Bölüm 151
Not:'Birazcık gecikti çünkü lanet vizeler bana zaman bırakmadı :('
Parça 1
Gerçekten kazandım. Oldukça yorgun hissediyorum ama Reiko'nun yardımıyla kısa süre de kendimi toparladım. Yine de fiziksel olarak oldukça yorgun olduğum gerçeği değişmiyordu ama oldukça iyi hissediyorum. Kılıcımı sonunda tekrar hissedebilmeye başladım ama nedense benimle konuşmak istemiyor hmmmm onu sinirlendirecek bir yapmadım.
Olivya'la aramızda kısa bir konuşma geçti. Üzgün gözüküyordu ve beni tebrik etti aynı zamanda bir daha ki sefere kaybetmeyeceğini söyledi. Reiko bir nedenden ötürü bana karşı aşırı iyi davranıyordu evet normalde de iyi davranıyor ama bu sefer ki biraz fazlaydı sanırım epey endişelendi. Melia'ysa her zaman ki gibiydi. Bu arada Alya dövüş bittikten sonra ayrılmış aslında onunla biraz konuşmak istemiştim ama neyse en azından onunla iletişim kurmak için turnuva sırasında verdiği taşa sahibim yani sorun değil.
Riraru dövüş hakkında hiçbir şey söylemedi sanırım pek ilgisini çekmedi. Her zaman ki gibi saçlarımın arasında oturuyordu ve bir şey mırıldanıyordu. Olivya'ya Mei ile Mai dövüş sırasında bahsettikleri konuyu sordum ama bir şey bilmediğini söyledi. Bu durum gerçekten merak uyandırıcı yani Merry'den öncesi derken tam olarak hangi zamanı kastettiler. Sonuçta
Merry ile aramda sadece iki yaş fark var yani bu işleri daha da tuhaflaştırıyor. Diğer bir soru işareti beni nereden tanıyorlar yani onlar çok çok geçmişte yaşadılar beni tanımları neredeyse imkansız. İşte bu yüzden bütün oklar hiç tanımadığım ailemi işaret ediyor. Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Dövüş sırasında onun kanını taşıyorsun demeleri ailemi tanıyor oldukları anlamına geliyor ayrıca neden şimdi böyle bir şeyden bahsettiler?
Neden bu zamana kadar bir şey demediler?
Niçin beklediler?
Bunun hakkında düşünmek başımı ağrıtıyor geçmişe dair her şeyi hatırladığımı düşünüyordum ama eğer söyledikleri doğruysa hiçbir şey hatırlamıyorum.
Bir ağacın kalın dalları üzerinde oturup batan güneşi seyretmek oldukça iyi bir his ve bu sessizlik ruhuma iyi geliyor. Diğerleri Olivya'yla savaşırken berbat bir hale getirdiğimiz alanı büyüyle düzeltiyorlar.
'Bu kadar çok kafa yorman boşa'
Tanıdığım bir ses hemen yanı başımdan kulağıma fısıldadı. Evet bu sesin sahibi Aiko'ydu yani Melia'nın annesi. Oldukça şaşırdım ve bir süre konuşamadım.
'Hadi ama biliyorum beni gören her erkek küçük dilini yutuyor ama sen bunu yapmamalısın.' dedikten sonra cadı şapkasını çıkartıp bana taktı.
'Evet şimdi daha iyi oldu Yuu, biraz konuşalım.'
Şaşkınlığımı atıp konuşmaya başladım.
'Üzgünüm seni göreceğimi hiç düşünmemiştim.'
'Ahaha sorun değil tatlı çocuk. Şimdi senin kafanı bu kadar kurcalayan şeyin ne olduğunu biliyorum. Hayır aklını falan okumadım evet bunu söylemek için okudum ama ilk bildiklerimi aklını okuyarak öğrenmedim. Dövüşü izlerken her şeyi duydum. Bu arada oldukça eğlenceli bir mücadeleydi. Kazandığın için tebrikler ve şu en son attığın nara oldukça erkekçeydi.'
Aiko'yla konuşmak nedense beni tedirgin ediyor yani daha söylemeden ne diyeceğimi biliyor ve şu an bu düşündüklerimi de biliyor bu oldukça ürkütücü.
'Aiko ne konuşmak istiyorsun?'
'Evet şu konu, duyduğuma göre adaya gidiyorsun.'
'Evet'
'O adanın ve Vel'in hikayesini bilmiyorsun öyle değil mi?'
'Hikaye? Hayır bilmiyorum.'
'Anladım o zaman iyi dinle sana hikayeyi özet geçeceğim ve bilmek istemiyorum falan deme çünkü bu önemli bir hikaye.'
(...)
Su gibi akan zamanın sonunda bütün hikayeyi özet bir şekilde öğrenmiş oldum. Mavi cadı ve Vel'in hikayesini ama bir sorum vardı.
'Neden bunu bana şimdi anlattın?'
'Adaya gittiğinde anlayacaksın merak etme.'
'Vel'in bu yaşadığı epey zor olmuş olmalı yani muhtemelen gerçekten sevdiği tek kişi Aria'ydı.'
'Evet öyleydi Yuu ve son sözleri asla Aria'ya ulaşmadı ki işte en zor kısım bu.'
'Bu bir yana sana sormak istediğim bir şey var Aiko, Mei ile Mai bahsettiği konu hakkında bir şey biliyor musun?
'Hmmmm sana söyleyebileceğim bir şey bilmiyorum sadece sana söylememem gereken bir şeyler biliyorum yani cevabım evet ama hayır.'
'Tamam daha fazla duymak istemiyorum ama kabul etmeliyim o efsaneler de anlatılan cadılardan biri olduğuna hala inanamıyorum.'
'HA hah aha emin ol o zaman ki halimi görmek istemezdin oldukça tehlikeli biriydim ve en büyük hobim insanların zihinleriyle oynamaktı ve onları manipüle etmekti ama artık bunu yapmıyorum.'
'Anlıyorum peki o zaman eminim ki bu senin gerçek bedenin değil'
'HAHA Elbette değil seni zeki şey, artık gitme zamanım geldi görüşürüz Yuu'
'Gö---' Sözümü bitirmeden kafama taktığı şapkasıyla beraber kayboldu. Bu arada deminden beri Riraru oldukça sessiz, bir dakika Aiko geldiğinde cadı şapkasını onun üzerine kapadı umarım sinirlenmemiştir. Ellerimle onun kafamdan indirdim ve mışıl mışıl uyuyordu. Bu tuhaf zaten pek uykuya ihtiyacı olmayan biri neden şimdi uyudu ki? Onu dürterek uyandırdım. Küçük gözlerini yavaşça araladı ve sevimli elleriyle gözlerini ovuşturdu. Yavaşça kanatlarını açıp yükseldi ve aptalca suratıma bakıp konuşmaya başladı.
'Neden bana uyku büyüsü yaptın ayrıca senin büyün beni etkileyecek kadar güçlü olmamalı.'
'Hayır, böyle bir şey yapmadım.'
'Kesinlikle yaptın seni gördüm.'
Bir dakika sanırım neler döndüğünü anladım Aiko'nun işiydi ama neden böyle bir şey yaptı ki? Bir şekilde Riraru'yu ikna ettikten sonra onun cezalandırmasından kurtuldum. Muhtemelen o şapka da uykuda kaldığından emin olmak içindi, şimdi düşününce oldukça uzak mesafeden böyle şey yapabiliyor olması eğer ona yakın olsam kim bilir neler yapabilir. İllüzyon oldukça korkutucu bir büyü türü, ben de kullanabiliyorum ama sadece basit şeyler yapabiliyorum. Gerçekten de Mor Cadı olmanın hakkını veriyor.
Bu bir yana Aiko oldukça bilgi sahibi biri sanki her şeyi bilen biri gibi, ne düşündüğünü de anlamak çok zor Melia'nın beş versiyon üstü gibi bunlar bir yana istese hepimizi parmağında oynatabilir ki bunu şu an bile yapıp yapmadığını bilemiyorum ve bu oldukça korkutucu ama kılıcım yanımda olduğu sürece bu tarz bir şeyin kontrolüne gireceğimi sanmıyorum. Her ne kadar iyi biri gibi davransada onu tanımıyorum bu yüzden ona gerçek anlamda güvenmeyeceğim. Bu dünyada gerçekten güvenebileceğim kişiler yanımda olup bana güç veren kişiler onlardan başkası değil.
Her şey bir kenara bizi nasıl izliyor?
'Yuu Yuu'
'Efendim Riraru'
'Bana Riru Riru diye seslensene'
Nedenini sormayacağım başka bir anlaşılmaz konuşma yaşamak istemiyorum.
'Riru Riru'
'ha ha ha Kulağa güzel geliyor ama sanki söylemesi biraz zor gibi neyse beni her zaman ki gibi Riraru diye çağırabilirsin.'
'Peki'
Neden böyle bir konuşma yaptık anlamıyorum ama onunla konuşurken sıkıldığımı söyleyemem ayrıca bu tarz şeylere alıştım sayılır. Melia ve Riraru sayesinde artık garip konuşmalar konusunda oldukça iyiyim. Hahaha bir dakika neden böyle bir şey için gururlanıp güldüm. Hayır hayır bu iyi değil onlar gibi olmak istemiyorum bir dakika yoksa çoktan oldum mu? Olmadım sanırım ama olmak üzereyim.
'Tamamen bizden birisin'
Riraru beklemediğim bir şey söyleyerek beni şaşırttı. Ayrıca düşüncelerimi okuyabileceğini sanmıyorum o zaman nasıl?
'Riraru düşüncelerimi mi duydun?'
'Tabii ki hayır sadece mimiklerinden ne düşündüğünü söylemek zor değil en azından benim için.'
Mimiklerimden mi? Böyle bir yeteneği nasıl kazandı ki? Ağcın tepesinden inip kamp kurduğumuz alana doğru yöneldiğimde birinin bana doğru geldiğini hissettim. Büyüsü oldukça tanıdıktı muhtemelen Melia'ydı. Yanıma kadar geldikten sonra her zaman ki ifadesin, takınıp konuşmaya başladı.
'Sana bilmediğin bir şey söyleyeceğim ve sadece bir kere söyleyeceğim bu yüzden iyi dinle, Olivya benim gözümde asla yenilmeyecek biri ne ile karşılaşırsa karşılaşsın, kim ile karşılaşırsa karşılaşsın, ne kadar zor bir duruma düşerse düşsün her zaman havasını bozmadan kazanmasını bilen biri, benim için Olivya böyle biri ve bu bugün de değişmedi. Olivya bugün bir düşmana karşı kaybetmedi sadece rakibine karşı yenildi ama bu genel skoru eşitlemiyor yani 2-1 senden önde. Bu yüzden sakın gevşeme ve gelişmeye devam et. Ayrıca en son yaptığın patlama büyüsü oldukça gösterişliydi on üzerinden yedi buçuk veriyorum çalışmaya devam et.'
'Aahahahahah'
Birden kahkaha atmaya başladığım için doğal olarak Melia şaşırdı çok bekletmeden cevap verdim.
'Üzgünüm dalga geçmek için falan gülmedim sadece senden böyle ciddi şeyler duymaya alışık değilim bu yüzden birazcık komik geldi ama demek istediğini çok iyi anladım. Teşekkürler Melia'
'Teşekkür edecek bir şey söylemedim sadece kendimce kabul ettiğim gerçekleri söyledim. Ayrıca birkaç saattir ortalıkta yoktun ne yapıyordun?'
'Sadece dinleniyordum.'
Şüpheli gözlerle bana bakıp uzun bir 'hmmmmmmmmmmm' yaptıktan sonra 'neyse' diyip koluma girdi.
'Hadi gidelim.'
Yolda biraz daha konuşup kamp alanı döndük ve uyuduk. Sabah olduğunda elflerin diyarına doğru yola koyulduk ve oraya gitmeden önce yolumuzu azıcık uzatıp Riraru'yu kara ormana götürmeye karar verdim. Onlar yoluna devam edecek sadece ben ve Riraru ayrılacağız daha sonra ışınlanarak onları yakalayacağım.
Şu an geçirdiğimiz günler oldukça huzurlu ve güzel ama biliyorum ki bu sadece fırtınadan önce ki sessizlik...
Parça 2
Yola koyulduktan bir süre sonra verdikleri ilk arada Riraru'nun hatırlatması sayesinde Kazeru Gözcü'nün verdiği parşömeni hatırladı ve Riraru'yla beraber okumaya başladılar.
Ejderhalar
Meravir'de yaşamış olan en yaşlı ve en üstün türlerden biridir. Onları en üstünlerden biri yapan başlıca özellikler şöyledir;
Neredeyse büyü işlemez olan pulları, yıkıcı ve yaratıcı nefesleri, sonsuz yaşama sahip olmaları, üstün zekaları ve en önemlisi sonsuz büyü güçleridir. Ejderhaların birçok farklı türü vardır ve türlere göre şekillerinde değişimler olur. Biraz kibirli olmalarını saymazsak kötü değillerdir. Tabii ki bunlar bütün ejderhalar için geçerli değildir. Ejderhalar yemek ve dinlenme gibi ihtiyaçları yoktur sahip oldukları bütün gücü doğada ki saf büyü gücünden alırlar. Ejderhalar eskiden birçok yerde görülen bir türdü ama Ankalarla yaptıkları savaştan sonra geriye çok azı kaldı. Her şeye rağmen kuşkusuz Meravir'de ki en kudretli canlılar Ejderhalardır.
Ankalar
Sonsuz gençlik ve küllerinden doğma gibi eşsiz özelliklerle kutsanmış bir türdür. Eğer öldürücü bir darbe alırlarsa kendilerini yakıp kül ederler ve küllerinden yeniden doğarlar ama çok büyük bir güçle yok edilirlerse yeniden doğamazlar. Bir anka kuşu görmek bir ejderha görmekten daha zordur. Nerede yaşadıkları, nasıl yaşadıkları ve nasıl beslendikleri tamamen bir soru işaretidir. Haklarında bilinen çok az özellik vardır. Boyutları en fazla olgun bir ejderhanın yarısı kadardır. Vücutları kırmızı ve turuncumsu tüylerle kaplıdır. Savaşmaya istekli oldukları zaman bütün vücutları alev alır. Düşmanlarını yakan dostlarını koruyan bir alevdir. Ejderhalarla olan savaşları tamamen bir kibir savaşıdır. İki türde üstünlüğünü kanıtlamak istemiştir bu da savaşa sebep olmuştur.
Eski yazıtlarda bu savaş şöyle anlatılır;
'Kıyamet gibi bir sabahtı, gök yüzü kızıla boyanmıştı, bir yanda kudretli ejderhalar diğer yanda görkemli ankalar, savaştılar hem de haftalarca o kadar çok ejderha ve anka öldü ki savaştıkları yer düz bir ovayken savaşın sonunda bir dağ görünümü kazandı, cesetlerden oluşmuş bir dağ, Ejderha cesetlerinden'
İşte bu yüzdendir ki Anka kuşları ve Ejderhalar birbirlerine düşmanlardır ki bu doğdukları an zihinlerine kazınan bir düşmanlıktır...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..