Bölüm 103
Evet şu an karşımda duruyor, beni karanlığa sürükleyen ve anılarımı alan kişi içimde ki nefret ona baktığım her saniye biraz daha artıyor ama şimdilik nefretimi
dizginlemek zorundayım. Çünkü ondan bazı cevaplar almalıyım.
'Söyle bana Avcı neden buradasın ve bu ölmeyen şeyde ne?'
Yüzünde ki maske yüzünden ifadelerini göremiyorum ama eminim ki her zaman soğuk bir ifadesi vardır, sonunda o boğucu sesiyle cevap verdi.
'Buradayım çünkü bu ölmeyen şeyi gönderen kişiyle konuşmam gerekiyor ve bu konuşmanın
sonunda her ne olursa olsun kötü şeyler olacak, bir örnek vermem gerekirse bu ölümsüz şeylerden bir ordunun ileri ki zamanlarda Meravir'e gelmesi gibi ta bi isteklerini yerine
getirirsek böyle bir şey olmaz bu sadece bir kısmı'
Bir şeyler saçmalıyor ama bunların hiçbiri beni ilgilendiren şeyler değil.
'Beni dinle Avcı o yaratık her neyse umurum da değil ama bu kadar güçlü ve hızlı olup üstüne üstlük kafası koptuğun da bile savaşacak bir şeyden ordu oluşturmayı geçtim böyle bir şeyin var olması bile bir mucize.'
Kötü bir kahkaha attı ve kesin bir ses tonu ile cevap verdi 'O şeyler birer canlı değil, onları yaratan bir büyücü ve onlardan yüzlerce var hepsi birbirinin aynısı'
Golemler gibi yani o zaman çözüm basit.
'Demek öyle o zaman yapılması gereken basit onları yaratanı öldürsek yeter'
Oldukça sinirli bir şekilde konuşmaya başladı 'Aptal mısın sen? Bu güçte bir şeyden yüzlerce yaratabilen birinin ne kadar güçlü olabileceğini hayal edebiliyor musun?'
Normal de mantıklı davranan biriyim ama şu an hiç de öyle davranacakmışım gibi hissetmiyorum '''Ne kadar güçlü olduğunun bir önemi yok ölebildiği sürece kimse durdurulamaz değildir'''
Avcı cevabım da sonra daha da sinirlenmeye başladı, açıkçası bu hoşuma gidiyor, birden üzerime doğru yürümeye başladı ve aynı zamanda sinirli bir şekilde konuşuyordu.
'Seni aptal velet hiçbir şeyden haberin yok, yaptığın her şeyi körü körüne yapıyorsun hatta en son Avcıları yok etmek için yolculuğa çıkmak istiyordun güldürme beni,
kendini bir şey sanma özel biri değilsin hiçbir zamanda olmadın, sen sadece şansı ile yaşamayı başarmış birisin'
Dibime kadar gelmişti, göz gözeydik sözleri içimde ki öfkeyi ve nefreti körüklemişti, istemeden ya da isteyerek emin değilim, emin olduğum şey o sözlerden sonra bütün büyümü
ortaya çıkardığımdı, büyüm göğe doğru yükseliyordu ve yeşil bir karganın gökyüzüne doğru haykırması gibi gözüküyordu. Bu karşımda ki avcıyı hiç de etkilemiş gibi gözükmüyordu.
Kendimi çok güçlü hissediyordum ama sadece saniyeler sonra Avcının gücü altında ezilmeye başladığım fark ettim, ortaya çıkardığı siyah büyü her yeri sarıyordu.
Büyümün aldığı karga şeklini siyah büyüsü ile çarpışıyordu sanki bir yılan kargaya yakalamış ve boğuyormuş gibi bir görüntü oluşmuştu. O an anladım ki Avcının
gücüne karşı hiçbir şansım yok hatta şu an kıpırdayamıyorum bile onun gücü beni tamamen ele geçirmişti bütün savaş şevkimi yok ediyordu, istemeden geri doğru
birkaç adım atıp çekildim ve fark ettim ki ben şu anda korkuyordum, Avcı gözüm de git gide büyüyordu, boğuluyormuş gibi hissediyordum üzerime doğru bir adım attı,
ben ise sendeleyerek geri doğru düştüm, bütün büyüm yok olmuştu. Bana bir kez daha sert bir şekilde baktı ve konuştu
'Artık anlamış olmalısın, başka bir söze gerek yok
ayrıca bizi yok etmen sadece zararla sonuçlanır, biz düşündüğün kadar kötü değiliz ayrıca sana bilinmeyen bir özellikten söz etmeme izin ver, eğer bir avcı
yaptığı şeyi Meravir'in iyiliği için yapmıyorsa gücü ona itaat etmez, aslında sen bunu biliyorsun bir avcı değilsin ama avcının gücünün bir kısmına sahipsin
ve neredeyse hiçbir zaman siyah büyüyü kullanamadın bunun yerine onu kendi büyüne dönüştürmeye başladın yani bunun anlamı senin yaptığın hiçbir hareket Meravir'in
iyiliği için değil demek'
Sözleri anlamlıydı ama eğer doğruysa şu anda kadar yaptıkları her şey Meravir'in iyiliği için miydi? Masum insanların ölümü, acı çekmesi
bunların hepsi Meravir için mi? Tüm bunların anlamı neydi? Bunların arkasında yatan sebep neydi? Aklımda bir çok soru vardı ama bir şey söylemek istemiyordum.
İçimde korkunun ve nefretimin savaşını hissediyordum ve kılıcımın sesi zihnim de yankılandı.
'Efendim neden her şeyi bana bırakıp dinlenmiyorsun?'
Zamanı değil şimdi seninle konuşamam.
'HahaHA'
Kahkahası zihnim de yankılanırken gözlerimi avcıya çevirdim.
Avcı bir şeyler daha söyleyecekti ki o daha söze başlamadan ormanın karanlığından gelen adım sesleri bütün dikkati üzerine çekmişti, karanlığa doğru baktığım da
görebildiğim sadece 1 çift gözdü, kan kırmızısı ve parlak gözleri, gözünün içinde ki siyah kısım yuvarlak olması gerekirken onunkiler dikey ince bir çizgiydi sadece
gözlerine biraz daha dikkatli baktığım da sanki gözünde ki kırmızı kısım sadece bir renk değil gerçek bir kan gibiydi, bu oldukça ürkütücüydü. Bu bir yana gücümü toplayamıyorum sanki büyüm parçalara ayrılmış gibi hissediyorum.
O şey yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken sonunda karanlıktan çıktı üst kısmında bir şey yoktu altında ise sadece siyah bir şort vardı, vücudu oldukça kaslıydı ve eski yara izleri ile kaplıydı.
Konuşmaya başladı ince ve insanın içini gıdıklayan bir ses tonu vardı yani oldukça sinir bozucu bir ses tonu.
'Burada bir fazlalık var senin için onunla ilgileneceğim, kurtulun ondan ya da durun bir korkağı öldürmeye gerek yok şuna baksanıza büyü gücü bile yok'
Anladım büyümü hissedemiyordu çünkü pelerin hala üzerimdeydi. Demin ben gücümü dışarı çıkardığım için hissedilebiliyordu ama şu an tamamen gizlenmiş durumda
bunların yanında sessiz kalmam muhtemelen iyi olacak çünkü biraz geç fark etsem de sonunda fark etmiştim karanlıkta tek başına değildi o ölümsüze benzeyen şeylerden
onlarcası şu an buradaydı en küçük yanlış hareketim de ölürdüm. Nasıl bir durumun içine düştüm böyle. Kılıcım yeniden konuşmaya başladı.
'Söyledim ya kendini bana bırak efendim'
Neden şimdi benimle uğraşmaya başladı. Sakin olmalıyım büyüm hala dengesiz ve düşünceler içinde boğuluyordum tekrar onun sesini duydum kılıcımın
'Peki madem ilk dediğimi dinlemiyorsun en azından şimdi söyleyeceğimi dinle sakın yanlış bir harekette bulunma efendim
buradan seni o Avcı bile kurtaramaz, sakin ol ve her şey bitine kadar öyle kal sana verebileceğim en iyi tavsiye bu' bu sırada o kırmızı gözlü adamın üzerime doğru
geldiğini fark ettim hala yerdeydim kıpırdamadım ve gözlerimi yere diktim o ise dibime kadar geldi ve konuşmaya başladı.
'Hey dilini mi yuttun bir şey söyle'
Cevap vermiyordum ayağını kaldırdı ve kafama ayağı ile bastırmaya başladı güçlü bir şekilde bastırarak kafamın yere değmesini sağladı ve bağırdı
'hahaha işte bu yüzden güçsüzlerden nefret ediyorum bir köpek gibi muamele görmesine rağmen karşılık bile vermeye cesaretleri yok' daha sert bir şekilde kafama bastırıyordu.
İçimde ki öfke ateşi büyüyordu ama buna karşın büyümü hala kullanamıyorum. Kılıcım tekrar konuştu.
'Kullan beni her şeyi bana bırak'
Hayır hayır hayır kapa çeneni.
O canavar kafama bastırırken konuşmaya devam etti. 'Çok eziksin her neyse senin yaşaman veya ölmen bu dünyada ki hiçbir şeyi etkilemez ama kölelerim senin bedeninle beslenebilir bu yüzden öleceksin
hem de bütün bu aşağılanmaya katlanıp kendini tutmana rağmen, öldürün onu' ayağı ile hala bastırıyordu, o ölümsüz şeyler harekete geçmişti hissedebiliyordum. Kılıcım tekrar konuştu. 'Bu eğlenceli olacak efen-- hayır Kazeru'
20 taneden daha fazlası üzerime doğru geliyordu ışınlanmak istedim ama bedenim ve büyüm beni dinlemiyordu sanki bir şey beni tutuyordu beni engelliyordu, arkamdan gelen güçlü bir esinti hissetim hemen ardından ise yakın zaman da maruz
kaldığım o güçlü rüzgar büyüsünün daha da güçlü bir halinin geldiğini, üzerime doğru atlamış olan o şeylerle beraber onların liderini geri doğru fırlatacak kadar güçlüydü.
Kafamı kaldırıp hızla çevirdim evet bu oydu Junko'ydu. Gözleri öfkeyle parlıyordu büyüsü bütün bedenini sarıp sarmalamıştı ve ağzından o sözler döküldü
ilk kez onun sesini bu kadar güçlü ve kendinden emin bir şekilde duymuştum 'Arkadaşımdan uzak durun!' benim aksime oldukça havalı gözüküyordu...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..