Bölüm 199
'Aiko mektubun var.'
'Mektup mu? İlginç geliyorum.'
Yazmakta olduğum kitabımın başından kalkıp mektubu almak için gitmek her ne kadar uğraştırıcı olsa da merak duygum bedenimi harekete geçirmeye yetiyor. Gereğinden uzun saçlarım harekete geçmemle beraber sallanıyorlardı. İllüzyon büyüsü öğrenmeye başladığımdan beri 5 yıl geçmesine rağmen saçlarımı kesmedim. Neden bilmiyorum ama hoşuma gitmiyor değil. 20 yaşına gelmiş biri için fazla uzun ve bana kalırsa ilgi çekici duruyor.
Hiihihi
Odadan çıkıp annemden mektubu aldım. Gri bir zarf güzel durmuyor yani bir aşk mektubu değil. Hayatımda aldığım ilk mektubun bu kadar sıkıcı bir renge sahip olması üzerinde sadece bir isim var ve kim olduğunu bilmiyorum.
'Alvoran.'
Zarfı açıp mektubu çıkarıp okuyalım bakalım.
''Dünyanın işleyişini seviyor musun?''
Hmmm sadece tek bir cümle yazıyor ve o da bir soru ama mektuptan yayılan büyü daha fazlası var diyor.
Dünyanın işleyişi adil olmayan, acımasız olan bir işleyişi sevecek kadar aptal değilim yani tabii ki sevmiyorum.
Hmmm mektupta yeni cümle beliriyor.
''Değiştirmek ister misin peki?''
Normal de eminim ki herkes bu soruya direk evet cevabı verir ama durum düşünülenden daha karmaşık. Değiştirmek için ne feda edilecek? Asıl cevaplanması gereken soru bu olmalı ama bunun cevabı olmadan bile bu aptal soruya cevabım aynı tabii ki isterim.
''O zaman ben Gri Cadı Alvoran seni evime davet ediyorum. Bir teklifim var ama bunu yüz yüze konuşmak daha iyi olacak tabii ki diğerleri ile birlikte.
12 Gün sonra gece yarısı Beyaz Kaya'da bekliyor olacağım.''
Beyaz Kaya? Duymadığım bir yer araştırsam iyi olacak ve Gri Cadı Alvoran demek Gri cadı hakkında bir sürü şey duydum. Çoğunluğu kötü şeyler ama böyle biriyle tanışma fırsatını tepemem. En güçlü büyücü olarak bilinen kişinin nasıl biri olduğunu neler yapabileceğini en önemlisi bana ne katabileceğini bilmek istiyorum. Yorucu bir araştırmadan sonra bulabildiğim tek ipucu bir ormanın içinde büyülü bir geçit olduğu ve harcadığım 3 boşa gitme ihtimali olan günün ardından bu geçidin gerçek olduğunu kanıtlayabileceğim tek şey bu mektup. İsmi birkaç yerde geçiyor ama bir çoğu sadece masaldan ibaret. Yine de gideceğim ve gerçekse orayı bulacağım. Ailemi ikna ettikten sonra yola koyuldum. Bahsedilen ormana gitmem biraz uzun sürecek haritaya göre önce Arnus denilen şehirden geçsem iyi olur hem biraz alışveriş yaparım.
...
Bir haftalık bir yolculuğun ardından Arnus'a varabildim. İnsanların şehri oldukça büyük ve güzel olduğunu kabul etmeliyim ama yarı-insanların mimarisiyle yarışabilecek seviye de değiller.
Şehirde biraz dolaşıp alışverişi hallettikten sonra yola koyulsam iyi olur.
'Hmm hmm hmm lalalala laa lalaa'
...
Geçen bir buçuk günün ardından sanırım beyaz kayayı buldum. Arnus'tan çok da uzak olmayan bir ormanın içinde oldukça zor bulunacak bir büyülü geçit. Bir efsaneden ibaret olan yeri bulabildiğime göre oldukça akıllı olmalıyım. Ahhh kendimle gurur duyuyorum.
Geçitten içeri girelim bakalım.
'Voooo bembeyaz bir kaya'
Geniş bir alan yeşillikten ve ağaçlardan ibaret anormal derece de sessiz ve güzel. Hmmm gözlerim beni yanıltmıyorsa şu ileride biri var. Sessizce yaklaşalım. Oooo çok güzel mavi saçları oldukça ipeksi hatta fazla güzel. Vücudu da öyle umarım yüzü o kadar güzel değildir.
'Merhaba'
Aniden konuştuğum için korkacağını düşündüm ama oldukça sakin bir şekilde bana dönüyor.
'Merhaba'
Ooooooo yüzü de çok güzel. Şimdiden onu sevmedim umarım gri cadı o değildir.
'Burada olduğuna göre ya gri cadısın ya da sende çağrıldın öyle değil mi?'
Mavi saçları meltemle beraber dalgalandı sağ eliyle yüzüne gelen saçları engellerken cevap verdi. Fazla asil gözüküyor hem de böyle bir durumda bile.
'Evet bende çağrıldım sözlerine bakarsak sende öyle. İsmim Aria.'
'Memnun oldum Aria benim ki de Aiko.'
Aaaaa ismi de fazla tatlı. Arkamızdan gelen adım seslerine bakmama gerek kalmadın biri konuşmaya başladı.
'Sizde kimsiniz? Hiçbiriniz gri cadı olamaz oldukça zayıf bir auranız var.'
Öfkemi saklayan bir gülümsemeyle arkamı döndüm. Haşin kızıl saçları ve vahşi bakışlarıyla başka bir kadın karşım da duruyordu. Kabalığı bir kenara bu da çok güzel ve figürü Aria'dan daha iyi ama onun gibi tatlı değil farklı bir çekiciliği var. Benden önce davranan Aria cevap verdi.
'Auramızı etrafa saçarak dolaşsaydık eminim ki yanımıza kimse yaklaşmazdı. Ayrıca gereksiz dikkat çekmeye gerek olduğunu sanmıyorum.'
Kızıl saçlı gülümsedi.
'Benim adım Avenir umarım gözüktüğünüz kadar kırılgan ve zayıf değilsinizdir.'
Yüzümün sinirden kaynaklı buruşmaması için kendimi zor tutuyorum bu kızıl kafaya birazcık acı çektirmeliyim ama şimdi değil. Bekleyebilir. Bana döndü ve konuşmaya devam etti.
'Ne oldu neden konuşmuyorsun sanırım fazla korktun.'
'AHHAHAHAHAH'
Daha fazla tutamayacağım.
'Fazla konuşuyorsun kızıl kafa azcık olan aklının yok olmasını istemiyorsan kapa çeneni.'
Şaşkınca bana bakıyordu ve gülmeye başladı.
'Ne kadar güzel bir ses tonu o öyle küçük bir maça ne dersin sana haddini bildi---'
Bir an da bir saniye bile geçmeden hepimiz donup kaldık vücudumu saran bir şey nefes almama bile izin vermiyordu. İnanılmaz bir baskı sanki karşı koymaya çalışsam ezilip parçalanacağım.
'Biraz sakin olun yeni tanıştınız ve şu halinize bakın'
Güçlü, asil baskın bir ses kulaklarıma çalındı. Baskı giderek kaybolurken sesin sahibi yaklaşıyordu.
'Avenir'di öyle değil mi güçlü olduğun ortada ama rakiplerini doğru seçmelisin. Aiko seni rahatlıkla yener belki yıkıcı güç olarak sana rakip olamaz ama sahip olduğu yetenekler senin saf gücüne üstün gelir. Bu bir yana Aiko isteseydin olayı çok kolay bir şekilde başlamadan bitirebilirdin ama taşıdığın o negatif duygular buna engel oldu sanırım. Son olarak Aria güçlü olduğun ortada ama olaylar da biraz daha aktif rol alman gerekiyor sanırım. Kendini geri plana itiyorsun gibi bir hisse kapıldım. Ah ne kadar kabayım, ben Aemulor Karasu Ae olarak çağırabilirsiniz daha kolay olur.'
Bir fırtına misali aramıza girdi ve aynı şekilde bizi taradıktan sonra kendini tanıttı. Tehlikeli hem de çok tehlikeli en ufak bir açık bile vermiyor. Yeşil gözleri adeta ölüm saçacak gibi duruyor. Keskin, güçlü ve korkutucu aynı zamanda çok güzel. Sanki mükemmel olan her şeyin bir araya geldiği bir varlığa benziyor. Ben dahil kimse cevap vermiyordu daha doğrusu veremiyordu. Korku, şaşkınlık ne dersen de ama karşımda ki bu mutlak güce karşı yapabileceğim bir şey olduğunu hissetmiyorum. Derin bir nefes alıp kendimi topladım. Yanına yaklaşıp elime uzattım.
'Tanıştığımıza memnun oldum Ae.'
Gülümseyip elini uzattı ve tokalaştık.
'Bende öyle Aiko'
Dürüst olmam gerekirse herhangi bir güç savaşında burada ki kimseye karşı şansım yok. Havada ki ağırlık giderek azalıyordu yavaş yavaş diğer ikisi de rahatladılar. Ae onlara dönüp konuşmaya devam etti.
' Siz ikiniz bu mor saçlı güzelden daha güçlüsünüz ama anlaşılan iradeniz onun kadar güçlü değil.'
Bu sözler Avenir'in hoşuna pek gitmedi sanırım. Aria ise pek alınmışa benzemiyor.
Hmmm biri yaklaşıyor yine çağrılan biri mi yoksa...
'Ah hepiniz gelmeye başardınız. Öncelikle hepinizi tebrik ediyorum burayı bulmak pek kolay değil.'
Evet işte bugün gerçek bir cadı ile tanıştığım gün ilginç şeyler olacak.
... (Bir ay sonra)
'AAAA Hadi ama Ae biraz gidip eğlenelim neden bu devasa evinde oturuyoruz beni buraya oturmak için davet etmedin değil mi?' Ae çayından bir yudum alıp cevap verdi.
'Sakin ol üzerinde çalıştığım bir şey var. Sana da göstermek istiyorum ondan sonra sana etrafı gezdireceğim söz veriyorum.'
İlk tanışmamızdan beri 1 ay geçti. Gri yani Alvoran bize bir teklif yaptı. Bütün Meravir'i kontrol altına almamızı içeren bir teklif. Bütün bozuk çarklardan kurtulmamızı içeren bir teklif ve tabii ki onu takip etmemizi içeren bir teklif. Hatta teklifin için her birimiz için özel yaptığı cadı kıyafetleri ve şapkaları da var. Kıyafetler diğerlerinden daha ilgi çekici ama hepsi bu da değil istersek bizi daha güçlü yapabileceğini de söyledi ama şimdilik bu bekleme de sonuçta tehlikeli bir yola benziyor. Konuşmamızdan sonra bizi kendine bir iletişim büyüsüyle bağladı bu sayede istediğimiz zaman konuşabiliyoruz. Konuşmadan sonra herkes ayrıldığında Ae'nin peşine takıldım. Çok zaman geçmeden oldukça iyi anlaşmaya başladık.
'Hmmm Aiko deminden beri sana sesleniyorum ama dalıp gittin iyi misin?'
'Ahh iyiyim sadece bir şeyler düşünüyordum. Şu çalışmanı artık bana da göstersen.'
Bardağından ki son yudumu alıp sandalyesinde asilce kalktı. Bembeyaz evinde beni gizli bir geçitten geçirip çalışma yaptığı yere getirdi. Etrafı notlar ve ne olduğunu bilmediğim iksirlerle doluydu.
'Söyle bana Aiko ruh hakkında ne düşünüyorsun?'
Düşünelim bakalım hmmmmmmmmmmmm.
'Özümüzün bulunduğu form sanırım.'
'Ruh bizi biz yapan bir şey bedenimiz ise sadece bir araç. Soru şu bedeni oluşturmak kolay ama peki ya ruh onu nasıl oluşturacağız. Baştan yapabilmek mümkün mü?'
'Yoktan bir ruh oluşturmak hmmmm aklıma hiçbir şey gelmiyor.'
'Benimde öyle sevimli dostum ama bir varsayım ortaya attım ve bir şey buldum. Ruh tamamen büyü gücünden oluşan bir şey ama bildiğimiz büyü gücünden çok daha farklı ve üstün bir büyüden. Bu da beni şu sonuca götürüyor. Büyü gücü ya da benim deyimimle mana bir kaynak. Yani buradan çıkan sonuç ruhun da bir kaynak olduğu. Peki söyle bakalım biz bu kaynağa erişebilirsek ne olur?'
Kafam giderek karışmaya başladı ama sanırım mantığı anladım.
'Ne olur?'
Sağ elini kaldırdı ve avucunda büyü toplamaya başladı küçük bir büyü yumağı elinde duruyordu. Rengarenkti her rengi taşıyan bir büyü inanılmaz.
'Bu Aiko elimde tuttuğum bu büyü yumağı her şeyi yapabilir. Bu kadar ufak bir miktarı bile hayal edebileceğinden daha güçlü ama eğer bunu harcarsam ruhum kalıcı bir zarar görecek bir kısmı yok olacak.'
Yani kendi özüne ulaşmanın bir yolunu buldu.
'Nereye varmak istiyorsun Ae?'
'Aslında bunu bulmam birazcık tesadüf başka bir şey üzerinde çalışıyordum ama buna ulaştım.'
Yani ana konu bu değil.
'Peki asıl ulaşmak istediği ne?'
'Bir insan yapmak. Ruhu olan bir insan bizim gibi yaşayabilecek bir insan.'
'Bunun için çok daha kolay bir yol olduğuna eminim.'
'Hahaha doğru ama benim istediğim şey çok daha güçlü çok daha mükemmel kısacası kusursuz bir varlık oluşturmak. Teytonlar'a diz çöktürecek bir varlık.'
Ahhh bu kadın kafayı yemiş.
'Bunun doğru bir şey olduğunu sanmıyorum yani nedenini anlıyorum ama yine de kabul edilebilecek bir şey peşinde değilsin.'
'Haaa zaten çıkmazdayım beden yapma konusu kolay olsa da bir ruh yapamadığım sürece bir önemi yok.'
Tehlikeli fazla tehlikeli onun gibi biri bir çıkmaza girse bile bir yolunu bulacaktır. Yanında olup kontrolden çıkmadığına emin olmalıyım çünkü gittiği yolun sonu pek parlak değil.
'Ae büyüyle oynamak güzel ama sınırı aşarsan sonu iyi olmayacaktır.'
Gülümsedi.
'Biliyorum ama her şeyi istiyorum Aiko. Bu dünya da ulaşamayacağım bir şey olmasına dayanamıyorum. Bu yüzden her zaman ilerledim ta ki sınıra varana kadar şimdi ise tanrıların diyarına adım atmak için çabalıyorum.'
Evet kesinlikle delirmiş. Bir canlı yaratmak demek insanların hayatlarıyla oynamak gibi masum bir varlığın birinin oyuncağına dönüşmesi gibi buna izin veremem. Ne oldu bilmiyorum ama bir an da bakışım keskinleşti mor büyüm bir yılan şeklini alıp arkamda yükseldi ve fazla derinden ve içten geliyordu.
'AE OLUR DA HADDİNİ BİLMEZSEN HADDİNİ BİZZAT BİLDİRECEĞİM.'
Bu hayatımda ilk kez birini direk gözlerinin içine bakarak tehdit edişimdi...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..