Uçurumun aşınması

avatar
338 1

Yanılsamadan Kaçış - Uçurumun aşınması


Buz gibi soğuğun bir türlü azalmaması baş ağrımın artması bilincimin yavaş yavaş açılmasına sebep oluyordu. Sonunda hissetmeye başladığım ikinci şey karanlıktı. Kendimi garip bulmaya başladım. Karanlık hissedilmezdi. Göremeyecek  kadar ışığın olmaması karanlığı ifade ederdi. 

Halbuki hatırladığım kadarıyla gece ne kadar koyu renklere sahip olsa da yıldızların, ayın sokak ışıklarının ve hatta karşımdaki bir kaç apartmanın ışığı bu kadar karanlık bir geceye izin vermezdi. 

Ayılmak istediğim için yüzümü yıkamaya aynı zamanda görebilmek için ışığı açmaya yöneldiğimde bir şeyi fark ettim. Bu korkmaya başlamama rağmen  kendime gelmeme sebebiyet vermişti. 

Ne yazık ki kendime geldiğimde odamda değil her tarafı boş olan bir yerde sürükleniyordum. Görme, duyma gibi insani özelliklerimin bir şekilde farklılaştığını anladım. Belirli bir yerden bakmamama rağmen her tarafı görüyor her taraftan aynı orantıda duyuyordum. 

Karanlıkta bu hislere sahip olmak daha da korkutucuydu. Gözün görmesi için ışığa ihtiyaç duyması gerekirdi. Ayrıca garip bir serbestlik yaşıyordum. Sanki birisi daima üzerimde olan bir şeyi benden uzaklaştırmıştı. 

Bedenim dayanılması güç acıyla belirsiz istikamete sürükleniyordu. Kendimi felçli gibi hissediyordum. Aynı zamanda yüzümün kollarımın ayaklarımın olmayışı beni tedirgin etmeye başladı. Herhangi bir canlıdan çok farklıydım. 

Ayrıca tüm bedenimi daha çok fark ettikçe korkum daha da artmaya başladı. Canlı bir varlıktan çok toprak parçası olduğumu düşünmeye başladım. 

Düşünmeye devam ettikçe telaşlandım. Ne yazık ki herhangi bir eylemde bulunamıyordum. Ağrılarımın acısı, çaresizlik beni yoruyordu. Zaten çok uzun süre devam etmiş bir şeyden çıkmış gibi hissetmemi sağlayan ağrılarıma ek olarak yorgunluğun olması zihinsel yorgunluğuma yeni katmanlar ekliyordu. 

 Bu kadar şeyi düşünmeye devam ederken aniden kendi hatıralarıma ek olarak başka bir hafızaya sahip olduğumu hissettim. Vücuduma bastıran zihinsel  ağrıyla görüşümün azalıyordu. En sonunda derin bir uykuya daldım.

Tekrar uyandığımda bazı belirsiz hatıralar daha belirgin hale geldi.  Örneğin en son bu vücuda ne oldu artık biliyorum. Ayrıca bu bedenin benden önce de bir sahibi olduğunu öğrendim. 

Bana bu acı dolu vücudun bırakılmasının sebebi uçurum böcekleri ve uçurum böceklerine gıda olmam için bedenimin bir kısmını kendileriyle birleştiren birkaç bin güçlü gezegendi. 

Uçurumun ne olduğunu o eski anılarda aramaya başladım. Çok fazla bilgi birikimi vardı. Kitap okumaya benzediği için tane tane öğrenmeye başladım. Çünkü anıların benim zihnime girmiş olmasına rağmen bulanık bir biçimde varlığını sürdürüyor olması bir anda öğrenmemi engelliyordu. 

Yavaş yavaş öğrendiğim kadarıyla uçurum çok özel bir varlıktı. Kendisinin görüntüsü anıların hiçbirinde olmamasına rağmen bu bedenin tüm anılarında ortak bir korku nesnesi olarak geçiyordu. 

Tüm gezegenlerin ortak düşmanı olduğunu öğrenmiştim. Ne zaman bir  gezegen onun gücüyle lekelense sonu aynıydı zihinsel ölüm. Vücutları ise uçuruma katılıyor ya da uçurumun gölgesinde yörüngeler oluşturarak hareket ediyordu. 

Tüm anıların uçuruma en yakın olanı buydu. Ayrıca bu gezegenin ilk zihinsel ölümünün sebebi de buydu. Uçurum tarafından hissedilmesine ve sonrasında da saldırıya uğramasına sebep olmuştu. 

Gezegenden anladığım kadarıyla uçurum yaklaştığında her türlü dostluk son buluyordu. İhanete uğrayan bu gezegenin önceki efendisinin ruhunun solmasına sebep olan bir diğer şey de buydu. Uçurum ona gelmeden önce başka gezegenlerle yardımlaşmaya anlaşmış ama en sonunda yıkımının ilk sebebi olan anlaşmanın diğer üyeleri tarafından parçalanıp gücünün zayıflaması sonunu hızlandırmıştı. 

Şuan ben olan bu gezegenin tıpkı diğer gezegenler gibi bazı yetenekleri vardı. Bunlardan birisi sayesinde hala gezegen olarak anılabilirdi. Gezegenin bu yeteneğinin gücü sonsuza kadar birleşmeydi. Yani her ne kadar paramparça olsa da en sonunda tekrar birleşebilirdi.

 Yaptığı plan da buna yönelikti. İhanete uğramasaydı hepsine ihanet etmiş olacağı bedeninin çakıl taşı kadar küçük  bir parçasının milyonlarca yıl önce bir asteroidin içinde gizlenerek uzaklaşmış olmasıydı. 

Şuan ben olan bu parça çok yavaş bir hızla asteroidi kendisiyle bütünleştirmiş boyutunu arttırmış ve hayat kurtaran bir koz olarak evrenin çöplüğü olan kısma doğru ilerlemeye devam etmişti. 

Evrenin çöplüğünde neden kimsenin olmadığı anılarımdaki bilgiye göre varlığının uçurum tarafından bile değersiz görülmesinden başka bir şey değildi. 

Kaynağının tamamen tüketilmiş olmasıyla değersiz olmasıyla ve değerlendirilememiş olmasıyla başka herhangi bir güç burada bulunmak için uğraşmazdı. Faydasız olması sessiz olmasına sebep vermişti. Benim için en güvenli yer burasıydı. Ne yazık ki önceki ruhun böyle bir kaçış şansı olmamıştı. 

Ruhuna yönelik çoklu saldırılar uçurumun en korkunç gücüne maruz kalmasına sebep vermişti. Ruhun ölümü olarak bildiği bu güç kaçmanın faydasız olduğu uçurumun kendi yorgunluğu pahasına kullandığı mutlak bir yetenekti. 

Bu yeteneğin uçurum tarafından her kullanılışı iki şeye sebep oluyordu. Zafer ve milyonlarca yıllık bir uyku. Zaferinden dolayı daha sevinemeden başlayan bir uyku. Aynı zamanda benim öldürülmeme sebebim. 

Yavaş yavaş ölü ruhun yetenekleriyle bütünleşmeye başlamıştım. Acılarım da azalmaya başlamıştı çünkü bedenle de tam olarak bütünleşmeye başladığımı fark ettim. Bu diğer parçalarla da bütünleşmeme sebep olacaktı. 

Tamamını şuan hissedebiliyordum çünkü bedenimin parçalarının bana yaklaşmaya çalıştığını ama başaramadığını fark ettim. Sanırım şuan ki halim yeterince çekim kuvveti yayamıyordu. 

Uçurumun kötü nefesi vücudumun bunun dışındaki her parçasına yayılması  başka bir zorluktu. 

Edindiğim anılar arasında tüm gezegensel yaşamların uyması gereken üç kural vardı. Canlıların varlığı, ölümle yaşam arasında gidip gelen canlılık ve olmazsa olmazı enerjiye sahip olmaktı. 

Kuralların en azından yüz köken  yıl içerisinde uygulamaya geçilmesi gerekiyordu. Kökenin ne olduğunu öğrenmek istediğimde derin bir zihin ağrısı bana hücum etti. 

Bu tür ağrılar ve netleşmeye başlayan bulanık hafızalar karmakarışık bir duruma sebep oldu. Ayrıca her ne kadar ağrılarım azalsa da yorgunluk beni bilinçsizliğe doğru ilerletiyordu. 

Hafızanın karmaşıklığıyla bir şeyler anlayamadığım için enerjimin kalan miktarından  gezegensel  yaratma gücünü hafızamdaki tüm  bilgileri sınıflandırması ve bana göstermesi için illüzyonla gerçek arası bir panel oluşturmak için harcamaya başladım.

Bu benim en temel öğrendiğim güç kullanma yönü ve değişik fikirler karmaşasından yorumladığım fikirlerden en iyi olan  fikirdi. Gezegen olmak inanılması güç bir düşünme hızına sebep oluyordu. 

Bitimini bilmek için de yüzdelikle yükleme göstergesi oluşturdum. Panelde şuan sadece %0,0000000001 yazıyordu. Bana bastıran uyku hissine kendimi kaptırdım. Sanırım şuan sadece uyuyabilirdim. 

Ne kadar geçti bilmiyorum tekrar uyandığımda tek gördüğüm irili ufaklı sayısız astroidin arasında yüzüyor olmamdı. Bana doğru gelen birkaç parçayla uykulu halim azaldı. 

  Anladım ki  korkmalıyım   çünkü vücuduma çarpan astroidin vücudumu aşındıran uçurum gücüyle temasa geçtiğini fark ettim. Bu yüzden de diğer parçalarım gibi uçurum gücüyle çevrelenmiştim. Artan çarpışmalar çevremde bulunan uçurum gücünün artmaya başlamasına sebep olmuştu. Kendi uykumun bu sebepten bozulmaması tek mutlu olaydı. Panelin ilk halinin  oluşumu tamamlanmıştı. 

Uçurumun aşınmasına karşı koymak için hızla düşünmeye başladım. Çözüm olarak tek düşüncem öncelikle vücudumun yeteneklerini bilmekti. Paneli açmaya başlamıştım. İlk kez açılıyor olması meraklı ve heyecanlı olmama sebep oldu. 


         









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr