Bölüm 40 : Soru-Cevap

avatar
3887 13

Yıldızlar Kralı - Bölüm 40 : Soru-Cevap


Armedia’da hayat normal seyrini sürdürüyordu. Haftalar hızla geçmiş, akademinin tatile girmesine bir gün kalmıştı. Ersa ve Mely, bugünkü savaş antrenmanlarını kısa tutmuş, ayrı kalacakları için sohbet etmeye girişmişlerdi.

Karşılıklı oturdular ve birbirlerine merak ettikleri soruları sormaya başladılar. Birbirlerine hiç sormadıkları sorular akıllarına geldiğinde Ersa'dan ilk soru geldi.

“Nerede yaşıyorsun?”

“Martia şehrinde yaşıyorum.”

Ersa, Mely'nin başkentte yaşadığını duyunca neden oradaki akademiye gitmediği konusunda şaşırdı. Ülkenin en iyi akademisi oradaydı.

“Neden Mavi Bulut Akademisine girmeye karar verdin?”

Bakışları uzaklara dalan Mely, birkaç saniye sustuktan sonra ancak cevapladı.

“Birtakım nedenlerim var, ama bunlardan bahsedemem.”

Ersa, Mely'nin bahsedebileceği bir şey olsa bahsedeceğinden emindi bu nedenle bu konuyu uzatmadı.

“Ailenden bahsedebilir misin?”

Bir süre düşünen Mely, “Annem ve babam, genç sayılabilecek görünümdeler. Toplam yedi kardeşiz. Üç kız kardeşim ve üç erkek kardeşim var.” diyerek cevapladı. Konuşurken sanki bir şeyler canını sıkıyor gibiydi.

Konuşmasına devam ettiğinde canı sıkkın yüzü rahatladı ve gülümsedi. ''Kardeşlerimde Kamelya ve Lila en küçüklerimiz. Biri beş yaşında, diğeri ise dört. İkisi de çok tatlılar. Eminim onları tanırsan sende çok seversin. Bir de ablam var, Amisa. Her zaman asil, güzel ve güçlü biri. Bizlere çok değer verir. Abilerim ise genelde babam tarafından sağlanan eğitime tabi tutuluyorlar. Bu nedenle birbirimizle çok görüşemiyoruz ama aramızda büyük bir bağ var. En büyük olan abimin adı Alkan. Alkan abim ayrıca en büyük kardeşimiz. Diğer erkek kardeşlerimin isimleri ise Dion ve Kian. İkisi de yaş olarak benden büyükler.''

Mely'nin kardeşlerini anlattığını duyan Ersa, gözlerinin önüne gelen Alvina'nın silueti ile yüzüne samimi bir gülümseme yerleşti. O da kardeşini çok özlemişti.

“Annem benim sırdaşımdır. O olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Bize karşı çok sevecen biri ama her zaman yapması gereken çok fazla şey oluyor. Babam da çok sevecen ve çocuklarına çok iyi davranan biri olsa da genelde ciddi oluyor ve bizimle zaman geçirecek vakti bulamıyor. Bu nedenle hiçbir zaman babamla olduğum anım çok değil.” Mely ailesini anlattığında daha fazla anlatırsa kendisini daha kötü hissedeceğini düşündüğünden Ersa soru soracakken araya girdi ve kendi sorusunu sordu. 

“Sen nerede yaşıyorsun?”

“Aslında bende tam olarak neresi olduğunu bilmiyorum. Annem, babam ve kız kardeşim ile bir ormandaki gölün yanında yaşıyoruz.”

Ersa'nın yaşadığı yeri duyan Mely beklenmedik bir şaşkınlık yaşamıştı. “Sadece siz mi varsınız?”

“Evet, her zaman bizim ailemiz beraberdi. Başkası hiç kimse olmadı.”

Mely, neden Ersa’nın bir klanda olmadığını merak etti. Bir ormanda yaşamaları tuhaftı. Belki de anne ve babası sakin bir hayatı tercih ediyorlar diye düşündü.

“Çok güzel olmalı. Senin ailen nasıl?”

Ailesini düşündüğünde Ersa'nın yüzüne geniş bir gülümseme yerleşti. “Ailem benim bu hayattaki en değerli varlığım. Babam, esprili, çalışkan ve sevgi dolu biri. Ayrıca çok havalı. İleride onun gibi biri olmak isterdim. Babamın, annemi çok sevdiğini her zaman hissedebiliyorum, tabi annemin de onu çok sevdiğini hissedebiliyorum. Annem duygusal bir yapıya sahip. Ailesini her şeyden çok ön planda tutan çok güçlü bir kadın. Beni her zaman anlayan kişiler onlar. Ne sorunum olursa olsun benimle ilgileniyorlar ve yardımcı oluyorlar. Onlar olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.''

Hatıralar Ersa'nın gözlerinin önünde film şeridi gibi geçerken ister istemez kalbinde yoğun bir özlem duydu. Neyse ki yakında onlara kavuşacaktı.

“Kız kardeşim Alvina ise dünyadaki en tatlı şey. Benim diğer yarım gibi o. Her zaman beraber olduğum ve olacağım kişi. Neşeli, yerinde duramayan çok enerjik bir kız. Genelde tembel davransa da istediği zaman çok çalışkan olabiliyor ve çok yetenekli bir kız. Başka kardeşim yok. Kardeş olarak benim sadece Alvina’m var.”

Ersa'nın ailesini büyük bir heves ve sevgi ile anlatışı Mely'i ailesi konusunda çok meraklandırmıştı. Ersa gibi genelde soğuk birisinin bu derece duygusal olması onu şaşırtmıştı.

“Tıp ve simya çalışmaya ne zaman başladın?”

“Sanırım dört ve beş yaşları arasındaydım. O zaman babamın bana okuma yazmayı öğretmesi ve kitaplar satın alması ile başladım.''

Mely hayretle Ersa'ya baktığından zihninde Ersa daha yetenekli hale geliyordu. 'Daha dört beş yaşında iken simya ve tıp seviyesi kitapları okuyabiliyordu?'

“Ustan kimdi?”

“Ustam hiç olmadı.”

Mely'nin aklında tek bir şey vardı, Ersa simya veya tıp akademisine gitseydi ne kadar yükselirdi? Belki de imparatorun bile ricada bulunacağı biri konumuna yükselebilirdi.

“Hiç tıp ve simya akademisine girmeyi düşündün mü?”

Ersa, Mely'nin böyle bir soru sormasını beklememişti. 

“Hayır, onlar benim için ikinci planda. Asıl hedefim dövüş sanatları yolunda ilerlemek.”

Mely, Ersa'nın onunla aynı seviyeye yükselmesini umuyordu ama bunu dövüş sanatları ile yapamayacağı onun gözünde çok yüksek ihtimaldi. Bu nedenle tıp veya simyada ilerlemesi fikri ona çok iyi bir fikir olarak gelmişti.

“Pekala sıra bende. Senin bir ustan var mı?”

Mely cevap vermede tereddütlü davransa da en sonunda cevapladı. “Evet.”

Ersa, Mely'nin ustası olmasını hiç beklemiyordu. Öyle biri ile hiç karşılaşmamıştı.

“Adı Sheila. Genelde insanlar arasına pek çıkmıyor.”

Mely, ustası ismini başkasına söylediğini duysaydı, ustasından alacağı tepkiyi düşündüğünde korkmadan edemedi. Ersa'nın ustası hakkında daha fazla soru sormasından çekinerek hemen kendisi bir soru sordu.

“Seneye gerçekleşecek olan yetenek testinden haberin var mı?”

Ersa akademiye kayıt olurken yapılan testten başka bir şey duymamıştı. 

“Hayır hiç duymadım. Ne testi?”

Konunun Ersa'nın ilgisini çekeceğini düşünen Mely, tebessüm ederek cevapladı. “Yol uygunluk testi. On iki yaşına girince insanların vücudunun hangi yola yatkın olduğu anlaşılabiliyor. Yapılan testle en yatkın olduğun yol bulunuyor ve diğer yolların yatkınlık derecesi öğreniliyor.''

Her zaman onun için hangi yolun uygun olduğunu düşünen Ersa için bu oldukça sevindirici bir haberdi.

“Ayrıca bu testler ile öğrencinin tam yetenek seviyesi belirlenmiş oluyor ve şanslı olan kişiler usta edinebiliyorlar. Eğer bir usta edinirlerse yetişimi, aldığı para ve edinilecek her şey ayrı bir seviyeye yükseliyor. Bu nedenle gelecek dönem bizim için oldukça hareketli geçecek.”

Ersa, usta edinme konusunda heyecanlı olmasa da ilerleyeceği yolu öğrenme konusunda heyecanlıydı. Mely, Ersa’nın heyecanlı olduğunu anladı. Ersa’nın yol merakı çok büyüktü. Neden dövüş sanatlarını bu kadar öğrenmek istediğini merak ediyordu.

“Ersa ileride ne yapmak istiyorsun?”

Ersa bir süre sessiz kaldıktan sonra cevapladı.

“Aslında ilk defa dövüş sanatları kitabı okuduğumda kitapta bahsedilenler beni çok heyecanlandırmıştı. Dışarıda hayal gücümün ötesinde şeyler olduğunu fark ettim. Daha çok kitap okudukça orada yazan şeyleri daha çok görmek, deneyimlemek istedim. Kendimin de nereye kadar ileri gidebileceğimi deneyimlemek istedim. Ne zaman bu duygu başladı emin değilim ama sakin bir hayat yaşayamayacağım hissi tüm vücuduma hakim. Yaşarsam bu kişi ben olmazmışım gibi. Bu yüzden evreni keşfetmek istiyorum. Çekirdeğim sorunlu olduğundan hayalimi gerçekleştirebilir miyim bilmiyorum ama bunun için çok çalışacağım.”

Mely, Ersa’nın bu yönünü ilk defa görüyordu. Aslında Ersa’nın çılgın biri olduğunu biliyordu ama yolculuğu seven biri olduğunu bilmiyordu. Evreni keşfetmek ve nereye kadar gidebileceğini deneyimlemek hoş bir hayaldi.

“Senin ilerisi için planların neler?”

Mely, Ersa’ya baktı. Onun Ersa gibi hayalleri yoktu. Bulunduğu ülkeden uzun süre ayrılamazdı. Sorumluluklarından kaçamayacağını biliyordu. Daha önceden hayaller kurardı ama bir süre sonra bunu da bırakmıştı.

“Ben-”

Ersa’ya sorduğu soru karşısında daha kendi cevabını bilmiyordu.

“Ne yapmak istediğimden emin değilim ama ne yapacağımı biliyorum. Ben imparatorluğun bir savaşçısı olup imparatorluğu korumak için savaşmalıyım. Tehlikeleri imparatorluktan uzak tutmalıyım.”

Ersa, Mely’nin üzerinde büyük bir sorumluluk olduğunu anladı. Yoksa bu şekilde konuşmazdı. Kendisi için öyle büyük sorumlulukları yoktu. Bunun için babasına teşekkür etmeliydi. Kendisi sadece eğitimine odaklandı. Mely için ise durum farklı gibiydi.

“Bundan sonra hayal edebilirsin. Eğer istediğin bir şey varsa benden yardım iste. Hayalini gerçekleştirmene yardım edeceğim.”

Ersa’nın yüzünde gülümseme ile verdiği destek Mely’i hüzünlendirdi. ‘Keşke çekirdeğin düzelseydi. Böylece hayallerini daha kolay geçekleştirebilirdin. Seninle beraber evreni keşfetme fikri bile beni heyecanlandırıyor ama ben bunları hayal etmemeliyim. Sen evreni keşfetmek istiyorsun, ben ise burada kalmak zorundayım. Böyle devam edebilsek ne güzel olurdu, ama hiçbir şey bu şekilde kalmayacak.’

“Mely?”

Ersa’nın seslenişi Mely’i düşüncelerinden uzaklaştırdı. Ersa, Mely’i sorumluluklarından kurtarmak isterdi.

“Hayal et Mely. Hayal etmen sorun değil gerçekleştirememen de sorun değil ama hayal et. Hayallerin arasından gerçekten gerçekleştirmek istediğin bir hayal bulursan söyle bana. Sana mutlaka yardım edeceğim. Söz veriyorum.”

Mely kalbinde yayılan mutlulukla gülümsedi. Kendisine böyle bir söz vermişken nasıl hayal etmezdi?

“Tamam bu bir söz. Hayalimi gerçekleştirmeme yardım edeceksin.”

“Merak etme. Ben güvenilir biriyim.”

Mely, Ersa ile tanışabildiği ve arkadaş olabildiği için kendisinin çok şanslı biri olduğunu düşündü. ‘Evet öylesin.’

Derin konulardan basit konulara birçok konu hakkında sohbet ettikten sonra saatler geçmiş ve sabahlamışlardı. Gitmeleri gerektiklerini fark ettiklerinde biraz isteksiz bir şekilde vedalaştılar.

“Sıkı çalış. Eğer iyi çalışmazsan bana yetişemezsin.”

Ersa'nın sözleri Mely'i güldürmüştü.

“Üç ay var. Kim daha güçlü olacak göreceğiz.”

Ersa yüzündeki samimi gülümsemesiyle “Üç ay sonra görüşürüz takipçim.” dedi. Mely itiraz etmeden sadece güldü.

Ersa, odasından ihtiyacı olan eşyaları yanına aldıktan sonra akademiden ayrıldı. Çıktığında babasının onu bulması zor olmamıştı. Karmela, Ersa'nın yanına doğru ilerlediğinde babasını gören Ersa da gülümseyerek yanına gitti.

Yürürken çevredeki insanların Ersa'ya bakış tarzını ve hareketlerini gören Karmela şaşkınlık yaşamıştı. Geneli hayranlık ifade eden bu bakışların manasını anlamıyordu. Oğlunun yanına vardığında Ersa babasına sarıldı ve hasret giderdi.

Ersa'nın sarılmasına karşılık veren Karmela gülümseyerek oğlunu süzdü. Bu yıl çok şey yaşamış gibi görünüyordu. Bu sırada yeşil kıyafetli adam Ersa ve Karmela'yı gözleri genişlemiş durumda izliyor, özellikle Karmela'ya bakarken şaşkınlığı artıyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr