ve soğuk sokaklarından geçerek evine yönelmişti.


Bu esnada ise İmparatorluk sarayında bir hazırlık sürüyordu bu hazırlık ise imparatorun geçit törenine katılacağı konvoyun hazırlıklarıydı, şimdiden insanlar Doğu kapısına bakan saray yolunu çevrelemiş, imparatorun gelişini bekliyordu.


Ama bu geçit töreninin asıl amacı imparator Ares'i bir yere götürmekti, o yer ise kıtanın şimdiki barış ve refahını temsil eden son savaş kalesiydi.


Bu kale tarihte birçok isimle ve övgüyle anılsa da kalenin gerçek amacını bilen askerler ve halk için bir lanet ifadesi içeriyordu.


Geçmişteki savaşta kıta parçalara bölünmüş ve birçok stratejik noktalar birbirlerine düşman ordular veya da sığınacak bir yer arayan başka güçlü guruplar tarafında alınmış ve işkal edilmişti.


Bu kale ise son stratejik nokta olarak savaşta büyük bir avantaj sağlayacak bir bölgeye inşa edilmişti ve bu kaleyi alan taraf savaşta büyük bir avantaj elde edilecekti.


Sırf bu bölge için kıtanın yarısının kanı bu kalenin surlarında ve çevresinde döküldü, anlamsızca saldırılar, çarpışmalar, kışkırtmalar ve daha fazlası sonunda hiçbir tarafın alamadığı bir kale için milyonlarca canlının hayatı yok olup gitmişti,


Çaresizliğin ve barışın sembolü olan bu kalede o savaş sona ermiş, ardından ise kıtalar arsı çarpışmalarda yavaşça yok olmuştu.


Ve şu anda o dönemden bu yana ayakta kalmayı başaran tüm imparatorlukların hükümdarları bu kalede toplanarak kıtanın seyrini değiştirecek kararlar almak için toplanıyordu.


Aynı zamanda bu geçit töreni gecenin sonu anlamına geldiği için insanlar son anları için geçit törenini izliyordu.


İmparatorun gösterişili aracı ve onu çeken Kızıl gagalı androl kartalına hayranlıkla bakan halk tezahüratlarıyla imparatorlarına destek oluyordu, binlerce askerin eşlik ettiği konvoy sadece Doğu kapısından geçene kadar sürmüştü.


Daha sonra ise aracı çeken heybetli büyülü yaratıklar kızıl kanatlarını açarak gökyüzüne doru yükselmeye başladı.


Aracın içinde ise İmparator Ares, ondan sonra tahta geçsek olan veliaht oğlu Cesar, Baş danışmanı yaşlı Elsworth ve en güvendiği iki dostu olan İmparatorluk Baş büyücü Alvina ile tüm İmparatorluk ordusundan sorumlu Kadim General Lancaster'la birlikte gökyüzüne yükseliyordu.


Çoğu kişi imparatorun korumasız bir şekilde gittiğini düşünürken onun içi rahattı çünkü yanındaki dostları milyonlarca kişilik orduları dize getirebilecek bir güce sahipti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr