Ovour gözlerini kapatırken yarın için heyecanlanıyordu, Royng Ormanına ilk kez gitmese bile bu kez babası ile gideceği için ayrı bir heyecanlıydı.
Ve bu heyecana sarılarak gözlerini daha sıkı kapatıp uyumaya çalıştı fakat umduğu gibi uyuya masada bir şekilde uyumayı başarmıştı, şimdi tek yapacağı şey sabah gözlerini açmak olacaktı.
Kış ayının sert ayaz rüzgarları eserken kemik dondurucu soğuğu içine çeken Teno'da artık yatmaya karar vermişti.
Güneş tekrar doğduğunda ise her sabah erken kalkan Lunel ve Carol izinlerinin başladığı günden itibaren geç kalkmaya başlamışlardı, şimdi bile sıcak yataktan çıkmak gibi bir fikirleri yoktu.
Fakat Lunel'i eşine sıkıca sarılmasından ve sıcak yatağından alıkoyan tek şey kapıya vuran oğullarından başka biri değildi.
"Hadi Lunel kalkmamız lazım." Diyerek yataktan ayrılmak isteyen Carol kendisini sarmalayan kolların gevşemesini bekliyordu.
Ama Lunel ise onunla aynı fikirde değildi bu yüzden Carol'u kendine çekerek, "Biraz daha." Dedi.
Bu durumda Ovour ise ayaklarını yere vura vura oturma odasına inmişti.
"Hem erken yatın diyor hemde geç kalkıyor." Diye söylendi
Onun duyan Teno ise "Yetişkin insanlar böyledir işte ama bir yandan da ustama hak veriyorum ben." Diyerek ustasını savundu.
"Ne hakkıymış o?"
"Bir süre olsun sorumluluklarından uzaklaşarak kendine zaman ayırmak." Diyerek açıkladı Teno.
Ovour ise bu yönden bakınca anne ve babasının her sabah daha o kalkmadan masa başında beklediği anlar aklına geldi, şimdi ise bir süre olsun kendilerine zaman ayırmalarının pekte bir zararı olmayacağını düşündü.
"Pekala babam uyuya bilir ama bizim meditasyon yapmamız lazım." Diyerek ten oturma odasında meditasyon pozisyonu alıp gözlerini kapattı.
Teno ise öncelikle şömineyi yakıp ardından ise sıcağın karşısına geçerek gözlerini kapatmıştı, ne de olsa buna benzer bir tecrübe yaşamışlardı. Şimdi ise içi rahattı.
Meditasyon yaparak geçen zamanın ardından burunlarına gelen güzel kokularla gözlerini aralayan Ovour ve Tono koşturarak mutfağa yönelmişlerdi ve onları bekleyen kahvaltı masasına oturarak kahvaltılarına başlardılar.
Tabi erkenden yola çıkmak için hızlıca kahvaltısını yapan ikili gözlerini Lunel'e dikerek onun kahvaltısını bitirmesini bekliyordu.
Lunel ise bu bakışlar altında daha fazla kalmamak için;
"Pekala beni dışarıda bekleyin üstümü giyip birazdan yanınızda olurum." Demesinin ardından masadan fırlayıp gitmişlerdi.
Carol ise, "Lunel, çocuklara dikkat et." Diye uyarıda bulunmak istedi, ama o da biliyordu ki Lunel yanlarında olduğu sürece başları belaya girmezdi yinede bu durum Carol'u endişelenmekten alı koyamazdı.
"Endişelenmene gerek yok, zaten çekirdek gelişimi yapan büyülü yaratıkların yakınından bile geçmeyeceğiz sadece öz suyu geliştiren büyülü hayvanları gözleyip güneş batmadan eve döneceğiz." Diyerek eşini rahatlatmaya çalışan Lunel onun olumsuz düşüncelere ve strese kapılmasını istemiyordu.
Konuşmasın bitiren Lunel mutfaktan ayrıldı ve kalın kıyafetleri ile kılıcını aldıktan sonra dışarıda onu bekleyen Ovour ve Teno ile Royng Ormanına doğru yola çıkmışlardı.
Yol boyunca ise Lunel hem Teno hemde Ovour'un sorularını tek tek cevaplamaya çalıştı.
Bu sorulardan biri ise;
"Baba Royng ormanında hiç büyülü yaratık var mı?" Olmuştu, bu soru hem onun hemde Teno'nun ilgisini çeliyordu çünkü.
Tabi bu soru üzerine biraz düşünen Lunel şöyle cevap verdi;
"Geçmişte çok vardı, ama şimdi Royng ormanının sınırları içerisinde pek fazla büyülü yaratık olduğunu sanmıyorum."
"Neden ki?" Diye tekrar sordu Teno.
"Çünkü o yaratıklar oldukça tehlikeli yırtıcılardır ve sınırlarımızda yuva yapıp çoğalmaları olası tehlikeleri berberinde getirir, bu yüzden çoğu öldürüldü. Şimdi ise doğal bir sınır oluşmuş durumda bir yanı biz yani insanlara diğer yanı ise orman canlılarına ait durumda."
"Usta ormanımızın sınırları büyülü yaratık varsa bulabilir miyiz? Biz sadece resimlerini ve bize söylendiği kadarını biliyoruz hiç gerçek yırtıcı görmedik."
Gerçek yırtıcıdan kastettiği doğal ortamında yaşayan büyülü yaratıklardı, Teno ve Ovour başkent sokaklarında dolaşmaya başladıkları andan itibaren soylu kişilerin araçlarını çeken büyülü yaratıkları görmüşlerdi ama onların evcil halleri nedense bu ikisini tatmin etmeye yetmemişti.
Düşündükleri tek şey onlara anlatılanla gördüklerinin tamamen faklı olduğuydu.
Şimdi ise yabani bir büyülü yaratığın nasıl bir şey olduğunu görmek istiyorlardı.
Tabi Lunel ise onlarla aynı fikirde değildi, o görmüş geçirmiş deneyimli bir savaşçı olarak büyülü yaratıkların nasıl tehlikeli canlılar olduğunu biliyordu bu yüzden, "Belki ilerde görme fırsatı yakalarsınız ama şimdi olmaz." Diyerek onları geçiştirmeye çalıştı.
Ama yinede konu dönüp dolaşıp Royng Ormanının sınırlarına, çevresine ve içinde yaşayan canlılara geliyordu.
"Peki ya nasıl bu ormana sahip olduk baba?" Diye aklına geleni soran Ovour cevap bekliyordu.
"Bu konu hakkında pek bildiğim yok ama bildiğim kadarıyla..."
Lunel bildiklerini anlatırken gerçekler apayrı bir sonuca bağlanıyordu, bu sonuç ise geçmişin ta kendisiydi.
1000 yıl önce gerçekleşen kıtalar arası son savaşın ardından yeniden yapılanma dönemi başlamıştı, imparatorluğun eski başkenti olan Kızıl Yuva Şehiri birbiri ardına gerçekleşen saldırılar ve iç isyanlar sonucu tam anlamıyla bir harabeye dönüşmüştü.
Bu yüzden yeni bir başkent seçilmişti, fakat bu yeni başkenttin çevresi Kızıl Yuva şehri gibi düz bir araziye sahip bir alan yerine çevresi doğal engellerle çevriliydi.
Şehir her hangi bir düşmanın geliş yönünü kontrol edebilecek şekilde genişletilip, doğal engeller olduğu gibi bırakılmıştı ve bu doğal engellerin olduğu bölgelere güçlü klanları yerlileştirerek o bölgenin savunmasını ve güvenliği arttırılmış oldu.
Bu bölgelerden biri olan ve şehirin doğuya bakan tarafında yer alan ormanlık alana ise İmparatorun emriyle Ronyg Klanı yerleşip o bölgenin sorumluluğunu ve kaynaklarına sahip olmuştur.
Aynı şekilde şehirin Kuzeyinde ki dağlık alan ile Batısında bulunan göl ve bu göle bağlı olarak şehirin içinden geçen nehirin güvenliği de diğer güçlü klanlara devredilmişti.
Ve tüm bu yenilenmenin ardından şehirin ismi de Güneş Doğan anlamına gelen Eyland olarak adlandırılmıştı.
Tüm bu soru, cevap ve gerçekler arasında gidip gelen Lunel, Ovour ve Teno sonunda Royng Ormanının derinliklerine doğru yol alıyorlardı.
Bir süre kadar daha ilerledikten sonra durdukları bu yer Ovour ve Teno'ya oldukça tanıdık gelmişti çünkü bu yer kurtların işaretlediği ağaçların başlangıcıydı, bir başka değişle kurtların bölgesiydi.
Lunel çevresine bakındıktan sonra, "Başlangıç olarak Vahşi Orman Kurtlarıyla gerçekleşecek bir mücadele sizin için oldukça iyi bir deneyim olacaktır." Diyerek ten karşılarındaki ağaçlık alanı işaret etti.
Tabi onlar Lunel'le aynı fikirde değillerdi, ne de olsa kurtların vahşiliklerine çok yakından tanık oldukları için oldukça korkmuş durumdaydılar.
Tabi Lunel de korktuklarını anlayabiliyordu ama bu korkunun ilk defa kurt görecekleri için olduğunu düşünüyordu.
Bu yüzden, "Temelde kurtlar sürü halinde dolaşırlar ama istisnalarda vardır, yani sürüden ayrılan veya da dışlanan kurtlar gibi. İşte bizim hedefimiz de bu kurtlar olacak."
Tek bir kutla karşılaşmak koca bir sürüyle karşılaşmaktan daha iyi olduğunu düşünen Ovour ve Teno kendilerini sakinleştirmeye çalıştılar, ne de olsa yanlarında Lunel vardı.
"Peki ya baba bu koca ormanda tek başına gezen bir kurdu nasıl bulacağız ki?" Merakla sormuştu.
Buna karşılık Lunel beline bağlı çantadan kurutulmuş bir et çıkararak onlara gösterdi ve, "Bu gördüğünüz et büyülü bir yaratığa ait ve onun kokusu mutlaka buraya birkaç kurt çekecektir." Diyerekten elindeki eti fırlatıp beklemeye başladı.
Aradan geçen kısa sürenin ardından ise büyülü yaratığın kurutulmuş etinin kokusu rüzgar sayesinde ormana yayılmaya başladı ve Lunel'in söylediği gibi birkaç kurt kokuyu almıştı bile.
Bu küçük et parçasına çekilme nedenleri ise etini içerdiği doğa enerjisi miktarıydı, o et parçasında ki enerji miktarı öz suyu gelişimi yapan bu kurtlar için birkaç günde avladıkları canlılardan daha fazla enerji barındırıyordu.
Bu yüzden kokuyu alan kurtların ve diğer yırtıcı türlerin sesleri Ovour ile Teno'nun kulaklarına ulaşmaya başlamıştı bile.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..