Bölüm 130
Evet saatlerdir düşünüyorum, bu durumdan nasıl kurtulabiliriz. Riraru hala kendine gelemedi. Merak ediyorum nasıl bir şey kullandılar ki bu hale geldi ayrıca ben neden etkilenmedim bu da ayrı bir soruydu. Düşünüp duruyorum, eğer gücüm yerinde olsaydı gizlice zindana kadar gidip onları oradan çıkartabilirdim ama şu an ki ben bir işe yaramaz.
Öncelikle yaptıkları şeyin bir zehir olduğunu sanmıyorum. Çünkü geç de olsa bir şey fark edebildim. Dağda ki hava ile şehirde ki hava bir birinden çok farklıydı. Sanırım bu zehir olarak adlandırdıkları şey sürekli olarak şehrin havasında bulunan bir tür büyü, peki bu nereden geliyor en önemli soru bu, eğer bunu öğrenirsem kaynağı ortadan kaldırabilirim. Ama kaynağı ortadan kaldırsam bile etkisinin geçip geçmeyeceğini bilmiyorum. Sonuçta Riraru hala kendine gelmedi. Peki kılıcıma bir fikri olup olmadığını sormalıyım.
'Düşüncelerini duyabiliyorum Kazeru, fikrin gayet akıllıca o aptal perinin kendine gelmemesinin nedeni çok basit, şehirle karşılaştırıldığında burada ki hava daha temiz ama burada da o büyünün izleri var. Bu yüzden kendine gelemiyor iyileşmesi için bu büyüye maruz kalmaması gerekiyor. Şimdi düşüneceksin ve o zaman önce onu uzağa götüreyim sonra o kendine gelir, bana yardım eder diye. Böyle aptalca bir şey yapma çünkü buraya döndüğünde yeniden etkilenecek. Gidip kaynağı yok etmelisin, kaynağın ne olduğu ise çok açık o devasa heykelin içinde ki bir şey, oraya sız kaynağı yok et, fark ettiysen burada oldukça güçlü rüzgarlar var hızlı bir şekilde havada ki büyü dağılacaktır.'
Bir an da inanılmaz şeyler söyledi ben biri düşünürken o çoktan yüze ulaşmıştı. Gerçekten çok şanslıyım.
'Anladım, dediğin gibi yapacağım ama asıl sorun oraya nasıl sızacağım muhtemelen etrafta bir sürü yarı-insan vardır. Hançerimi kullanarak ilerleyebilirim ama artık bunu bildiklerine göre önlem almışlardır. Gece ilerlesem, hayır bir işe yaramaz onlar yarı-insan eminim ki aralarında gece oldukça net görenleri vardır. Lanet olsun tamamen çaresiz bir durumdayım. Hadi ama ben akıllı biriyim bir yol mutlaka bulabilirim. Bir süre de olsa büyü yapabilseydim işleri halledebilirdim ama yapamıyorum.'
Kılıcım konuşmasına devam etti.
'Kazeru sen simya konusunda bilgili birisin öyle değil mi? Yani eskiden uğraşıyordun eğer hala nasıl yapılacağını hatırlıyorsan sana yardım edebilir ama eski seni gömmeye çalıştığın için bu zor bir durum da olabilir, her halükarda seçim senin iyi düşün'
Simya evet, eskiden uğraşırdım ama şu an hayır bunun hakkında düşünmeme gerek yok, yapmam gereken oldukça basit ve nasıl yapılacağını hatırlıyorum. Önemli olan ihtiyacım olanları bulmak ama burada nasıl bulabilirim ki?
'Çok basit, şehirde bitki yetiştirdikleri bir bölüm var oraya git aradığın şeyleri bulabileceğine eminim'
'Çok basit olduğunu söylüyorsun ama zaten sıkıntım şehre girip içinde dolaşmak değil mi?'
'Biraz düşün Kazeru onca önemli yer varken neden bitki yetiştirdikleri bir yerde seni arasınlar ki?'
'Haklı olabilirsin'
Gece olmasını bekleyip yola koyuldum gerçi aradığım yerin nerede olduğunu bilmiyorum sadece bir tahmin üzerine hareket edecek olmam beni biraz tedirgin ediyor ama daha fazla zaman kaybedemem.
Şehre en tenha gözüken kısmından giriş yaptım, pelerinimin kukuletasını da örtüp gölgeler içinde ilerliyordum. Attığım her adıma dikkat ediyor ve köşelerden dönmeden önce kontrol ediyorum.
Binaları incelerken sonunda aradığımı buldum. Diğerlerinden farklı olan bir bina diğerlerinin hepsi bir canlıdan referans alınarak yapılmıştı ama bu farklıydı bu açıkça bir çiçekten referans alınmıştı.
Gizlice ilerledim. Kapısına kadar geldim ama tabii ki de kapı kitliydi. Tırmanarak çatısına çıktım. Çatısında bir tür havalandırma yeri buldum. Orayı kullanarak içeri girdim. İçerisi beklediğimin aksine aydınlıktı. Görünürde kimse yoktu.
Aydınlığı sağlayan şeyler kristallerdi. Kendi yaşadığım kule de gördüğüm kristallerle aynıydılar. Sadece şekilleri daha düzgündü belli ki işlenmişlerdi. İçerisi sıcaktı tam da bitkilerin yetişmesi için uygun bir ortamdı.
İçerisi çok büyüktü ve çeşit çeşit bitki vardı. Tam da istediğim gibi sonunda işler iyi gitmeye başladı. Bitkileri tek tek incelemeye başladım ve işime yarayacakları getirdiğim küçük çantaya koydum.
Yarım saatin sonunda istediklerimden daha fazlasını elde etmiştim sonunda burada ki işim bitmişti ama buraya girmenin kolay olması çıkmanın da kolay olacağı anlamına gelmiyordu.
Bunun nedeni şu an karşımda duran iri yarı kişiydi. Gözleri bu aydınlıkta bile parlıyordu. Bana gülümseyerek baktı ve 'Sonunda seni buldum korkak kedi, şimdi seninle biraz oynamama izin ver'
'Kim olduğunu bilmiyorum ama pek havamda değilim başka bir zaman oynasak?'
'Ben özel biriyim, ben bu krallıkta ki en güçlü 5 kişiden beşinci olanım, yani işin bitti.'
'Anlıyorum ben ise aşırı güçsüz biriyim yani benimle oynamaktan bir zevk alacağını sanmıyorum ayrıca böylesine gereksiz bir bilgiye ihtiyacım yok'
'Acıdan dolayı çığlık atman bana yeter'
Buradan kaçış yoktu işte şimdi olabilecek en kötü durumlardan birini yaşıyorum. Çantayı bir kenara bıraktım ve kılıcımı çektim çünkü savaşmaktan başka şansım yoktu belki beni küçümsediği için dönüşmez ve bu da bana onu yenmek için bir şans verir.
Dediğim an dönüşümüne şahit oldum neyse ki tanıdık bir dönüşümdü bir kurt adam oldu. Gümüş tüyleri ve sarı gözleri vardı. İlk gördüğüm kurt adamın aksine şimdi ki oldukça ölümcül gözüküyordu. Belki de savaşmaktan çekindiğim için öyledir.
Oldukça hızlı bir şekilde üzerime vahşice koşmaya başladı. Onun varmasını beklemeden üzerine doğru atılıp kılıcımı savurdum. Sol elinin dışıyla kılıcıma vurup kendini savundu aynı zamanda sağ eliyle de bana doğru bir yumruk savurdu. Çevik bir hareketle bundan sıyrılıp ayak oyunları ile bir an da arkasına geçtim ama bu sırada kılıcımı bırakmak zorunda kaldım. Hızla hançerimi çekip ona saplamaya çalıştım ama bekleneceği gibi derisi inanılmaz sertti. Bir an da arkasını dönüp tek bir yumrukla beni savurdu.
Hava da geri uçarken hançerimi ona doğru fırlattım. Tahmin ettiğim gibi kenara çekildi bende bu fırsatı kullanıp ışınlandım ve ona saldırmak için bir boşluk yakaladığımı düşünüyordum ama yanıldım.
Işınlanır ışınlanmaz beni boğazımdan yakalayıp havaya kaldırdı.
'Beni aptal mı sandın? Hançerinin ne işe yaradığı şehirden kaçarken herkese gösterdin aptal insan'
Beni yere fırlattı ve üzerime doğru yürümeye başladı. Ayağa kalktım ve üzerine doğru koşup bütün gücümle suratına bir yumruk attım ama canı yanan ben olmuştum. Acı ile elimi geri çektim o ise sadece güldü.
'Denemeye devam et insan acınası bir şekilde devam et tıpkı o kurtarmak istediğin işe yaramaz yarı-insan gibi'
'Kapat o lanet çeneni ya da benim kırarak kapatmamı mı tercih edersin?'
WAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA
Bağırarak tekrar ve tekrar ona vurdum dakikalar sonra elim kan içinde kalmıştı, kendi kanımdı.
'Eeee bitti mi? Başka bir numaran yok mu? Felina'nın neden zayıfladığı belli oluyor sonuçta körle yatan şaşı kalkar, o aptal senin gibi çabalıyıp durdu. Ta ki onun bilincini kapatacak yumruğa maruz kalana kadar'
'SANA KAPAT O LANET ÇENENİ DEDİM YARI-İNSAN'
Bir an da bütün gücüyle suratımın ortasına geçirdi. Tek emin olduğum şey duvara çarpıp durduğumdu zar zor ayağa kalktım, başım dönüyordu. Burnum kırılmıştı ve suratım kan içindeydi. Açıkçası tanınmaz bir hale geldim, gerçekten hiç havalı olamıyorum.
Gözlerimi onun gözlerine diktim ve gözlerinin içine bakarak konuştum.
'Felina böyle güçsüz bir yumrukla yenilmez'
Sözlerimi duyunca gözleri parlamıştı hırsla üzerime doğru bitirici vuruşu yapmak için atıldı açıkçası artık hiçbir şey umrumda değildi. Bu yüzden kendimi içimde ki öfkeye teslim ettim. Bu öfke kendime duyduğum öfkeydi.
Zayıflığıma duyduğum öfkeydi.
Sahip olduğum bütün büyü gücünü bir saniye bile sürmeden ortaya çıkardım aynı hız da bütün büyü gücümü son damlasına kadar sağ elime yönlendirdim ve üzerime savunmasızca gelen aptala bütün gücümle vurdum.
Ne kadar büyük bir güç topladığımı yumruğumu vurana kadar fark etmedim, vurduğum an büyük bir büyü patlaması oldu ve o geri doğru uçtu duvara çarpıp onu da parçalayıp dışarı uçtu. Yakınımız da olan her şey parçalanıp etrafa dağılmıştı. Açıkçası bütün büyümü kullandığımı düşünüyordum çünkü bedenimden kontrolsüzce taşan büyü bunun kanıtıydı.
Dizlerimin üzerine çöktüm ve hayatımda ki tüm acılara bedel bir acıyı bir an da yaşamaya başladım. Kalbim başta olmak üzere vücudumun her bir zerresi benimle beraber çığlık atıyordu.
'Whaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!'
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..