Bölüm 190
Vinilia pusulayı incelerken diğerleri de başına toplanıp izlemeye başladılar.
'Hmmmm Reiko sola doğru 10-15 metre gider misin?'
Reiko meraklı bir suratla kafasını iki kere sallayıp dediği gibi yaptı. Vinilia diğerlerine pusulayı gösterdiğin de pusula birkaç saniye Reiko'yu gösterdikten sonra birkaç saniye de Melia'yı gösteriyordu.
'Yani bunun anlamı aradıkları sizdiniz. Peki ama neden siz ikiniz?'
Reiko yanlarına geri döndükten sonra diğerleri düşünürken cevap verdi.
'Ortak bir noktamız olmalı'
Melia mırıldanmaya başladı.
'Ortak nokta hmmmmmmmm birçok ortak noktamız ama en barizi'
Sözüne devam etmeden önce Kazeru'ya baktıktan sonra Reiko'ya döndü ve Reiko'yla aynı an da cevap verdiler.
'Gri cadının eşyaları' ikisi de aynı cevaba kolaylıkla ulaşmıştı.
Melia kafasında ki şapkayı çıkartıp elinde çevirmeye başladı.
'Kısa bir süre önce Reiko bunu bana verdi eğer vermeseydi pusula muhtemelen sadece onu gösterecekti.'
Melia şapkayı Reiko'nun kafasına taktı ve hemen ardından ondan 13 metre kadar uzaklaştı. Diğerleri merakla pusulaya baktı ve pusula Reiko'yu gösteriyordu ve bu değişmiyordu.
Vinilia heyecanla bağırdı.
'Birinci gizem çözüldü!!!'
Diğerleri bu ani tepkiden biraz şaşırmışlardı ama pek aldırış etmeyen Kazeru cevap verdi.
'Peki neden onları istiyorlar? Sadece bu da değil Olivya'nın ikiz kılıçlarını da istiyorlar.'
Melia yanlarına geldikten sonra cevap verdi.
'Ve benim büyük annemden yadigar olan kolyemi de aldılar. O da bir Siyah Merasim parçasıydı. Olivya'nın kılıçları da öyle ama gri cadının eşyaları tamamen farklı bir mesele'
Vinilia iç çekip cevap verdi.
'Bilmediğimiz çok fazla konu var ve bir cevap bulduğumuz da ortaya daha fazla soru çıkıyor. Cevaplar soruları, sorular cevapları getiriyor yani sonsuz bir döngü gibi.'
Vinilia tekrar pusulaya bakıp gözlerini kapadı. Bir süre öylece durduktan sonra gözlerini açtı ve diğerlerine baktı.
'Kazeru yakala'
Kazeru pusulayı hava da yakalayıp meraklı bir şekilde önce pusulaya sonra Vinilia'ya baktı.
'Sadece gözlerini kapatıp pusulaya odaklan'
Kazeru dediği gibi yaptı. Pusulanın içinden yükselen zayıf bir büyü hissetmeye başladı ve bu büyü bir ip şeklini alıp üçe ayrılıp farklı yönlere doğru gidiyordu. Kazeru yavaşça gözlerini açtı.
'Demek böyle işliyor.'
Vinilia gülümsedi.
'Evet ama nasıl değiştireceğimiz konusunda bir şeyler denedim ama başarılı olamadım. Senin bir fikrin var mı?'
Melia ve Reiko ne olduğunu bilmedikleri için şaşkınca olan biteni dinliyordu. Bu sırada Kazeru cevap verdi.
'Açıkçası nasıl çalıştığını çözemediğimiz sürece bir şey yapamayız ve bunu yol da düşünmek daha iyi olacaktır.'
Kazeru pusulayı cebine atıp diğerlerine döndü.
'Olivya'nın yanına gitmeliyiz.'
Melia Reiko'ya taktığı şapkayı geri alırken cevap verdi.
'Felina daha yakında önce onu alsak daha iyi olmaz mı?'
'Felina'nın ve diğer yarı insanların dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum ayrıca Felina'yı şu an ki haliyle bir savaşa sokmak akıllıca olmaz. Doğru kararlar verebilecek durumda olduğunu düşünmüyorum.'
Melia ağır adımlarla Kazeru'ya yaklaştı. Alışıla gelmişin dışında duygusuz ve soğuk bir ifade takınıyordu.
'Korkuyor musun?'
Kazeru'nun yeşil gözleri parladı.
'Söylediğim gibi'
Kazeru bakışlarını kaçırdığın da Melia baş ucuna kadar geldi tek eliyle Kazeru'nun suratını kendine çevirdi ve kızıl gözlerini Kazeru'nun yeşil gözlerine dikti.
'Senin aklından geçenleri bilmek için akıl okumama gerek yok Yuu, keşke yapabilseydim ama maalesef annemin aksine o tarz büyülerde hiçbir kabiliyetim yok. Korktuğunu ve neden korktuğunu anlamak zor değil ama eğer o orada yalnızken başına bir şey gelirse ne yapacaksın?'
'Oraya çoktan saldırdılar ve orada ki bütün düşmanı temizledik.'
Melia Kazeru'nun kulağına yaklaştı ve fısıldadı.
'Geleceği gören kişinin ne dediğini hatırlıyorsun öyle değil mi?'
Sözlerinden sonra başını yavaşça geri çekti.
'Ne öneriyorsun?'
Melia bir iki adım geri çekilip masumca gülümsedi.
'Tabii ki bir arada olmalıyız bu şekilde hayatta kalma şansımız daha yüksek olacak. Ayrıca karar verme konusunda Felina'nın hata yapacağını söyledin ama karmaşık duyguların yüzünden hata yapan sensin.'
Kazeru bir iç çekip kaybettiğini kabul etti. Melia haklıydı. İçinde ki birilerini kaybetme korkusu doğru karar almasına engel oluyordu. Ayrıca içten içe bir konudan emin oldu. Melia kesinlikle Aiko'nun kızı evet onun gibi büyüler yapamıyor ama sahip olduğu manipülasyon yeteneğinin annesinden aşağı kalır yanı yok. Diğerleri hazırlanırken Kazeru eline bir taş alıp yere orta büyülükte bir çember çizip kenarlarına bir şeyler yazmaya başladı bu sırada Reiko meraklı bir şekilde yanına geldi.
'Yuu ne yapıyorsun?'
'Işınlanacağız ama ondan önce küçük bir deney yapacağım. Ayrıca ışınlanmaktan kastım normalden daha farklı ve biraz süre alıyor ama daha hızlı olacağı kesin. Diğerlerine de söylemelisin'
'Peki'
Reiko arkasını döndüğünde sırtındaki asa Kazeru'nun dikkatini çekti.
'Reiko asayı verir misin?'
'Tabii ki'
Reiko asayı verdikten sonra diğerlerinin yanına dönüp durumu anlattı. Kazeru asayı eline alıp incelemeye başladı. Ağaçtan yapılma bir asaydı. İlk başta düz bir asa gibiydi ama inceledikçe üzerine işlenmiş semboller ortaya çıkmaya başladı. Büyüyle işlendikleri belliydi. Kazeru hiçbirinden bir anlam çıkaramıyordu daha önce görmediği garip sembollerdi Vinilia sessizce yaklaşıp. Kazeru'nun arkasından yavaşça kafasını uzattı ve kulağının yanında konuşmaya başladı.
'Runik dil'
Kazeri bir anlık irkildi ama kısa sürede sakinliğini geri alıp cevap verdi.
'Okuyabilir misin?'
'Haha tabii ki hayır. Runik dil büyülü bir dildir.'
'Yani'
'Yanisi Kazeru Yuuma tek bir harfi okumak bile bir şey gerçekleşmesine neden olur. Tanrıların dili olarak da bilinir. Bunu okuyabilen biri kaldığını sanmıyorum ayrıca okumayı öğrensek bile etkilerinden dolayı kolaylık öleceğimiz için hiçbir faydası olmaz.'
Kazeru kılıcını çıkarıp incelemeye başladı. Hafızası onu yanıltmamıştı kendi kılıcının üzerinde de bu runik dil kazınmıştı. Vinilia birkaç adım geri çekilip Kazeru'yu izlemeye başladı. Kazeru kılıcını kınına koydu ve bir kez daha asaya baktı. Asanın baş ucunda ışıltısını kaybetmiş siyah bir kristal vardı. Mat bir siyahtı bu. Boşta ki eliyle kristale dokundu. Soğuk evet tek hissettiği buydu. Bir büyü veya farklı bir şey hissetmiyordu. Kazeru gözlerini Vinilia çevirdi.
'Gri cadı gerçekten kötü biri miydi?'
Vinilia şaşırdı ama cevap vermesi uzun sürmedi.
'Bilmiyorum. Onun zamanında yaşamadım ve onun zamanında yaşayanların da neredeyse hepsi öldü. Sonuçta yüzyıllar öncesinden bahsediyoruz ama şimdi düşününce yüzyıllardır koruyucu olarak görülen avcıların aslında düşündüğümüzden çok daha farklı olmaları aklıma şu soruyu getiriyor. Gri cadı da düşündüğümüzden farklı mı? Onun için söylenenlerden biri bütün Meravir'i ele geçirmek istediği ama bu durum farklı bir şekilde söylenirse farklı anlamlar çıkarmamız çok normal olur. Ele geçirmek yerine liderlik etmek istiyor dersek sence çok daha olumlu bir cümle olmaz mı? Geçmişten bugüne aktarılan her şeyi nedense sorgulamadan kabul ediyoruz ama bu doğru bir tutum değil. Açıkçası neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorum. Neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmiyorum. Ya çok aydınlık olsun isteyenler var ya da çok karanlık olsun isteyenler ama en ideali gri olması değil mi?'
Kazeru biraz düşündü ve cevap verdi.
'Bilmiyorum.'
Vinilia nazikçe elini omzuna uzattı ve gülümsedi.
'Açıkçası bir süre önce Aiko yanıma gelip gri cadıyı serbest bırakmamız gerektiğini söyledi. Bir savaşın geldiğini ve ona ihtiyacımız olduğunu söyleyip durdu ama asla ona katılmadım. Ne avcılardan ne de cadılardan bir iyilik umdum ama şu an ne yapmam gerektiğini bilmiyorum binlerce canlı göz açıp kapayana kadar öldü. Bizse kendi aramızda ki çatışmalarla meşgulüz. Kazeru şunu unutma kazanmak için savaşmıyoruz savaşı çoktan kaybettik. Yaşamak için savaşıyoruz.'
'Yaşamak için savaşmak demek bunu çok uzun zamandır yapıyorum. Benim için bir şey değişmedi ve bu konu da oldukça tecrübeliyim.'
Vinilia gülümseyip cevap verdi.
'Peki o zaman sanırım çember hazır ne yaptığını tam bilmesem de ışınla bizi.'
Kazeru diğerlerine de çemberin içine aldıktan sonra odaklandı daha önce yaptığı gibi ışınlanmayı kullanacaktı her ne kadar öncesi gibi savaşta kullanamasa da böyle saldırı olmayan anlarda odağı bozulmadığı sürece kullanabilirdi. Kazeru'nun çizdiği çember ışıldamaya başladı. Kazeru bunu çizmekte ki amacı basitti, görselleştirmeyi kolaylaştırıp işlem sürecini hızlandırma. Tam bu sırada bir ses Kazeru hariç hepsinin dikkatini çekti. Kazeru ise büyüyle meşgul olduğu için bir nevi dışarıya kendini kapadı.
'Ya ho'
Gök yüzünden aşağı Melia'lara bakan kızıl gözler daha bir şey diyemeden bu kişinin ismi Melia'nın ağzından kaçı verdi.
'Melri kızıl cadı'
Melia irkilmişti. Vinilia bile kızıl cadı ismini duyunca kaskatı kesildi sadece Reiko normal durumdaydı.
Melri konuşmaya devam etti.
'Ahh ne kadar zaman geçti yüzyıllar öyle değil mi? Sonunda tekrar seni bulabildim.'
Gözleri Kazeru'ya odaklanmıştı ama Kazeru umursamadan sadece ışınlanmaya odaklanmıştı. O durumda bile emindi ki kazanma şansları sıfırdı bu yüzden bir an önce buradan kaçmak istiyordu. Melri gökyüzünden aşağı hızla süzülüp yaklaşık 25 metre uzaklarına inip konuşmaya devam etti.
'Hadi ama beni görmezden gelme seni çok özledim ama kavuşmadan önce şu göze batanları aradan çıkarmam gerek.'
Sözlerini bitirdiği an gür bir ses ona cevap niteliğin de yankılandı.
'LİMERİOR YAMİ NO CAGE'
Reiko 'nun güçlü sözleri sonrası kara alevlerle kaplı kafes Melri'yi yakaladı ve Reiko bir an bile beklemeden kafesi onu öldürmek için küçültmeye başladığı sırada Melri kafese dokunurken konuşmaya başladı.
'Vaovvv Limerior demek hem de dallarından birine ulaşmışsın burada görmeyi ummadığım ileri seviye bir büyü ama'
Kara alevler oluşan kafes küçülmeye devam ederken Melri sessizce mırıldandı.
'Limerior Hikari no Protection' (Işığın koruması (kabaca))
Beyaz bir ışık hüzmesi karanlık kafesi parçalayarak kısa bir mesafe yayılıp kayboldu. Hepsi şaşkınca Melri'ye bakarken Melri sağ elini kaldırıp bir alev topu fırlattı. Melia anında fark etmişti bu alev topu sıkıştırılmış büyüyle doluydu. Gücü Melia'nın en güçlü büyülerine denkti hayır belki de daha güçlüydü. Melia umutsuzca ellerini kaldırdı diğerlerini korumak için ama yapamayacağını biliyordu ve elleri titremeye başladı. Vinilia bir adım öne çıktı alev topuna doğru sağ elini kaldırdı. Sağ elinden çıkan su bir kalkan şeklini aldı ve alev topuyla çarpıştığı an topu sarıp sarmaladı. Vinilia büyü vermeye devam ettiği için kalkan sürekli yenileniyordu. 5-6 saniye sonra etraf su buharı ile kaplandı ama alev topu sonunda gücünü kaybedip söndü. Buhar yavaşça kaybolurken Melri gülümseyip konuşmaya devam etti.
'Korkak bir çakma cadı, Limerior bilen sıradan bir kız ve Beyaz Tahtın Görkemli Efendisi Vanilya'
Vinilia gülümsedi.
'Vinilia'
Melri'de gülümsedi.
'Vanilya daha hoş duruyor hem de daha tatlı'
Melri çemberin içindekilerin aksine ne yaptıklarını bilmiyordu yani ışınlanmak üzere olduklarını henüz bilmiyordu. Vinilia zaman kazanmak için konuşma aşamasını uzatıyordu.
'Peki Vanilya umarım eğlenceli bir dövüş olur.'
Sözlerinden sonra Melri alev moduna geçti saçları yukarı doğru dalgalanıyordu ve kızıl elbisesi aleve döndü. Vinilia'yının büyüsü bedeninden yükselirken derin bir nefes aldı.
'Melri zaman doldu.'
'Hmm?'
Melri'nin gözleri önünde kaybolmaya başladıklarında Kazeru gözlerini açtı ışınlanma gerçekleşirken bir anlığına Melri ile göz göze geldi. Yeşil gözleri onun kızıl gözleriyle buluştuğu an ışınlanma bitti. Melri hüzünle elini uzattı ama çoktan kaybolmuşlardı. Alev modundan çıkıp somurtup mırıldandı.
'Demek ustamın anıları olmadığı doğruymuş'...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..