Bölüm 163
Parça 1
İki eski arkadaş uzun sayılabilecek bir süre sonra tekrar beraberler ve ben mükemmel mi mükemmel, SSS seviye büyücü olan Aiko buna şahitlik ediyor. Ne kadar kalp ısıtıcı bir olay demek isterdim ama şu ana kadar bütün konuşma Vel'in Berlin'le dalga geçmesinden ibaret. Yahahaha benim için bir problem yok ki zaten eğlenmek için yanlarındayım. Gerçi toplantı bitince hemen portalı kullanıp adaya gelmeseydik daha iyiydi çünkü Yuuki Berlin'le konuşmak istiyordu ama yapacak bir şey yok şansına küssün. Düşünüyorum da belki ada hakkında ki gerçekleri toplantı da anlatsaydık iyi olabilirdi ama Yuuki bile bu konudan bahsetmediğine göre bir problem yok sanırım. Yoksa var mı? Olabilir mi ki? Olmaz olmaz. Sanırım.
'Hey Vel ada konusunu anlatsaydık daha iyi olmaz mıydı?'
Vel Berlin'le uğraşmayı bırakıp bana döndü.
'Tabii ki hayır bu sadece fazladan soruna neden olurdu. Sanırım.'
O da benle aynı, emin değil.
Berlin bir şey düşünüyor gibiydi, demek düşünebiliyor ilginç. Ben onun vur kır parçala tarzında biri olduğuna eminim.
Düşünmeyi bırakıp ortaya konuştu.
'O veledin güçleneceğini biliyordum ama sanki birazcık hızlı güçlenmiş gibi.'
Vel cevap verdi.
'Emin ol geç bile kaldı ve şu an ki gücü hayatta kalması için yeterli bile değil daha fazla güçlenmeli'
Berlin kafasıyla onayladı ve cevap verdi.
'Yeterli gözükmese bile bir şekilde hayatta kalacaktır her zaman seviyesinin çok üstün de kişilerle karşılaşıp duruyor bu yüzden nasıl hayatta kalınacağını öğrendi ayrıca onu kısa bir süre eğitmişte olsam onu ben eğittim yani bir sıkıntı yaşamayacaktır.'
Bahsettikleri kişi ne kadar acınası ve ne kadar zayıf olduğunun farkında olsa kendine lanet ederdi. Hiçbir şey bilmeden konuşan bu ikisi benim bildiklerimi bilse böyle rahat konuşamazlardı. Kızılın güçlerini nasıl kaybettiğini bilseler veya en azından o zamanları görmüş olsalar böyle konuşamazlardı ama bunların hepsi geçmişte kaldı her şeyle beraber. Bir daha o zaman ki hali gibi olamayacak ama en azından şu an hayatta ve bu şekilde kalmasını istiyorum.
O akıllı perinin fark ettiği tarih de ki boşlukta olanları bilen çok az kişi var. Diğer cadılar dışında bilen olduğunu sanmıyorum yani şu an ki durumda bu dünya da bunu bilen iki kişi var demek kızıl ve ben, hayır bir dakika aslında bir kişi daha olabilir ama onun yaşayıp yaşamadığından emin değilim. Muhtemelen ölmüştür diyeceğim ama sanki böyle dersem kesinlikle bir yerden çıkacakmış gibi hissediyorum yani yaşıyordur diyeceğim. Hahaha ters psikolojiyle bu durumu alt edeceğim ama bir dakika ya ters psikolojiyle alt edilen bensem o zaman öldüğünü düşünmeliyim ama ya bu da ters psikolojiyse, olamaz sonsuz bir döngüye girdim.
Bundan çıkacak bir yol göremiyorum.
Ah her neyse hayattaysa bana bir zararı dokunmaz sanırım, evet kesinlikle dokunmaz sonuçta onunla oldukça iyi geçiniyordum ama onu sinirlendirecek ufak bir şey yapmış olabilirim ama bu gerekliydi. Ne olursa olsun umarım ortaya çıkmaz çünkü Meravir'de SSS seviyenin bile üstünde bir gücü durdurabilecek bir güç yok bir dakika ben varım ama benim işim diğerleri gibi ön planda olup savaşmak değil.
Arka planda kalıp bir şeyler yapmak benim en iyi olduğum şey sonuçta.
Yuuki gibi bütün dikkati üzerime çekemem ya da Melia gibi bir an da bir şeyleri yok edemem.
Benim gücüm arka planda daha çok iş yapacak cinsten.
Yine de ne olursa olsun her şeyin sonunda hayatta kalmaya devam edeceğim her zaman yaptığım gibi.
Yine herkesi kaybetsem bile,
Yine başarısız olsam bile,
Utanmadan,
Üzülmeden,
Ağlamadan,
Öfkelenmeden,
Yüzüm de koca bir gülümsemeyle yaşamaya devam edeceğim,
Hiçbir şey olmamış gibi,
Hiçbir şey kaybetmemiş gibi,
Devam edebilirim öyle değil mi?
Söylesene Gri bu ne zaman son bulacak?
...
Cevap ver!!!!
...
Evet doğru cevap veremezsin boşuna bekliyorum.
Zihnimde ki çığlıkları saymazsak sessizce bekliyordum ve güneşin çürümesini izliyordum.
Görüşüm bulanıklaşmaya başladı ve etrafta ki renkler birbirlerine karışmaya başladı.
Tıpkı bir ressamın boyaları birbiriyle karıştırması gibiydi.
Nazik ve ne yaptığını bilircesine idi.
Sonraysa zihnim de tanıdık bir ses yankılandı.
'Hala bir şekilde delirmiş yanınla akıllı yanını dengeli tutmayı beceriyorsun öyle değil mi?'
'Sen'
'Bu kadar şaşırma sadece yardım çığlıkların bana kadar geldi ve seni böyle görmeyi sevmediğimden bir sesleneyim dedim.'
Anlam veremiyorum. Nasıl? Anlamıyorum. Ben şaşkınlığımla boğuşurken o konuşmaya devam etti.
'Senin kadar ben de çaresizim yapacak bir şey yok. Her zaman böyle olmadı mı? Her zaman. Yine de yaptığın bunca şeyi bugün de her şeyi kaybetmek için yapmadın öyle değil mi? Sadece bir kişiyi kurtarmak için geçmişi yok eden sen, sadece bir kişiyi kurtarmak için bir değil binlerce insanı aynı an da öldürecek deliliği taşımıyor musun? Kendini illüzyonlarla sakinleştirip yaşamaya devam ediyorsun. Söylesene en son ne zaman uyudun? Yüz yıl önce? İki yüz önce? Hatırlamıyorsun öyle değil mi? Her neyse bu konuşma bir illüzyon değil bundan emin olabilirsin, yani ben çok sıkıştığın da kafan da yarattıklarından biri değilim.'
Zihnim bulanıklaşmaya başladı. Evet bu kesinlikle gerçek ama şu an kayboluyor.
'Bay bay Aiko umarım kendin için yarattığın bu cehennemden bir gün kurtulabilirsin ama çok ümitlenme.'
Hahahahahahahahahahaahahahahahahahahahahahahahahhahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahhahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahhahahaahhahahahahaahhahahahahahahahahahahahaahahahahahahahahahahahah...
Parça 2
Hmmm sonunda bu karlı mekana Felina'yla beraber geri döndüm açıkçası bir süre burada takılmak istiyorum gerçi Melia'lara dönerim dedim ama bir ara haber veririm. Felina'yı evine bıraktıktan sonra herkesin benden nefret ettiği şehirde turlamaya çıkmanın nedense iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum belki eğlenceli bir şeyler olur.
Kimsenin bakışlarını umursamadan şehri gezerken tanıdık birinin sesini duydum.
'Hoş geldin dostum'
Arkamı dönmeden cevap verdim.
'Merhaba en güçlü beşinci kişi'
'Hey geçen sefer sana adımı söyledim.'
'hahaha sakin ol Wisst elbette hatırlıyorum. Dostum.'
Kurt adam Wisst'le beraber şehri turlarken garip bir baskı bedenimi sarmaya başladı.
Aynı şeyi kılıcım da hissetti ki zihnim de sesi yankılandı.
'Dikkatli ol.'
Yürümeyi bırakıp etrafı kesmeye başladım Wisst'de bir şeylerin ters olduğunu anlamış gibiydi. Tam ona bir şey söylemek üzereyken suratına yediği yumrukla geri uçtuğunu gördüm. Tepki verecek zamanım olmadan bende daha kim olduğunu göremediğim birinden karnımın ortasına bir yumruk yedim ve hemen ardından kafama bir tekme yiyip bir kenara uçtum.
Neler olduğunu bilmiyorum ama hızlıca kendimi toparlayıp kafamı kaldırdığım da biriyle burun buruna geldim. Kan kırmızısı gözleriyle attığı bakış beni delip geçiyordu.
Korktum.
Duraksadım, hareket edemedim.
Şu ana kadar karşılaştığım herkezden farklıydı, bana baskı kuran büyü ya da onun inanılmaz üstünlüğü değildi bana bu dünya kadar baskıyı veren şey sadece onun gözlerinin içine bakmaktı, her saniye biraz daha gözleri tarafından öldürülüyor gibiyim. Yutkundum ve bekliyordum ne olacağını görmeyi bekliyordum. Wisst kurt adam formunda o şeye saldırdı ve o şey ters taklayla geri çekildi.
İşte o zaman onun ne olduğunu görebildim.
Melia'nın ki gibi kısa saçları vardı ama Melia'nın güzel kahverengi saçları yerine onunkiler haşin bir griydi. Gözleri gibi koyu bir renkti. Boyu yaklaşık benim kadardı ve narin bir bedeni vardı. Vahşi duruşunun altında saklanan güzelliği görebiliyordum ama daha önemlisi bu vahşiliğin altında saklanan birini öldürme isteğini hissedebiliyorum.
Berlin'inkinden tamamen farklıydı yoksa benzerler mi? Emin değilim.
Wisst bağırmaya başladı.
'Seni manyak ne yapıyorsun?'
Kan kırmızısı gözlerini Wisst'e çevirip cevap verdi.
'Uzun bir süredir ortalıkta yoktum ve geleli çok olmadı neler olup bittiğini kraliçeden öğrendim ve bütün o yıkımı yaratan adamın nasıl biri olduğunu görmek istedim ama sanırım karıştırdım çünkü bu korkağın teki.'
Wisst adeta benim yerime öfkelendi.
'Kapa çeneni hiçbir şey görmemiş senin gibi biri onun hakkında böyle konuşamaz.'
'Hmmm demek öyle o zaman göster bana beşinci'
'Göstereceğim birinci.'
Wisst bütün gücüyle saldırmaya başladı ama saldırıları ona vuracak kadar hızlı değildi, birinci dediği kişi sadece birkaç yumruk isabet ettirdi ama sadece bu kadarıyla bile bir domino taşı sürüsü gibi ard arda kırılan kemik sesleri ritmik bir müzik gibiydi.
Wisst ağzından kanlar öksürerek yere çöktü. O kişi önüne kadar geldi ve küçümseyici bir ifade takınıp konuşmaya başladı.
'Hepsi bu mu?'
Sözlerinden sonra ona tekrar vurmak için yumruğunu bir çekiç gibi indirdi.
Daha fazla izleyemeyeceğim için harekete geçtim.
Işınlanıp Wisst'i kurtardım ve onunla beraber geri çekildim. Wisst bir kenara bırakıp pelerinimi çıkardım.
'Sana birinci demek sıkıcı ismin ne?'
Gülümsedi.
'Ay'
'Anladım. Peki o zaman şimdi yaptıklarını sana geri ödeyeceğim tabii ki sizin tarzınız da yani büyü konusun da endişelenme sadece fizik gücümü arttırmak için kullanacağım tabi gerekirse.'
'Hahahah ilginçsin velet'
Gücümü toplayıp üzerine atıldım, o hızlı yumruklarından birini benim saldırımdan sıyrılırken karnıma savurdu. Ben de aynı çeviklikte bundan kaçındım ve kafasını hedefleyen bir tekme savurdum, eğilip kaçındıktan sonra yerden bir tekme atarak ayağıma saldırdı. Ben de zıpladım ama zıpladığım an vahşi bir şekilde gülümseyip üzerime zıpladı ve karnıma geçirdiği yumrukla beni savurdu. Bir yarı-insan bile olsa benden hızlı olduğunu düşünmemiştim. Karga formuna geçersem büyük ihtimalle kazanabilirim çünkü aramız da ki fark çok küçük.
Bu yüzden mod değiştirme zamanı.
Bedenimi saran büyüyle artan fiziksel gücümü sakince izliyordu Ay denilen kişi.
'Demek bahsettiğin şey buydu, güzel.'
Bir şey demeden saldırıya geçtim. Suratını hedefleyen bir yumruk savurdum, bu kez vuracağım.
Yumruğumu eliyle durdurdu. O narin gözüken kolları sanki hiç güçlü değilmişcesine yumruğumu durdurdu. Küçük bir çocuğun bir yetişkine yumruğunu savurduğun da olacak sonuçla şimdi ki sonuç aynıydı. Hızlıca geri çekildim ama o beklemeden üzerime geldi ve garip bir şekilde benden daha hızlı hareket ediyordu.
Seri ve sert yumrukları sağnak yağmur gibi üzerime çöküyordu. Bir açıklık bulup karşılık vermek istedim ama buna izin vermiyordu. Çok hızlı, aslında aramızda ki fark hiç açılmamış gibi yani ben karga haline geçmeden önce de aramızda ki fark buydu.
Kısacası kendini tutuyordu ve hala tam gücünü kullanmıyor sonuçta dönüşmedi bile. Aldığım ağır darbeler sonucu yıkılmam için beni bıraktı ama yıkılmayacağım. Zor da olsa dengemi sağladım.
Gülümsedi.
'İnsan tüm o havandan sonra tüm yapabildiğin bu mu? Bu güçle mi anlatılanları yaptın güldürme beni. Her şeye rağmen bir yarı-insan gibi savaştığın için sana saygı duyuyorum korkunç bir şekilde ezilmene rağmen ne kılıcına ne de gerçek anlam da büyü gücünü kullandın.'
Garip biri.
'Bir savaş geliyor ve nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum ve onların lideri büyü emen bir manyak yani büyünün işe yaramayacağı zamanlar olacak bu yüzden sadece büyücülüğüme güvenemem. Bir süre önce Felina'yla dövüştüm ve ona karşı da ezici bir şekilde yenildim. O zaman iyice farkına vardım, son zamanlar da yaptığım tek şey büyümü eğitmekti, bedenimi tamamen ihmal ettim.'
'Anlıyorum güzel bir düşünce peki o zaman seni kendinden geçinceye kadar döveceğim.'
'Dene bakalım.'
Böyle desem de durumum pek iç açıcı değil. Neyse.
Sağ yumruğunu sıkarak üzerime koşmaya başladı ve tamamen açık veriyor.
Neden?
Bir dakika anladım, tüm gücünle gel bana diyor. Yarı insanlar saf güç çarpışmalarını seviyor.
Peki öyle olsun.
Onun yaptığı gibi sağ yumruğumu sıkıp koştum ve bütün gücümle yumruğumu savurdum.
İkimizin yumruğu çarpıştığı an sağ kolumun parmaklarından başlayan bir acı omzuma kadar yayıldı.
Suratıma sıçrayan kan, her tarafı delinmiş gibi gözüken kolumdan geliyordu.
Kolum adeta içten patladı.
Neyse ki hızlı iyile----
..............
'Yine yenildin neden bu kadar çok yeniliyorsun?'
Nerede olduğumu bilmiyorum ya da kimin benle konuştuğunu tek hissettiğim hiçliğin ortasında olduğum.
'Cevap versene neden sürekli yeniliyorsun? Sen güçlü değil misin?'
Ben güçlüyüm ama sürekli kazanacak kadar değil. Bu bulunduğum hiçlikte yankılanan sesine karşılık vermek istiyorum ama hiç gücüm yok.
'Söylesene kimsin sen? Yuuki mi? Yuuma mı? Hangisi sensin?'
Ben kim miyim? Ben Yuuki'yim, sonuçta Yuuma sadece bana sonradan verilen bir isim. Yani evet ben Yuuki Persovil'im hayır hayır hayır hayır eğer ben oysam neden Merry koruyamadım. Yuuki öldü evet öldü ben Kazeru Yuuma'yım.
'Demek kendinden hala kaçıyorsun. Seni küçük korkak karga verdiğin sözü bile tutamadın.'
Sus sus sus sus sus sus, söz mü? Ben bütün sözlerimi tuttum Kazeru Yuuma olarak hepsini tuttum.
'Hayır tutmadın o köyde ki olayı unuttun mu? Küçük bir çocuk senden yardım istemişti, kız kardeşini ve annesini kurtarman için ama beceremedin. Yani Yuuki ve Yuuma arasında bir fark yok.'
Ben Yuuki'yim yani ya da Yuuma yani bir fark yok ikisi de başarısız.
'Sen Yuuki'sin Yuuma sadece Yuuki'nin bir gölgesi kendini kabul et.'
Ben Yuuki'yim.
'Evet sen Yuuki'sin yani benim abim'
Parça 3
'AY biraz fazla ileri gittin sanki '
'Aslında amacım bu değildi ama o parlayan yeşil gözleri ve bir yarı-insan gibi karşılık vermesi beni heyecanlandırdı. Yine de o da sizin gibi daha çok yolu var genç kraliçe.'
'Hahhah haklısın onun da benim de gideceğimiz daha çok yol var.'
'Bu arada kraliçem bu kişiyi bir süre ödünç alabilir miyim?'
'Evet ama neden?'
'Senin onu buraya getirme amacınla aynı yani bu işi bana bırak'
HoHo nasıl fark ettiğine dair en ufak bir fikrim yok ama bunu istiyorsa çok iyi olur sonuçta benim şu an ki halimden daha güçlü hem de diğer yarı-insanların aksine insanların tarafında çok fazla zaman geçirdi.
'Peki öyle olsun ona iyi bak. Ben gidip biraz dinleneceğim.'
Ben de dinlendikten sonra biraz çalışmalıyım madem hedeflerinden biri biziz buraya gelmeye cesaret eden herkesi ezerek neye bulaştıklarını göstermeliyim.
Parça 4 Kazeru Yuuma
Uzun bir süredir kendimden geçtiğimi hatırlamıyorum ama ne kadar güçlensem de yine kendimden geçtim ve tuhaf bir rüya gördüm. Daha doğrusu umarım rüyadır. Gözlerimi açıp beni karşılayan sığ tavana baktım. Daire şeklinde olması dışında bir özelliği yoktu. Gri ve soluk rengi sıkıcı bir hava katıyordu ve ben bunlara bakarken kılıcımın sesi zihnim de yankılanmaya başladı.
''Günaydın efendim''
'Günaydın'
Doğrulup bulunduğum odaya bakarken odanın da tavan gibi sığ olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bir tane dolap, benim yattığım yatak ve birkaç sandalye vardı. Ama bir dakika işin tuhaf yanı sandalye de oturan kızıl saçlı küçük kızdı. Yere baktığı için yüzünü seçemiyorum ama iç güdülerim bana cevabı veriyordu.
'MERRY?'
Kafasını kaldırıp bana baktı ve şeytani bir gülümsemesi vardı.
Hiçbir şey söylemeden sadece tüylerimi ürpertecek bir şekilde bana bakıyordu..
Sanırım kafayı yiyorum.
'Haklısın benim akıllı efendim. Deliriyorsun.'
'Yani demek istediğin sana bağlı o aptal ruhlara baktığım için lanetlendim gibi bir şey mi?'
'Hahaah aklımı okuyorsun benim akıl okuyucu efendim.'
'Keşke okuyabilseydim.'
'Ben seninkini okuyabiliyorum bu yüzden durumu açıklayayım. Sana daha önce söylemiştim bazı kullanıcılarım baskıyı kaldıramayıp delirmişlerdi gibi bir şey hatırladın mı?'
'Evet'
'Senin durumun da ise aslında yanlış bir şey yapmadın ama bana zincirlerle bağlanmış olan bu ruhlar seni de aralarına katmak istiyorlar çünkü sen de onlarla aynı kaderi paylaşmazsan adil olmaz diye düşünüyorlar.'
'Kıskançlık, Nefret ve Öfke tabi senin bana karşı iyi olman da bir etken sanırım.'
'Haha olabilir.'
'Peki ne yapmalıyım?'
'Hiçbir şey yapamazsın benden kurtulmaktan başka. Beni bırakırsan birkaç haftaya tamamen düzelirsin'
'Seni bırakmayacağım ama delirmeye niyetim de yok. Bırakalım denesinler.'
'Peki efendim seni izliyor olacağım her zaman ki gibi.'
Evet tek yapmam gereken şu sandalye de oturan şeye bakmamam ama şu an orada değil belki de gitmiştir.
Yataktan kalmak için döndüğüm de onun kızıl gözleriyle göz göze geldim.
'Abi iyileşmiş gibisin'
Korkunç bakışları birkaç saniye sürdükten sonra geri çekildi ve ben de kalktım.
'Evet iyileştim.'
Bu sırada odanın kapısı açıldı ve beni kendimden geçiren kişi yani Ay odaya girdi.
'Kiminle konuşuyorsun? Kafanı falan mı çarptın?'
O neden burada hem burası kimin evi? Onun mu acaba?
'İyiyim iyiyim ama bir açıklama yapsan güzel olur.'
'Basitçe bir süre boyunca benim hizmetimdesin kraliçeden izin aldım.'
Ne saçmalıyor bu?
'Ne demek istiyorsun?'
'Kraliçeden kısa bir süre önce duyduğuma göre ahh bu arada iki gündür yatıyorsun, duyduğum şey senin yarı-insanların savaş tarzını sevdiğin ve onlar gibi olmak istediğin hatta kraliçe daha önce seni eğitmiş ama ayrılmanızdan sonra hiç gelişmemişsin. Sadece büyüye odaklanıp içinde ki savaşçıyı durdurmuşsun. Ben de istersen seni Azul gibi büyücülerin korkması gereken birine karşı büyü kullanmadan savaşabilecek hala getirmek istiyorum.'
Basitçe benim çıkarıma olacak bir şey haha güzel.
'Kabul ediyorum.'
'Kararlılıkla parlayan yeşil gözlerin bana turnuvada ki yarı final maçını hatırlatıyor. Alya denen büyücüyü yenmek istediğin zaman da bu şekilde bakıyordun.'
Yani bu psikopat turnuvayı izlemiş ama bu tuhaf neyse bunun cevabını sonra alabilirim. Bu bir yana şu an büyü kullanmıyorum yani gözlerim yeşil olmamalı.
'Aynan var mı?'
Giydiği uzun koyu kahve kürkün içinden küçük bir ayna çıkarıp bana fırlattı. Tuhaf bir şekilde kalın giyiniyor, yarı insanlar kolay kolay üşümediğini düşünüyordum.
Neyse aynaya baktım ve gerçekten de gözlerimin rengi yeşildi.
Peki neden?
Normal de kahverengi gözlüydüm nasıl yeşile döndü?
Ay ne olduğunu anlamak için bana bakarken Merry konuşmaya başladı.
'Neden şaşırdın ki? Gözlerin her zaman yeşildi.'
Aynı kılıcımla konuştuğum gibi ona da zihnimden cevap verdim Ay duymasa daha iyi sonuçta.
'Hayır eskiden kahverengiydi.'
Merry yine ürpertici bir şekilde gülümsedi ve cevap verdi.
'Eskiden mi? Hayır her zaman yeşildi.'
'Hayır değildi.'
'Evet yeşildi abi hatırlamıyor musun?'
'Yeşil olmadığını biliyorum boşuna uğraşma.'
Merry yanıma yaklaştı ve cevap verdi.
'Gerçekten biliyor musun? Kim olduğunu y ada ne olduğunu? İkiz ejderhaların bahsettiği konuyu bilmiyordun bile. Gerçekten kendin hakkında bir şey bildiğini mi düşünüyorsun? Ya hatırladığın her şey sadece illüzyondan ibaretse ya bildiğini sandığın her şey yanlışsa, he ne dersin abi?'
Duraksadım çünkü kafamı bir an da allak bullak etti. Yeter bu kadar.
'Kapa çeneni'
'Ya hahaha Ya haha Ya ha'
Sadece benim duyabildiğim kahkahası zihnim de yankılanırken farkında olmadan elimde ki aynayı parçaladım. Elimden damlayan kanlar eskimiş tahtanın üzerine damlayıp hoş bir ses çıkartıyordu.
Ay şaşkın bir şekilde bana bakıyordu ona döndüm.
'Aynan için üzgünüm'
'Önemli değil hadi dışarı çıkıp biraz hava alalım.'
Sözlerinden sonra eskimiş tahta kapının açılırken çıkardığı gıcırtılar eşliğinde yürümeye başladı.
Ben de hızlı bir şekilde onu takip ettim. Merry arkamdan el sallayarak konuşmaya başladı.
'Görüşürüz abi'
Ahaha gerçekten ayvayı yedim...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..