Bölüm 141 Gizem

avatar
1309 2

Yeşil Karga - Bölüm 141 Gizem


Bölüm 141

Melia ve grubundakiler değerli bir arkadaşlarına veda etmek zorunda kalmışlardı bunun burukluğunu yaşasalar da aynı zamanda mutlulardı sonuçta değerli arkadaşları Felina hayallerinden birini gerçekleştire bilmişti. Dağın o zor koşullarını aştıktan sonra en yakında ki yerleşim alanına gidip alışveriş yapacaklardı.

Yolculukları sırasında birkaç gün dışarıda yatmak zorunda kalmışlardı. Sabahın ilk ışıklarında kalkıp yollarına devam ediyorlardı. O sert havayı arkalarında bırakıp Meravir'e gelen ilkbaharın keyfini çıkartıyorlardı. Bir süre yolculuk ettikten sonra bir köye varmışlardı. Küçük ve yaşlı bir köydü, yedi tane yıkık dökük ev vardı.

Köy de yaşayanlar ise yaşlı kişilerdi bir tane bile genç yoktu. Köy halkı bu genç grubu görünce biraz huzursuz olmuş gibiydi Kazeru bunu hemen fark etmişti yaşlılar arasında lider gibi gözüken kişinin karşısına dikildi ve yavaşça başını öne eğip selamladı ama bu sadece selamlamak değildi aynı zamanda saygı göstermekti.

Yaşlı adam görüntüsünden beklenmeyecek kadar güçlü bir sesle konuşmaya başladı ayrıca farklı bir şivesi vardı.

'Ey gençler nereden geldiniz nereye gidiyorsunuz ve söyleyin bakalım amacınız ne?'

Kazeru nazik bir şekilde karşılık verdi. Bu sırada diğerleri de onun arkasında sevimli bir şekilde bekliyordu.

'Elflerin şehrine gidiyoruz geçerken de bu köye uğramak istedik mümkünse bir şeyler almak için'

'Burada alabileceğiniz bir şey yok'

'Demek öyle o zaman rahatsızlık için üzgünüz yolumuza devam edelim'

'Evet öyle yapın'

Grupça köyden çıktılar ve biraz uzaklaştıktan sonra Kazeru duraksadı. Yüzünü köye çevirdi. Diğerleri onun suratında ki korkunç ifadeyi görünce ürkmüşlerdi ne olduğunu anlam verememişlerdi.

Kazeru ve küçük peri Riraru aynı an da konuştular.

'Burada tuhaf bir şey var'

Melia daha açık olmalarını söyleyip şapkasını düzeltti. Kazeru devam etti.

'O köylüler bir şey saklıyorlar ama ne olduğunu henüz anlayabilmiş değilim sen ne diyorsun Riraru?'

Kazeru'nun kafasında oturan Riraru hemen cevap verdi.

'Aynı şeyi düşünüyoruz benim sadık kulum ayrıca bu köyde yakın zamanda birçok kişi ölmüş.'

Diğerleri şaşırmıştı bu çıkarımları nasıl yaptıklarını sormuşlardı. Kazeru ve Riraru yine uyumlu bir şekilde cevap vermişlerdi.

'İç güdü'

Güneş ışıklarının etrafı kızıla boyaması akşamın yaklaştığının habercisiydi Kazeru burada kamp yapmayı teklif etti çünkü köyde ki tuhaflığın ne olduğunu bulmaya kararlıydı. Melia, Reiko ve Olivya ateşin etrafında oturmuş konuşuyorlardı ateşin ışığından yararlanarak Melia gölge oyunları yapıyordu.

Bunu yaparken de oldukça eğleniyordu. Bir süre daha geçtikten sonra artık gece olmuştu açık bir hava vardı ve ay tüm güzelliğiyle etrafı aydınlatıyordu. Kazeru köyü görebileceği bir yerde bağdaş kurmuş oturuyordu. Riraru'da bağdaş kurmuş bir şekilde Kazeru'nun kafasında oturuyordu.

Bu sırada Reiko yanlarına geldi ve neyi beklediklerini sordu. Riraru güldü ve cevap verdi.

'Tabii ki de bir işaret'

Reiko merakla devam etti.

'Ne işareti?'

'Bilirsin işte herhangi bir işaret harekete geçmemize neden olacak türden'

'Hmmm öyle olsun sizinle beraber bekleyeceğim'

Reiko yanlarına normal bir şekilde oturdu. Kazeru kafasını çevirip Reiko'ya baktı ve konuşmaya başladı.

'Beklemene gerek yok gidip yatmalısın sabah erken yola çıkacağız'

'Yani bu işi bu gece çözeceksiniz'

'Muhtemelen'

'Ne olduğunu bilmiyorum ama yanında olacağım'

Riraru gülümsedi ve konuşmalarına karıştı.

'Yanınız da demek istedin sanırım beni unutmuş olamazsın öyle değil mi benim ikinci en sadık kulum'

'Tabii ki unutmadım sadece senin gibi mükemmel bir varlığın yardımıma ihtiyaç duymayacağını düşündüm.'

'HA HA HA haklısın güzel düşünmüşsün.'

Kazeru aklından Reiko'nun Riraru'yu çok iyi idare ettiğini geçirip güldü. Birkaç saat geçtikten sonra Kazeru küçük köye gitmeye karar verdi. Melia, Olivya ve Reiko'da onu takip ediyordu.

Ay ışığının altında usulca ilerlediler çalıların içinden geçerken çıkan hışırtılar bu sessizlikte oldukça rahatsız ediciydi, bir ağacın yanından geçerken büyük dallarının üzerinde duran baykuşların bakışları oldukça ürkütücüydü Melia Olivya'yanın koltuğunun altına sığınmış bir şekilde yoluna devam ediyordu.

Baykuşların uğultuları bu ürkütücü ortamı daha da yoğun bir hale getirdi. Kazeru ve Riraru dışında kalanlar biraz ürkmüşlerdi. Köyün ortasına kadar bir şekilde ilerlemeyi başardılar Kazeru burada kalmalarını istedi kendisi de Riraru ile beraber evleri araştıracaktı.

Melia ve diğerleri seve seve teklifi kabul etti.

İki katlı evin tahta kapısının önüne varmışlardı, Kazeru kapı kolunu yavaşça tuttu ve olabildiğince yavaş bir şekilde kapıyı aralamaya başladı tahta kapının köşesi yere sürterek ses çıkartıyordu anlaşılan kapı kırıktı. Geçebileceği kadar bir alan ayarladıktan sonra içeri girdiler. Evin camlarından içeri giren ay ışığına evin çatlak kısımlarından sızan ay ışığı eşlik ediyordu. Sessiz adımlarla ilerlemeye başlamıştı her adımın da hafif bir gıcırtı sesi evin içini sarıyordu. Sertçe esen bir rüzgarın evin içinde çıkardığı uğultu tüm gıcırtı sesini bastıracak kadar kuvvetli ve korkutucuydu. Merdivenlere doğru ilerlediler ama keskin bir koku dikkatlerini çekmişti.

Yukarı çıkmak yerine kokunun geldiği yöne yani mutfağa doğru gittiler. Mutfak biraz kirliydi ama oldukça normal gözüküyordu koku ise tahta bir dolaptan geliyordu. Yavaşça dolabı araladı Kazeru ama dolabın içi boştu. Kokunun buradan geldiğine emindi ama dolapta hiçbir şey yoktu bu yüzden şimdilik bunu boş verip yukarı çıkmaya karar verdiler. İlginç bir şekilde yukarıda bir ışık huzmesi bile yoktu zifiri karanlıktı. Kazeru küçük bir ışık küresi oluşturdu onunla etrafı az da olsa aydınlatabiliyorlardı. Etrafı incelerken bir resim dikkatlerini çekmişti. Resim bu çevrenin resmine benziyordu ama uymayan bir şey vardı resimde ki yer yedi evli bir köyden çok bir kasabaya aitti. Hemen bu resmin yanında ise büyük ihtimalle bu bölge de yaşayanlara ait olan oldukça kalabalık bir grubun resmi vardı, kalabalık grubun en önün de ve aynı zamanda ortasında duran kişi Kazeru'nun bu gün konuştuğu yaşlı adamdı. Resim eskiye benziyordu ama yaşlı adam resimde de şu an ki gibi gözüküyordu.

Yavaşça iki odayı araştırdılar birisi yatak odasıydı ve içeri de kimse yoktu. Diğer oda ise bomboştu hiçbir şey yoktu. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiler tam merdivenlere varmıştı ki arkasından gelen bir ses ile irkildi ve hızla arkasını döndü. Gördüğü ilk şey karanlıkta parlayan mor renkte bir çift gözdü tıpkı bir yılanın gözüne benziyorlardı.

Kazeru refleks olarak kılıcını çekti. Onu korkutan gözlerin sahibi ürkütücü bir ses tonu ile konuştu.

'Neden benden korkuyorsun tanımadın mı yoksa?'

Kazeru duyduğu sesi bir yerden tanımıştı ama bir türlü kim olduğu aklına gelmiyordu. Büyüden yaptığı ışık küresini onun üzerine yönlendirdi ve sonunda karşısındakinin kim olduğunu anlamıştı.

'Alya beni korkuttun burada kimse olmadığını düşünüyordum'

Evet Alya'ydı turnuvada ki illüzyonist kız.

'Aynı şey benim içinde geçerli Kazeru Yuuma burayı araştırmaya geldik ve seninle karşılaştım'

'Yani yalnız değilsin'

'Elbette değilim böyle bir yere neden tek geleyim oldukça şüpheli bir yer hakkında birçok söylenti var'

'Anlıyorum peki buradan çıkalım öyle konuşmaya devam edelim'

'Bence de'

Bir an da Riraru konuşmaya başladı.

'Hey Kaze bu kız kim?'

Alya duyduğu güzel ses yüzünden şaşırmıştı ve kimin konuştuğunu sordu.

'Hey korkunç kız göremiyor musun Kaze'nin kafasının üzerindeyim'

Alya dikkatli bakınca Riraru'yu görmüştü ve oldukça şaşırmıştı.

'Oooo bir peri ilk kez görüyorum onların gerçek olduğunu bilmiyordum müthiş'

Riraru duyduklarından sonra kendini beğenmiş bir moda girdi.

'HA HA HA İnsan şanslısın ki benimle yani Rurururarirarirararu Rarurururira Raririra tanıştın kendinle gurur duymalısın'

'Benim adımda Alya tanıştığımıza sevindim Rurururarirarirararu Rarurururira Raririra'

'Hey Kaze bu kızı sevdim onu da kulum yapalım'

'Dur bir dakika neden bana Kaze deyip duruyorsun ismimi kısaltma Riraru'

'Sen benimkini kısaltıyorsun ama o zaman sende kısaltma'

'Tamam sen kazandın istediğini yapabilirsin'

Alya ile beraber evden çıktılar diğerleri Alya'yı görünce şaşırmışlardı. Alya durumu onlara açıkladı. Diğer evleri de beraber gezdikten sonra köyde şu ana kendilerinden başka kimse olmadığını anlamışlardı.

Alya'nın anlattıklarına göre bu bölge civarında birçok kişi kaybolmuş ve bir daha bulunamamışlar. Herkes kendince fikirler ortaya atıp duruyordu ama durumu açıklamak için elle tutulur bir şey yoktu ta ki Riraru'nun söylediği şeye kadar

'Belki de yer altındalardır'

Evet söylediği şey olabilitesi yüksek bir varsayımdı o zaman bir yerler de yer altına gitmek için bir geçit olmalıydı hepsi dağılarak araştırmaya başladı. Geçen birkaç saatin ardından Reiko evlerin birinde bir geçit buldu. Herkesi bir araya toplayıp geçi de götürdü.

Aralarında tartışıp karar verdikten sonra geçi de girecek kişiler Kazeru, Olivya ve Alya'ydı söylemeye gerek yok ama tabii ki Riraru'da gidiyordu.

Kazeru yollarını ışık küresi ile aydınlatarak önden ilerliyordu. Bir tür madeni andırıyordu ve oldukça kötü bir koku vardı aynı yukarıda ki evde ki koku gibiydi ilerledikleri yol yaklaşık on yedi dakika kadar düz bir koridor da ilerlediler. Sonunda koridor bitmişti tam ucunda durdular aşağısı devasa bir uçurumdu. Zifiri karanlığın içinde fısıltılar duymaya başlamışlardı derinden gelen fısıltılar.

Kazeru ışık küresini ileri doğru hareket ettirdi gücünü artırarak bir anlığına bütün boşluğu aydınlattı. Gözlerinin önünde bir yıldırım gibi bir anlığına büyük bir şehir gelmişti ışık küresi bu anlık aydınlatmanın ardından yok olmuştu. Şehrin en ürkütücü yanı, gözüken yapıların hepsinin kemikten olmasıydı.

Zifiri karanlığın içinde sarı parlak gözler belirmeye başlamıştı neredeyse boşluğun her tarafındalardı işte o an bu yer altı şehrinin sahipleriyle ilk kez göz göze gelmişlerdi...


Devam Edecek






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr