Çok çalışmanın meyvesini böyle kocaman kocaman yersin işte. Ne yemesi anasını siktim meyvenin. Bir haftada yılan dilli bir pezevenge, tatlı dilli bir şebeğe dönüştüm resmen. Ne mübarek güçleri varmış şu şekerlerin. Keşke avuç avuç olaydı da şunlardan, her gün beşer beşer emikleyeydim. Ama olsun bu da kar.
Artık planımı devreye sokabilirdim. İnce ince dokumuştum her bir detayını. Spor yaptığım salonda bir çıtır vardı. Tamam çıtır değil 34 yaşındaydı duyduğum kadarıyla ama bir içim suydu. Yani çölde 2 hafta geçirirseniz gayet bir içimde bitirebilirsiniz. Görebildiğim kadarıyla 162 boylarında kilosu da nerden baksan bir 80 falan var. Aman nolacak önemli olan yüz güzelliği diye bir manevra yapmak isterim ama azıcık zorlasam ben bile ondan güzel olabilirim. Yani durum o kadar vahim.
Ama durumun bu derece vahim olması benim için fırsata dönüşen noktaydı zaten. Onun da benim gibi bir av peşinde koştuğuna emindim. Bakışlarıyla tüm salonu tarıyor, yok mu şöyle delikanlı bir koca adayı diye bağırıyordu resmen. Karının geçtiği yer yangınından alev alıyordu.
Eminim aklında benim gibi bir erkek bozması yoktur. Ama yarrağım biz sana çok mu meraklıyız sanki bir girip tanıdığa bakıp çıkacağız. Görevim olmasa ben de inan sana kadar düşmem.
Aman neyse düştük bir belaya sonuna kadar tüm fırsatları değerlendireceğiz artık. Valla görevi başarıya erdiriyim de bu karı olmuş, şişme bebek olmuş, yok damacana olmuş hiç farketmez. Belki damacana farkedebilir o kadar da yüksekten sıkmayayım.
Hiç öyle daha önceki hatalarımı tekrarlama niyetim yok. Ben brad pitt miyim bir karının karşısına dikilip akşam bir yerlere gidelim mi diyeyim de olumlu cevap alayım. En son bunu yaptığımda anamın kimlik kağıdını götüme sokmuşlardı. Hatırlamışken o Marcus denen ibneyle de bir gün elbet görüşeceğim. Elimde olağanüstü bir güç var, mutlaka onun anasını sikertecek bir duruma gelirim. Nedir yani 30-40 yetenek puanına bakar.
Neyse konumuza dönelim yapacağım şey basit. Azıcık akıllı olacam. Karının ne zaman geldiğini aklıma kazımış onun salonda olduğu her gün ben de her gün am biti gibi salonda bitmiştim. Hedefimin adı Dolores'ti. Salona iki gün kendisinden çok daha güzel olan bir arkadaşıyla geliyordu ama çarşamba günleri tek başına damlıyordu. İşte benim fırsatım o zaman doğacaktı. Gayet masumane bir şekilde çalışırken yaptığı bir hatayı yakalayacaktım. "Yanlış kasınınızı çalıştırıyorsunuz yalnız, o haraket öyle yapılmaz" edasıyla damalyacaktım başına. Tabi keko gibi değil daha efendice.
Ve sonunda istediğim fırsatı bulabildim, gerçi tam hayalimdeki gibi olmadı. Her çarşamba olduğu gibi üstüme başıma dikkat edip kokularımı sürünmüş sporun yolunu tutmuştum. Doloresi de içerde görünce uzaktan onu kese kese çalışmaya başladım. Bir kaç tur bisiklete bindi ama inmek bilmedi. Bisiklet sürerken de çocuk olsa hata yapmayacağı için tam aradığım şeyi bulamıyordum. Bu yüzden hemen b planına dönüş yaptım. Küçük bir şakayla giriş yapacaktım.
"Hanımefendi bisikletiniz ne güzelmiş, bir kaç tur versenize"
Biraz yersiz bir yere çekilebilecek şaka ama olsun yani verim alırım diye düşündüm. Ki neticede öyle de oldu. Dolores bana bakıp küçük bir gülümseme attı. Ben de bunu fırsat bilip hemen yanında bisiklete oturuverdim. Tabii ki otururken küçük bir gülümseme ödemesi yapmayı unutmadım. Bir süre öylece bisikletimi sürdüm ve onu gözlemeye başladım. Çok da benimle ilgilenmiyor gibiydi. Ben de konuşmaya devam etmek için bir fırsat bulurum gayesiyle etrafı kesiyor. Sherlock Holmes gibi ayak traşından kalmış küçük bir kılın bile beni götürebileceği eşşiz muhabbet dehlizlerini zihin ağımda tarıyordum. Ki ne göreyim? Amına kodumun ahrazı bisikleti birinci ayarda sürüyormuş.
Resmen boşa atmış bisikleti pedal çeviriyor amına koyayım. Demek ki son bir aydır buraya haftada üç gün gelip bir kilo dahi verememesinin sebebi hikmeti buymuş. Harbi orangutan ya bu karı, sıfır zeka. Tabi böyle ayıca söyleyemem bu durumu, daha kibarca halledeceğim.
"Pardon sizi bölüyorum ama gözüme takıldı. Bisikleti birinci ayarda kullanırsanız daha sonra yapacağınız antrenmanlar için bir ısınma oluşturmaz. Bir kaç seviye daha arttırın isterseniz. Yoksa sakatlanırsınız falan."
Evet böyle ifade etmek "mal mısın amına koyayım, istiyosan sadece otur bisiklette hiç pedal çevirme" demekten daha efektifti.
"Teşekkür ederim" demişti bana, gülümseyerek. Yol alıyordum yavaş yavaş. Ancak makinenin derecesini nereden yükselteceğini bulamamıştı andaval. Burada yine ben devreye giriyordum.
"İstiyorsanız ben yardımcı olayım" diyip bisikletimden inip zarif bir şekilde onun bisikletinin ayarlarını yapmaya başlamıştım. "Çok teşekkür ederim" demişti, karşılığında. Burdan alıp yürüdüm ben de. "Ben Mike." diyerek elimi uzattım ve o da ismin söyleyip elimi sıktı.
"Böyle zor durumlarla mücadele etmek için bir teknisyen ararsanız her daim buralardayım. Tanıştığıma memnun oldum." diyip karıyı çok fazla darlamadan yolumu yapıp ayrılmıştım. İlk gün için yapılacak şey bundan fazla olmamalıydı.
Peki sonra mı ne oldu? Onun bulunduğu her gün salona gitmeye devam ettim. Küçük selamlaşmalar özelliklede tek geldiği günlerde küçük konuşmalara ordan da beraber çalışıp muhabbet etmeye kaydı ve sonunda bir hafta sonra telefon alışverişi yapıp randevulaştık.
Yani küçük Mike uçuşa hazırlanıyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..