Bölüm 119
Kazeru Melia'yla izledikleri gün doğumundan sonra yatıp uyudu. Eskiden beri gördüğü kabuslar hala devam ediyordu ama en azından alışmaya başladı.
Kabusları kendi hakkında değildi kendini her seferinde farklı biri olarak ve farklı bir durumda buluyordu. Hepsi birbirinden kötüydü ama her rüyayı kabusa dönüştüren aynı şeydi. Yine böyle bir kabustan sonra açtı gözlerini, yavaşça doğruldu ve gidip yüzüne biraz su vurdu. Artık kendine gelmişti, üzerini giyindikten sonra aşağı indi. Herkesin çoktan kalktığını duyduğu seslerden anlayabiliyordu. Neşeli bir şekilde muhabbet ediyorlardı. Aralarında en çok dikkatini çeken ise Reiko olmuştu çünkü onun ne kadar değiştiğine bir kez daha şahit oluyordu.
Ses tonu kendine güvendiğini belli ediyordu önceden konuşurken kendini pek belli edemezdi ama şu an oldukça farklı bir görüntü çiziyordu. Kazeru'nun yüzünde bir gülümseme oluşmuştu, Reiko'nun bu olumlu değişimi onu gerçekten sevindiriyordu.
İçinden geçiriyordu 'Belki bir gün bende senin gibi olabilirim Reiko belki bir gün bende senin gibi gerçek anlamda kendime güvenebilirim' sessizce yanlarına kadar gitti geldiğini fark ettirmediğini düşünüyordu ama Melia arkasını bile dönmeden 'Günaydın Yuu' diye seslendi. Kazeru biraz şaşırdı çünkü Melia'nın hislerinin bu kadar iyi olduğunu düşünmüyordu.
'Günaydın' karşılığını verdi, diğerleriyle de günaydınlaştıktan sonra oturup bir şeyler yedi ve asıl konu hakkında konuşmaya başladılar.
Junko sabah erkenden kalkıp, turnuva hakkında ki tüm bilgileri almak için sorumlu kişilerle gidip konuşmuştu.Turnuvanın yarın başlayacağını söyledi.Turnuvanın olayı basitçe kulenin 2.katında gizli olan bir nesneyi bulmak nesne elfler tarafından yerleştirilmiş. Kulede başka bir grup varken diğerlerinin beklemesi gerekecek ama bir süre sınırı da var, bu sınır 4 saat, eğer 4 saatin sonunda hala dönmedilerse hazır da bekleyen elit bir elf grubu onları kurtarmak için kuleye girecek, ayrıca sadece resmi katılımcılara bir izleme büyüsü yapılacak bu sayede tüm hareketleri bir kurul tarafından izlenip kazanıp kazanmadığına karar verilecek, basitçe tüm olay buydu.
Kazeru duyduklarından pek hoşnut olmadı çünkü bir kuleye girmesi gerekiyordu ve bu onun rahatça yapabileceği bir eylem değildi yine de bu konuda sessiz kaldı.
Kimseye de bir şey belli etmemeye çalıştı ama içten içe biraz korkuyordu, aklından eğer tekrar orada kalmak zorunda kalırsam düşüncesi vardı bu düşünce bile onu oldukça kötü hissettirmeye yetiyordu. Bu konu hakkında birisi ile konuşsa daha iyi hissedebilirdi ama kendine saklamayı seçti her zaman yaptığı gibi.
Kazeru bu düşünceler tarafından kendini oldukça sıktığını fark etti ve biraz kafa dağıtmak için dışarı çıktı. Ayrıca nadir bir durum olarak kılıcını ve hançerini yanına almadı.
Yavaş adımlarla şehirde dolaşıyordu. Oldukça canlı bir yerdi. Yaklaşık yarım saat şehri dolaştıktan sonra dikkatini çeken birini gördü.
Gördüğü kişi Kazeru'nun giydiği pelerine benzer bir pelerin giyiyordu ve muhtemelen benzer bir etkiye sahipti. Sırtında kahverengi deri bir çanta vardı. Çanta oldukça büyüktü ve kenarından dışarıya taşmış birkaç parşömen vardı. Gezgin bir yazarı andırıyordu bu yüzden.
Kazeru merakına yenik düştü ve peşinden gitmeye başladı. Arkasından yaklaşıp seslendi.
'Bir şey sorabilir miyim?'
Gezgin yavaşça arkasını döndü yüzü kukuletası yüzünden gözükmüyordu. Kaba bir şekilde karşılık verdi.
'Ne oldu?'
'Pelerinin gücünü mü gizliyor?'
'Senin ki kadar olmasa da evet'
Kazeru Vel'in pelerini verirken ki sözlerini anımsadı. Bildiği kadarıyla pelerinin başka bir eşi yoktu.
'Anladım, sen oldukça şüphe çekicisin, kimsin sen?'
'Bu kanıya nereden vardın bilmiyorum Kazeru Yuuma ya da Yuuki Persovil ama sen benden daha şüphelisin'
Kazeru elini kılıcına götürdü ama yanına almadığını hatırladı.
'Sen nereden biliyorsun? Kimsin sen?'
'Ben bir araştırmacıyım bu yüzden birçok şeyi biliyorum. Senin bilmek isteyeceğin birçok bilgi de dahil.'
Kazeru kesinlikle bir şeyler öğrenmek istiyordu kılıcı yanında olmasa bile onu alt edebileceğini düşünüyordu.
'Demek öyle o zaman sen artık şüpheli değilsin aynı zamanda tehlikeli birisin'
Araştırmacı iç çekti ve cevap verdi.
'Sen bir şey yapmadan seni uyarayım Yuu, ben birine zarar vermeye çalışmıyorum ya da kötü bir amacım yok ama eğer bana karşı ters bir harekette bulunursan sonuçlarına katlanan tek kişi sen olmazsın burada ki herkes olur'
Kazeru duraksadı kendini koruyabilirdi ama etrafında ki masumları bu işe karıştırma düşüncesi hoşuna gitmedi. Ne yapacağı hakkında kısa bir süre düşündükten sonra hiçbir şey yapmamaya karar verdi ve tekrar sordu.
'Kimsin sen?'
Gezgin arkasını dönüp yürümeye başladı ve tam o sırada cevap verip yavaşça ortadan kayboldu.
'Bana Gözcü derler'
Gözcü yavaş adımlarla gözden kaybolurken Kazeru'nun önüne bir parşömen düştü. Parşömeni dikkatlice yerden alıp başlığına baktı.
'Ejderhalar ve Anka Kuşları'
Kazeru gülmeye başladı. Bu parşömen dünkü olayı aydınlatacak gibi diye düşündü. Sonra okumak için yanına aldı.
Kazeru her şeye rağmen onun kötü olmadığına ikna oldu ama yine de onu böyle bıraktığı için içi rahat değildi ama artık yapacak bir şey yoktu bu yüzden olanları unutmaya çalışıp yürümeye devam etti. Sonunda sıkılıp eve döndü.
Evin bahçesinde tek başına duran ejderhayı görünce onun yanına yönelmeyi düşündü ama bundan vazgeçip eve girdi. Yatana kadar diğerleri ile konuşup durdular. Bütün konuşmaların arasında ilgi çekici olan kısa bir muhabbet dönmüştü.
Laf arasında Kazeru Gözcü denen kişi hakkında bir şey bilen var mı? gibi bir soru sordu. Melia da ona ilginç bir cevap verdi.
'Gözcü mü? Evet onu tanıyorum demek isterdim ama sadece onun yazdığı birkaç şeyi okudum. Aslında Gözcü daha çok bir efsane gibi kimse onun gerçek biri olup olmadığını bilmiyor. Bana sorarsan gerçek olabilme ihtimali var ama eğer gerçekse herkes o her kimse ona sahip olmak ister çünkü epey bilgili biri'
Kazeru günün sonunda yine birkaç soruyu kafasına ekledi her geçen gün artan sorular ama bir türlü cevapları bulamıyordu ama belki de işin eğlenceli kısmı buydu.
Tekrar gidip yattı ve bir kez daha Kazeru yeni bir güne gözlerini açtı. Kalktı, üzerini giyindi ve yüzünü yıkadı. Daha sonra aşağı inip güzel bir kahvaltı yaptı. Herkes hazırlanmıştı ve sonunda yola koyuldular.
Kulenin bulunduğu alana geldiler. Etraf festival alanı gibiydi. Bir sürü kişi vardı. Junko gidip üzerine izleme büyüsü yaptırdı. Artık her şey hazırdı. Etrafta ki kalabalık oldukça heyecanlı gözüküyordu.
Kazeru önden yürüyordu, gözlerini kulenin geçidine dikti, bu kulede kendi kulesiyle aynı geçide sahipti, geçide yaklaştıkça gerginliği artıyordu ama duraksamıyordu tam tersi adımları hızlanıyordu. Bir yandan korkuyordu bir yandan ise heyecanlı hissediyordu.
Kısacası hiç sakin değildi ama yine de buna hazırdı. Geçidin önüne geldiğinde durdu ve arkasını dönüp onu takip eden arkadaşlarına baktı ve konuşmaya başladı.
'Kuleler oldukça tehlikelidir bu yüzden sizin güvenliğiniz için 3 kural düşündüm
Bir kahramanlık yapmaya çalışmayın
İki benim yanımdan ayrılmayın
ve son olarak üç ne yapacaksanız yapın ama asla tereddüt etmeyin'
Bunlar bir an da aklına gelen şeylerdi.
Hepsi bu kuralları onaylarcasına kafalarını salladılar. Sonunda geçitten geçtiler ama daha ilk saniyeden olaylar başladı. Geçitten geçtiklerinde farklı yerlere ışınlandılar.
Merry yani anka Junko'yla beraberdi, Revika yani ejderha ise Reiko ile, kalanlar ise tekti.
Kazeru durumu fark ettiğinde bir anlığına bile endişelenmedi çünkü biliyordu hepsi kendi başının çaresine bakabilecek seviyedeydi en azından birinci kat da durum buydu.
'Sanırım böyle bir durumda en çok gerilen ben olabilirim öyle değil mi benim bir süredir sessiz olan kılıcım'...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..