106-Kızıl Kanat Meclisi~(1)

avatar
374 1

Varoluşun Ötesinde - 106-Kızıl Kanat Meclisi~(1)


Dün gece ki şiddetli fırtına insan yaşamına ve doğada büyük bir  hasara sebep vermişti.

İmparatorluğun uzak kesimlerinde ki karalıklar fırtınadan oldukça etkilenmişti, özelikle de sınırlarında barındırdıkları şehirler, kasabalar ve daha küçük yerleşim bölgelerinde çatılar uçmuş, ambarlar yıkılmış ağaçlar devrilmiş, köprüler yıkılmıştı.

Ölümler dahi gerçekleşirken uzun kış için hazırlanan erzakların çoğu telef olmuştu.

Vahşi doğa ile iç içe yaşayan göçebe kabileler ise en fazla hasar alan topluluklardı.

Konar göçer oldukları için sürekli yer değiştiriyorlardı ve bunun için olabildiğince az yük taşımak için sadece kendilerine yetecek kadar yiyecek, tava, tencere, tabak ile kaşık, birkaç parça giysi, binek hayvanları için yeterli yiyecek ve içinde barındıkları çadırlar ile hareket ediyorlardı.

Onlar doğayla bir yaşadıkları için yerleştikleri bölgeden her türlü ihtiyaçlarını karşılıyorlardı;

Topraktan kap kaçak yapıyorlar, ağaçtan bardak, tabak, kaşık yapıyorlardı, avladıkları hayvanların derisinden ve çevrede ki sert bitkilerden giysiler yapıyorlardı. Yine barındıkları bölgenin güvenliğini sağlamak için ağaç, kaya, toprak, bitki, deri kullanabilecekleri her şey ile kendilerini doğaya hazırlarken bir yandan da kendi ırklarına karşı kendilerini savunacak silahlar hazırlıyorlardı.

Fakat yapılan her türlü hazırlık bile bazen işe yaramıyordu.

Göçebe kabileler çoktu ve elverişili yaşam imkanı sunan bölgeler güçlü kabileler sert kışı atlatmak için yerleşiyor ve tüm çevreye hükmediyorlardı, daha zayıf kabileler ise güçlülerin altında yaşamak isterse de güçlüye kış için hazırladıkları kaynakların yarısını vermek zorundaydı ve yada güçlü onları yok ederek neleri varsa el koyardı.

Bu yüzden zayıf kabileler daha elverişsiz topraklara göç etmek zorunda kalırdı ve yarısı yaz boyunca yaşadıkları pek çok sıkıntıyı alt edip kış için yeterli hazırlıkları yapabilirdi. Fakat kışın zor şartları altında ise çok azı bahar güneşinin doğuşunu görebilirdi.

Dün gece bahar güneşini bir daha göremeyecek olan yüzlerce göçebe insan hayatını kaybetti. Fakat yaşamaya devam edenler için ise umut hala vardı ve onların umudu doğan güneşti.

Kıtayı sıcaklığıyla sarmalayan güneş bir kez daha doğuyordu.

Ve doğan güneşle birlikte Ashley'de kapalı gözlerini aralamıştı, henüz nöbetçiler zilleri çalmasa bile o uyanmış, temiz ve rahat hissediyordu.

Hala uyuyan Ovour'u rahatsız etmeyerek ten uyku tulumundan çıktı ve asılı olan feneri yaktı. Böylece kamp alanında aydınlanan çadır sayısı 4'e yükselmiş oldu, elleri deri torbaya uzanırken gözleri Ovour'a kaydı ve dün gece zihninde tekrardan canlandı.

Ovour'un onu kolları ile sıkıca sarması, sıcak nefesi, öpüşü ve hissettirdiği diğer duygular aklında tazeliğini koruyordu. Ama biraz da hayal kırıklığı vardı.

Çünkü dün gece hayallerinin gerçek olacağını düşünürken...;

Ashley en son Ovour'un sende sorumluluk alacaksın sözlerini duydu ve ardından ise onun dudaklarını hissetti, ondan böyle bir şey beklemediği için şaşırmış ve utanmıştı ama o dudaklarını geri çekmeye başlayınca ise Ashley hiç düşünmeden onu öpmeye devam etmişti.

Sonunu düşünmeyen Ashley'in aksine Ovour hala kendini tutuyordu fakat iradesi vücudunu kontrol etmekten aciz kaldığı için elleri Ashley'in tüm vücudunda gezindi ve Ashley'in "Bana sahip olabilirsin." Sözlerini duyduktan sonra ise gerçekten ona sahip olma isteği içinde doğdu.

Daha önce Elgia ve Calsi'yi çıplak görmüş ve hata onlardan öpücük dahi almışken yine de böyle bir duyguya kapılmamıştı.

Çünkü o kadınlar başkalarına aitti ama Ashley ona ait olabilirdi.

'Böyle olması doğru mu? Bu düşüncem bencilik mi? Yine de bana ait olmasını istiyorum ama bu şekilde değil.' Düşünceleri son bulurken dudaklarını ve ellerini geri çekti ve Ashley'in neden diye sormasına fırsat bile vermeden bir açıklama yaptı.

"Ashley gerçekten sana sahip olmak istiyorum ama bu şekilde değil, kör arzularımız ile hareket ederken değil. Yüzünü bile göremeden sana sahip olmak istemiyorum, ben hiç böyle hayal etmedim." Sözlerinin ardından sessizlik oluştu.

Onun sözleri Ashley'i de kendine getirmişti, onun dediği gibi hissediyor ama göremiyordu.

"Benim hayallerimde de seni görerek ve hissederek birlikte olmak vardı, fakat sen haklısın şimdi duralım."

Dedi ama yine de kollarını ve bacaklarını ona dolamıştı. "Birlikte olaya biliriz ama bu sana sarılıp öpmeyeceğim alamına gelmez." Dedi ve onu bir kez daha öptü.

Ve bun karşı çıkamayan Ovour'da aynı şekilde karşılık vermişti.

Tüm bu yaşananları düşünürken çoktan kıyafetlerini giymişti bile ve uyuyan Ovour'un dudaklarına yaklaşarak alt dudağını yavaşça ısırdı.

Hafif bir acıyla gözlerini açan Ovour, Ashley'in kahverengi gözleri ile karşılaştı ve o çekilince ise..

"Ne yapıyorsun Ashley?" Diye doğruldu.

Ashley ise Gülümseyerek "İntikam alıyorum." Dedi  ev devam etti, "Dün gece sende dudağımı ısırmıştın unutun mu?"

Nasıl unutabilirdi ki? "Yanlışlıkla olduğunu söyledim."

"Evet berbat öpüştüğünü de kabul etmemiştin zaten."

"Senn...!!" Ovour kendini üste gören Ashley'in kolundan sıkıca tuttu ve onu kendine çekti, onun kucağında savunmasız kalan Ashley şimdi üstten konuşmaya cesaret edemeyecekti.

Tabi onların küçük atışmalarından daha büyük sorunları olan başaka insanlar vardı ve şimdi tüm kıtanın geleceğini etkileyecek sorunlar bu gün masaya yatırılıyordu.

Daha önce İmparator Ares dilek feneri geçidi sırasında başkentten ayrılmış ve İmparatorluk sınırlarını terk ederek bir zamanlar devasa savaşın zirveye taşındığı ve son bulduğu yere yani Kanlı Anıt olarak bilinen son savaş kalesine doğru hareket etmişti.

Bir zamanlar bu kalenin çevresi uçsuz bucaksız bir bozkırdı ve en büyük özelliği ise tüm kıtaya erişim imkanı sağlamasıydı. Eğer savaşı sürdüren her hangi bir taraf bozkıra hükmederse büyük bir avantaj sağlayacaktı, kıta üzerinde ki en önemli 5 merkez bölgeden biri olarak ele geçirilemeyen tek bölge olmuştu.

Bozkırın en stratejik noktasına yerleşen öncü askerler kale için ilk taşı koyanlar oldu ve onları öldüren başka bir birlik ise o taşların üzerine kendi taşlarını koymaya başladı ve böylece 22 yılda son savaş kalesi  ve savaşın yeni merkezi inşa edilmiş oldu.

Şimdilerde ise harap olmuş bozkırda yaşam diye var olan tek şey ottu.

Önceden savaş için kullanılan kale şimdilerde ise siyaset için kullanılan tarihi değere sahip eski bir kaleden başka bir şey değildi.

Endrol Kıtasının 4 büyük hakimi olan imparatorlar kıtanın geleceğini konuşmak ve tartışmak için burada toplanırdı, tıpkı şimdi olduğu gibi.

Doğuda bulunan Kızıl Gök İmparatorluğu Arnold.

Batıda bulunan Yeşil Diyar İmparatorluğu Hernold.

Kuzeyde bulunan İlahi Zirve İmparatorluğu Canper.

Güneyde bulunan Derin Çöl İmparatorluğu Shnail.

Bu imparatorlukların liderleri Kanlı Anıtta buluşarak kıta için yeni kararlar almıştı ve 12 günün ardından İmparator Ares geri dönmüştü, dönüşünün hemen ardından ise emirleri üzerine Kızıl Kanat Meclisi toplanmıştı.

Kızıl Kanat Meclisi imparatordan sonra söz hakkına sahip olan en büyük güçtü, kuruluşu çok eskiye dayanan bu meclisin asırlardır 6 kadın ve 6 erkek lideri olmuştur.

Görevleri ise söz sahibi oldukları her konuda imparator adına karalar almak ve o kararı uygulamaktır.

Kızıl Kanat Meclisi genelikle imparatorluğun refahı ve gelişimi için büyük rol oynar. Nüfus dağılımı, yerleşme, düzenin sağlanması, imparatorluk gelir ve giderleri, imparatorluk vergileri, üretim, tarım, madencilik, ticaret, kurallar ile yaptırımlar ve garnizon ordusu onların emirleri altında hareket eder.

Ve genelikle kendi uyguladıkları sisteme göre hareket eden Kızıl Kanat Meclisi şimdi ise İmparator Ares'in emirleri üzerine hızlıca toplanmıştı.

İmparatorluk sarayının kuzeyinde devasa bir yumurtayı andıran kırmızı ve altın işlemeli camlarla kamplı olan bir bina vardı.

İşte bu bina Kızıl Kanat Meclisi'nin toplanma ve tüm karalarının aldığı yerdi.

Meclisin toplandığı büyük salon 1000 kişiyi alabilecek bir kapasitede olurken tamamen kırmızı ve beyaz mermerler ile döşenmişti. Koltuklar, döşemeler, süslemeler, perdeler, avizeler ve çok daha fazlası en iyisinin de iyisiydi.

İçe doğru eğimi olan salonun orta noktası siyah mermerler ile döşeliyken beyaz mermerlerden oluşan bir kürsü bulunuyordu ve kürsünün arkasından itibaren yükselerek devam eden koltuklar bulunuyordu.

Beyaz kürsünün karşısında ise duvarla birleşik olan 12 kırmızı sütun ve hemen üstünde gösterişli bir taht bulunuyordu.

Burası güneşin doğuşuyla birlikte tamamen doluştu.

Genelde her kafadan ayrı bir sesin çıktığı, tartışmaların havada uçuştuğu karışık ve gürültülü bir ortam olurdu. Şimdi ise her zamankinden daha doluyken meclise mutlak bir sessizlik çökmüştü.

Ve o mutlak sessizliğe sahip olan İmparator Ares düşüncelerinden uzaklaşarak bu günkü ani toplanma nedenlerini açıklamak için hazırlandı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr